kayıt

geceye bir şiir bırak

  1. 951
    KOŞARADIM

    Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    Ne bir ortak sevinciniz kaldı sizi çoğaltacak
    Ne bir içten dostunuz var acınızı alacak
    Unuttunuz nicedir paylaşmanın mutluluğunu;
    Toprağı rüzgârı denizi göğü
    O her zaman bir insanla anlamlı
    Tükenmez bir hazine gibi kendini sunan doğayı
    Unuttunuz, gömülüp günlük çıkarların
    Ve ucuz korkuların kör kuyularına
    Daraldıkça daraldı dünyaya açılan pencereniz.

    Fırlayıp ilk ışıklarıyla günün dağınık yataklardan
    Koşaradım gidiyorsunuz işinize değişmeyen yollardan
    Kurulmuş saatler gibi günboyu çalışıp tekdüze
    Uzayan gölgelerle koşaradım dönüyorsunuz evinize.
    Ne kadar uzaksa bir felaket sizden o kadar mutlusunuz
    Unuttunuz başkalarının acısını duymayı
    Küçük çıkarların büyük kurnazları
    Alışverişe döndü tüm ilişkileriniz, hesaplı, planlı
    Sevgileriniz ayaküstü, ilgileriniz koşaradım
    Unuttunuz konuşmayı kendinizi vererek
    Düşünmeden bir başka şeyi, içten yalın dürüst
    Dışa vurmayı duygularınızı
    Unuttunuz, neydi bir ince söze yakışan en güzel davranış.

    Gittikçe yalnızlaşıyorsunuz insan kardeşlerim
    -Ki bu en büyük kötülüktür size-
    Yıkanmıyor bir kez olsun yüreğiniz yağmurlarla
    Denizler boşuna devinip duruyor bir çarşaf gibi
    Gerip ufkunuza mavisini, çiçekler her bahar
    Uyanışın türküsünü söylüyor da görmüyorsunuz.
    Sizin adınıza dünyanın pek çok yerinde
    İnsanlar dövüşüyor ellerinde yürekleri birer ülke
    Anlamıyorsunuz inançlarını bir kez düşünmüyorsunuz.
    Ömrünüzü güzelleştirecek bir şey almadan hayattan
    Bir şeyler bırakmadan ardınızda gelecek adına
    Koşaradım tükeniyorsunuz insan kardeşlerim
    Koşaradım
    Duymadan bir gün olsun dünyayı iliklerinizde..
    ŞÜKRÜ ERBAŞ
  2. 952
    Sesini duymadığım gün
    Yaşanmış değiI
    Açan çiçek değiI
    Öten kuş değiI
    Yüzünü görmediğim gün
    İçimde yıIdızIar sönük
    GüneşIer güneş değiI
    Seni sevmediğim gün
    Seni anmadığım gün
    OIacak iş değiI…
  3. 953
    bir gün kötü olmaya karar vermiştim.
    george w.bush, freddy krueger, ted huge
    modern bir kötü olacaktım elbet milenyumda geçti çocukluğum.
    oysa kabil'den başlardı annem anlatmaya
    benimse aklım yeryüzünde açan ilk çiçekte
    ilk günah ilk tövbe ilk acı ilk yara

    sonra yarama çok iyi baktım ben
    bahçe çizdim üstüne 0.7 uçlu rotring kalemle
    aynada gördüm kendimi ve hayret ettim
    bir acı ancak bu kadar yakışabilirdi
    bir kadının yüzüne

    buralarda hata yapmak
    ayıplı mal satmaya benziyor
    bir ilk yardım kuralı olarak geçiyor kitaplarda yalnız
    yaralının yarasını görmesine izin vermemek

    kuşlarını yedi diye suçlayamazsın kedileri dedi doktor
    içgüdüseldi her şey içgüdüsel
    bu insanlar, bu uğultu, bu ilaçlar
    kesici ve delici aletler bunlar şunlar onlar
    doğru ya aslanlar avları ile empati yapmaz

    beş paket selpak satmak
    dünyanın en güzel limonlu dondurması ediyor
    mutsuzluk çok pahalıya mal olduğundan
    daha çok gülmeyi öğrenen kadınların
    o hep çok gülen kadınların
    yaralarında papatya bitiyor
    ben kötü nasıl olunmaz severek öğrendim.

