kayıt

kutup sözlük yazarlarının karalama defteri

  1. 976
    şişenin ağırlığı azaldıkça güzelleşiyoruz. güzel kardeşim.
  2. 977
    Kendimi bay muffin gibi hissediyorum.
  3. 978
    bazen çok üzülüyorum kendime. bi mucize olsun.
  4. 979
    demin bir şey yazarken bilgisayarım bir uyarı verdi. entera basmış bulundum o nedenle uyarıyı görmedim ay umarım kötü bir şey olmamıştır....
  5. 980
    Şu internet grafiğinin haline bak ya, 09.15'te %45 iken 10.05'te %55,uyanır uyanmaz ne yapıyorsunuz anlamıyorum valla,ne bu sosyal medya merakı,ne bu alışveriş çılgınlığı sabah sabah?Rüyanızda nasıl bir kombin gördünüz acabada arıyorsunuz?Sabah sabah porno izleyenlere hiç bir şey diyemiyorum ama anlıyorum.
  6. 981
    1 haftalık yalnız kalman başlamış bulunmakta. Depresyona gireceksen gir sonra çok ararsın bu ortamı doya doya ağla. Korkma atlatmak için hiçbir engelin yok. Tüm işlerini hallet. Bebek gibi üstesinden gel her şeyin. Yaparsın kizimmm.
  7. 982
    okulu kazandIgImI ogrenir ogrenmez o zamanlar kullandIgIm facebook hesabIna x universitesi'nde okuyor ibaresini yabIstIrmIstIm ama ondan sonra twitter ya da baska kullandIgIm bir sosyal medya hedesine yazmadIm. galiba bundan biraz burugum, ama olamam da sanki.
  8. 983
    yokuşun başlangıcı her zaman daha zorludur.

    ön cama vuran yağmur yol almamızı daha da güçleştiriyordu. ben ara sıra, yolun sağ tarafında kalan ormanı seyrediyordum. fıstık çamları artık yoktu; meşe ve kızılçam ağaçları vardı. yolun hemen aşağısında, yamaçlardan güç seçilen, derin vadiler oluşturan akarsu kendini ferhat zannetmiş olsa gerekti.

    yokuş arttıkça etrafımızı sis sarıyordu. aslında burası hemen hemen her mevsim böyleydi. güneş, buraya yüzünü haram kılmıştı sanki.

    yolun sol tarafında, hemen kıyısında yer alan evlerin hepsi tek katlıydı ve hepsinin yanı yöresinde ağıllar vardı. hemen hemen her şeyi örten sis, ağılların girişindeki çamuru es geçmişti. artık gökçeyazı'ya yaklaştık ve o dere vadinin içinde muhtemeldir ki başka yöne kıvrıldı. şimdi o ağaçlar da yok.

    sisin içinden geçerken ayrı bir aleme varacakmışız gibi hissederim. ayrı bir alem ancak aynı ben... bu halimle. neden böyle düşünüyorum? daha doğrusu neden bunu arzu ediyorum? zira bu his, bir endişe sonucu doğmuyor, besbelli bunu arzu ediyorum. madem aynı ben olacağım, ayrı bir alemin anlamı ne? orada da böyle yersiz endişe ve evham ile özseviden yoksun olarak yer alacaksam, bu zahmete girişmek niçin? kendi ellerimle kendime yasak kıldığım mutluluğu ve tabi insan ilişkilerini yalnızca farklı bir alem mi elde edilebilir kılacak?

    anlıyorum ki ben mutluluğun ve mutsuzluğun ne olduğunu bilmeden yaşamışım.
    bir zamanlar hayat benim için sıkıntısız sürüp giderdi. anlıyorum ki mutluluğun ve mutsuzluğun tabi olarak geliştiğini, onlar için uğraşıldığında her iki halin de tabi olarak yaşanamayacağını, araftaki halin, menfi hal olan mutsuzluktan daha kötü olduğunu ve bu araftaki hali mutsuzluk sanıp beyhude çabalamanın her şeyi daha da berbat ettiğini bilmiyormuşum.

