kayıt

ölüm

  1. 51
    ... Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
    Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapı...*

    (bkz: yahya kemal beyatlı )
  2. 52
    hepimiz için var olan bir gerçek, ölmek mi daha zor kaybetmek mi? şimdilik kaybetmenin zor olduğu cephedeyim.

    sevdiğim çoğu insanı ocak veşubat aylarında kaybettim- ölümün bize uğradığı zamanları biliyor gibiyim.
    yine de içimde direndim ağladım da güldüm de, kendim de kıyılara vurdum ölüme el uzattım sonra el çektim.


    19 yaşında melek olan mete gittiği gün 17 yaşındaydım büyüdüm o gün yine soğuktu yine şubattı.gözyaşım gözümde donmuştu. yine çok hastaydım son veda için..
    kışla, kar soğuk arasında bir bağ var bu yüzden mezarlıkta ellerim donmuş ağladığım zamanları daha iyi anlıyorum. bu ay bir yıl olduson giden gittiğinden beri. yaşamayı unutmadım ama sol yanım ağır. mutlu olacaklar olmasa taş gibi demir gibi ağır.

    ölümü inançla kabul ediyorum. ama özlemeyi ne yapalım? umudu? umutsuz olmakta huyum değil deliyim biraz, bugün yine anladım ki ölüm kıştan ötürü böyle.

    kimsenin sebebi yok yaşamaya dönmez yola dikkat ederek yaşamak gerekir.
    genç öleyim cesetim yakışıklı dursun diyenler sizin de alacağınız olsun.
    geçmişte ve bugün gidenlere özlemle..
  3. 53
    www.youtube.com/...

    dün gece şahit olduğum şey. tam sözlükten çıktım yatağa başımı koydum. 1 haftadır bizde kalan ananemin öksürükleriyle uyandım hemen. geçen haftada 2 kez acillik olan ananem'e doktor çaktırmadan son 1 ayın mesajı vermiş. ananemde tek kızı olan anemde kalmayı seçti. bi hışımla kalktım. baktım ananemin gözleri üste doğru kayıyor, 2-3 kilo almış 4-5 saat içinde, morarmaya başlamış. sürekli - 2 kere hacı olduğundan- islami sözler söylemeye başladı. dedem ise karşısında çaresizdi. sonra sesleri daha da kısık gelmeye başladı ananemin ambulans derken, ambulansa binerken kalbinin durduğunu görünce öldüğünü anladım. zor şeymiş ya ölmek. o canı vermek, verememek. insan istesede veremiyor işte. yılların asker emeklisi dedem, o sert tanıdığım ona yaklaşmımıza izin vermeyen adam - bu arada amcam hariç ne ana ne baba tarafı ile akrabalığım yoktur - öyle bir ağlamaya başladı ki bende bir yandan arabayla ambulansı takip ediyorum, diğer yandan ben daha da çok ağlıyorum dedem ağladıkça. o ara ağzından çıkan ''ocağım söndü benim, yalnız kaldım beni bırakıp gitti, kimsesizim, hayat arkadaşım gidiyor'' diye öyle bir ağladı içim daha da cız etti. senelerin koskocaman diktatör adamından bunları duymak. yalnızlığı, yaşlılığı o an anladım. kendimi öylesine aciz hissettim ki sadece dede ağlama dedim. hastaneye geldik, ettik. ben biliyordum öldüğünü ama dedem hala ağır yaşam ünitesinde sanıyordu. bir yandan annemi teselli etmek diğer yandan dedemi. ilk kez büyüdüğümü hissettim. en zoru şuymuş ölümle ilgili; dayımları, akrabalarını tek tek ararken - çoğu sesimi garipsediğinden ilk kez duyduğundan inanmadılar - onlara vefat etti demekmiş. o an insan konuşamıyor, kitleniyor. bugün ise kendisini toprağa gömerken arka plandaydım. anemi teselli ettim tüm gün boyu. ağlayamadım ne yapayım taştanım ben bu konularda. ölmek zor işmiş ya la dedim. azrail diye bir şey varsa onu o an öyle bir hissettim ki, beni bile sarstı direk ananeme baktım o an her şeyi dondurup. sadece o an. öyle bir gitti ki ananem daha gelmedi. yaşamanın kıymetini bilmek gerekiyor ve hayat hep devam eden bir kuytu olmaya devam ediyor. bugün hayatımda görmediğim sayısız akrabayı görünce daha da garip oldum ve kendime şu soruyu sordum; acaba bulunduğum beden ve ruh ve 1.derece çevrem bana mı ait ? ben miyim ?
  4. 54
    önemli seçimler yapmakta en büyük yardımcım oldu şimdiye kadar. çünkü neredeyse her şey, bütün dış beklentiler, gurur, rezil olma ya da başarısızlık korkusu bütün bunlar ölümün karşısında önemsizleşiyor ve geriye sadece gerçekten önemli şeyler kalıyor. öleceğini anımsamak, kaybedecek bir şeyin olduğu yanılgısına düşmekten kurtulmanın en iyi yolu. zaten çıplaksınız. yüreğinizi takip etmemeniz için hiçbir sebep yok. ayrıca dünyada adil olan tek şey, herkesin bir gün ölecek olmasıdır.
  5. 55
    Öldün artık. Baba, anne, kardeşler henüz sıcak olan bedeninin yanında duruyor. Ölmediğini sanıyorsun, daha doğrusu, öldüğüne inanmıyorsun. Nasıl olabilirdi ki? Halbuki yarınki sınava çok hazırlanmıştın. Emeğine yazık mı oldu dersin?

