kayıt

şairce şiir

  1. 1
    SAHi?

    Konuşmadan bakan yüzleri düşünmeden edemeyen adem
    Gam,lamba etrafındaki gölgelerden fark-sızsa
    içimizi çay tadında bir özlem ısıtmışsa
    Zamanı durdur demek koca bir ahmaklık
    Ne demeli sahi?

    Hayali bir sahilde el ele gezerken durdurup durdurup baksam saçlarından geçen rüzgara
    Çeçen kızı Çovka hala usumda,
    (Bir kıta aç diğeri suçlu) onları düşünmesem o anda
    Gözlerinde anlatılmak istenen işte o muamma
    Ne demeli sahi?

    Ürkünç masallar ülkesinden kovuldu tüm umutlar
    Ödün verdiğim kalbimi geri ver ödünçtü çünkü
    Üzgünüm cümle içinde ne kadar üzgün
    Gidin başımdan demekle kalanı ne kadar önemsiyoruz aslında
    Ne demeli sahi?

    Işık hüzmesi dut yapraklarının arasından alnıma düştükçe
    Gazel ve güzel anlamı farklı olsa bile
    Bu mısrada anlatmak istenileni anlatamadı gibi
    Ne demeli sahi?

    ViranŞairi
    www.facebook.com/...
  2. 2
    İHMAL ETMEK ÜZERİNE İHTİMALLER

    Yara bantları bağladık biz dilek ağacımıza
    Acımız işte,anlamışsındır o kadar ağar(ağırı bile gözü yaşlı bırakabiliyorsun)
    Bırak ve biliyorsun aynı cümle içinde defalarca buluşsa bile faydasız
    "Nedenler üstüne konuşmak mı?" manası bile fazla
    Bırakalım, biliyorsun....

    İlk önce taşınan aslında gölgeler içindeki konuşmalardır hani perde kapanır ve hayali susar ya
    Öyle oldu bizim ilişkimiz;ikimiz olarak başladı sonra kimimiz diye sorgu ve suala sarılınca,cevapsız kalıncaya kadar"kim"ortada kaldı biçare

    Arta kalan eskiden çıkardığımız(çıkarlar) eksik şeyler vardır hani,
    Siyah kumaş bir pantolon vardı:kahve dökmüştün heyecandan
    Gözlük kaldı:beraber Rus Pazar'ından haraç mezata aldığımız
    Çin vazosu içindeki kurumuş karanfil:son evlilik yıl dönümümüze dair
    Ve kapı,pencere,dantel örtülü masa ve içim dedi ki -dört duvar:yani şaire kalsa intihara hazır ama bir ihtimal,bir ihtimal daha,(ihtimali ihmal ettim)
    Kahretsin! nerdesin şu an?

    Sonraki günler silinip gidecekler teker teker gözyaşları misali
    Yavaş yavaş Çift kişilik yatak çok gelecek
    Geç gelecek eve adam
    Dağınıklık had safhada ayyaş günler birbiri ardına
    Sonra
    Yas tutan her ne varsa ya yakılacak acıları hafifletmek adına
    Ya da hatırat;bir ara hatırlat diye idam sehpasında,asılacak
    Sonra adam bir masada,masa bir tarafta ondan arta kalan vazodaki karanfil
    Bir ara,ne zaman olduğu belli değil büfeye fırlatılıp,
    Paramparça
    Mektup bile yazılacak(kimseye gitmeyecek),sadece çöp
    Hatta birçok hatayı kendinde bulmak da cabası
    Geri dön çabası da yetmeyecek kadar uzak
    Hüzün,hazanı çeyrek geçe geç oldu deyip..........
    (Sonunu yazmak bana düşmez artık.)

    Viranşairi
    www.facebook.com/...
  3. 3
    DEDİ
    VE...

