kayıt

yeraltı

  1. 4
    zeki demirkubuz'un ismini dahi duymamış insanların gittiği film. film bittiğinde sevgililerle dolu salondan çıkarken, hepsinin ağzından " ben de bir şey sandım", " bu da film mi yani ", " ayyy ne sıkıcıydı yaaaahh" sözlerini duydum. içim o kadar sıkıldı ki. anlamıyorsanız gelmeyin arkadaşım. zaten muharrem'in yaşadığı durumu anlamayan adam izlemesin bu filmi. hayatınızda bir kere olsun düştüğünüz boşluktan çıkamayacağınızı hissettiniz mi? siz anca evlilik arefesinde alacağınız porselen misafir takımı çizgili mi çiçekli mi olsun onu düşünürsünüz. sakin kafanızı psikolojiye falan yormayın.


    --! spoiler !--



    muharrem, tam benim erkek versiyonumdu. bir ankara insanı bu kadar iyi anlatılamazdı.

    " hayatım boyunca herhangi bir anda bir mucize olmasını bekledim, her şeyi değiştirecek bir mucize. genelde eve döndüğüm zamanlarda, kapı eşiğinde bu yakalardı bu duygu beni. öylece durup bakardım bir süre boşluğa ve hiçbir şey olmazdı. "


    hepimiz bir mucize beklemiyor muyuz? hepimiz bir gün bizi bu monoton ve içine alıp sımsıkı sarmış, yaşamaya zorunda olduğumuz bu hayattan çıkaracak ve hepsini unutturacak bir mucize beklemiyor muyuz? ama o gelmiyor. o bir türlü gelmiyor.


    fahişenin kucağına yatıp ağlarken söylediği şu cümlelerse;

    " ben sadece iyi biri olmak istedim, ama iyi olmama izin vermediler. "

    işte bu sahnede ağladım. hıçkırmamak için kendimi zor tuttum. sürekli bir nezaket maskesiyle yaşamıyor muyuz? hangi birimiz gerçek kişiliğimizi göstererek yaşıyoruz ki? her şey bir kibarlık ve nezaket ölçütü ve hayat o kadar ukala ki. insanları anlamak bazen o kadar zor ki.



    insanlar öldürmeye çalıştıkları insanları sevmeye başlayabilirler, insanlar kendilerinden, hayatlarından çalan, ağızlarına sıçan insanları severler ama onları doğruyu gösteren, onlara yardım eden insanları dışlarlar. insanlar bencildir, insanlar egolarının tatmin olması için her şeyi yaparlar. tüm bunları görüp sessiz kalmak, bu iğrenç boşluktan çıkamamak, boşa yaşadığını hissetmek. zamanın ve dünyanın getirdiği bu yeni yaşam düzenini hazmedememek. işte muharrem'in yaşadığı buydu. o sadece iyi olmak istedi ama iyi olamadı, başaramadı. iyi olmaya çalışmaktan bıktığındaysa dünyadaki bütün kötü şeyleri yapmaya uğraştı, bu cazibe onu çekti ama kötülükte ona göre değildi. işte arafta kaldı.



    yeraltı, bunu çok iyi anlatıyor. öldüğünde ne olacağını bilememenin kafa karışıklığını, sonsuz cevapsızlığını, hayatın bomboş anlamsızlığını.



    --! spoiler !--
  2. 5
    bazen insan ister, ihtiyaç duyar birisine, samimiyetine. yanında olsun ister. sıkışıp kaldığı camdan duvarlara delik açsın ister. ama günümüzde böyle insanlar kalmadı. ya da olanları biz görmüyoruz.

    insan yanında birisini ister, samimiyetle dinlesin, içtenlikle cevap versin. maskesiz dosdoğru. ama bulamaz. onun içindir ki yüzünü bile görmek istemediğin insanların sofrasına oturmak zorunda kalırsın, onun içindir ki ucuz bir otel odasında bir fahişenin koynunda yalnızlık hissiyatından kurtulmaya çalışırsın.

    hangimiz sıkıntılarımızdan kurtulmak için kaçmayı, yeri geldiğinde elimize geçen herşeyi parçalamayı düşünmedik. hangimiz bunun hayaliyle yaşamadık.

    işte yeraltı; bize bunları direkt, dolandırmadan, en kestirmeden gösteren filmdir.