    Bahçe kapısının çıkışında, ışıkları karanlık sokağı aydınlatan bir cenaze aracı duruyor. Seni bir battaniyeye sarıp koyuyorlar araca. O sırada sen, olup bitenleri biraz daha anlamış olmakla beraber hala sesini duyurmaya çalışıyorsun, "burdayım" diyorsun. Ama nafile.. Artık öldün. Yorulma şimdi. Herkesin kendine yetecek kadar gözyaşı var o gün. Hatta elinden gelse annenin, kardeşlerin gözyaşlarını alacak gözlerinden.

    Camiye geldiniz. İmam, hazırlıklarını yaparken sen hala konuşuyorsun. Bir yandan da minareden sela'n okunuyor. Hatta sela okunurken bitmesine diye kendi kendine söyleniyorsun, ama nafile. Öldün artık. Birazdan tabuta girecek, omuzlarda taşınıo toprağa gömuleceksin.

    Mezarının başındaki imam, herkes gittikten sonra "korkma, birazdan sana gelip soru soracaklar" diyor. Ama korkuyorsun, çünkü öldün sen. Herkes gidiyor. Hava yağmurlu olmasa sanki daha neşeli olacakmışsın gibi yağmurun yağışını dert ediniyorsun.

    --

    Çok sevdiğin bir arkadaşınla oturuyorsun, gülüp eğlendiniz ve nihayet ayrılma vakti geldi. Evine gittin ve 2 saat sonra sela sesi duydun. Camı yavaşça açıp kim olduğunu öğrenmek istedin. Bir baktın arkadaşın, ruhuna el fatiha deniyor. Saatler önce elini sıktığın kişi gitmiş. Durdun, konuşmadın. Saatler geçti belki böyle. Geçecek ama bu, kim bilir.
  6. 56
    "Hayatta elde edebileceğiniz herşeyin çöpe gideceğini anladığınız zaman ağlamak çok kolaydır"
  7. 57
    sürgün hayatının bitişidir. rabbe dönüştür.
  8. 58
    Bu entry şu şu hikayenin devamıdır. baştan söyleyeyim dedim.