    Üşümez umutlar dedi çoban
    Hani kar yağar ya lapa lapa "derinden"unutulan bir kuytu köşeye
    Düşünmez olur içimizdeki suskun fısıltı dedi düşünen adam
    Uzanır uyku ile uyanıklık arasında bir vakitte ölüm döşeğe
    Akis makbere çarpmadan önce kısıldı sonra da sustu dedim
    İşitmek var feryadın bütün acı dolu ağıtlarını hangi lisana sığdırsak az

    Sokak lambası yanık hala bir sürü yanılmışlıklarımızın arasında gölgeler ile dedi dilenci
    Hangi soğuk ellerimizi üşütür,hangi sıcak çorba ısıtır içimizi?
    Ansızın vurdular parkta sevdiğini bekleyen bir genci orada bekleyen yabancı daha gencecikti dedi
    Oysa yazı çoktan razı çizilmiş yoldan çıkmaya çile olsa da sonun adı
    Siyahı beyazla sevemedikten sonra dünyada yaşamanın ne anlamı var dedim
    İhtiyar avuçlarına aldığı buğday tanelerine bakıp kaç başak büyütücek daha bu toprak dedi
    Ve ...

    Viranşairi
  4. 4
    UNUTULANA DAİR İZLER

    (Biz bir çift göz uyurken,yanındaki bir çift göz uyanık, diğer bir çift gözse sonsuza dek kapanmamıştı henüz)
    Yaprak yaprak dökülürken sonbahar,"annemizi kaybettik"
    Sonra evimizin bahçesindeki pelit ağacı da gelecek yazı göremedi,ne yazık
    Biliyorum etik değil ama kış çok çetin geçti o yüzden pelidi yakacak olarak kestik maalesef
    Evin verandası uzun yası kaldıramadı ki ay sonunda o da çürüdü ve yıkıldı
    Saksılarda kurudu o çok sevdiğimiz çiçekler(anne yadigarı)
    Esyalar toplandı bir gece ansızın
    Çalar saat yediyi çeyrek geçe,Aziziye Tren İstasyon'undan üç kişilik bilet alındı bilinmezliğe doğru
    Yavaş yavaş evde kalan son gölgeler de çekildi inzivaya nihayet
    Ve mavi gocuklu oradan geçmekte olan çocuk işaret parmağıyla o evi göstererek"bir aya kalmaz yıkılır" dedi
    Sonraların sonu gelmedi bir türlü;fotoğraflar yakıldı,
    Yakılanlara gözü yaşlı son kez bakıldı(yalan da olsa)
    Vesaire,vesaire...
    Sonraları devrederken bir sonraki sonra-aya
    Aya Sofya'da bir çift göz secde etmeden evvel mihrabın olduğu yere bakarak....
    (Çoktan unutuldu orada yatmakta olan isimsiz mezar.)

    Viranşairi
    (bkz: ) www.facebook.com/...
  5. 5
    NİHAVEND KADER

    Duvar takvimi yaslı ve sancılı notlara gebe
    "Doğum günü için pasta,çiçekçiden ağlayan gelin alınacak
    "Sakın unutma anneye sürpriz mayıs 25"
    "Annem hasta nokta nokta nokta üzgünüm eylülün ikinci pazartesisi"
    "Babam yasta malesef azaril elimizden aldı seni canım benim"
    (ocağa henüz girmeden aylardan bir aralık)
    Katil sağnak yağmurları başladı yine,maktul:tavan arasındaki eski birkaç kiremit ve üst yanı kırık sokağa bakan pencere
    sırılsıklam oldum yine her serpintide olduğu gibi...


    Arada bir delilik yapıp gölgemle oyun oynamaya başladım;"önüm arkam söbe,saklanmayan ebe."
    Yalın ayak oturmuş baş köşeye:sual yok,cevap yok, saatler konuşur- tik tak,tik tak yalnızlık başa bela
    Uzakta çok uzakta sela verilir
    Ölü ölmüş vedadanmış(vebadanmış) harf hatası olacak o kadar
    Yıkanmış,cenazesi kılınmış ve iyi bilirdik denmiş,toprağa gömülü
    Tarlanın ortasında can çekişmekte ardıç gördüğüm o ki ötenazi onun da hakkı
    Ve Süleymaniye'de eğilmiş tüm ruhlar,boynu bükük Hakka karşı
    "Değil" buraya yakışmadı başka cümle içinde kullansak yeri ne.


