1
SAHi?
Konuşmadan bakan yüzleri düşünmeden edemeyen adem
Gam,lamba etrafındaki gölgelerden fark-sızsa
içimizi çay tadında bir özlem ısıtmışsa
Zamanı durdur demek koca bir ahmaklık
Ne demeli sahi?
Hayali bir sahilde el ele gezerken durdurup durdurup baksam saçlarından geçen rüzgara
Çeçen kızı Çovka hala usumda,
(Bir kıta aç diğeri suçlu) onları düşünmesem o anda
Gözlerinde anlatılmak istenen işte o muamma
Ne demeli sahi?
Ürkünç masallar ülkesinden kovuldu tüm umutlar
Ödün verdiğim kalbimi geri ver ödünçtü çünkü
Üzgünüm cümle içinde ne kadar üzgün
Gidin başımdan demekle kalanı ne kadar önemsiyoruz aslında
Ne demeli sahi?
Işık hüzmesi dut yapraklarının arasından alnıma düştükçe
Gazel ve güzel anlamı farklı olsa bile
Bu mısrada anlatmak istenileni anlatamadı gibi
Ne demeli sahi?
ViranŞairi
www.facebook.com/...
2
İHMAL ETMEK ÜZERİNE İHTİMALLER
Yara bantları bağladık biz dilek ağacımıza
Acımız işte,anlamışsındır o kadar ağar(ağırı bile gözü yaşlı bırakabiliyorsun)
Bırak ve biliyorsun aynı cümle içinde defalarca buluşsa bile faydasız
"Nedenler üstüne konuşmak mı?" manası bile fazla
Bırakalım, biliyorsun....
İlk önce taşınan aslında gölgeler içindeki konuşmalardır hani perde kapanır ve hayali susar ya
Öyle oldu bizim ilişkimiz;ikimiz olarak başladı sonra kimimiz diye sorgu ve suala sarılınca,cevapsız kalıncaya kadar"kim"ortada kaldı biçare
Arta kalan eskiden çıkardığımız(çıkarlar) eksik şeyler vardır hani,
Siyah kumaş bir pantolon vardı:kahve dökmüştün heyecandan
Gözlük kaldı:beraber Rus Pazar'ından haraç mezata aldığımız
Çin vazosu içindeki kurumuş karanfil:son evlilik yıl dönümümüze dair
Ve kapı,pencere,dantel örtülü masa ve içim dedi ki -dört duvar:yani şaire kalsa intihara hazır ama bir ihtimal,bir ihtimal daha,(ihtimali ihmal ettim)
Kahretsin! nerdesin şu an?
Sonraki günler silinip gidecekler teker teker gözyaşları misali
Yavaş yavaş Çift kişilik yatak çok gelecek
Geç gelecek eve adam
Dağınıklık had safhada ayyaş günler birbiri ardına
Sonra
Yas tutan her ne varsa ya yakılacak acıları hafifletmek adına
Ya da hatırat;bir ara hatırlat diye idam sehpasında,asılacak
Sonra adam bir masada,masa bir tarafta ondan arta kalan vazodaki karanfil
Bir ara,ne zaman olduğu belli değil büfeye fırlatılıp,
Paramparça
Mektup bile yazılacak(kimseye gitmeyecek),sadece çöp
Hatta birçok hatayı kendinde bulmak da cabası
Geri dön çabası da yetmeyecek kadar uzak
Hüzün,hazanı çeyrek geçe geç oldu deyip..........
(Sonunu yazmak bana düşmez artık.)
Viranşairi
www.facebook.com/...
3
DEDİ
VE...
Üşümez umutlar dedi çoban
Hani kar yağar ya lapa lapa "derinden"unutulan bir kuytu köşeye
Düşünmez olur içimizdeki suskun fısıltı dedi düşünen adam
Uzanır uyku ile uyanıklık arasında bir vakitte ölüm döşeğe
Akis makbere çarpmadan önce kısıldı sonra da sustu dedim
İşitmek var feryadın bütün acı dolu ağıtlarını hangi lisana sığdırsak az
Sokak lambası yanık hala bir sürü yanılmışlıklarımızın arasında gölgeler ile dedi dilenci
Hangi soğuk ellerimizi üşütür,hangi sıcak çorba ısıtır içimizi?