    Gözlerini açtığında bembeyaz bir odadaydı. Oda da denemezdi pek. Duvarların varlığını hissedemiyordu çünkü. Alabildiğine beyazdı sadece. Sonsuza kadar gidiyor gibiydi. İki adam duruyordu karşısında. Bir tanesi tanıdık gelmişti. Şeytandı bu. Daha önce konuşmuşlardı. Gözlerinde oynaşan görüntüler yoktu bu defa. Kırmızı renkli normal gözleri vardı sadece. Diğer adamı tanımıyordu. Hiç görmemişti daha önce. Görse hatırlardı kesinlikle çünkü adam daha önce görülen kimseye benzemiyordu. Sonsuz bir gururu varmış gibi dikti adam. Ama aynı zamanda gelmiş geçmiş en mütevazi insan görünümüne de sahipti. Hem çok genç duruyordu hem de çok olgun. Zıtlıkları barındırıyordu içinde. Gülümseyerek bakıyordu ona. Yanına yaklaştı biraz. Elini uzattı. Merhaba dedi. Adama "Sen kimsin?" diye sordu. Adam gülümsedi. "Şeytanla tanışmıştın. Sence ben kimim?" Çok belliydi tabi ki. Tanrıyla konuşuyordu. Ama burası cennete veya cehenneme benzemiyordu. "İkisi de değil zaten" dedi tanrı. Sadece konuşmak için bir alan. Öylesine yarattım. Ne konuşacağımızı merak ediyorsun biliyorum. Şeytanla konuştuktan sonra hayatında bir şeylerin değişmesine memnun oldum. Yaptığın şeyler gerçekten hoşuma gitti. Tabi şeytanla konuşmadan senin yaptığını yapanlar da var ama yine de çok zor bir şey.

    Ne yaptım diye düşündü. İntihar olayından sonra gerçekten değişmişti. Bizzat şeytanla karşılaştıktan sonra tanrıya inanmıştı. Kutsal kitaplarda olduğu söylenen yanlışları bulmaya çalışmıştı. Sorgulamıştı. Mantık yürütmüştü. Bu aklına geldiği anda tanrı "Evet buydu işte önemli olan dedi." Sen bir çoğunun yapamadığını yaptın. Düşündün. Sorguladın. Ne kadar basit değil mi. Ve ne kadar güzel. Açıkçası hepiniz bunun farkında olsaydınız şeytanla küçük iddiamız bu kadar karmaşık olmazdı. Ama ne yapalım tembelliği seviyorsunuz. Size cennet vaat ettim hemen peşine düştünüz. aaa kutsal kitap diyip okudunuz saatlerce. Dilini bilmeden, ne dediğini bilmeden ne demeye çalıştığını düşünmeden. Ve bunun karşılığında cennete gideceğinize inandınız. Ancak bu iş o kadar kolay değil ve birçok insan bunun farkına vardığında çok geç olacak.

    Kutsal kitaplara koyulan yanlışlarla başlayalım. Mesela size benim varlığımı sorgulama yasağı var. Sizce sizi yarattıktan sonra irade verip, merak duygusu verip sorgulamanızı yasaklamak çok saçma olmaz mıydı? Kendini benim varlığıma inanmaya zorlamak yerine doğruyu arasan, sonuca ulaşamazsan da elinden geldiğini yapmış olman daha iyi olmaz mıydı? İnsanlar içinde bile emeği takdir edenler varken benim etmeyeceğimi düşünmeniz çok yanlış değil mi? Dinin sizi düşünmekten alıkoyması kadar saçma bir şey olabilir mi? Bence bu bulmanız gereken en basit yanlışlardan biriydi. Ama siz cinselliğe o kadar takıldınız ki yanlışları düşünmek aklınıza bile gelmedi. Sizce koskoca evreni keşfetme araştırma imkanı sunulurken neden evlilik öncesi sekse bu kadar takıldınız? Keşfedilmeyi, düşünülmeyi, araştırılmayı bekleyen onca şey varken kıyafetinizden bacaklarınızın görünüp görünmediğine neden bu kadar önem verdiğimi düşündünüz? Bu saçmalıklara inana inana bir noktadan sonra ahlak anlayışını cinsellikle sınırladınız. Sonra da düşünmeyi bıraktınız.

