kayıt

iz bırakan kitap cümleleri

  1. 1
    bu ağır, bu boş saatlerde, ruhumun derinliğinden zihnime doğru her varlığa vergi bir hüzün, her şeye sinmiş olan ıstırap yükselir ve bir de tamamen bana ait olan, ama aynı zamanda da dışarıdan gelen, değiştirmeye gücümün yetmediği bir duygu.
    huzursuzluğun kitabı
  2. 2
    bizim aile böyle, güzel kadınlar karşısında elleri ayaklarına dolaşan adamlar yardımlaşma ve dayanışma derneği. en ufak bir umut ışığı görmeyelim, anında sapıtırız, bizi duygularını belli etmeyen mülayim aile babalarının dünyasına bağlayan şey bir pamuk ipliğidir diyebilirim. - emrah serbes / erken kaybedenler
  3. 3
    "nasıl ki pusulanın bir ucu her zaman kuzeyi gösteriyor ise, bir erkeğin parmağı da suçlamak için daima bir kadını gösterir."

    (bkz: bin muhteşem güneş)
  4. 4
    ''umut belki de gelecek sayfadadır. kapatma kitabı''
  5. 5
    "Düşün!Bize ,matematik dünyasının kurgusal ve sonsuz olduğu öğretildi.Bunu kabul ederim.1'den sonra 2 gelir dendi.Bunu da kabul ederim.Ama sonra , 1 ile 2 arasındaki sonsuzluğu düşündüm.Peki o nereye gitti?İrrasyonel sayılar varken bir sayıdan sonra diğer bir tam sayı nasıl gelebilir? Eğer 1'den sonra virgül konursa ve bununda kıçına sonsuz sayı konabiliyorsa 2 nasıl gelebilir? İşte bu. Yanıtsız bir soru ve işte matematiğin hatası!Dolasıyla matematik yok.Onun üzerine kurulmuş dünya düzeni de yok... Ama ben anlayabilirim.Anlayabilirim. bu sorunu. Ve o zaman ortaya yaklaşık sayılar çıkar.Yani hiçbir sayı tam sayı değildir.Hepsi tama yaklaşır.Ama varamaz.Demektir ki, 1.999...999'u bize 2 diye yutturmaya çalışan dünyanın çocuklarıyız. Ve dünya da aslında tam gibi görünürken ,aslında bir irrasyonellik harikası.İşte bunun için hayat yoktur.Olsa dahi o da irrasyoneldir! Yani anlamsızdır..."

    (bkz: Kinyas ve Kayra)
  6. 6
    "Böyle söyledi zerdüşt ve mağarasını terk etti, karanlık dağlardan doğan bir sabah güneşi gibi parlak ve güçlü.."
  7. 7
    "İki kere iki dört formülü, yine de dayanılmaz şey doğrusu.bana kalırsa iki kere iki dört, büyük bir küstahlıktır ve etrafa tükürükler saçan,elleri belinde,yol kesen bir külhan beyinin ta kendisidir.İki kere ikinin mükemmelliğine inanıyorum; fakat ondan daha üstün olduğuna inandığım şey,iki kere ikinin beş etmesidir. "

    (bkz: yeraltından notlar)
  8. 8
    ''vaktinde biri ülkemizdeki bütün kızları çok pis korkutmuş, hiçbirinde gerçeği söyleyecek cesaret bırakmamış.''

    (bkz: erken kaybedenler)
    (bkz: emrah serbes)
  9. 9

    ''...Aşkta, ilişkilerde alışamadığım, kabul edemediğim, anlamlandıramadığım şey; stratejilerin, modellerin, taktiklerin olması.
    kaçarsın kovalanırsın.
    ilk günden öpme, elini tutma, o aramadan arama... evliliklerde bile öyle yap, böyle yap. hatta evlilik danışmanları... ne diyorsunuz siz ya? sevgi bu, aşk bu, neyin hesabını yapıyorsunuz?
    öpmek istediğinde öpemediğin, sarılmak istediğinde sarılamadığın, teslim olduğunda ben seninim diyemediğin, sen benimsin diyemediğin, gözlerinde kalamadığın, kalabalığın içinde öpemediğin bir aşk nedir? telefona sarılıp "seni özledim" diyemediğin bir ilişki nedir? ben gerçekten aşık olduğumu hissettiğim an ne toplum, ne kurallar, ne taktikler... hepsini siliyorum.
    zaten topu topu kaç kez öyle oldu ki...?"
  10. 10
    "ne kimse beni teselli etmeli, ne de ben kimseyi. riyakarlık, tesellide son halini bulur. bu anda, yüzün aldığı yalancı üzgünlük ifadesi, o biraz yukarı kalkıp birbirine yakınlaşan kaşlar, o hafif hafif ve anlayışlı bir tavırla sallanan baş ve o derinden çıkarılmaya çalışılan matemli ses insanı deli eder."

    (bkz: içimizdeki şeytan)
  11. 11
    "veda etmek ne zaman gerekli?
    tanımak ve ölçmek istediğin şeylere kısa bir süre için veda etmelisin. ancak şehri terk ettikten sonra kulelerin ne kadar yüksek olduğunu görürsün."