    Kokmuş ve küflenmiş ranzada yaşlana dururken Umut Oteli'nde Deli Duğrul
    Otelin karşı yakasında muhabbet tellalığında bir genç
    Ve yanında da yüksek topuklu kaldırım serçesi(kız değil artık kadın;gecesi 100 dolara satılık )
    Otelin arkasındaki dolunay adlı çay bahçesinde
    "Kaldırın tüm özgürlükleri" der çığlık çığlığa boğaza nazır kapitalist Joni
    Düşüm içinden geçirince ipliği ve içimdeki kördüğüm gibi
    Çarkın içindeki felek döndükçe kahpe olsun kader artık
    Ve dönersek Püsküllü Sokak (illa ki onyedi olacak)numara 17ye
    Ben masum bir kederde nihavend makamında Kaderi dinlemekteyim
    "Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç..."


    Viranşairi
    (bkz: ) www.facebook.com/...

  6. 6
    SEMAVİ

    Bir elinde eskimiş Tolstoy'a ait bir kitap,diğer elinde bir bardak dumanı tüterken biten çay
    Bugün bir garip İstanbul
    Yürür gölgesini arkasına alıp,dalgın,birazcık da ayıp sözcükler içinde kayıp düşüncelerle acayip görünüşlü adam
    Uzanıp ruhunu öpsem;hem Kabil'im der,hem de Habil.

    Uzak diyarlarda,titrek vücut hatlarıyla tamamen sarıya aldanmış bir yaprak ölümü tatmakta,
    İşte tam O sıralarda şu notu düşer Yahya Kemal Beyatlı"Ölmek kaderde var,bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ızdırabı zor?
    Her şey susmaktan yana yer ararken yerli yersiz
    Elinde rengarenk misketleriyle bir çocuk zamandan geçmek fiilindedir.

    Ötede bir adam onlara bakmaktan hayli yorgun,
    Yukarıda bizden özgür bir mavi,
    Yanda uzayıp giden zamandan muaf bir hayali,
    Yüreğimde açan o sonsuz ilahi.
    (Daha ne isterim.)


    Viranşairi
  7. 7
    HEP ERKEN DERKEN
    GEÇ KALMAK


    "Zaman,kar tanelerinin yere düşerken; o anı kadar yavaş,Ölümü;yere düştükten sonra bir o kadar ani "
    Eski müzik kutusunda döndükçe o güzel yüzlü balerin
    Şarkılar eskirdi duvarlarda,
    Bir merhaban eksik kalırdı mesela
    Masa ve sandalye,vitrin mankeni suratları kadar donuk,askılıklarla unutkan rolü oynarken kırmızı kaşkol ve palton
    Dostlar ayrılık vakti artık,(Hep neden erken?)
    Oysa Asırlık fotoğraflar tozlu raflarda hala birbirine aşık

    Alışık olmayan kör gözlere hitap ederken içimdeki kal
    "Alıştık artık" cümlelerdeki yerini çoktan aldı(alıştık artık)
    Çocukluk anılarımı konuk odasında tek başına beklemek
    Geç kalmak,hep erken derken
    Masal bitti değil mi?


    Viranşairi
    (bkz: ) www.facebook.com/...
  8. 8
    BOYACI MASALI SANDIĞIN

    Sahil kentlerinden uçan bulutlar uçurtmama taklıdı
    Umutlar denizi çocuksu gülümsemelerimi peki kim çaldı?
    Küçücük ellerimde kocaman bir boya sandığı
    Uyanık bir ben varım sanki koca devin ülkesinde
    Yürürüm kahraman nidasıyla devlerin üstüne üstüne
    Yüzüm kirli fakat terim tuzlu
    Üstüm başım yırtık
    Takat kalmadı artık...
    Kolay değil,kader keder ile kardeşkanı
    Yüreğimin buzlu İzmir'inde bağırıyorum bağırabildiğim kadar
    -Boyayalım ablalar,abiler afilli olsun ruganlarınız dosta,düşmana karşı
    -Boyayalım kim bey,kim dev belli olsun!