    Bana inanmayanların direk cehenneme gitmesi var bir de. Neden öyle bir şey yapayım ki? Sorgulasın, doğruyu bulmaya çalışsın. Bana inandığını söyleyen ve açıp inandığı din hakkında hiç bir şey bilmeyen, tek isteği hurilerle sevişmek olan bir karaktersiz, bana inanmadığı halde düşünen bir kişiden benim gözümde neden daha değerli olsun? İçinden geldiği için iyilik yapan bir insan yerine bana yaranmak için ya da sonsuza dek istediklerinin olması için bir şeyler yapan adamı neden tercih edeyim?

    Cennetten ne beklediniz bu kadar? Her istediklerinizin olduğu, sonsuz mutluluk, bir çoğunuz için sonsuz cinsellik. Hayal gücü sıfır. Açıkçası size sonsuz mutluluğu da versem ondan sıkılmanız çok kolay. Hayal etsene bir cennette olduğunu. Her istediğin oluyor. Sonsuz bir tatmin içindesin. Amacın yok, zaten ulaşmışsın. Bu yüzyıl sürdü hatta binyıl. Sonra ne yapmayı planlıyorsun? Amaçsızca var olacaksın. Sıkılacaksın belki. Hayal gücü olmayanları cennete koysam da sonları bu olacak. Onu da cehenneme çevirecekler.

    Cennetten beklentileri yükselttiğiniz gibi cehennemden olan korkularınızı da azalttınız. Üstüne düşünseydiniz davranışlarınız daha farklı olurdu. Korku çoğunlukla ödülden daha bir motivasyondur. Bulunduğunuz yeri yeterli bulabilir ve daha iyisi için çabalamaya üşenebilirsiniz ancak daha kötüye gitmeyi hiç istemezsiniz. Sonsuz bir ateşten bahsediliyor tema olarak. Bazı dinlerde de sonsuz bir soğuk. Yer gök buzla kaplı. Sonsuzluk olayını kavrayamıyorsunuz bu çok normal ancak süre bazında da düşünmeye eriniyorsunuz. Çocukken elini yaktın mesela. O acıyı düşün. Sadece 1 saat boyunca yaşadığını düşün. O 1 saat nasıl geçerdi? Biteceğini bilsen bile nasıl geçerdi? Ya bitmeyeceğini bilsen? Hiç umudun olmasa durumun düzeleceğine dair? Şeytan seni kandırırken cehenneme gideceğini söyledi ama sen bile bunu sorgulamadın. Hiç biriniz yapmadınız. Ben bu cezanın yeterince kötü olacağını düşünüyorum ama Şeytanın verdiği fikir de gayet güzel. Cehenneme haksız gittiğine inanmanız. Korkunç bir acı, umutsuzluk ve çaresizlik duygusuna, haksızlığa uğradığınız için duyduğunuz öfke. Bunca öfkeye rağmen hiç bir şey yapamamanız ve çaresizliğinizin daha da artması. Bunu da düşünmediniz.
    Senin zamanın doldu. Her şeyi kendi kendine bulmanı beklemiyordum ama elinden geleni yaptın. Ve bunu takdir ediyorum. Mükafatlandırılacaksın ancak cennet beklediğin gibi bir yer değil. Daha doğrusu cennet bir yer değil. Sadece hayal dünyanız. Bundan sonra hayal dünyanın içinde yaşayacaksın. Merak etme aklına kötü şeyler gelmeyecek. Ama iyi şeylerden sıkılmamak için dünyada yaptığını yap. Neyi denemedim diye sorgula. Hayal et. Düşün.....

