kayıt

ölüm

  1. 166
    Açık seçik aşk bandosu adlı grubun sözsüz bir şarkısı. İnsanı gerçekten tribe sokuyor ama gerçekten çok güzel. Dinlenmeye değer.
  2. 167
    Hayal gücünün bir ürünü mü yoksa gerçek mi emin olamadığı bir gürültü duydu arkasında. Yavaşça arkasına döndü ve kendisini çok şaşırtan bir şey gördü. Yıllardır duyduğu bir ismi karşısında görmek onu çok şaşırtmıştı. Ama ordaydı işte , Şeytan tam karşısında duruyordu. "Merak etme sana engel olmayacağım sadece konuşmak istemiştim" dedi şeytan.Bu konuşma şekli ile ev ev dolaşan,her gittiği ev sahibi ile aynı memleketten olduğunu söyleyen,takım elbise giymiş ama ne idüğü belirsiz bir şirketten gelen, yaptığı iş satmaktan çok dolandırmak olan pazarlamacıları andırıyordu.Tabi şeytan olduğunu belli eden detaylar vardı üzerinde.Gözleri kırmızıydı ve yılan gözleri gibiydi. Gözbebeğinin içinde oynaşan görüntüler vardı ;çığlık atan bir adam,sevişen bir çift,bir tane dilenci,ne olduğunu anlamadığı iki kişi. Takım elbise giymişti , dik ve kendine güvenli bir duruşu vardı.Gülüşü Melih Gökçeğin gülüşünden birazcık daha az sinsiydi. "Lütfen o tabureden in seninle biraz konuşalım" dedi.Kendini asmak üzere olan bir adam için bayağı sıra dışı gelmişti bu cümle.Gerçi kendini asmayan bir adama da Şeytanın bizzat kendisini görmek garip gelirdi diye düşündü.Yavaşça indi tabureden.

    Şeytan ona bakarak: "Fark ettin mi bilmiyorum ama ben şeytanım.Tam on iki saniye önce kendini asarak öldürdün. En başta boynun kırıldı ama ilginç bir şekilde o an ölmedin.Sonra nefes alamadığın için çırpınmaya başladın ve ellerinle kendini ilmekten kurtarmaya çalıştın ama bu çaba seni kurtarmaya yetmedi.Eğer bana inanmıyorsan arkana bakabilirsin." dedi.Bunu söylerken gülümsüyordu.Korkuyla arkasını döndü ve şeytanın haklı olduğunu gördü.Kendi bedeni tavana asılmış bir şekilde duruyordu.Boynu korkunç bir şekilde kızarmıştı, ağzından salyası akmıştı, tırnak aralarında küçük iplik parçaları vardı.Halattan olmuştu muhtemelen.On iki saniye önce ölmüş bir adama göre baya sakin olduğunu fark etti. Kendi bedenini tavana asılı gören bir insan bu kadar sakin olmaz herhalde diye düşündü. Gerçi bunun iki sebebi olabilirdi ; birincisi ölü olduğu ve bir ruhtan ibaret olduğu için duyguları olmaması (öbür taraf hakkında kimsenin pek bir bilgisi olmadığı için bunu mantıklı bulmuştu hormonları falan yoktu zaten), ikincisi ölümü kendisinin seçmiş olması.Gerçi ikincisine pek ihtimal vermiyordu çünkü kendini kurtarmak için elleriyle boynundaki ipi sökmeye çalışmıştı yani bu iç güdüsel de olsa fikrini değiştirdiği anlamına geliyordu.Şimdilik bir önemi yoktu zaten ölmüştü artık."Neden buradasın, intihar ettiğim için beni almaya mı geldin?" diye sordu.

    Şeytan gülümsüyordu."Hayır seni almaya gelmedim toplayıcılık Azrail'in işi."dedi küçümseyerek."Ama konumuz bu değil. Siz insanların ölümden sonrası hakkında kesin bir bilginiz yok .Şimdi sana prosedürü biraz anlatayım"

    İnsanlar öldüklerinde onlardan saklı tutulan bilgileri öğrenme hakkını kazanırlar. Bu bilgi her hangi bir şey olabilir. Evren ne kadar büyük veya evrende yalnız mıyız, lisede bir türlü açılamadığın kız senden hoşlanıyor muydu, Naciye halanın kocası gerçekten iktidarsız mı (bunu söylerken biraz kıkırdadı) reklamdaki kızın babası öyle pasta yapmayı nereden öğrendi, aklına gelen her şeyi sorabilirsin.Merakın tatmin olduktan sonra seni gideceğin yere yollarlar.Tanrı bunları iyi ya da kötü tüm insanların bilmesi gerektiğini düşünüyor.Hayatlarında merak etmek için harcadıkları süre için küçük bir ödül.Bana kalsa hiçbirinize irade vermezdim ve sorularınız cevaplamak için vakit harcamazdım ama işleri ben yürütmüyorum.Evet sormak istediğin şeyler nedir? "

    O an için en çok merak ettiği şeyi sordu tabi ki."Cehenneme mi gideceğim?"."Evet cehenneme gideceksin. Tahmin ettiğin gibi hoş bir yer değil ve bol bol soru sormanı ve oraya gitmeni mümkün olduğu kadar geciktirmeni öneririm.İnsanlarla konuşmayı pek sevmem ama uzun zamandır intihar eden biriyle karşılaşmamıştım.O sefil hayatlarınıza sülük gibi yapışıyorsunuz.Seninle sohbet etmek keyifli olacak."