    (bkz: içgüdü) - (bkz: emine şimşek)
  4. 954
    zaten kırık bir gökyüzüdür artık mutlu olmanın damı
    hayat böyle dımdızlak ortada bırakır işte adamı
    ben bir kere görmüştüm çokça cenazelerde
    topraktan gayrısı tortop edip saklamıyor insanı
    gözlerin yeter ki sözlerime ilişkin olsun
    istersen gövdeme ihanetler sırt sırta yuva yapmıştır
    boş bulduğun yere saplan senin de canın sağ olsun.
  5. 955
    ...
    Bakakaldık bakakaldık bakakaldık bak gücümüz
    Sessiz kalmakla ıssız kalmak arasına sarkıtıldığımız kadarmış
    Yıldızların zillerini çaldıramıyoruz karanlık bastırınca
    Acı gün yasa kesiyor vurduramıyoruz güneşe gongunu
    Bir sevişme fasılasından santur imal edemiyoruz
    Dolunay imbiğinden damıtamıyoruz bir çalpara
    Bizi sarmış bizi sarmış bizi sarmış baştanbaşa mucizesizlik
    Ferman okuyan kölenin yan tarafında mahcubiyetinden
    Kıvrılmış son sayfanın ütüsünde hiçbir keramet yoktu
    Kaçmak isterken vuruldu.

    İsmet özel/kaçmak isterken vuruldu
  6. 956
    Aksamlar bir roman gibi biterdi.
    Jezabel kan içinde yatardi.
    Limandan bir gemi giderdi,
    sen kalkip ona giderdin.
    Benzin mum gibi giderdin,
    sabaha kadar kalirdin.
    Hayirsizin biriydi fikrimce,
    güldü mü cenazeye benzerdi.
    Hele seni kollarina aldi mi;
    felaketim olurdu aglardim.

    Atilla İLHAN
  7. 957
    şimdi belki benim gibi ölesiye yalnızsındır
    uçan kuşları gözlemektesindir tek başına
    çamların yeşiline dalmış gitmiştir gözlerin
    radyo dinliyorsundur ya da susarak
    bir kitabı okumaya çalışıyorsundur kim bilir

    sonsuz güzellikte bir aşk düşünüyor olabilirsin
    belki de anılarını deşiyorsun, bir olmazı
    bir açmazı derinden derine kurcalar gibi
    bir kahve içmeyi, bir elma yemeyi kurarak
    saatine bakıyor olabilirsin uykulu gözlerle
    çocukların oyununa dalmış gitmiş olabilirsin

    mahpus gibi, tutsak gibi, belki köle gibi
    yarını olmamak gibi bir duygu içindesindir
    belki de kendini bağışlamıyorsundur
    benim hiç bilmediğim bir şeylerden ötürü
    kırık trenler gibi öylece kalakalmışsındır
    kalkıp gidip çekirdek almayı düşünüyorsundur
    ya da uyumak istiyorsundur her şeyi unutmak için
    belki sen de benim gibi ölesiye yalnızsındır.

    Afşar Timuçin
  8. 958
    ola ki yürürüm bir başka aşka
    ya da yürürüm mavi olmayan bir gülüşe
    unutma ki tek aşk olduğum sensin
    aşık olduğum değil

    karanlıkla süzülüyor içime yıkım
    dur diyorum, yıkılıyorum
    uçurumları baş ucuma koyuyorum sonra
    okşuyorum rüzgarda saçlarını
    sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime
    gitme diyorum, düşüyorum

    sonra beni soruyorlar bana
    tanımıyorum diyorum
    daha hiç karşılaşmadık
    aynı çizgide bilge sus umu dinliyorlar
    ben sustukça,

    yazık, bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar
    önce bir bir, sonra hepsi
    sonra bir uçurumlar kalıyor bir de yıkımlar
    verilen her şey borçmuş gibi alınıyor
    önce bir bir, sonra hepsi

