308
arkeologların gözünde cadının şekerden, pastadan yapıkma evi.
bu durumd arkeologlar da hansel ve göteller okuyor.
pis götçüler yaaaa.
307
dışı seni içi beni yakar sözünün tam karşılığı olan şehir. dışarıdakiler istanbul'a gıpta ile bakıp özenirken, içindekiler her daim şikayet ederler.
yaşamayı beceremeyene bir cehennem iken yaşamayı bilene cennet'tir istanbul... bazıları için ise sadece aşk'tır...
306
acılar şehri...
memleketim.
305
emin önünde balık yenmesi gereken şehir.
304
hayallarinde izmir olan insanların yaşadığı şehir.
303
en güzel ve değerli yerleri, birilerine peşkeş çekilen şehir.
302
sertap erener'in istanbul şarkısında özetlenmiş şehir.
kimisi sadece işinde gücünde
kimisi sadece heyecan peşinde
kimisine sorulmaz bile derdi ne kiminle
kimisi paça sıvar dereyi görmeden
kimisi bütün yutar lokmayı bölmeden
kimisi düşmez yakadan başa çorap örmeden inceden
gelir bu şehri bozan bu şehre gelip bozulanlar
hepsi aynı kazanda kaynıyor istanbul'da
ne çok canlar yakar istanbul
bolca günahlara sokar istanbul
hızlı koşanları çabucak yorar istanbul istanbul
ama sen istesen de bu şehirden kaçamayacaksın
çünkü aklın bende ben de istanbuldayım...
sen gidersin istanbul beklemez
gelirsin gidersin istanbul fark etmez
acı çeker özlersin istanbul üzülmez
nasıl nedir halin istanbul hissetmez
istanbul birini sevmiyorsan çekilmez
istanbul sever seni sen beni öpersen...
www.youtube.com/...
301
otobüsle bursadan 4 , izmirden 8, edirneden 2.5 saat süren şehir.
300
köylerin oluşturuduğu (bazıları sadece isim olarak bazıları yaşayan nüfüs itibari ile) bir nevi konfedarasyon.
örneğin bağdat caddesi üzerindeki semtler bundan 50 60 yıl öncesine dek birer köy,göztepe,erenköy,suadiye gibi.
299
istanbul'da, hazzı mümkün kılan bedensel birleşme; hazzın yaşanabilinirliği öylesine şahsileştirir, tek kişilikleştirir ki; kadın ve erkek birbirlerinin yörüngesine girmeksizin yüzen iki gökcismi gibi kendi haz merkezlerine çekilirler. simge formundaki nesnelerle ilişki içersine girerler.
halbuki ben halide edip'in görebildiği istanbul'u göremiyor, hissedemiyorum. ne bahsettiği yeşil çayırlar ne de kara göbeğiyle dans eden çingene pempesini. yalnızlığın boğuculuğundan başka hiçbir şey yok burada. havada uçuşan boktan yazlık sinekleri saymazsak. bir süredir, duvarlara çarpıp kendi intihar girişimlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasını izliyorum. yine de grup halinde bu girişimi yapmıyorlar, tıpkı insanlar gibi.
sadece olimpiyatlarda yanyana gelebilecek iki ülkenin flamalarını, etrafa gülücükler saçarak taşıyan iki çocuk gibi durumumuzdan habersiz halimiz, birbirimizin gözlerine memnuniyetle bakıyoruz ve ben aslında her seferinde göz göze gelmemek için elimden geleni yapıyorum. boğaziçi köprüsünde intihar etmekten vazgeçen her adamın gırtlağına sarılmak istiyor, gazete küpürleriyle evini tıka basa eşyayla dolduran anne ve babaların ırzına geçmeyi hayal ediyorum. belki de geri dönüşüm kutularının içine işerim kimbilir. belki yaya şeritlerinin üstüne kusarım.
ama tüm bunları yapabilmem için bana bir cameron brig iskoçuyla, bir kaç saat ayarlamanız lazım.
belki bir blues eşliğinde, bir kaç güzel bacaklı kadının dans ediyor olmasını izlerim. bilmiyorum.
madem hissedemiyorum, öyleyse hissetme fikrini zihnimden çıkarmaya dönük hareket etmeliyim.