    Aklına gelebilecek her şeyi sordu şeytana.Ne kadar sürdü bilmiyordu ama muhtemelen zaman kavramı ölümden sonrasında yoktu.Hayatına dair merak ettiği her şeyi öğrenmişti ama birkaç sorusu daha vardı.Yıllardır tüm dünyanın merak ettiği ve herkesin en az bir kez sorduğu soruyu sordu.

    "Neden yaratıldık?" Şeytanın sesi karanlıktı bu sorudan hoşlanmamış gibiydi. "Bu sorunun cevabı seni tatmin etmeyecek maalesef."Tanrı bir çocuk ve siz de oyuncaklarısınız.Ne yazık ki ben de öyleyim.Sizi izlemek için yarattı ve yarattığı günden beri de izliyor.Tıpkı sizin şu televizyon izlemeniz gibi. Sizin hayatlarınız biraz daha sıkıcı tabi onun için.Senaryoyu o yazdı çünkü.Vaatlere ve cezalara karşı ne tepki vereceksiniz diye görmek için de cennet ve cehennemi yarattı.Cehennem konusunda benim çok daha yaratıcı fikirlerim vardı tabi.Öldükten sonra sizleri bütün hayatınız boyunca iyi bir insan olduğunuza inandıracaktım. Sonra da cehenneme yollayacaktım. Bütün hayatınız boyu iyi bir insan olduğunuz halde hiç hak etmediğiniz bir yere geldiğinize inanacaktınız. Size yapılan "haksızlığa" karşı nefretle dolacaktınız ancak elinizden gelen hiçbir şey olmayacaktı. Çünkü tanrıya karşı acizsiniz. Bana karşı da. Bu fikri o sizi yarattığı andan itibaren kafamda şekillendirmiştim. Hiç biriniz ama hiç biriniz kendisine karşı haksızlık yapılmasına tahammül edemiyordu. Sizi bununla cezalandırmak güzel olabilir diye düşünmüştüm.

    "Neden tanrıya karşı geldin?". İnsanları sevmiyorum.O sizin benden üstün olduğunuzu düşünüyor.Anlaşamadığımız nokta burası.İnsanlar tanrıyı görmedikleri ya da ölümden sonrası hakkında hiçbir fikri olmadığı halde ondan korkuyorlar.Ben ise onu gördüm.Neler yapabildiğini ve bana neler yapabileceğini bildiği halde ona karşı çıkmaya cesaret ettim.Ve sana söyleyebilirim ki aranızdaki en günahkar bile cehennemi bir dakika için görseydi tanışabileceğin en iyi insan olurdu.Onu haksız çıkarmak için ona karşı çıktım ve sizin ne kadar kötü olabileceğinizin potansiyelini tekrar tekrar kanıtlamaya çalışıyorum.Sana garip gelebilir ama Tanrıyla birbirimize karşı saygılıyız.Sizleri manipüle etmek çok kolay pek sorgulamıyorsunuz.Düşünmemek kolay geliyor.İtiraz etmek de öyle.Tanrı size peygamberleri yolladığında yanlarında kutsal kitaplar da geldi sizin bildiklerinize göre.Bu kısım doğru ama ufak bir detay sizden saklı.O kitapların içinde yanlışlar var.Sizin ahlak değerlerinize ters düşüp düşmeyeceğini ve doğruyu bulup bulamayacağınızı test etmek için.Sizler için düşünmemenin kolay olduğunu söylemiştim.Körü körüne inanmayı seviyorsunuz ve ne yazıyorsa onlara uyuyorsunuz.Yanlış ihtimalini hiç düşünmüyorsunuz.Bir kutsal kitabın sizin dünyanızda o kadar uzun süre yer edebilmesi çok zor.Hayat tarzınız teknoloji ile birlikte değişiyor.Siz düşünüp doğru olanı bulmaya çalışmak yerine o kitaplarda yazanlara kafanıza göre anlam yüklüyorsunuz.Bu da beni Tanrıya karşı biraz daha haklı yapıyor. Kutsal kitaba yanlış bilgiler koyma fikri tamamen bana aitti ama Tanrının da hoşuna gitti.

    Artık sormak istediğim bir şey yok dedi şeytana. Bu konuşmanın üstüne şaşırması gerekiyordu ama duyguları yoktu artık. Cehenneme gideceği için bile korkmuyordu.