    ViranŞairi
    (bkz: ) www.facebook.com/...
  9. 9
    GURBET
    SILAYA

    yolun yarısında durdum yolun umrunda değil
    enfüs fısıltıları içinde gam ve keder
    kader ve kahpe aynı kefede durmaz madem
    bedbaht bahtımla yollarda durmaktan yoruldum
    ve mahzun heder,bu kefende kaç okka çeker?
    deyiver hele sıla kaç okka daha
    "eğil önünde ölümün,yolu yarılayınca" ne demekse?
    heyhat!
    -bendim- beni aşınca bendimi unuttum
    arşın arşın dönmek vakti derken umudum
    zalim gurbet umduğum senden öte elbet
    öten bülbülü altın kafesten azat et artık ey ömrüm!


    YAZAN:Viransairi
  10. 10

    ARTEM

    Üç adım ötede bağdaş kurmuş oturur kel,kör bir dilenci
    Kimse bilmez adını ve umut ettiklerini
    Önünden yürür gider gölge gölge insanlar
    Ancak kimliğinde geçer;
    Artem
    Cemiyeti:
    Ermeni
    Önüne serçeler konar ve göçer
    Gün geçer İstiklâl'de seslere karşılık kokular eşliğinde
    Akordiyonunda hüzünlü notalar
    Ağzından düşürmediği yanık Birinci cigarası
    Beşer sessizliğinde makamlar çalınırken ruhi hislere

    Sisler perdesinde kırk yaşlarında bir dilenci geçer
    Kırık yürekler taşınırken bedenine.

    ViranŞairi
  11. 11

    BİRAZDAN YAĞMUR YAĞACAK
    Gökyüzünün dağınık saatleri,
    Birazdan yağmur yağacak
    Yine bircok deli toplanmış beynimde,senin namına

    Delil bulmak imkansız deliliğime
    Fail mechul bir kişilikte ortalıkta dolanır.
    Düsüncem de ki
    -Gel gülüm uzanalım ölümün bağrına
    Uzayan gecelerde yalnızlık bağrı yanık kaldığında
    Yağmurdan sonra yıkanan yıldızlara bakalım bir de Sivri'den
    acep nasıl göz kırpar,Diana Cupid'e?


    Viranşairi
  12. 12
    MEÇHULE TAŞINAN BAVUL

    Eski kareli pantlonlar gibi kahverengi üstüne mavi çizgili ısmarlama bir bavul taşıyordu
    Bu kadar sıfat yüklenmişti ki çok ağar
    Yorgun sözler çıkıyordu ağzından her soluk alış verişinde
    Gerisinde binbir zahmetle çeki
    liyordu çile,çileyi çekmek yerine
    Kah küçük,kah büyük ama birazcık kambur siyah bir gölge ile
    Ruganlarına bakınca anlıyorsun kim olduğunu N.K

    Bir bavul,
    Bavulun içinde,
    Birkaç eskimiş çul.
    Eskimiş bavulu taşıyan o zavallı kul,
    Usul usul merdivenleri çıkarken
    Çoğul ekler çoktan kaybolmuştu usunda nedense

    Sözler eskimiş fabrika duvarında kıpkırmızı ve büyük harflerle yankılanıyordu"Kahrolsun Faşizm!"
    Hani vardı ya vardiya isçileri bilir misiniz?onlar artık kimisi malulen emekli,kimisi yatalak,kimisi kimsesiz ve sessiz kimisi
    Sesi tanıdık birkaç yüze rastlamak imkansız gibi her şeyi yutmuş içimizdeki kalabalık
    Yüzüne baktığında gülümseyerek kabalık ediyorlar üstelik
    Rüzgarla beraber yere doğru süzülen her yaprakta biri öldü deyip üzülen o küçük kızı çoktan unuttuk...

    viransairi
    (bkz: ) www.facebook.com/...
  13. 13
    MÜTEVEFFA
    MÜELLİF

    Hızlı hızlı dillendiriyordu paragrafları
    Tüm noktalama işaretlerinde soluk soluğa
    Arada bir başa dönerek yazdığı kaderi siliyordu
    Bir saniye dur.