    Bu ve önceki entrydeki fikirler şahsıma aittir. kimsenin inancına saygısızlık etmek gibi bir niyetim yok. tanrı olsam böyle yapardım diye hayal ettim ve benim aklıma geldiyse o da böyle yapardı gibi geldi. bu da benim inancım.
  9. 59
    evladiyelik bir cem karaca şarkısı.

    www.youtube.com/...

    Ölüm bana sırıtarak gel
    Ölümü öp n'olur
    Yüzünde,o tanıdık riyakarlık
    Çünkü nice dost dediklerim,
    Sarılıp öptüklerim,
    Suratlarında aynı eda
    Ve sahtekarlık

    Elbette haksın, haktan gelirsin
    Kimi gördük ki,
    Dünyaya kazık kakmış da kalmış
    Heykelin bile dikilse
    Sen öldükten sonra
    Bakarsın tepene kuşlar kakalmış

    [nakarat]
    Cahar atıp şeş oynasam
    Gene yenersin beni
    Ölüm bana gülerek gel
    Ölümü öp n'olur
    Sırtımdan vurdurma beni
    Alnıma sık kurşunu
    Karşıma geç,yüzüme bak ve
    Öttür baykuşunu..

    Beni sordun mu ölüm
    İkiz kardeşin doğuma
    Bağlayan ne çözen ne
    Bu hayat denen düğümü
    Kimi havyar yerken
    Kimi soğan cücüğünü
    Üç beş arşın beze sarar
    Öyle gidersin
  10. 60
    i.hizliresim.com/...
  11. 61
    nedense konuşulması bile istenmeyendir. yarın bir gün başıma bir şey gelirse cenaze namazı istemem, pamuk da tıkmayın orama burama, vasiyetim olsun dedim. odadan kovdular, saçma saçma konuşuyormuşum.
  12. 62
    Ölüm, merak ettiğim ancak olmasını istemediğim bir durum kendisi. çok merak ediyorum sonrası var mı acaba diye? insan hep varolmak ister bilmem belki de ölüm sonrası tekrar dirilme inancı da bu insanların egosu yüzünden ortaya çıktı. biz ne kadar kötü değil mi sevdiklerinin ölecek olması, senin onlarsız yaşayacağın düşüncesi. düşünsenize eğer ölüm sonrası hayat inancı olmasaydı kimse kendisini kolay kolay teselli edemeyecekti. annesi ölen biri elbet onunla bir yerlerde görüşeceğiz diye sevinmeyecekti. kendi dünya üzerinde ne kadar çalışırsa kazanırsa kazansın sonunun ölüm olacağını bilerek yaşayacaktı ve hiç bir amaç olmayacaktı. ölüm sonrası kanıtlanamayacak asla ölen toprak olup sadece bir et parçası olarak çürüyebilir, belki de kutsal kitaplar gibi sonsuz bir hayata açılabilirdi. ya da tornavida olarak da yeniden yaşayabilirdi. bilmiyoruz asla da bilemeyeceğiz ama tornavida olmaktan sonsuz hataya geçiş daha güzel gibi bence :)
  13. 63
    alfabetik sıralamada o, k, u, l harflerinden sonra gelen harflerin oluşturduğu kelimedir..
  14. 64
    Bazen kaçış, bazen kurtuluş, bazen hüzün, bazen sevinç, bazen zamansız, bazen geç kalan değişik bir şeydir, ölüm.
  15. 65
    Bazıları için sadece sondur, bazıları içinse sonsuzluk, ne olcak bilemeyiz ama hepimiz bunu tadıp gideceğiz. En kötüsüde ne biliyor musunuz bu tadı sadece bir kere tatmamız, ya taşadığın en güzel şey olucak yada en kötü şey diğer ihtimaller göz önünde bile değil.
  16. 66
    bilincin yok oluşunu insanın algılayış biçimi. tabi her türlü son-durağanlık soyutlamasının da yansıması var içinde.

