kayıt

bunalım

  1. 1
    buhran, hafakan, sıkıntı
  2. 2
    (bkz: depresyon)
  3. 3
    eski zamanlarda çokça içerisinde bulunduğum ama son zamanlarda tam olarak ne içinde ne de dışında durabildiğim psikolojik durum. lakin şunu söyleyebilirim ki bu hayatta ki amacımı bana bir yazar anlattı, yıllar önce sarf ettiği kelimeler beynimden geçen düşünceleri daktilodan çıkarmak gibi bir şeydi. o an anladım aslında... herkesin bir amacı var yani, bazen de yok mesela. benim amaçsız dönemlerim çok oldu. bu yüzden kendimi hem çok sevdim bazen, bazen de gene aynı sebepten nefret ettim kendimden.


    amaçsızlığımı sevmemin nedeni kendimi bir şeyler için sorumlu hissetme zorunluluğum olmamasındandı ama bir süre sonra bu his kendini hiçbir şeye yaramayan kişi hissine bıraktı. kendimden iğrendim, aşağıladım, iğrendim ve günlerce evden çıkmadım. aciz ve faydasız bir maldım ben. bir süre kendimi bu şekilde yerin dibinde bok denizlerinde yüzdürdükten ve on kilo kadar aldıktan sonra tencere tencere makarna ve maksimum boy burger yemeği bırakarak bir amaç edinmem gerektiğine karar verdim.


    işte bu sırada bunalıma yeniden mi giriyorum yoksa hiç çıkmadım mı kafam karıştı. çünkü amacım bir amaç bulmaktı ve ben bir türlü kendime bir amaç bulamıyordum. ne istediğimi bilemiyordum. bir insan nasıl istediğini bilmez!!! diye kızmaya başladım kendime bu sefer. herkesin bir hayali vardır... neden senin istediğin bir şey olmasın? mesela bir meslek belki de, ya da iyi bir arkadaş olmayı istiyorsundur belki de iyi bir insan ya da bir limon satıcısı kim bilir kitap okuyucusu bile olabilir. bir şey istemeliydim.


    tam bu evrede sorumluluk istemeyen tembel bünyem kafa karışıklığımdan isyan etti ve eve kapanma günlerime geri döndüm. bu sırada binlerce sonunun nerede olduğunu bulamadığım fransız sanat filmi izledim ve yüzlerce demli karanfilli çay içtim. kendimi gri bulutlara, evden çıkmamaya ve sürekli mal gibi solgun bir suratla dolaşmaya adamıştım. hayatımın kıymetini bilmeliyim, mutlu olmalıyım diyordum ama bir türlü olamıyordum. tanrım bu bir beceri mi? şükretsem olmuyor... birini sevsem olmuyor... birini öpsem olmuyor... saatlerce konuşsam? yok o da olmuyor.


    artık kafamı arkamda bırakarak bir yola çıkmaya karar verdim. genel olarak düşünmedim. aradığım amacı bulmadan da sürüklenerek yaşıyordum bir şekilde ve bir şey hissetmiyordum artık. evet, kalbim hoplamıyor, karnım ağrımıyor, gözlerim dolmuyor, yanak kaslarım yukarı gerilmiyor. sadece belirli zamanlarda yiyor içiyor, okuyor ve susuyordum. bazen de müzik. nerede bu kendim? bulamıyorum lanet olası kayboldu. iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor zıpçıktıyı.


    tam da bu öğlen. güneşin alnında abdi ipekçi parkının kokmuş havuzunun yanından geçerken, perşembe pazarında çığrından çıkmış bir çocuk elindeki oyuncakla üzerime koşarken buldum onu. evet. amacımı buldum. amacım buydu. amacım anlamak ve anlaşılmaktı. tanrım... insanlara ne kadar işkence yapmıştım bunca zaman. anlaşılmak şehvetim bilinçaltımdan sızıp banka sırasında yanımda oturan teyzelerin kulaklarındaki kire bile bulaşmıştı. herkesle konuşuyor ve sürekli bir şeyler anlatmaya çalışıyordum bunca zaman.


    durup da neden böyle yapıyorum diye sormaz mı insan kendine? sormuyor işte... iyi de bu kadar anlattın da ne oldu? ne bileyim ben hep bahsettim karadeliklerden, ampermetreden, melody gardot'tan, murat menteş'ten, kur'an'dan, sevgiliden. sonra da sustum, dinledim ama hiçbir şey olmadı. anladıklarımı insanlara anlatıp anlaşılmak benim amacımdı ama farkına varamadım. umarım artık kimsenin kafasını s.kmeden bunu becerebilirim. çünkü o çocuk bana koşarken ve öğle namazından çıkmış yaşlı amcalar banklarda ikili üçlü otururken, kimisi büfeden dört beş şişe alırken ben onların yaşamadığı bir his yaşadım.


    o parktan tam da o anda geçtiğim için hayattan inanılmaz bir zevk alıyordum. hayatımın amacını bulmam aslında bu çok uzun süren ve çok çabaladığım arayışımın meyvesiydi. aynı bir şeftalinin tropikal tadı ve güneş batarken ki turuncu kırmızı doygun rengi gibi. hayat diyordum içimden. hayat ne kadar güzel. vay amk. güneş bile böyle parlamamıştı uzun zamandır. insanlar ne kadar güzelleştiler gözümde, herkes birden iyi oluverdi.


    siz devam edin dedim içimden. siz yaşayın ben artık zevk alacağım.
  4. 4
    60'lardan , ülkenin ilk punk-rock gruplarından.

    www.youtube.com/...
  5. 5
    Yaşanılan, aşılması gereken bir durumdur..
  6. 6
    bir tür ruhsal pisikoloji bozulması demekmiş.
    • Teşekkürler gizemabla, bu başlığı karşıma çıkardın ve ben günlerdir süregelen ruh halimi tanımlayabildim sayende.
  7. 7
    Beni ufaktan ele geçiren bi arkadaş , galiba bu sefer bayaa dişli bi arkadaş
  8. 8
    devşirme bir kelime.

    evlilikte özellikle bayan partnerin bunu da alalım, bunu alalım, bunu alalım cümlelerinden sonra son haline kavuşmuştur.