    Sonra kelimelerin peşi sıra bir anlam ifade edince cümle içinde
    Tırnak arası düşler kuruyordu kendince
    Tebessüm gülüşlerle,gülüşler kahkahalarla bittiğinde
    Satır arası.

    Yavaş yavaş sona geliyordu beyazın üstüne vurulan her harfte
    Sin ve tin ayrı harpte
    Gün,hafta,ay,yıl
    Düşünüyordu ölümü sonra
    Nokta.

    Viranşairi
  14. 14
    AYRILIĞIN ANATOMİSİ


    kirmizi gömlekli adam
    siyah bakisli kadina asik olunca
    ten renginde yayildi yalnizligin kokusu
    tren yaklasiyordu kirli kirli ve ciglik cigliga
    adamin ensesine yapisti coktan ayrilgin korkusu
    kanlisi olan uzun boylu soluk renkli adamsa bir adim yaklasti adama sessizce"sus"dedi
    bir soluk kadar yakin
    sustali bicagin sesi duyulunca
    bir sus kadar uzak ten simdi.

    siyah bakisli kadin kim bilir nereye gitti
    tren kalkmak üzere:
    ciglik,figan ve feryat kan kardes oldular coktan
    kirmizi gömlekli adam,
    kocaman gözler,
    4 kisilik kompartiman,
    hicap renginde.

    Viranşairi
  15. 15
    GÜZÜN YÜZÜNDEKİ ÖTEKİ HÜZÜN

    Yapraklar melodram misali dökülüyordu çınar ağacından
    Döne döne ve birbirine çarpmadan yere düşüp ölüyordu
    Annem sol elinde yıllardır taşıdığı yarayı sağ eliyle saklayarak hayatı diğerleriyle bölüşüyordu
    Karşı
    tarafta bizden yana bakan sokak gölgeler altında üşüyordu.

    Karşı kaldırımda kimseden habersiz serçe,serçeden habersiz kimse diye başlayan bir not rüzgar ile beraber uçuyordu
    (Uçmak sadece serçeye mi mahsus?)
    Usul usul gün yüzünü dönerken,antikacıdaki Serkisof Rus yapımı köstekli saatte biraz mağrur,biraz mahmur çoktan zaman ikiyi beş geçe durmuştu
    (Aslında zamanı durdurmak ne kadar kolay)
    Karşı karşıya oturmuş aşka karşılık karşılıksız iki kişilik sandelye,hallerinden gayet memnun
    Dante'ye ise,usunda sus pus olmuş tüm Olimposlu ilahlar ile öylece düşünmek düşüyordu.

    viransairi
  16. 16
    MAHLASIZ ŞAİR

    Dublin'de bıçaklandı kaçak bir Ermeni kimsenin umrunda değil
    Yahut Krakow'a yüksek bir tepeden bakan bir düzlükte tek kurşunla öldürüldü o isimsiz yahudi
    Dinle ayrıca yüz bulabilse çok yalancı olduğunu söyleyecekti o hain yürek hani aşığına söylenen aşka dair ne varsa beyaz haliyle aşikar
    Hudut köylerindeki kızların yeşil gözlerinde Meryem'i görünce mahlasız şair"Meyrem!"çaresizce merhem olabilme ihtimalini koynuna sokuyordu her gece

    Suskunluğu biraz şarap,biraz ekmek ile Eleni'nin eline verdiğinde peder ne düşünür acaba?
    Kaba saba halinden her zaman memnun olmasa bile onun da bu dünyadaki yeri köşe ya da kenar olarak benimsenen insan(ismi lazım değil)
    Zaman bir kaç dakikaya yaklaştığında uzaklaştığı bir kaç dakikadan sonra aramızdaki o an kadarsın aslında
    Evet edepsiz mısraların edepli bid'atta yeri yok;sen onlardan birisin ey ozan kılıklı zat!

    Libya çöllerinde İtalyanca prangaların sesinde bir irkilme,kırlıma,bir esaret duymak ve onu sana anlatmak kolay olmaz Liberta
    Zambiya suretinle birazcık gül hele,ayraç içindeki iç halimizi bizden ayıran
    "O özlemle dolu mektuplarımda benden ayrı tutulan ülkem"
    An be an Stalin'in kara saçlı yazgısında kaybolup gitti bir Nazım Hikmet Ran.

