16
birilerinin ingilizce tarafından işgal edildiğini düşündüğü dil.
zamanında böyle düşünen biri için şunları yazıvermiştim:
bak, feyza hepçilingirler nerede yanılıyor biliyor musun: "dilin bazı kuralları var, anlaşmak için o kurallara uyman gerekir. bu kurallarla oynama! oynatma!" bu yanlış. dil yaşıyor! öldürezmesin onu. nasıl yaşayacağına da karışamazsın!
dilin kurallarını, tdk ya da herhangi bir kurum koymuyor ki: hayat/ toplum koyuyor. sen ingilizce dizi, film izle, ingiliz edebiyatını önemse sonra da "ingilizce türkçeyi işgal ediyor!" de; bu doğru mu? ayıp bir defa! ingilizce şarkı ile kız tavla ama ingilizceyi aşağıla! olmaz bu. ingilizce girebilir senin diline. bu yanlış değil. sen de zamanında türkçe ile onu sarhoş etmişsin. etimolojik ingilizce sözlük karıştır, şaşırırsın.
dil; toplumun/ insanın etkilendiği alanı, gücü yansıtır. biz anglosakson kültüründen etkileniyoruz, bugün. etkilenmek ayıp değil. bugün '100 temel eser'den kaçı anglosakson baktın mı? elli yıl önce ingilizlerin esamesi okunmuyordu kültür alanında. o dönemin çeviri kitaplarına bak anlarsın. ingiliz edebiyatı çevirilerini bile fransızcadan yapmışlar. tıpkı bugün orjinal fransızca metinleri ingilizceden çevirdikleri gibi.
türkçe nesrin şahı ahmet hamdi tanpınar denemelerinde bir yığın fransızca kelimeyi olduğu gibi yazar. neden? "karşılığı yok" diye. dil böyle zenginleşir. çalarak, kuralı hiçe sayarak. gramere bağlı kalırsan yoksul kalırsın.
yolda çevir gençleri kaçı hangi dilde müzik dinliyor? hangi dilde küfrediyor? anlaşıyor mu bu çocuklar o şarkılarla? dil sadece buna yarar: derdi anlatmaya.
kimliğini böyle oluşturur birey. elli yıl önce fransızca idi etkilenilen dil/ kültür. daha öncesinde, iki asır öncesinde farça/ arapça idi; şimdi ingilizce. ha, bu demek değil ki ingilizce hükümranlığı altındayız, öyle düşünme: bir asır sonra, ingilizce senden etkilenecek: ingilizcenin arapça/ farsçadan aldığı kelimelere bak: fakirleşmemiş; zenginleşmiş. ayıp değil bu. kelime al, hatta gramerin değişsin: dil yaşadığını yansıtır. aynayı suçlayamazsın. oysa feyza hepçilingirler aynayı suçluyor. aynayı suçlayınca yaradılışı yargılarsın. o zaman "sen kimsin arkadaş!" derler. haklılar da.
"off" kelimesinin anlamı değişivermiş türkçe'de değişsin: yaşıyor demek ki dil/insanlar; hayatı dile bakınca görsün. ne için konuşuyor, yazıyorsun? anlaşmak için. hangi dili kullandığın mühim değil. hangi kelime, kullandığın kelime hangi dilden mühim değil: yoksa şekspir efendi oturup ağlardı dilinin fakirliğine. şekspirin (bak okunduğu gibi yazdığım için kızma sakın; türkçe böyle!) kullandığı kelimeler oradan buradan; ingilizler neden dünyaya saldırmış? ada ülkesi ondan. dili de bir yığın dilden kelime devşirmiş. gurur yapmamışlar. zenginlik demişler. anlıyor musun?
dil, riyakar değildir: senin ilişkilerini, ilgini saklayamaz! dil, saklamak için değildir; saklayarak anlaşamazsın. bugün amerika'yı, ingiltere'yi saklayamazsın. çocuklar ingilizce ile kafa buluyor, neşeleniyor, şaka ediyor; bunu denetleyemezsin: dükkan isimlerini, marka isimlerini değiştir; gerçek değişmez!
17
türkçem benim ses bayrağım.
yav aklıma takılan garip bir şey var.
şimdi, "anneanne, babaanne" diyoruz. tamam, anneminiz annesi veya babamızın annesi...eyvallah. ama annemizin babasına niye "annebaba" demiyoruz veya babamızın babasına niçin "babababa"* demiyoruz da "dede, büyükbaba" diyoruz.
türkçem benim ses bayrağım...
teşekkürler.
↑