    şimdi esasen farkına varıyorum. evet, ben gerçek anlamıyla mutlu veya mutsuz değilim. mutlu olacak kadar güzel bir hayatım yok ve mutsuz olacak kadar da ciddi meselelerim bulunmuyor. bu hal belki araf hali de değil. tek bildiğim, bu halin beni günden güne ıstırap içerisine daha bir sürüklediği ve her şeyi daha da karmaşıklaştıran biteviye yalnızlığım. ben her mevsim böyleyim.
  9. 984
    annemin bir arkadasInIn oglu odtu makine muhendisligi mezunu. ankara'da yasiyolar uzunca zamandIr ve anca telefonda gorusulebiliyor.

    annem onun calIstIgI yerde memnun olup olmadIgInI sordu. kadIn 'eh olmayIp da napacak zaten mecbur gidiyor' dedi. annem 'niye o odtu bitirdi onu her yer almak ister' dedi. kadInsa 'oyle deme odtuye falan bakmIyolar hic burdan cIksa burayI bile bulamaz yerine hemen kendi adamlarIndan ucuza birini bulur koyarlar' dedi. memleket bitmis bitmis...
  10. 985
    gece gece ilham geldiydi kendimi kagIt kalemden zor ayIrIp geldim bir de baktIm sol frame akmIs yav helal buyuksehir calIsIyor.
  11. 986
    bugün mutfakta uzun süreyi aşçı çırağı olarak geçirdim.. Tavuk yemeğine aldığım kabak çok iyi çıktı. Gurur duydum kendimle. Fırın poşedinden çıktıktan sonra sararmayan, yeşil kalan lokum kıvamında kabak seçebilmek mutfak alışveriş kariyerimin zirvesiydi. Çok sevinçliyim.
  12. 987
    Bütün dünya 839362829- denixiz 0
    Bugünün skoru bu. Ayaklarım ağrıyor keşke sadece yorgunluktan olsaydı.
  13. 988
    denizin haddine vardım. işte. karşımda üç ada; kara, balık, yumurta. üçü de yalnız, kendisiyle ada. kuş uçar da kervan göçmez. etrafından dolaşan olur da varan hiç olmaz. üzerlerinde seyrek dağılmış belki zeytin ağaçları, belki çalılıklar... birinden duymuştum, eskiden bazıları hayvanlarını buraya getirirmiş. ancak bu adalarda kimse yaşamamış. ne kadar eskiden ama? 50 yıl, 70 yıl? ya rumlar? onlar da mı hiç yaşamamış? bu adalar yüzyıllardır böyle bir başlarına kalakalmışlar, öyle mi? hiç zannetmiyorum. zamanın velisi veyahut delisi elbet orada yaşamıştır. şubat, 2018

    ben şimdi bir buçuk yıl evvel bir kış günü tek başıma o hadde vardığımda aklımda yalnızca hayatımın olumsuz gidişatı vardı. "beni bekleyen hayat buydu demek" diye düşünüyor, belki deniz içimi ferahlatır diye geldiğim bu yerde bir set gibi uzanan dağları, kaz dağlarını seyrediyordum. işte orada çarptılar gözüme. bir tekne o adaların istikametinde gidiyordu. burada doğmuş, büyümüş ve yaşamış biri olarak sanki bu ana dek onları görmemiştim. insanın gözüne perde iner de, bu kadar mı iner? inmişti. şimdi, yıllardır görmediğim bir nazenin gibi karşımdaydılar. bir anda içimde bir bağlanma tutkusu gelişti. hayatımı adayacağım bir şey bulmuştum nihayet. doya doya baktım, yarın yine bakacağım diye ayrıldım. zor oldu. işte şimdi kardeşlerinden birine kavuşma zamanı! temmuz, 2019
  14. 989
    5 sene sonraki minimalist kedi için yazılmıştır. okumanıza gerek yoktur.^^

    -- spoiler için tıkla --


    yorucu ve gerçekçi olmayan yaklaşımlardan uzak dur, her şeyin çalışma matematiğini elinden geldiğince iyi kavra. karamsarlığa yatkın olmasan da; zamanında kendini taratamamış, depresif tiplerin yanında olup, 10 yıl sonra Muğla'da domates ekmeye gideceğim kafasına girme. rasyonel ol be, senlik değil bunlar.

    hangi yolu seçtiğini bilmiyorum, ikisinin de artıları ve eksileri çok fazla ama umarım şu an içinden daha çok geçirdiğini kimseye itiraf edemediğin yoldasındır. farkındayım, çok akıl karı değil ama insanlar seni hep başına buyruk olarak tanıdı, bırak o izlenim öyle kalsın.

    ona bazen çok kızdığını biliyorum, yok len o değil, diğeri. onu zaten allah bildiği gibi yapsın, ne diyeyim ki onun hakkında sana. ne istediğini yıllarca çözememiş insanlar varken sen mi çözeceksin, boşver. diğerinden bahsediyorum ben, bazen öldüresiye kızdığın ama evrendeki en çok sevdiğin şey olan insandan -except your mom-. nasıl bu kadar bağlısın bilmiyorum ama, bir gün çok kızarsan ona, uzun zaman konuşmayınca sana nasıl sarıldığını, öptüğünü hatırla. affet onu. bazı şeyleri yoktan var edecek kadar seviyor seni.