    Viranşairi
  17. 17
    YAZGILI

    Mevsimlerin uzak kaldığını varsaydığım bir köşede zamandan öte demek isterdim ama bu arda zaman biter(varın gerisini siz sayın)
    Kendi halinde bir insan gibi soluk alıp verirdi,mavi göğü bulutların parsellemediği saatler dışında maviyi paylaşmasını da bilirdi,o kadar da bencil değil.(bencileyin)
    Pencere kenarını bekleyen yelken çiçeği için,
    Cami avlusuna henüz üşüşmüşken güvercin alayı,özgürlüğü onlara ithaf eder maphus Celal(demir parmaklıklar ardından göğü görebildiği kadar)
    Lal bakışlardaki o anlamsız çarpıntı(anlamını yüklemek mi?belki...
    Mevlana şöyle derdi;Kime aşk sırlarını öğrettilerse,ağzını diktiler, söz söyletmediler)
    Elinde parktan aşırılmış gül;
    Orada,kaldırımın köşesinde beklemekte uzun boylu genç Tuğrul
    Kime verilecek acaba intihar kırmızısı?
    Ve gitme kal demeye namüsaitken otobüs arada çirkin sesler çıkararak ayrılmaya pek hevesli:yol uzun,yol engebeli,yol özleme gebe gibi.


    Küçük gecekondu bakkalında birikmiş bir sürü borç;kimisinin üstü çizili,kimisi bol sıfırlı,kimisinin son bulmaya hiç itirazı yok gibi(kimisi bu dünyadan çoktan göçüp gitti)
    Evler hep aynı yerden giyiniyor galiba:kiremitleri çürük domates kırmızısı ,küçük pencere cepli ve haraç mezata çimento ile sıvalı(harç borca karşılık yana yana yaşayıp giderler)
    Hangi semt bu kadar çapkın bakarsa işte o kadar;ne eksik ne fazla(işve ve cilve şivesini kaybetmiştir çoktan burada)
    Bizi anne sıcaklığında öyle bir sarar ki saşırırsın(ninniler kayıp İnka şehri ki tarih içindeki yerini aldı muhakkak)


    Velhasıl elindeki fotoğrafa bakarak,birazcık da dalgın,"Adını kaderden aldığı besbelli"der MKE'den malulen emekli Adem Dayı
    Tesbih arası nikotin basan kahve misafirliklerinde,çoğu zaman küfür ile karışık zifiri karanlıkta sarhoş narası
    bu arada sen bu semtin neresindensin Zozan bakışlı güzel kız?
    (Ozan burada esir düsmüştür bir gece baskınında cümleleri mısralara dizmeye giderken kendisi dizilmiştir kurşuna)
    Kader dedik ya,
    Var mı ötesi?

    Viranşairi
  18. 18

    Canıma

    Hayatımın üç oda,bir salon genişliğinde
    Aç pencerini güneşli günlere gebe
    Soluk alabilmek senin derinliğinde
    Göçebe duygular günlere esir olsa bile
    Hadi alıştır beni bile bile sensiz yaşamaya canımıniçi

    Tüm dünya sırtımda yüklü,iki kişilik
    Bir omuza suskun ağlamak mecnun-i delilik
    Fotoğrafın tek yanlı yanını tamamlarken yanımda olmadığında o gülümse hatırlanacak
    Bilinmeyen bu yolculukta kime kalır bu viran-ı devran
    Bilinmez
    Hadi sustur o zaman beni yalnızlığımda ağlarken canım.

    Bir pencerede beklendiğini bilirse o aşk
    Bil ki boşalan caddelere inen o siyah gözlü karanlık çok korkak
    Artık bendeki bu bekleyiş bir ömre denk
    Ölümden korkan bedene sarıl;o da bir melek,sen de
    Hadi soğuk bir yanlızlıkla beni aşka davet et cananım.

    Bir yastıkta kocamak ve bu koskoca aşk
    Kırk yıllık kahvede telve ve kadere bak
    Tüm bunlardan ibaret ömür gülüm
    Hadi ömür gülümden beni azat et
    Tümüyle seninim.

