1
bursa doğumlu fransız filozof.
türkçe olarak sadece kaos'un kutsal kitabı ile post mortem basılmıştır. ancak yirmi küsür külliyatı var imiş fransızca olarak. yalnız, adamın kitaplarının ingilizce tercümesinin bile bulunmazken türkçe termümesi bulunması bir nimettir. ışık ergüden sağ olsun, enfes bir önsöz ile sunmuştur iki adet kitabını bize. sürekli olarak ölümü yazmıştır, evinden çıkmamıştır. evlenmemiştir. aseksüeldir. annesinin ardından ölen babasından bir saat sonra kafasına sıkarak intihar etmiştir.
''bizler mahkumuz ve içimizden bunu bilenler seslerini duyuramıyorlar, duyurabildiklerinde ise suskunluğu korumayı tercih ediyorlar. sağırlara vaaz vermek ve körlerin gözünü açmak neye yarar? onları sürükleyip götüren hareketin içinde sebat göstermelerini engelleyebilir miyiz? dosdoğru en korkunç geleceğe doğru gidiyoruz, bu gelecek bugünden yarına başlayabilir, daha biz başımıza geleni işitmeden kendimizi oraya gömülmüş bulacağız, içinde yaşanamayan evrende umutsuzca ölmekten başka bir seçenek kalmayacak bize. insanlar toprağa sahip olmak için savaşıyorlardı, yarın suya sahip olmak için birbirlerini gırtlaklayacaklar, havamız kalmadığında, harabelerin ortasında soluk alabilmek için gırtlaklayacağız birbirimizi. bilimden mucizeler gerçekleştirmesini bekliyoruz, yakında ondan imkansızı isteyeceğiz, ama bilim ihtiyaçlarımızın gerisinde kaldı ve asla ihtiyaçlarımıza yetmeyecek, yeryüzünde cenneti isteyemeyecek kadar çoğuz, milyarlarcayız; bilimimizin yardımıyla, salak çobanlarımızın sultası altında cehennemi kaçınılmaz kılıyoruz. gelecekte, tek uzgörüşlülerin anarşistler ve nihilistler olduğu söylenecektir.
insanların hiçbir şeyden umudu olmasaydı ve hiçbir şeye inanmasalardı, tohumlarını çoğaltmayı derhal reddederlerdi ve evrensel nüfus azalması yoluyla sorunlarımız bir ya da iki kuşak içinde çözülmüş olurdu. ileri sürdüğüm tezi yalnızca ben iddia ediyor değilim ama benim gibi düşünenler varsa da yazmaya ne kadar cesaret edecekler, bilemiyorum; dahası, bir kürsünün en tepesindeki profesör bu tezi bağıra bağıra duyurabilecek midir? bu türden bir bilgiye hangi hükumet hoşgörü gösterir? hangi zırvalarla dolu din buna hoşgörü gösterir. onlar ısrarla bizim umut etmemizi ve inanmamızı istiyorlar, ne olursa olsun umut etmeliyiz, yeter ki umut edecek bir şey olsun, inanmamız gerekiyor, hem de neye olursa olsun, yeter ki bir şeye inanalım, beğenimize uygun saçmalıklar arasında tercih yapmakta özgürüz, yeter ki aptalca olsunlar. oysa umudun üstlendiği tüm amaçların ve imanın konu edindiği tüm nesnelerin ortak bir varlığı vardır: sonsuza dek salak olmak ve üstelik, şimdi bir de bağışlanamaz olmak, çünkü bizden daha fazla özgürleşmiş imkanların ortasında bir kuşak daha aptal aptal durmaktayız.
insanlar kendi çocuklarının onları doğuranlardan daha bahtsız olduğuna, torunlarının daha da mutsuz olacağına ikna olduklarında, evrene çare olmadığına ikna olduklarında, bilimin mucize yapamayacağına ve göğün para keseleri kadar boş olduğuna ikna olduklarında, tüm tinselcilerin üçkağıtçı olduğuna ve tüm yöneticilerin salak olduğuna, tüm dinlerin aşılmış olduğuna, tüm politikaların güçsüz olduğuna ikna olduklarında, kendilerini umutsuzluğa terk edecekler ve zındıklık içinde sürünecekler, ama kısır öleceklerdir. kısırlaşma kurtuluşun aldığı bir biçime benziyor, ama umutsuzluk olmadan, zındıklık olmadan erkekler kısırlaşmaya asla razı olmayacaklardır, kadınlar hiç olmayacaktır; bizi öldüren iyimserliktir ve iyimserlik en büyük günahtır. umut etmeyi reddetmek ve inanmayı reddetmek, kaçınılmaz biçimde doğurmanın reddine yol açar, inkar etmeye çabalanan bir bağdır bu, hatta dünyanın nüfusunu azaltmaya çalışanlar bile, bu ilişkiyi uygun biçimde ileri sürmeye cesaret edene kadar çok geç olacaktır. işte bu yüzden nedenlerle hiçbir şeyin etkisi yok; yol açtıkları etkilere ve kaçınılmaz sonuçlara üzülünüyor yalnızca.
gençler dünyayı kurtaramaz, dünya artık kurtarılamaz, kurtuluş fikri yanlış bir fikir, sayısız hatalarımızın bedelini ödememiz gerekiyor, artık hiç bir şeyi telafi edemeyiz, çok geç, telafi vakti bitti, reform vakti sona erdi. en mutlular dövüşerek ölecekler ve en sefiller mahzenlerin dibinde yıkılıp kalacaklar ya da korlar arasında çiftleşecekler, orgazmın yardımıyla can çekişmeyi aldatabilmek için. dünya acının ve vecdin çığlıklarıyla dolacak, insanların en safları kendilerini aşağılamak için birbirlerini boğazlamaktan başka çare bulamayacaklar. can çekişme tercihi bize kalan son tercih olacak, sanılandan daha çabuk geleceğiz bu hale, bugünden yarına uçuruma yuvarlanmış olacağız ve orada, uyanacağız, son soluğumuzu verdiğimizi hissedecek kadar kısa bir süre için bile olsa. o zaman yeni dünya fatihlerinin gördükleri şeyi göreceğiz: onlar yaklaştıkça, bütün kabileler dağların tepesinden kendilerini fırlatıyorlardı, kaçınılmaz dehşeti önlemekti tek amaç, dehşetle birlikte ölümü de kandırarak.''
*kaos'un kutsal kitabı (syf: 97/106/107/119)
↑