    sonra bir ben kalıyorum, bir de yalnızlık
    uçurumlar, yıkımlar, ben ve yalnızlık
    zorlu bir savaşın unutulmuş cesetleri gibi
    yatıyoruz yan yana
    öpüşüyoruz, sevişiyoruz da hatta...
    her şey oyunun yasaklarına uygun
    bir günah oluyor sonra

    tek umudumuzu göğe gelin ediyoruz
    telli, kanlı düğün işte.
    üşüyor saçların biliyorum, dargın mısın?
    bu baharda mayısa bıraktığım gibi misin hala?
    vurulmuş çocuk gibi büyümemiş yüreğindeki hüzün

    hala kaçıyor musun zamansız?
    gözlerini bırakarak birilerinde
    hala ellerinden tutup sevgileri
    hala öyle savruk gök
    hala öyle yerini yurdunu bulamamış bir mavi

    dipsiz kuyuya salıyor musun ağlayarak
    küçücük bir dokunuşla son sevilen olabiliyor musun?

    kendin kadar aklımdasın
    ve aşkını şaşırmış bir tanrı
    çoğalan sızısıyla mutlu bir yara
    öyle misin mavi gözlü sarı saçlı yoldaşım
    öyle bıraktığım gibi misin?

    gerçeği yakmada hala usta mısın?
    yoksa çırak mı yanarken yalanda
    saçlarıma dolanan aydınlığımsın
    somutlaştıramadığım tek imgemsin
    şiirde anlattıkça eksilen tek anlam

    hala bıraktığım gibi misin?
    yoksa beni bıraktığın gibi mi
    kaç mevsimsiz kar düştü toprağıma
    hala bıraktığım gibi misin?
  9. 959
    ...
    yokum arkadaş düşünmekle varılan tada
    hayata yalnızca kafanı banmak
    gövdende namusluca güdebilmek sevinci
    elbet burkulup kalmaktan iyi.
    kara gözlerimde uğuldayan bu değil ancak
    elde tüfek, elde alet, yürekte kor
    cebelleşmek yalanla, kirle, tahvilatlarla
    damarlarına papatyalar doldurarak
    bir serinlik olup dünyaya sokulmak

    ben bir deli fışkın değil miyim
    sahibim köroğlu'nun da sahibi değil mi
    ...

    ismet özel
    ince sızı
  10. 960
    Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında............... ...........
  11. 961
    Ben o gece ağacın biriyle sızana kadar konuştum
    Hiçbiriniz orada değildiniz olsaydınız sizinle konuşurdum
    Bahane üretmeyin sakın yoktunuz işte hiçbiriniz
    Bir tek ağaç vardı yanımda onunla sızana kadar konuştum

    Ben o gece ağaca anlattıklarımın tamamını hatırlamıyorum
    Belli bir yerden sonra sızdım bir kısmını hatırlıyorum
    Yıldızlar çok güzeldi mesela onu hatırlıyorum
    Tişörtüm sırılsıklamdı çok ağlamıştım hatırlıyorum
    Kendimi asacak bir dal beğenmeye çalışmıştım hatırlıyorum
    Çok içmiştim çok utanıyordum çok yalnızdım hatırlıyorum
    Onu çok özlemiştim dün gibi hatırlıyorum

    Ben o gece ağacın tekinden bütün özürlerimi diledim
    Hiçbiriniz orada değildiniz olsaydınız sizden dilerdim
    Yandığından çok yaktığım can için özür dilerdim
    Bütün öfkelerimden özür dilerdim bütün bağırmalarımdan
    İtmelerimden özür dilerdim çekip gitmelerimden
    Gidememelerimden özür dilerdim gider gibi olup dönmelerimden
    O orada olsaydı sabaha kadar özür dilerdim
    Yoktu, yalnız ağaç vardı onunla sızana kadar konuştum
    Ben o gece o ağaçtan bütün özürlerimi diledim!