    -Canım eşime ithaf ediyorum-

    viranşairi
  19. 19
    "SON" YAZ

    Yazın sonuna yaklaşırken bütün gölgeler yavaş yavaş soğumaya başladı
    Göl kenarındaki yansımalar daha bir titrek sanki
    Ve dalından düşmeye hazır o yaprak
    Hayallerin sonu yok gibi,olmasın da

    Nahiyeye giden yol dolambaçlı,biraz çorak ve Mozart türküleri gibi melankolik bazen
    Küçük bir evde nahiyeden uzak(hikayeden ayraç),alkolik bir palyaço yaşardı(burnu kırmzı,bir gözü hep yaşlı ve ayakkabılarına sığmazdı üstelik)
    Hep Şopen(Waltz in A Minor)dinlerdi yatmadan önce muhakkak
    Sokak aralarında pandomim yaparken kardeşi,göz ucuyla gördüm sadece.(gözü,göz ucuma değdi)

    Yaz bitti;nahiye kendi kabuğuna çekildi nihayet(çekirdek çitleten kadınlar da oturmuyorlar her köşe başında)
    Sonbahar hazırlanılırken;tüm yaza dair ne varsa dolapta yerini aldı şimdiden(kısa gömlek,sapka ve naftalin kokulu aşk da dahil)
    Bir bizim kör Salih değişmedi ne yaz,ne de kış hep aynı (mavi entari,beyaz çizgili,sol üstü yamalı pantolon,iki yanı da delik cepli ceket)
    Evet o son yaprak da düştü dalından pencere kenarındaki süsünü tamamlarken elli yıllık kavak (çıplak)

    Hüzün hangi hazirana yakışmadı,(bu küçük köyde)şimdiden ekime ne gerek vardı
    Sivri Dağı'nda uçsuz bucaksız bir düşünce
    Ve ile içimdeki ben üşüyünce(tamamlanmayan yalnızlığın ve hali diye)
    Ve'yi yalnız bıraktım,ıpıssız ile tamamladım sonra
    Rüzgar "hangi" makamda ıslık çalınca
    Hatırlarım çocukken nenem hep bir bilmece sorardı "kime" ile biten
    Ben de bilemezdim
    Cevabı"kimse"dedi ölürken...

    viranşairi
  20. 20
    -Moonlight Sonata-

    Ağlayan çocuk resmi yalnızlığı anlatırdı nem tutmuş asılı duvarda
    Susmuş sokak lisanında gizli;gece yarılarına kadar yanan fener
    Köprü altından rüzgarla beraber benzi sararmış bir gazete kağıdı uçup gitti
    Cümlelerin boşluğunu doldurmak gerek gibi
    "Hüzün sakini yağmur,yufka yürekli."
    Tenin hangi mevsimiyse sarılmak uzak ihtimal
    Salkım saçak uzanmak maviye nedense yasak
    Düşlerimin ötesinde tutsak moonlight sonata
    Uzan ve tut!
    Yoksa....

    viranşairi
  21. 21
    SİL BAŞTAN

    Sil baştan cümleler kuruyorum usumda
    Saatini kurmayı unutan zamanı durdurarak
    Bu cümlenin üstünü karalayıp
    Saat kaç? diyorum sonra.

    Sil baştan cümleler kuruyorum usumda
    Kurgulu hayatımı sorgulayarak
    Kim,ne,nerede ve nasıl?
    "Uykusuna varmadan ne kadar ölümü düşünüyorsa insan"
    Uyansam bir yosmanın koynunda günaydın diyerek.

    Başlığı son olan;
    Sil baştan cümleler kuruyorum usumda
    Solan gül portresindeki ressamı anlatmak istedim hep aslında
    Nedense o kadar güzel kokuyor ki Bourbon resmimde
    Olmadı sil baştan.

    Viranşairi
  22. 22
    ÇOCUKÇA

    Uzakta güvercin alayına takılmış koşar bulurum kendimi
    Uçurtmam tellere takıldı masum bir gülmesemeydi oysa seninki
    Bir yumak atlası içinde buldum kaybettiğim kedimi
    Gelincik yüreğine sahip çık ey sevgili yoksa vururum içimdekini.