    (bkz: gezgin ile gölgesi - friedrich nietzsche)
  12. 12
    "burada kazanırsak her yerde kazanırız. dünya güzel ve uğruna dövüşülmeye değer; hiç istemiyorum onu terk etmeyi."
    (bkz: ernest hemingway çanlar kimin için çalıyor)
  13. 13
    (bkz: saçma sapan konuşma la)
    (bkz: emrah serbes her temas bir iz bırakır)
  14. 14
    niye ki bu bitmek bilmez yaratış, yok olacaksa bir gün her yaratılmış!
  15. 15
    "gerçeklerden neden korkuyorlardı bu kadar? emekçinin uyanışından mı, yoksa işçinin uyanıp belli bir sınıfın adamı olduğunu benimsemesinden mi? peki, uyanırlarsa ne olurdu? hemen kendilerini sırtlarından silkeleybileceklerine mi inanıyorlardı? bu, o kadar çabuk, o kadar kolay mı olacaktı?"
  16. 16
    i.hizliresim.com/...
  17. 17
    hayır, buraya bir süre önce gelen ve sonra da giden birinden. (zahir)
  18. 18
    ona hakikaten dargın değildim; asla kızmıyordum. sadece müteessirdim. 'bunun böyle olması lazımdı' diyordum. demek ki beni bir türlü sevemiyordu. hakkı vardı. beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.

    sabahattin ali-kürk mantolu madonna
  19. 19
    "korku aklın katilidir.korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. korkumla yüzleşeceğim ve geçip gittiği zaman,geçtiği yolu görmek için gözümü ona çevireceğim.korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak,yalnızca ben kalacağım..."

    (bkz: dune)
  20. 20
    "aslında bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum. sanki bazı şeyleri eroin bana daha gerçek gösteriyor. hayat sıkıcı ve boş. büyük umutlarla başlıyoruz, sonra sıçıyoruz. sonra gerçek yanıtları bulamadan geberip gideceğimizi fark ediyoruz. varlığımızı gerçekten değerli bir bilgiye, gerçek şeyler hakkındaki o bilgiye tam eriştiremeden, hayatımızı sadece farklı biçimlerde yorumlayan bütün o büyük fikirleri geliştiriyoruz. aslında, sadece kısa ve hayalkırıklığı dolu bir hayat yaşıyoruz, sonra da geberiyoruz. hayatlarımızı kariyer veya kendimizi tamamen aldatmaya yönelik ilişkiler kurmak filan gibi boklarla doldurmaya çalışıyoruz. eroin iyi bir uyuşturucu; çünkü bütün o aldanışları ortadan kaldırıyor. çekince kendini iyi hissediyorsun, ölümsüz hissediyorsun. zaten kötüysen, o zaman daha da kötü oluyorsun. bu, dürüst olan tek uyuşturucu. senin bilincini değiştirmiyor. sadece seni sarsıyor ve sana iyi olduğun duygusunu veriyor. sonra ise, yine dünyanın sefaletini görüyorsun ve kendini ona karşı uyuşturamıyorsun."

    (bkz: irvine welsh)
  21. 21
    “Umarsızlığa kapılıp avuntu gereksinimi uğruna onurumu hiçe saymamalıyım;
    içkide saklanmamalı, tuhaf adamlarla kendimi incitmemeliyim;
    güçsüz olmamalı, başkalarına için için nasıl kanadığımı, nasıl gün gün damlayıp biriktiğini, pıhtılaştığını söylememeliyim.
    Hala gencim.
    Yirmi üç buçuk yaş bile yaşamaya yeniden başlamak için geç değildir."

    (bkz: Sylvia plath)
  22. 22
    facebook'ta paylaşmak için kullanılan değersiz cümlelerdir.
  23. 23
    karanlık odamdan aydınlık caddeye bakarken kendimi unutmuştum. arkamdan gelen ayak sesleri beni kendime getirdi. bu onun parfümüydü, gücün ve kararlılığın sembolüydü adeta. arkama dönmeye cesaret edemiyorum. sonra karanlığın içinden bir hışırtı geldi, camdan yansımasına baktığımda 25 cmlik malafatını çıkardığını gördüm...

    sonraki gün anladım, gerçekler acıtır.

    *
  24. 24
    "aşkın ölçütleri para, sosyal konum ve mevki olarak görüldüğü sürece fahişelik kaçınılmazdır. ilişkilerin meşrutiyet ve ahlak peleriniyle örtülmüş olması bu tabloyu ortadan kaldırmaz"

    Emma goldman/ dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir.
  25. 25
    Çok şaşıracaksın ama... Sana olan tutsaklığım buraya kadar Eroin! Vedalaşmamızın zamanı geldi.
    Her şey ne güzel başlamıştı oysa... Yepyeni ufuklar açmıştın önüme. Bulutların üzerine çıkarıp özgür bırakmıştın beni.
    Bambaşka bir özgürlüktü bu; çevremdekilerden farklı kılan, sıkı sıkıya bağlanmaya değer, çekici, vazgeçilmesi güç bir büyü... Asıl tutulduğum da buydu galiba.
    Eros, dedim sana! Aşk tanrım oldun benim. Mutluydum kollarında...
    Beni dansa kaldırdığında, geri çeviremedim; tam tersine havalara uçtum sevincimden...
    Ayaklarımızın uyumu harikaydı. Bana bırakmıştın kendini, İstediğim gibi yönetebiliyordum seni. Hep böyle sürecek sandım...
    Çirkin ve acımasız yüzünü görmemiştim henüz. Kör etmiştin beni. Aynı sızının diğer sevdalıları gibi...
    Boş bulunup maskeni araladığın bir an, gerçek kimliğinle tanıştım tanışmasına ama, kopamadım senden. Bir uzaklaşıp bir yakınlaşarak, sundurulmuş, belalı bir aşkı paylaştık seninle.
    Kirletiyordun beni, farkındaydım. Ama umursamıyordum, pisliklerin üstünü cilalayarak temize çıkabileceğimi sanıyordum.
    Farklı kimliklerin ardına sığındım. "Eylül" adını kirletmemek için, "Alev' diye tanıttım kendimi. Alev alev yanan yapay bir kırmızılığın gerisine gizlenerek.


    Üşenmedim aradım buldum çok ağlamıştım kitabın bu kısmında...

    Canan tan eroinle dans...