kayıt

kutup itiraf

  1. 1793
    İlköğretim 8. sınıftayım.

    Lise heyecanı gelip çatmış, artık sbs'den sonra hangi liseyi kazanacağız telaşı var. Bir de bir kaç hafta sonra olacak mezuniyet balosu heyecanı. Herkes o baloda sevdiği ile dans etmenin hayalinde tabii ben de öyle. O sıralar sınıfta çıtıpıtı, hiç susmayan bir kız vardı. Aybüke'ydi adı. uzun boylu, kahverenki saçları omuzuna deniz gibi dalga dalga inerdi. Kimse onu beğenmezdi ama ben onun kendine biraz baksa muhteşem bir güzelliği olduğuna inanırdım. O'da benden hoşlanırmış en yakın arkadaşıma fısıldamış hoşlandığını.
    Neyse hayalimde onun beline kolumu dolayayıp saatlerce dans etmek, sonra tek kalabileceğimiz bir yerde onu sevdiğimi söylemek var. Tüm gün neredeyse prova yapıyorum. Hayalim rüyalarımın bile ötesine geçiyordu.
    Okul günü gelmişti, sınıf hocası balo için iyi bir üniversite'nin bahçesini ayarlamıştı ama tabi herkesin para getirmesi lazımdı. Ben de 5-10 lira bir şey sanıyorum. Taa ki 100 lira diyene kadar...
    Askere gidenler hiç kanas mermisinin çıkardığı sesi duydu mu? Böyle uzaktan ıslık gibi gelir kulağının yakınına doğru o ses iyice şiddetlenir ve kulağını acıtır. Aynen öyleydi. O zamanlar başımda babam olmadığı için evin geçindirmesinde anneme yardım ediyordum. Tabi çoğu zaman açtık. o 5-10 lira'yı ne yapar eder verirdim, ama 100 lira imkansız.
    Asla anneme o konuyu açmadım. Ne zaman baloyu sorsa 5 lira dedim. O üzülmemeliydi zaten benimle uğraşması onu yıpratıyordu. O baloya benim dışımda bir kişi daha gitmemişti, o da benim durumumu anlayan ve gitmek istemeyen en yakın dostum Emre'ydi. Varolsun o balo gününde onunla geçirecektim günümü.
    Balo günü okulun önünde toplanmışlar gitmek için hazırlanıyorlardı benim gözüm tek bir kişiyi arıyordu, işte o uzakta yavaş yavaş geliyor. Ama ne güzellik! Topuklarına kadar uzanan kahverengi çok güzel bir elbise giymişti, saçları yine deniz gibi omzuna kadar dalgalanıyordu. O gün en büyük aşağılanmamı yaşadım. O hoca daha ucuz bir yer bulsa olamaz mıydı? Bilmiyor muydu durumumu? Aşağılanmıştım. Yarı özel bir okulda fakirliğim bir tokat gibi suratıma vuruyordu. O gün o kadar çok ağlamıştım ki ondan sonra hiç bir zaman ağlayamadım...

    3 yıl geçti aradan...
    Ben ortahalli bir lisedeyim. Okul başkanlık seçimlerini kazanmış, İlçe'nin öğrenci meclis başkanlığı seçimlerine hazırlanıyorum. Güneşli bir hafta ortasında yapılan seçimi az bir farkla da olsa kazanıyorum. Keyfime denecek yok. Hem annemin işler düzelmiş, benim de gelirim iyileşmiş o eski semtten ayrılıp saha iyi bir semte taşınmışız. Neyse seçimi kazandıktan sonra güzel bir çay bahçesinde arkadaşlar ve hocamla kutlama yapmaya karar veriyoruz.
    Tam karşımdaydı... Bu sefer saçlarını topuz yapmış, altında okul üniforması olmasına rağmen o kadar güzeldi mi Aybükem gözümü alamıyordum. Ama yanındaki dallama kimdi? Elini tutuyordu, yanağından öpüyordu. İçimden bir parça kopup gidiyordu. Şimdi aynı masada olsak, aynı mutluluğu paylaşsak güzel olmaz mıydı be Aybükem? Şimdi 100 kere o baloya gidip gelebilirdim. O hayatıma giren kızlardan sadece tek kaybettiğim kız oldu.
    Aradan kısa bir süre geçti, Ben teyzemi ziyaret için belediye'ye gitmiştim. Orada yemekhaneler vardır, durumu olmayan vatandaşlarımıza bedava yemek dağıtırlar. Öğle arasına denk geldiğim için Teyzemle beraber çıktık yemek yemeğe yemekhaneye. Orada ne göreyim? Eski sınıf öğretmenim, eski bir kabanla tek başına oturmuş çorbasını yudumluyor. Teyzeme ne işi olduğunu sorduğumda. Buradan yardım aldığını ve sürekli yemek yediğini söyledi. Evet durumlar değişmişti, ama içimdeki yara hiç geçmemişti, büyümüştü. Onu o durumda görmek ne olursa olsun can yakıcıydı. Gidemedim yanına utanırdı. Ama yine de hiç geçmedi o yara...