Ansızın vurdular parkta sevdiğini bekleyen bir genci orada bekleyen yabancı daha gencecikti dedi
Oysa yazı çoktan razı çizilmiş yoldan çıkmaya çile olsa da sonun adı
Siyahı beyazla sevemedikten sonra dünyada yaşamanın ne anlamı var dedim
İhtiyar avuçlarına aldığı buğday tanelerine bakıp kaç başak büyütücek daha bu toprak dedi
Ve ...
Viranşairi
4
UNUTULANA DAİR İZLER
(Biz bir çift göz uyurken,yanındaki bir çift göz uyanık, diğer bir çift gözse sonsuza dek kapanmamıştı henüz)
Yaprak yaprak dökülürken sonbahar,"annemizi kaybettik"
Sonra evimizin bahçesindeki pelit ağacı da gelecek yazı göremedi,ne yazık
Biliyorum etik değil ama kış çok çetin geçti o yüzden pelidi yakacak olarak kestik maalesef
Evin verandası uzun yası kaldıramadı ki ay sonunda o da çürüdü ve yıkıldı
Saksılarda kurudu o çok sevdiğimiz çiçekler(anne yadigarı)
Esyalar toplandı bir gece ansızın
Çalar saat yediyi çeyrek geçe,Aziziye Tren İstasyon'undan üç kişilik bilet alındı bilinmezliğe doğru
Yavaş yavaş evde kalan son gölgeler de çekildi inzivaya nihayet
Ve mavi gocuklu oradan geçmekte olan çocuk işaret parmağıyla o evi göstererek"bir aya kalmaz yıkılır" dedi
Sonraların sonu gelmedi bir türlü;fotoğraflar yakıldı,
Yakılanlara gözü yaşlı son kez bakıldı(yalan da olsa)
Vesaire,vesaire...
Sonraları devrederken bir sonraki sonra-aya
Aya Sofya'da bir çift göz secde etmeden evvel mihrabın olduğu yere bakarak....
(Çoktan unutuldu orada yatmakta olan isimsiz mezar.)
Viranşairi
(bkz: ) www.facebook.com/...
5
NİHAVEND KADER
Duvar takvimi yaslı ve sancılı notlara gebe
"Doğum günü için pasta,çiçekçiden ağlayan gelin alınacak
"Sakın unutma anneye sürpriz mayıs 25"
"Annem hasta nokta nokta nokta üzgünüm eylülün ikinci pazartesisi"
"Babam yasta malesef azaril elimizden aldı seni canım benim"
(ocağa henüz girmeden aylardan bir aralık)
Katil sağnak yağmurları başladı yine,maktul:tavan arasındaki eski birkaç kiremit ve üst yanı kırık sokağa bakan pencere
sırılsıklam oldum yine her serpintide olduğu gibi...
Arada bir delilik yapıp gölgemle oyun oynamaya başladım;"önüm arkam söbe,saklanmayan ebe."
Yalın ayak oturmuş baş köşeye:sual yok,cevap yok, saatler konuşur- tik tak,tik tak yalnızlık başa bela
Uzakta çok uzakta sela verilir
Ölü ölmüş vedadanmış(vebadanmış) harf hatası olacak o kadar
Yıkanmış,cenazesi kılınmış ve iyi bilirdik denmiş,toprağa gömülü
Tarlanın ortasında can çekişmekte ardıç gördüğüm o ki ötenazi onun da hakkı
Ve Süleymaniye'de eğilmiş tüm ruhlar,boynu bükük Hakka karşı
"Değil" buraya yakışmadı başka cümle içinde kullansak yeri ne.
Kokmuş ve küflenmiş ranzada yaşlana dururken Umut Oteli'nde Deli Duğrul
Otelin karşı yakasında muhabbet tellalığında bir genç
Ve yanında da yüksek topuklu kaldırım serçesi(kız değil artık kadın;gecesi 100 dolara satılık )
Otelin arkasındaki dolunay adlı çay bahçesinde
"Kaldırın tüm özgürlükleri" der çığlık çığlığa boğaza nazır kapitalist Joni
Düşüm içinden geçirince ipliği ve içimdeki kördüğüm gibi
Çarkın içindeki felek döndükçe kahpe olsun kader artık
Ve dönersek Püsküllü Sokak (illa ki onyedi olacak)numara 17ye
Ben masum bir kederde nihavend makamında Kaderi dinlemekteyim
"Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç..."
Viranşairi
(bkz: ) www.facebook.com/...