    o yapmayı çok istediğin şey var ya, o salakla olmasa da başkasıyla yap onu. ileride dönüp baktığında çok tatlış bir anı olabilir senin için, tabii başına bi'iş de gelebilir ama... ahahaha.
    ha bir de, o çok teşekkür etmek istediğin insana teşekkür et, belki okur bunu, haberin yok ama şimdiden teşekkür ederim. bi 5 sene sonra, muhtemelen şahsına edeceğim. *

    o deliye de kızgın olduğunu biliyorum, deli ama işte. sen de geçtin o yollardan, bana bir şey olmadı diyip çıkma işin içinden, sana adam akıllı bir şey olduğu görüldü mü ki o işte başına bir şey gelecekti? herkes her şeyi aynı ölçüde atlatamıyor minimalist, her ne kadar o saygısızca davranmayı seçse de. yanında ol onun, aliyi de ihmal etme hem.
    bir de, teyzenin sana bıraktığı emaneti unutma. biliyorum fikri bile korkunç ama, bu gerçekle yüzleşip istediğini yapman gerekiyor. yaparsın biliyorum ama, yine de sahip çıkmayı unutma ona. ^^

    hayattaki en büyük hediyene de gelince* her şeyden çok koru onu, ihmal etme. hep kocaman sarıl, bunaltıncaya kadar da öp.^^

    aşk hayatına olan tutumun hala aynıysa, kaç yaşına geldin deli, değiştir onu. ay bak ne diyeceğim, fala karşı olan tutumunu biliyorum, ama bugün fal bakıldı sana. nasıl inandın diye sorma, geçmişinle ilgili söylediği her şey doğruydu. geleceğin için de şunları söyledi; eğitim hayatın gelecek 2 sene boyunca yükselişte olacakmış, sadece yorgunluğa yenik düşmemen gerekiyormuş ki halledersin sen onu. bir de uzun zamandır giderek artan bir sevgi açlığın varmış - yalan - lakin bu günler sona eriyormuş. çevrende iki insan yavrusu varmış, ve bir tanesi ile deli mutlu olacakmışsın, birkaç ay sonra anlayacakmışsın zaten hangisini seçeceğini. yersen. *

    ahh bir de, kızlarla akıbetin ne bilemiyorum, ama zeynepi * bir de sarpı bırakma. sevmiyorsun telefonla konuşmayı ama yaz kızım arada bir, ölmezsin. ^^

    bir süre elimi eteğimi çekecek olsam da, son olarak bunu da bırakıp gideyim, pozitif olmaya, sokakta gördüğün hayvanlara laf atmaya, şenliğe gitmeye, o yazdığın defteri yazmaya devam et. kaya tırmanışı işini unutma, maviyi koçaman öp. seni sebiyorum. ^^

    www.youtube.com/...


    -- spoiler --
  15. 990
    saatlerimin birkacIna pil taktIrdIydIk. birini takmaya basladim. gunde birkac dakika geri kalIyodu ama idare ediyodum. sonra kayIsI koptu, taktIrmaya bIraktIm.

    digerini takIyodum, elimden dusup parcalandI. koca telefonuma bir sey olmaz kalite saatim gitti...

    simdi kullandIgIm 3 numara estetik gorunuyor ama saati anlayamIyorum bakInca. galiba saatten yana sanssizim.
  16. 991
    Konulası bir çiçek olmak isterdim kelebek gözlerin için,
    Ya da kırık bir dal parçası sarmaşık kollarını dolayacağın.
    Mamafih kader ki sen gündüz açan mor bir süs yoncasısın,
    Ben gecenin ta kendisiyken.
  17. 992
    sayfalarında dikkatsiz, dağınık ve dalgın bir solağın bıraktığı izler olan defterdir. son sayfalarında anıları bulunur. düşünce mahremiyetinin nispeten daha az olduğu defterlerdir.
  18. 993
    yaşamak güzel şey. insanın içinin umutla dolması çok güzel bir şey. bunları kelimelere dökmekte zorlanacağım. hatta bu çabam bu büyüyü bozacak diye endişe ediyorum. ancak deneyeceğim.