sorunun bir parçası gibi gözüken çözümsüzlük aslında gerçekleşebilecek tüm olasıklıkların kapısını daima açık tutmaya yarar. belki yarın uyandığımda, tüm bu düşüncelerimi tava altlığı olarak kahvaltıda kullanırken, bir kaç sucuk götürürüm, kimbilir.
emin olduğum bir şey var, ayakkabılarımın altı eskimeden, burada durmak zorundayım. gidecek başka bir yerimin olmaması, gidebilmek eylemini zamanla unutmama sebebiyet verecek ve ben her defasında insanların hayretle ve bir doğa harikası gibi baktıkları denize karşılık, dibinde biriken pisliklere olta atan orta yaşlı adamların kovalarına tükürüyor olucam.
ağzına kadar tıka basa dolan bir metrobüsün içersinde, zemine ayaklarınız basmadan, kollar ve bacaklar, et yığınlarıyla kuşatılmış bir vaziyette bir yakadan diğer bir yakaya geçmek gibi bir şey bu. oturanların manzaraya bakmak yerine kitap okuması kadar geri zekalıca bir durum.
dünyada; dinamit ile yıkım yapan firmaların, bir binayı hazırlaması ortalama 20 ila 30 gün arası değişiyorken ben bunlardan daha çok bir zamanlar o binalarda sevişen, kavga eden, ölen, evlilik yıldönümlerini kutlayan insanlarla ilgileniyorum. insanların ölümleri giderek sessiz ve sıradanlaşıyorken, yaşadıkları binaların yıkımı tüm yurt genelinde haberlerde izleniliyor, youtube gibi sitelerde düzinelerce yorum yapılması için bir kaç dakikalık videosu paylaşılıyor. işte gürültü diye ben buna derim. aslolan gerçeklik. aslolan bir yaşanmışlıklar üstüne bir kaç beyaz külot giyen çocuğun eğlenmek için kurduğu cümlelerdir.
ve o gerçekliklerin rahatsız edici yanlarıyla birazdan uykuya dalmalıyım.
298
Dillerden düşmeyen şarkıların şehridir. Örneğin İstanbul İstanbul Olalı, Bu sabah yağmur var İstanbul'da, Yarim İstanbul, liste uzar gider en iyi başlık acalım buna biz.
297
sertab erener'in rengarenk albümünün bir parçasıdır.
296
dünyada en çok kürtün yaşadığı şehir olduğu söylenmektedir.
295
anadolusunun avrupadan daha güzel olduğu şehir. avrupa yakası iş merkezi haline geldi adeta. anadolu ise yeni yeni iş merkezi oluyor ama yeşillikler, güzellikler hala yerinde duruyor.
türkiye'deki en büyük, en güzel şehir.
294
kimisine başkasının çocuğu gibi gelen şehir. sevip, annesine vermelik.
293
okan bayülgen'in kızının adı.tevfik fikret'in hiç sevmese bile yaşadığı şehirdir.
291
nesine katlandığımı hala bilmediğim çekilmez şehir. bir de geceleri olmasa at çöpe gitsin.
290
flört grubunun çok güzel bir şekilde anlattığı şehirdir. www.youtube.com/...
288
parası olan için mükemmel ötesi bir şehirken parası olmayana sıkıcı iğrenç trafikli falan filan... ulan ne bok atıyosun ben senin boklu izmirine laf atıyomuyum git kordonunda biranı demlen izmirmiş pehh ulan istanbul'dan 5 izmir çıkar lan!
287
14 sene yaşadığım,değerini taşınınca anladığım en büyük şehrimiz.
bugün gittim gene.
çok bir farkı yoktu.
gene trafik gene çile.
değişmemişti güzelliği çoktu.
286
aradaki zengin-fakir farkı çok olan şehirimiz.
285
valla yaşam standartları, pahalılık, şiddet, işte tarihi doku, sanat-sepet konusunda bilmemkimin yaptığı sıralamalarda kaçıncıdır bilinmez. 5 dakikada değişen şeyler onlar.
her zaman zirveye oynayacağı bir kulvar var; zihin yapısı (ve akıl sağlığı) kabul edilebilir normlar tarafından tanımlanamayan bireyler yetiştirmek.
anne?
↑