6
SEMAVİ
Bir elinde eskimiş Tolstoy'a ait bir kitap,diğer elinde bir bardak dumanı tüterken biten çay
Bugün bir garip İstanbul
Yürür gölgesini arkasına alıp,dalgın,birazcık da ayıp sözcükler içinde kayıp düşüncelerle acayip görünüşlü adam
Uzanıp ruhunu öpsem;hem Kabil'im der,hem de Habil.
Uzak diyarlarda,titrek vücut hatlarıyla tamamen sarıya aldanmış bir yaprak ölümü tatmakta,
İşte tam O sıralarda şu notu düşer Yahya Kemal Beyatlı"Ölmek kaderde var,bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ızdırabı zor?
Her şey susmaktan yana yer ararken yerli yersiz
Elinde rengarenk misketleriyle bir çocuk zamandan geçmek fiilindedir.
Ötede bir adam onlara bakmaktan hayli yorgun,
Yukarıda bizden özgür bir mavi,
Yanda uzayıp giden zamandan muaf bir hayali,
Yüreğimde açan o sonsuz ilahi.
(Daha ne isterim.)
Viranşairi
7
HEP ERKEN DERKEN
GEÇ KALMAK
"Zaman,kar tanelerinin yere düşerken; o anı kadar yavaş,Ölümü;yere düştükten sonra bir o kadar ani "
Eski müzik kutusunda döndükçe o güzel yüzlü balerin
Şarkılar eskirdi duvarlarda,
Bir merhaban eksik kalırdı mesela
Masa ve sandalye,vitrin mankeni suratları kadar donuk,askılıklarla unutkan rolü oynarken kırmızı kaşkol ve palton
Dostlar ayrılık vakti artık,(Hep neden erken?)
Oysa Asırlık fotoğraflar tozlu raflarda hala birbirine aşık
Alışık olmayan kör gözlere hitap ederken içimdeki kal
"Alıştık artık" cümlelerdeki yerini çoktan aldı(alıştık artık)
Çocukluk anılarımı konuk odasında tek başına beklemek
Geç kalmak,hep erken derken
Masal bitti değil mi?
Viranşairi
(bkz: ) www.facebook.com/...
8
BOYACI MASALI SANDIĞIN
Sahil kentlerinden uçan bulutlar uçurtmama taklıdı
Umutlar denizi çocuksu gülümsemelerimi peki kim çaldı?
Küçücük ellerimde kocaman bir boya sandığı
Uyanık bir ben varım sanki koca devin ülkesinde
Yürürüm kahraman nidasıyla devlerin üstüne üstüne
Yüzüm kirli fakat terim tuzlu
Üstüm başım yırtık
Takat kalmadı artık...
Kolay değil,kader keder ile kardeşkanı
Yüreğimin buzlu İzmir'inde bağırıyorum bağırabildiğim kadar
-Boyayalım ablalar,abiler afilli olsun ruganlarınız dosta,düşmana karşı
-Boyayalım kim bey,kim dev belli olsun!
ViranŞairi
(bkz: ) www.facebook.com/...
9
GURBET
SILAYA
yolun yarısında durdum yolun umrunda değil
enfüs fısıltıları içinde gam ve keder
kader ve kahpe aynı kefede durmaz madem
bedbaht bahtımla yollarda durmaktan yoruldum
ve mahzun heder,bu kefende kaç okka çeker?
deyiver hele sıla kaç okka daha
"eğil önünde ölümün,yolu yarılayınca" ne demekse?
heyhat!
-bendim- beni aşınca bendimi unuttum
arşın arşın dönmek vakti derken umudum
zalim gurbet umduğum senden öte elbet
öten bülbülü altın kafesten azat et artık ey ömrüm!
YAZAN:Viransairi
10
ARTEM
Üç adım ötede bağdaş kurmuş oturur kel,kör bir dilenci
Kimse bilmez adını ve umut ettiklerini
Önünden yürür gider gölge gölge insanlar
Ancak kimliğinde geçer;
Artem
Cemiyeti:
Ermeni
Önüne serçeler konar ve göçer
Gün geçer İstiklâl'de seslere karşılık kokular eşliğinde
Akordiyonunda hüzünlü notalar
Ağzından düşürmediği yanık Birinci cigarası
Beşer sessizliğinde makamlar çalınırken ruhi hislere
Sisler perdesinde kırk yaşlarında bir dilenci geçer
Kırık yürekler taşınırken bedenine.