    var olmak... var olma bilinci... bunun bir gün nihayete ereceğini sık sık düşünsem de yaşıyor olmanın verdiği hazzı inkâr edemem. belki bencilce ancak yaşamın özü bu. her birey yaşamını sürdürme iç güdüsüne sahip.
  19. 994
    yine yeni yeniden halamlardayIm bIktIm lan yarIn gidiyolar galiba bi gitseler de bitsek.... hali hazIrda bitikim gerci.
  20. 995
    pc'de biraz islerim vardI. bakarken muzik dinliyim dedim muzik arsivimi randoma attIm. sonra baktIm hep turkce slow, duygusal seyler calIyor kapattIm. camlar acikken ve komsular her seyi duyabiliyoken ask acisi cekiyorum zannetmesinler dedim...bu apartman hayatI insana rahat muzik bile dinletmiyolar.
  21. 996
    Sevgili sözlük,
    Bugün çok boktan bi gündü. Ultra boktan olaylar yaşandı. Buna durup dururken telefonumun 3 gb interneti yemesi örnek verilebilir mesela. Ve faturamın daha 3 gün önce kesilmesi. Ya da evde wifi olmaması.
    Senin de kalbine inmemesi için daha fazla devam etmicem sözlük. Zira benim ne kalbim ne de ciğerim böyle bi acıyı kaldırmıyor.
    (bkz: Ben hep acı çekmeye mahkum muyum)
    (bkz: İtirazım var)
  22. 997
    bugünlerde, dikkatimi çekenler arasında beni en çok etkileyen mesele yarım kalmış, tamamlanmamış ya da bir şekilde o güzel cümlelerden mahrum kalmış konuşmalar... mecazların iticiliği, gerçeğin sıkıcılığı, sözcüklerin katı bir molekül gibi hep aynı formatlar içinde yer alması, bütün bir beslenme sürecini tatsız kılıyordu.

    geceleri düşünüp gündüzleri hayal kurmak... bugünlerin zamanı lehine kullanma yöntemlerinden biriydi. zamanı durduran neler vardı ki? Bu soru nereden geldi şimdi? Hangi hastalığın belirtisi? Neden bir işi yapmaya başladığımda diğer bir işi yaparken buluyorum kendimi. Ve buna hiçbir zaman engel olamıyorum. Sürekli aynı uçuş hali... Yazmaya başlayınca müzik dinlerken buluyorum kendimi... Müzik dinlerken uykuda, uyurken duşta... (eksik dialoglar/28.04.18)
  23. 998
    her gün biraz daha uzaklaşıyorum senden. daha geçen gün bir arkadaşımla buluştum ve senin onu evine davet ettiğini söyledi bana. arkamdan ufak da olsa bir dedikodu bile yapılmış aslında benim hakkımda. üzüldüm mü desem sevindim mi desem onu bile bilemedim, sanırım artık hissizleşiyorum sana karşı ve bu güzel bir şey üzücü olduğu kadar da. seni düşündükçe, sana olan hislerimin ateşi körükleniyor ve etrafı bir ateş sarıyor bir anda ama sonrasında gelen o his ve bana olan tavrını düşünüyorum ve bir anda yağmur başlıyor amazon ormanlarındaki o ince su damlaları gibi ve o ateş yavaş yavaş sönmeye başlıyor. küresel ısınmaya bile dayanamayan antartika gibi yavaş yavaş erimeye başlıyorum. sonumun ne olacağı belli, kendi suyumda boğulup öleceğim ama ben, sen de benimle o anda ol istiyorum...
  24. 999
    uyuyamadım, uyku tutmadı. bu gece de güneşin doğuşuna şahitlik ettim. yani, oturup manzarasını izlemedim ama tam arkamdaki penceremden aydınlanışını fark ettim. karanlık odamı aydınlatan tek şey pc'nin ekranının ışığı olur benim. karanlıkların adamı oldum artık istemsizce. kendimi, çirkinliğimi gizlemek için zannederdim hep ama sanırım gözyaşları karanlıkta parlamadığı için seviyorum bu mereti.

    alkol de alamıyorum zaten. para bitti yine. yeni bi' işe giriştim yine. bunun için de masrafa girdim. bu ay da göte girdi yani, heh. fakat şikayetçi değilim o konuda. bir şey yapıyorsam, en azından elimden geldiği şekilde kaliteli olması tercihim. masrafından şikayetçi değilim yani ama işte alkol alamıyorum. param yetmiyor. yani, aslında bira falan alabiliyorum ama onları da alkolden saymıyoruz, değil mi? masada yanan mumların alevlerine eşlik eden arkadaki müziği duymadıkça, kollarım bu manzaraya dayanamayıp uyuşmadıkça, karanlık odanın loş ışığında kafamı, kendimi, gözyaşlarımı dinleyemedikçe ne anlarım ki o alkolden?

    içemiyorum işte. kendimi bulamıyorum. içimi dökemiyorum, anlatabiliyor muyum?

