51
Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı...
Sabahattin Ali / içimizde ki şeytan
52
önemli olan tanrının bir enstrüman yaratmış olması. insan denen bir enstrüman. ama yarattığı enstrümanı çalamayan her usta gibi tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. bu sebeble tarih boyunca bütün kötülükler insanı çalmış özellikle de şeytan ondan en güzel melodilerini bestelemiştir.
53
...günler geçiyor, dünler öylece duruyor...
54
“İnsanlar özgürdür dedim. Ama herkes yalnızca kendisi bakımından özgürdür; onların özgürlüklerine ne dokunabiliriz, ne başlarına gelecekleri bilebiliriz, ne de onlardan özgür davranmalarını isteyebiliriz.
Bana üzüntü veren şey de bu; kişinin kendine özgü değeri yalnızca kendisi için vardır, benim için değil: yalnızca dış görünüşüne erişebilirim onun; ben de anlamsız bir dış görünüşten başka bir şey değilimdir onun için, olmayı kendim bile seçmediğim bir veri.”
55
"ve senin yanında öylesine huzurlu, öylesine huzursuz, öylesine baskı altında ve öylesine özgürüm ki böyle olması çok doğal. bu yüzden bunu farkettikten sonra hayatın geri kalanından vazgeçtim."**
56
"küçükkken, aslında bir prenses olduğumu, kral babamın iyi yetişmem için bana kocaman bir oyun oynadığını, çevremdeki herkesin oyuncu, her şeyin dekor olduğunu, sıradan bir insan gibi yetişirsem daha akıllı bir prenses olacağımı düşündükleri için bu saçma sapan şeyleri bana yaşattıklarını hayâl ederdim.
değilmiş. hâlâ kimse gelip beni sarayıma götürmedi.
hayal kurmak çamaşır suyu içmek kadar zor!
yazacak bir şeyim kalmadığına göre... evet, artık bitti, perde!"**
57
"Merak ediyorum seni Milena. Kalem tuttuğun elini, saçlarını ve ruhunun sürekli ağladığını yansıtan gözlerini. Soğuk bir ürperti geliyor Milena, üşüyorum senin adını her andığımda. Küfürbaz Kafka burada olsaydı herhalde küfrederdi bana. Ama ne yapayım Milena sana olan aşkım dinmiyor, incitiyor beni."**
58
"aşk, kadınlar yorulunca biter. kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terkeder."**
59
-20. yüzyılda yazılmış en iyi romandır belki, ''Onca Yoksulluk Varken'' . orada momo diyor ki, ''mutluluk yokluğuyla bilinen bir merettir''.Aynen öyle ve ayrıca:kimse kimseyi mutlu edemez.Mutluluk sadece gasp edilebilir bir şey.Hayatın boyunca mutlu olduğun anları toplasan,on beş yirmi dakikadan sonrası haksız kazanç gibi gelir.
(bkz: afilli filintalar)
60
"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
(bkz: şeker portakalı )
61
"İçine delilik karışmamış üstün zeka yoktur."
Belki birisinin sözüdür bilmiyorum ben bi kitapta okumuştum. Çok da hoşuma gitti.
62
"Denizin dibindeki avuç içi kadar yer, suyun baskısına nasıl dayanıyorsa, sende öyle dayanıyorsun Milena. Yaşam rezillik aslında midemi bulandırır hep; yaşamla başa çıkacağımı, insanlara dayanabileceğimi ummazdım bugüne değin, utanç duyardım bundan ötürü ama sen bir şey öğrettin bana şimdi, dayanılmayacak gibi olan yaşam değilmiş."**
63
İlan tahtasında ders izlencesini okuyunca başı döndü Charles’ın; anatomi dersleri, patoloji dersleri, eczacılık dersleri, kimya dersleri, botanik, klinik, tedavi dersleri, sonra sağlık, tıp bilgisi ve köklerini bilmediği, onun için ulu karanlıklarla dolu tapınak kapılarından hiçbir farkı bulunmayan bir sürü ad...
gustave flaubert - madame bovary
64
"bu cümle, yazmayı öğrendiğimin kanıtıdır. bu cümleyse, okumaya devam ettiğinin kanıtı."
hakan günday, azil
65
"Sensiz olmuyor" diyen kalbe güvenilmez. Sensizliği denemiştir, bugün değilse yarın, mutlaka başaracaktır.
La: Sonsuzluk hecesi- nazan bekiroğlu
66
"Kendimi bildim bileli birbiri ardına kitap satın alıp duruyorum. İnşa edilen bir kütüphane, yaratılan bir hayat demektir, yığılmış kitaplar toplamı değildir asla."**
67
"Hayat seni istediğin kadar ürkütsün, canını yaksın, en yakınların çirkin maskeler taksınlar... Hayat bu, de kendi kendine, ikinci kez çağrılmayacağım bir oyun, bir zevkler ve acılar oyunu, bir aktör ve bir gözlemci olarak sonuna kadar oyna, gözlemcilik daha iyidir, ne zaman istersen bırakabilirsin."**
68
"Sahip olduğum altı yüz kırk balıktan sonra öğrendiğim tek şey, insanın sevdiği her şeyin bir gün öleceği oldu. O özel kişiyle karşılaştığın ilk anda, onun bir gün ölüp toprağın altına gireceğine emin olabilirsin."**
69
Tabii, gerçek aşk pek az rastlanan bir şeydir, aşağı yukarı yüzyılda iki ya da üç kez görülür. Bunların dışında boş gurur ya da can sıkıntısı vardır.
Albert Camus- Düşüş
70
"Bir bakıma senden bağımsız durumdayım, çünkü sana karşı bağımlılığım sınır tanımıyor. "Ya hep, ya hiç." fazlasıyla büyük bir söz benim için. Ya sen benimsin, o zaman her şey yolunda demektir, ya da kaybederim seni, benim olmaktan çıkarsın, o zaman iş kötüye varmakla kalmaz, her şey çıkıp gider elimden, o zaman ne kıskançlık kalır, ne hastalık, ne korku ne de başka bir şey..."**
71
"Acaba iyi bir şey olacak mı? Hayır, dedim kendime. İyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. Sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. Ya da hiçbir şey çıkmaz."**
72
"Belki yarın soğukta uyanmanın bir anlamı olur, sana çay pişirmek gibi. Ayaklarımın ucuna basarak yürürüm yataktan kalkınca. Tahtalar gıcırdar. Hayır, zamanla öğrenirim hangi tahtaların ses vermediğini. Sonra ne yaparım? Uyanmadı, çayın hazırlandığından haberi yok diye sevinirim. Bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. Artık ne olacaksa olsun istiyorum."**
73
"En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler; kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni."**
74
"Yüzbinlerce insan, hiç bir şey yeşermesin diye her yere taş döşüyor, minicik bir ot parçasını bile yakıyor, gökyüzünü kömür ve gaz dumanlanyla dolduruyordu.
Tüm canlıları ve kuşları uzaklaştırarak oluşturdukları, yeryüzünün bu minik köşesini güçleri yettiğince çirkinleştirmeye çalışmışlardı ama herşeye rağmen bahar, bu kentte bile yine bahardı..."
*
*
75
bazen hayatın, kutsal bedenin ve onun içinde saklanan ilahi ruhun şımarıklıklarına hizmet eden bir film olduğunun sanır insan. insan. yani ben. ben demekten korktuğumda hemen insan diyen ben.
↑