ViranŞairi
11
BİRAZDAN YAĞMUR YAĞACAK
Gökyüzünün dağınık saatleri,
Birazdan yağmur yağacak
Yine bircok deli toplanmış beynimde,senin namına
Delil bulmak imkansız deliliğime
Fail mechul bir kişilikte ortalıkta dolanır.
Düsüncem de ki
-Gel gülüm uzanalım ölümün bağrına
Uzayan gecelerde yalnızlık bağrı yanık kaldığında
Yağmurdan sonra yıkanan yıldızlara bakalım bir de Sivri'den
acep nasıl göz kırpar,Diana Cupid'e?
Viranşairi
12
MEÇHULE TAŞINAN BAVUL
Eski kareli pantlonlar gibi kahverengi üstüne mavi çizgili ısmarlama bir bavul taşıyordu
Bu kadar sıfat yüklenmişti ki çok ağar
Yorgun sözler çıkıyordu ağzından her soluk alış verişinde
Gerisinde binbir zahmetle çeki
liyordu çile,çileyi çekmek yerine
Kah küçük,kah büyük ama birazcık kambur siyah bir gölge ile
Ruganlarına bakınca anlıyorsun kim olduğunu N.K
Bir bavul,
Bavulun içinde,
Birkaç eskimiş çul.
Eskimiş bavulu taşıyan o zavallı kul,
Usul usul merdivenleri çıkarken
Çoğul ekler çoktan kaybolmuştu usunda nedense
Sözler eskimiş fabrika duvarında kıpkırmızı ve büyük harflerle yankılanıyordu"Kahrolsun Faşizm!"
Hani vardı ya vardiya isçileri bilir misiniz?onlar artık kimisi malulen emekli,kimisi yatalak,kimisi kimsesiz ve sessiz kimisi
Sesi tanıdık birkaç yüze rastlamak imkansız gibi her şeyi yutmuş içimizdeki kalabalık
Yüzüne baktığında gülümseyerek kabalık ediyorlar üstelik
Rüzgarla beraber yere doğru süzülen her yaprakta biri öldü deyip üzülen o küçük kızı çoktan unuttuk...
viransairi
(bkz: ) www.facebook.com/...
13
MÜTEVEFFA
MÜELLİF
Hızlı hızlı dillendiriyordu paragrafları
Tüm noktalama işaretlerinde soluk soluğa
Arada bir başa dönerek yazdığı kaderi siliyordu
Bir saniye dur.
Sonra kelimelerin peşi sıra bir anlam ifade edince cümle içinde
Tırnak arası düşler kuruyordu kendince
Tebessüm gülüşlerle,gülüşler kahkahalarla bittiğinde
Satır arası.
Yavaş yavaş sona geliyordu beyazın üstüne vurulan her harfte
Sin ve tin ayrı harpte
Gün,hafta,ay,yıl
Düşünüyordu ölümü sonra
Nokta.
Viranşairi
14
AYRILIĞIN ANATOMİSİ
kirmizi gömlekli adam
siyah bakisli kadina asik olunca
ten renginde yayildi yalnizligin kokusu
tren yaklasiyordu kirli kirli ve ciglik cigliga
adamin ensesine yapisti coktan ayrilgin korkusu
kanlisi olan uzun boylu soluk renkli adamsa bir adim yaklasti adama sessizce"sus"dedi
bir soluk kadar yakin
sustali bicagin sesi duyulunca
bir sus kadar uzak ten simdi.
siyah bakisli kadin kim bilir nereye gitti
tren kalkmak üzere:
ciglik,figan ve feryat kan kardes oldular coktan
kirmizi gömlekli adam,
kocaman gözler,
4 kisilik kompartiman,
hicap renginde.
Viranşairi
15
GÜZÜN YÜZÜNDEKİ ÖTEKİ HÜZÜN
Yapraklar melodram misali dökülüyordu çınar ağacından
Döne döne ve birbirine çarpmadan yere düşüp ölüyordu
Annem sol elinde yıllardır taşıdığı yarayı sağ eliyle saklayarak hayatı diğerleriyle bölüşüyordu
Karşı
tarafta bizden yana bakan sokak gölgeler altında üşüyordu.
Karşı kaldırımda kimseden habersiz serçe,serçeden habersiz kimse diye başlayan bir not rüzgar ile beraber uçuyordu
(Uçmak sadece serçeye mi mahsus?)