    "Artık benim için gitme vakti geldi ." dedi şeytan. "Ama sana söylediğim şeyler içerisinde bir şey yalandı. Aslında ölmedin.Ceset olayı tamamen bir ilüzyondu."

    "Peki neden?" diye sordu şeytana."Neden bu kadar zahmete girdin?"Tanrıya karşı büyük oynamak istedim bu sefer.Sana bir çok bilgi verdim ve bunları hayatın boyunca insanlara anlatsan da hiçbir şey değişmeyecek seçim tamamen onlara ait.Eğer referans olarak Tanrı benimle konuştu dersen birkaç salak seni takip eder ve onlar da söylediklerini çarpıtıp yanlış anlarlar.Gerçeği söyleyip benimle konuştuğunu söylersen de olabilecekleri hayal gücüne bırakıyorum.Kumar kısmına gelince bu kadar bilgiden sonra senin hayatında neler değişecek.Acaba daha iyi bir insan olacak mısın yoksa kaldığın yerden devam edip gerçekten ölecek misin?Aynı hatayı iki kere yaptığınızı çok gördüm ve bu bana büyük bir keyif veriyor.Seninle sohbet etmek güzeldi ancak seni burada intihar etmiş bir halde bulursam çok sevineceğim.Seçim tamamen sana ait."

    not: hikayedeki şeyler yazarın şahsi fikirleri ve teorileridir. lütfen ciddiye alıp götümden bıçaklamaya kalkmayınız. 5 kere wing tsun antremanına gittim. çok pis döverim. vallaha çok pis döverim.
  3. 168
    eşitliktir. mezar imparatorla köleyi, zenginle yoksulu, güzelle çirkini, bilgeyle deliyi eşit kılar.
  4. 169
    Hakkında düşünemiyorum, algılayamıyorum ve tepki veremiyorum; öylece eylemsizliğimi koruyorum
  5. 170
    ... Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
    Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapı...*

    (bkz: yahya kemal beyatlı )
  6. 171
    Başlangıçtır.
  7. 172
    her geçen gün yaklaşandır.
  8. 173
    (bkz: yaklaşıyor yaklaşmakta olan)
    • İcimi kararttigin icin iliklamak zorunda kaldim zapel..
  9. 174
    Hemen şuraya okul duvarına bile yazdığım her gece jey mi lan acaba’ya mesaj olarak yolladığım sözü yazayım.

    (bkz: Ölüm ölüm dediğin nedir ki gülüm Ben senin için yaşamayı göze almışım)
  10. 175
    Yaşamanın sonucudur. Sonuçta yaşam olmasaydı ölüm de olmazdı.
  11. 176
    yaşamın değerli olmadığı anlamına gelmez.
  12. 177
    Boyut ve şekil değiştirmedir.

    Yok olmak olarak da çiçek besini olma olarak da yorumlayabilirsiniz.

    Ben hasretle beklenen sevgili diyeceğim.
  13. 178
    Thanos ve deadpool'u kendine aşık etmiş bir marvel karakteri.

    İlgilisine hikayenin özeti için alıntı link
    www.wannart.com/...
  14. 179
    Hayatın doğal olarak sonlanışıdır. Olması gerekendir. Sürekli dönme dolaba binerseniz zamanla mideniz bulanır. Yine özgün benzetmeler..
  15. 180
    Uzaktadır her şey; gökyüzü, deniz,

    Her an peşimizden koşan gölgemiz,
    Özlenen limanlar, yanan yıldızlar.
    Uzaktadır her şey; anneler, kızlar…

    Uzaktadır her şey, hep… yalnız ölüm,
    Her yerde, her an yakınımız, ölüm.

    Ahmet Muhip Dıranas
  16. 181
    Ne zaman karşılaşacağı bilinmeyen olay. abartıldığı kadar korkulacak bir hadise olduğunu düşünmüyorum, hatta bence oldukça merak uyandırıcı. bilinmezlikten korkulmamalıdır. ölen kişinin de acı çektiğini ya da üzüldüğünü sanmıyorum, daha ziyade ruhu rahatlıyordur bence. yine; ölen kişinin yaşadığı bu hayatı, ailesini, dostlarını, tüm yaşantılarını unuttuğuna inanıyorum. yani biri ölünce üzülmemiz çok gereksiz çünkü üzülüp ağladığımız kişi bizi hatırlamayacak.* bu yüzden kendi bencil özlem duygumuzu bir kenara bırakıp onun için mutlu olmalıyız. çünkü bizim ait olduğumuz yer burası değil, orası. sadece, burayı bildiğimiz için bize daha güvenli geliyor ve burdan ayrılıp bilinmezliğe gitmek ürkütüyor. ama ben eminim ki ait olduğumuz yer bu dünyadan çok çok çok daha güvenli.