    bence hayat hareket eden her şeyi kapsar, mars da yaşıyor, değişiyor, dönüşüyor, dağılıp gidecek. ölüm-durağanlık-son ise düşüncede var olan soyutlamalardır.
  17. 67
    tek gerçektir.
  18. 68
    Bugün aldığım ölüm haberi beni çok üzdü. Tat alamıyorum zaten içim sıkkındı. Şu an daha da sıkkınım. Ölüm varken saçma sapan şeylere takıp kavga ediyoruz birbirimizle. Gideceğimiz yer zaten mezar. Biri bugün benimle ilgilensin çok rica ediyorum ağlayacağım bu gece beni yalnız bırakmayın kim yazarsa razıyım. Yeter ki konuşun.
  19. 69
    eşitliktir. mezar imparatorla köleyi, zenginle yoksulu, güzelle çirkini, bilgeyle deliyi eşit kılar.
  20. 70
    herkesin hakkında bol bol yok yeni bir başlangıç, yok sonsuz uyku, yok kurtuluş vb. sempatik yorumlar yaptığı ama iş ciddiye binince "yaaa ben ölmek istemiyorum yaa" diye salya sümük ağlayacağı gerçek.
  21. 71
    şark'ta (doğuda) ölmek şanssızlıktır, çünkü ölen çabuk unutulur diye yazmış vaktiyle yazarın birisi.
    o zamanın şark'ı osmanlı ve onun doğusundaki ülkeler, asya anlayacağınız. insan canının değersiz olduğu coğrafyalar. şimdi farklı mı, değil.
  22. 72
    Nedense akşam aklıma geldi bir an kendimi tabutta, toprağın altında hayal ettim uykum kaçtı yeminle. Ölüm bir yok oluş değil, yeni bir hayatın başlangıcı, ebediyet falan diyoruz ama sonuçta gidip de geri dönen yok ne olacak bilmiyoruz bu belirsizlik biraz korkutucu. He bir de evet ölen bir şekilde vaktini doldurup gitmiş oluyor da, geri de kalanlar için daha zor aslında. Babasızlık, annesizlik, evladını kaybetmek tarifi olmayan acılar. Fakat ölüm karşısında aklımızı kaybeden bir şekilde hayatımıza devam edebiliyorsak bunda öldükten sonra hayata inanmamız etkilidir diye düşünüyorum.
  23. 73
    Bugün uyandığımda annem yanıma gelip cici kuş yok dedi o kadar sakindi ki söylerken... öleceğini bekliyordum ama bu kadar çabuk değil. Evin neşesiydi sürekli konuşurdu hatta küfür bile ederdi. Özleyeceğim. Güçlü olmayı öğrendim biraz da soğukkanlıyım ve ölümü olduğu gibi kabul ediyorum. Üzülüyorum ama kendimi o karanlığa doğru çekmiyorum. Duygusal olmak bu noktada doğru değil. Hayat güçlü olmayı gerektiriyor. İrade bu noktada çok önemli. İnsan önce kendine hakim olmalı ve kendine sahip çıkmalı. Kendi içinizde rahat olursanız sizi sevenler mutlu olur onlara örnek olmuş olursunuz. Pozitif enerji ile doldurun ruhunuzu ve sevgi ile gönderin.
  24. 74
    Gerçek ölüm zordur ama kafasal ölüm daha da kötüdür. Beyninizi öldürmeyin, yaşatın.
  25. 75
    insanın hayatındaki değerli varlıklara uğradığında daha bir acıtan durumdur, anne, baba, kardeş, eş, evlat..
    ancak bir insan ne zaman büyür diye sorsalar anne baba ebediyete gittiğinde derim.. neden mi? çünkü sana çocukluğunu hissettirecek kimse kalmamıştır dünyada, saçına okşayan, yavrum diyen, seni hala minik çocuğu gibi seven yoktur artık hayatta..

    evet artık büyüme zamanı gelmiştir, mecburen de olsa büyümüşsündür artık..