Usul usul gün yüzünü dönerken,antikacıdaki Serkisof Rus yapımı köstekli saatte biraz mağrur,biraz mahmur çoktan zaman ikiyi beş geçe durmuştu
(Aslında zamanı durdurmak ne kadar kolay)
Karşı karşıya oturmuş aşka karşılık karşılıksız iki kişilik sandelye,hallerinden gayet memnun
Dante'ye ise,usunda sus pus olmuş tüm Olimposlu ilahlar ile öylece düşünmek düşüyordu.
viransairi
16
MAHLASIZ ŞAİR
Dublin'de bıçaklandı kaçak bir Ermeni kimsenin umrunda değil
Yahut Krakow'a yüksek bir tepeden bakan bir düzlükte tek kurşunla öldürüldü o isimsiz yahudi
Dinle ayrıca yüz bulabilse çok yalancı olduğunu söyleyecekti o hain yürek hani aşığına söylenen aşka dair ne varsa beyaz haliyle aşikar
Hudut köylerindeki kızların yeşil gözlerinde Meryem'i görünce mahlasız şair"Meyrem!"çaresizce merhem olabilme ihtimalini koynuna sokuyordu her gece
Suskunluğu biraz şarap,biraz ekmek ile Eleni'nin eline verdiğinde peder ne düşünür acaba?
Kaba saba halinden her zaman memnun olmasa bile onun da bu dünyadaki yeri köşe ya da kenar olarak benimsenen insan(ismi lazım değil)
Zaman bir kaç dakikaya yaklaştığında uzaklaştığı bir kaç dakikadan sonra aramızdaki o an kadarsın aslında
Evet edepsiz mısraların edepli bid'atta yeri yok;sen onlardan birisin ey ozan kılıklı zat!
Libya çöllerinde İtalyanca prangaların sesinde bir irkilme,kırlıma,bir esaret duymak ve onu sana anlatmak kolay olmaz Liberta
Zambiya suretinle birazcık gül hele,ayraç içindeki iç halimizi bizden ayıran
"O özlemle dolu mektuplarımda benden ayrı tutulan ülkem"
An be an Stalin'in kara saçlı yazgısında kaybolup gitti bir Nazım Hikmet Ran.
Viranşairi
17
YAZGILI
Mevsimlerin uzak kaldığını varsaydığım bir köşede zamandan öte demek isterdim ama bu arda zaman biter(varın gerisini siz sayın)
Kendi halinde bir insan gibi soluk alıp verirdi,mavi göğü bulutların parsellemediği saatler dışında maviyi paylaşmasını da bilirdi,o kadar da bencil değil.(bencileyin)
Pencere kenarını bekleyen yelken çiçeği için,
Cami avlusuna henüz üşüşmüşken güvercin alayı,özgürlüğü onlara ithaf eder maphus Celal(demir parmaklıklar ardından göğü görebildiği kadar)
Lal bakışlardaki o anlamsız çarpıntı(anlamını yüklemek mi?belki...
Mevlana şöyle derdi;Kime aşk sırlarını öğrettilerse,ağzını diktiler, söz söyletmediler)
Elinde parktan aşırılmış gül;
Orada,kaldırımın köşesinde beklemekte uzun boylu genç Tuğrul
Kime verilecek acaba intihar kırmızısı?
Ve gitme kal demeye namüsaitken otobüs arada çirkin sesler çıkararak ayrılmaya pek hevesli:yol uzun,yol engebeli,yol özleme gebe gibi.
Küçük gecekondu bakkalında birikmiş bir sürü borç;kimisinin üstü çizili,kimisi bol sıfırlı,kimisinin son bulmaya hiç itirazı yok gibi(kimisi bu dünyadan çoktan göçüp gitti)
Evler hep aynı yerden giyiniyor galiba:kiremitleri çürük domates kırmızısı ,küçük pencere cepli ve haraç mezata çimento ile sıvalı(harç borca karşılık yana yana yaşayıp giderler)
Hangi semt bu kadar çapkın bakarsa işte o kadar;ne eksik ne fazla(işve ve cilve şivesini kaybetmiştir çoktan burada)
Bizi anne sıcaklığında öyle bir sarar ki saşırırsın(ninniler kayıp İnka şehri ki tarih içindeki yerini aldı muhakkak)
Velhasıl elindeki fotoğrafa bakarak,birazcık da dalgın,"Adını kaderden aldığı besbelli"der MKE'den malulen emekli Adem Dayı
Tesbih arası nikotin basan kahve misafirliklerinde,çoğu zaman küfür ile karışık zifiri karanlıkta sarhoş narası
bu arada sen bu semtin neresindensin Zozan bakışlı güzel kız?