    çok yaşlı gibi hissediyorum. gereksizce. tam diyorum ki, "oh be! bir süre kafam raad xd" sonra laps diye bir şey daha çıkıyor ortaya. eski şeyler tekrar önüme çıkıyor sonra. sonra... sonra yine o eski şeylerle bağlantılı bambaşka eski şeyler. rafa kaldırdığım her kutu bir anda tepeme yıkılıveriyor. sildiğimi, unuttuğumu, yok ettiğimi, gömdüğümü sandığım her şey tekrardan yüzüme çarpıyor. sıyırdığım ölümler, defalarca yenen hakkım, evden kovuluşlarım, kavgalarım, aptallıklarım... bugün olduğum kişi olmamı sağlayan her şey, tek tek gözümün önünden geçiyor ve ben bunu artık kaldıramıyorum.

    çevremdeki insanlar, işim gücüm elimde diye, ortalamaya göre bir tık daha iyi gelecek vaadi sunan özelliklere sahibim diye her şeyim çok iyi gidiyor zannediyor. aslında, bu beni rahatsız etmiyor. sorun değil. isteyen istediğini düşünebilir, pek de umurumda değil bu mevzu ama kimse karşısına alıp, "nasılsın sate?" diye sormuyor. insanlar hep böyle zaten. en azından hep böyle oldular. "çık, gez biraz.", "yemeyi kes artık.", "biraz da başka şeylere önem ver.", "hayırsızlık yapma." cart curtlarıyla dolu bütün sesler. bir tanesinden bile gerçekten, "nasılsın?" ya da, "neden böyle?" diye bir şey duymadım. sanırım bunu duymayı hak etmedim ya da insanlar fazla bencil. muhtemelen ben hak edemedim.

    parmak uçlarımda garip bir uyuşma var. bedenim yorgun, bunu hissedebiliyorum. uyumak istiyor her hücrem. gözlerimi karanlığa kapamak ve güzel bir uyku çekmek. hep sıcaktandır diye sanıyordum bunu. uykusuzluğumu yani. uyuyamayışımı. bugün bir çılgınlık yaptım ve ankara sıcağından beni koruması için, normalde banyodan sonra saçlarımı sardığım havlumu ıslattım ve üstüme bir yorgan gibi örttüm. elbette sıktım canım, vıcık vıcık da örtmedim yani. ferahlattı. güzel bir serinlik geldi sayesinde ama uykusuzluğum hala aynı yerdeydi. bedenim tüm gücüyle gözlerimle savaş içerisindeydi ama gözlerim orantısız güç uygulama peşindeydi. gözlerim bir türlü uykuyu kabullenemedi, uyuyamadım.

    halimi kabullendim ve kalktım yatağımdan. en yakın ve tek dostum pc'nin başına geçtim. küllüğü önüne çektim. benle klavyem arasında kaldı garibim. sol taraftaki paketten bir dal çıkarıp yaktım. içtim mi, içmedim mi bilmiyorum ama kendimi bir anda sigarayı söndürürken buldum. arkada yine bir şarkı. son ses. kulaklarımı sağır edercesine bir şarkı. o anda geçen sözler de bir garipti. "i'm all out of faith, This is how i feel. i'm cold and i am shamed, Lying naked on the floor. illusion never changed into something real, i'm wide awake and i can see The perfect sky is torn. You're a little late, i'm already torn." müziğine bakınca bir tık eğlenceli gibi hissettiriyor ama değilmiş. öyle değilmiş.

    baygın gözlerle ekranı izliyorum şimdi. sol elimde çakmak, öylece çevirip duruyorum. aklımdan geçen şeyleri takip edemiyorum bile. öylece klavyeyi izliyorum şu cümleleri buraya yazarken bile. çakmağı bırakmışım, ilginç. bilmiyorum, ben galiba biraz iyi değilim.
  25. 1000
    her seyden uzaklasmak istiyorum bir kac gun. teknoloji detoksu olur bir sey olur her neyse, eylul sIkIntIsInI bi atlatIp gelirim diyorum. olumlu bnc. uygulayabilirsek.

    edit: olmadI olduramadIk ve yine her zamanki yerimizdeyiz za.