    DUVAR

    Asılacak ve kırılacak gölgeler içinden çık ve gel
    Çarparak,susarak ve dört nala
    Çarpışanlar; darp ve harp
    Şarap kırmızısızına dönmüşken dönence
    İçimdeki kalp atışlarım" daha var"demekle meşgul
    Usul usul kıyıma yanaş
    Yavaş,sakın suyu ürkütme
    Yoksa sana dayandığım duvar yıkılır.

    PENCERE

    Ahşap ,dört köşesi ufuk yüklü
    Uzağa aşık ve beklemek mecburi
    Henüz kırılmadı ve yıpranmadı saten boyası
    Ve ölü yıkanmadı bu evde henüz,yası tutulmadı
    İnanmazsan varendadaki karanfile sor.

    Viranşairi
  23. 23
    ADI AÇIKLANAMAYAN ŞiiRDE

    Silivri yakınlarından güneş batmasını biliyor sert komposizyonlar çizerek
    Ardın sıra sürüklenirken vagonlar yalnızlığın istasyonuna dek
    Şehrin gürültüsünden uzak bir tarlada Kandamlası'na kondu yolunu kaybetmiş bir kelebek
    Şair,kadının o tebessümündeki bakışı anımsayarak;
    -Bir yangının külünü yeniden yakıp geçti dedi.

    Siyah kunduralarına bakıp yanılgıdan geçip gitti boyacı çocuk
    Yere indirdi gözlerini masumca ekmek kokusunda açlığın ne demek olduğunu hatırlayarak
    Suskun lisanlar konuşuyordu her simada hepsi birbirinden değişik
    İlişikte tutturulmuş not "unutulmamak" der gibi ama unutuldu hepsi tek tek
    Ayrı yönlere doğru yol aldı dizeler;
    Kimi yolunu kaybetti bilerek (yol ikiye ayrıldı ortadan gitmek delilik belki)
    Kimisi fayansları çok eski natürmort bir banyoda bileklerini kesti
    Kimi;kimseden sordu kimisi de,adı açıklanamayan şiirde.

    viranşairi
  24. 24

    MUTLULUK BU
    Gökyüzünü bir telaş aldı
    Aynen yüzümdeki aynanın aksi
    Ve içimdekini ve içimde-kini aldı
    bakışın
    Silinirken şiirin içinden tüm Olimposlu ilahlar
    Aşk beni tutukla ve tutkulu sar.
    Aşkında bir adı var
    "Hera"
    KAYBETTİM MUTLULUĞU
    Durup düşündüm acabanın içinde kaç soru var sana dair
    Uçup giden kuşlar dönünce bekle belki dönerim yar
    Şair bu dizeleri bir sana baglayabilse
    Bir bir düşüyor seni aldığım tüm cepheler
    Ve suçlu simdiden hazır
    "Kahpe kader"
    MUTLU OLURDUM
    Tüm hayırlı cümlelerimi muaf tuttum seni af ediyorum maf olmuş günlerime rağmen
    Ne tuaf değil mi
    Gidişinde de bu kadar taraf olmasaydım af edilmeyenden yana
    Keşke
    Eski cümlelerin ardına saklanmış sararmış bir kelime sadece
    Keşke sadece keşke
    Sonunu sen tamamlayabilsen
    "Mutlu olurdum"

    Viranşairi
  25. 25
    UZAKTAKİ SEVGİLİ

    Adresi karışık bir yol tarifiyiz uzak ihtimallere karşılık
    Alışık olmayan adımlarla yaklaşmışız birbirimize bakmadan
    Ve ile aramızda kimse yok gibi
    Sen eski bir maviyi yakıştırırken bir pastane camında
    Ben maviye "eski hatıralar" derken içimden
    -Hatırlarım,sözünü bu kez çok önceden söylenmiş söz gibi söylerken kendime
    Satır arası
    Arasına şu sözü eklemesem hatrı kalır;
    Aramızda kalsın bu renk sana çok yakışmış.

    Viranşairi