    Ben o gece ağacın tekiyle ağaç olmak istemiştim
    Kediyle kedi olmak istemiştim çimenle çimen olmak
    Şişeyle şişe olmak istemiştim neysem onun dışında herşey
    Kaybolmak istemiştim tabiat izin vermedi
    Ben o gece bütün bunları gerekçeleriyle açıklamıştım
    İsimsiz bir ağaçla sızana kadar konuşmuştum..

    ali lidar
  12. 962
    ...
    3. Requiem

    Bozkırda yaz akşamları seni seyrederdi
    seni seyrederdi ormanda gürbüz sabah
    ağırkanlı bir güneşle yaşanan kış
    ağır, kanlı bir güneşle yaşanan hasat zamanı
    bekârların kaburgalarına gümleyen karanlık
    isterik kokusu beyaz dantelâların
    seni seyrederdi
    sen diriyken sana bakmak
    başlı ve sonlu bir uğraştı sanki.
    ...

    ismet özel, üç frenk havası.
  13. 963
    Vicdansız ara sıra bile
    beni aramadın
    Sesimi duyunca demek çıkaramadın
    Bu hareketin üzerine
    adının önüne
    Zalim gelmez mi?
    • sana bu şiiri yazdıran süreçler ve bunların yönetimiyle ilgili yüzlerce tez yazıldı ama hepsi nafile, bunu biliyor muydun??
    • Böyle duyumlar aldım...
  14. 964
    “ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
    her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
    seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
    ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..“
  15. 965
    "Gidip Neşet Ertaş dinlesene aklını kucağında saklayarak
    Balık görsen aklına rakı gelir önce
    Ve bütün yollar bir gün hergün meyhanelere çıkacak

    Cihangir'de sabah hiç olmayacak

    Alkolikler ve eşcinseller giremez yazar
    Ev sahiplerinin kapılarında anlarlar kimsin
    Nesin adamım buralar sana göre hiç olmayacak
    Kalk gidelim çöpçüler süpürsün ıslak
    Ve yorgun bedenimizi şarap ve elma kokan
    Bedenimizi doktorlar serumla yıkasınlar
    Akla sığmayacak halusünasyonlar ellerinde şişelerle
    Hastanelerin ziyaretçi saatlerini beklesinler

    Ölsem kimsenin umrunda olmayacak
    Öyleyse beni alnımdan öpsene toprak"
  16. 966
    tanrı aşkı yarattığında çoğu insana yaramadı
    tanrı köpekleri yarattığında köpeklere yaramadı
    tanrı bitkileri yarattığında eh işte idare ederdi
    tanrı nefreti yarattığında standart bir hizmete kavuştuk
    tanrı beni yarattığında beni yaratmış oldu
    tanrı maymunu yarattığında uyuyordu
    zürafayı yarattığında sarhoştu
    uyuşturucuları yarattığında kafası kıyaktı
    ve intiharı yarattığında bunalımdaydı

    senin yatakta uzanmış halini yarattığında
    ne yaptığını biliyordu
    sarhoştu ve kafası kıyaktı
    ve sonra dağları ve denizi ve ateşi
    aynı anda yarattı

    bazı hataları oldu
    ama senin yatakta uzanmış halini yarattığında
    tüm Kutsal Evren' in üzerine boşaldı.

    çoluk çocuğun ağzına pelesenk olsa da hala bukowski!!!!!
  17. 967
    şimdi benden bu uzak yol seslerini alsalar
    hazin öyküleri ve yüzünü özlediğim zamanları alsalar
    -ormandı, yağmur sonrasıydı, tazelenen yaprakların
    üzerinde su damlacıkları tutunuyordu, sanki geç bir
    vakit eve dönüyordum, yüzümü heidi'ye ısmarlamıştım
    annem lastik tokalarımı yakıyor, annem beni rüzgara
    bırakıyor bu yüzden.. gibi olmayacak şeyler
    söylerim sana

    (bkz: ve ipek ve aşk ve alev)
  18. 968
    Bir gece ansızın karşılaştım
    Acı gerçek tokadı yapıştırdı
    Evlilik başlıkları arttı
    ayk bize karı bul lan allahsız

    Kaç zamandır evdeyiz yapayalnız
    Tek avuntum üç kuruş yazar maaşı
    Onu da vermez oldun insafsız
    ayk bize karı bul lan allahsız

    Gizemabla bile gitmiş, mahvolduk
    diyorlar ki herkes erkekmiş, kahrolduk
    Bıktım camentamsı yazar görememekten
    ayk bize karı bul lan Allahsız

    Dırıp Dırıp dırıp, bitti öğretmenim.
  19. 969
    aşklarım, inançlarım işgal altındadır.

    (bkz: kanla kirlenmiş evrak)
  20. 970
    gözlerin bulut olmuş
    sana ne oldu böyle
    görüşmeyeli çok değişmiş
    hallerin

    haberlerde gördüğün
    o yılgın suretler mi
    yoksa çaresiz terk ettiğin
    çocukluk düşlerin mi

    bana her şeyi anlat
    ne varsa aklında
    aklından zorun varsa
    onu da anlat

    bana derdini anlat
    kim kaldı yanında
    yanında kim olmalıydı,
    aslında?..
  21. 971
    İçerde
    pencere, en iyisi pencere;
    geçen kuşları görürsün hiç olmazsa;
    dört duvarı göreceğine

    orhan veli kanık.
  22. 972
    duydum ki darılmışsın,
    üzme beni arkadaşımsın.
    langur lungur, tarhana bulgur.
    bana gönül koyma, çay koy.
  23. 973
    sana verecem kucak,
    kaçamazsın benden köşe bucak.
    allahtan tek isteğim,
    yürüyen uçak.
  24. 974
    En zorlu düşmanın işte, tanrı
    boğmak ister seni ulu katında
    çok iyi tanırsın sen o yılanı
    onun kızgın zehrinden bir vakitler bize
    bir tadımlık vermiştin hani
    Kuşku! En zalim en güçlü düşman
    Bunu ya bildin ya koydun kafamıza
    ya da bilemedin işin nereye varacağını
    "şeytanlık, düzen, sapıklık" denen şey var ya
    bugün yerinden yurdundan edecek seni o
    Tapınağında ışıklarını söndürüyor
    elleriyle parçalıyor heykelini
    Sense, iler tutar yerin kalmamış
    göçüp gidiyorsun olanca gücünle
    Burçlarında yıkılmalar falan hani
    Nerde hani gümbürtüsü yıldırımlarının
    O kızgın soluğun hani nerde
    Ne cehennemlerinde bir kaynama var
    Ne büyük acını gören bir göz
    Ne de kulaklarda dokunaklı bir çınlama
    Oysa bir ufak parçası kopsa insanın
    bir sızlanma olur, duyulur bir ağlaşma
    Sen Yeryüzü ve Gökyüzünle göç gir de
    bir inilti bile duyulmasın ortalıkta
    Tam tersi, kahkahadan geçilmiyor
    Zaten yalana ağlasa ağlasa
    bir ikiyüzlüler ağlar
    bir de ahmaklar

    (bkz: tarih-i kadim)
  25. 975
    Bir çift güvercin havalansa
    Yanık yanık koksa karanfil
    Değil bu anılacak şey değil
    Apansız geliyor aklıma

    Neredeyse gün doğacaktı
    Herkes gibi kalkacaktınız
    Belki daha uykunuz da vardı
    Geceniz geliyor aklıma

    Sevdiğim çiçek adları gibi
    Sevdiğim sokak adları gibi
    Bütün sevdiklerimin adları gibi
    Adınız geliyor aklıma

    Rahat döşeklerin utanması bundan
    Öpüşürken bu dalgınlık bundan
    Tel örgünün deliğinde buluşan
    Parmaklarınız geliyor aklıma

    Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
    Kahramanlıklar okudum tarihte
    Çağımıza yakışan vakur, sade
    Davranışınız geliyor aklıma

    Bir çift güvercin havalansa
    Yanık yanık koksa karanfil
    Değil unutulur şey değil
    Çaresiz geliyor aklıma.

    Melih Cevdet anday / anı

    Cüneyt türel’in sesinden dinlemek için: youtu.be/...