(Ozan burada esir düsmüştür bir gece baskınında cümleleri mısralara dizmeye giderken kendisi dizilmiştir kurşuna)
Kader dedik ya,
Var mı ötesi?
Viranşairi
18
Canıma
Hayatımın üç oda,bir salon genişliğinde
Aç pencerini güneşli günlere gebe
Soluk alabilmek senin derinliğinde
Göçebe duygular günlere esir olsa bile
Hadi alıştır beni bile bile sensiz yaşamaya canımıniçi
Tüm dünya sırtımda yüklü,iki kişilik
Bir omuza suskun ağlamak mecnun-i delilik
Fotoğrafın tek yanlı yanını tamamlarken yanımda olmadığında o gülümse hatırlanacak
Bilinmeyen bu yolculukta kime kalır bu viran-ı devran
Bilinmez
Hadi sustur o zaman beni yalnızlığımda ağlarken canım.
Bir pencerede beklendiğini bilirse o aşk
Bil ki boşalan caddelere inen o siyah gözlü karanlık çok korkak
Artık bendeki bu bekleyiş bir ömre denk
Ölümden korkan bedene sarıl;o da bir melek,sen de
Hadi soğuk bir yanlızlıkla beni aşka davet et cananım.
Bir yastıkta kocamak ve bu koskoca aşk
Kırk yıllık kahvede telve ve kadere bak
Tüm bunlardan ibaret ömür gülüm
Hadi ömür gülümden beni azat et
Tümüyle seninim.
-Canım eşime ithaf ediyorum-
viranşairi
19
"SON" YAZ
Yazın sonuna yaklaşırken bütün gölgeler yavaş yavaş soğumaya başladı
Göl kenarındaki yansımalar daha bir titrek sanki
Ve dalından düşmeye hazır o yaprak
Hayallerin sonu yok gibi,olmasın da
Nahiyeye giden yol dolambaçlı,biraz çorak ve Mozart türküleri gibi melankolik bazen
Küçük bir evde nahiyeden uzak(hikayeden ayraç),alkolik bir palyaço yaşardı(burnu kırmzı,bir gözü hep yaşlı ve ayakkabılarına sığmazdı üstelik)
Hep Şopen(Waltz in A Minor)dinlerdi yatmadan önce muhakkak
Sokak aralarında pandomim yaparken kardeşi,göz ucuyla gördüm sadece.(gözü,göz ucuma değdi)
Yaz bitti;nahiye kendi kabuğuna çekildi nihayet(çekirdek çitleten kadınlar da oturmuyorlar her köşe başında)
Sonbahar hazırlanılırken;tüm yaza dair ne varsa dolapta yerini aldı şimdiden(kısa gömlek,sapka ve naftalin kokulu aşk da dahil)
Bir bizim kör Salih değişmedi ne yaz,ne de kış hep aynı (mavi entari,beyaz çizgili,sol üstü yamalı pantolon,iki yanı da delik cepli ceket)
Evet o son yaprak da düştü dalından pencere kenarındaki süsünü tamamlarken elli yıllık kavak (çıplak)
Hüzün hangi hazirana yakışmadı,(bu küçük köyde)şimdiden ekime ne gerek vardı
Sivri Dağı'nda uçsuz bucaksız bir düşünce
Ve ile içimdeki ben üşüyünce(tamamlanmayan yalnızlığın ve hali diye)
Ve'yi yalnız bıraktım,ıpıssız ile tamamladım sonra
Rüzgar "hangi" makamda ıslık çalınca
Hatırlarım çocukken nenem hep bir bilmece sorardı "kime" ile biten
Ben de bilemezdim
Cevabı"kimse"dedi ölürken...
viranşairi
20
-Moonlight Sonata-
Ağlayan çocuk resmi yalnızlığı anlatırdı nem tutmuş asılı duvarda
Susmuş sokak lisanında gizli;gece yarılarına kadar yanan fener
Köprü altından rüzgarla beraber benzi sararmış bir gazete kağıdı uçup gitti
Cümlelerin boşluğunu doldurmak gerek gibi
"Hüzün sakini yağmur,yufka yürekli."
Tenin hangi mevsimiyse sarılmak uzak ihtimal
Salkım saçak uzanmak maviye nedense yasak
Düşlerimin ötesinde tutsak moonlight sonata
Uzan ve tut!
Yoksa....
viranşairi
21
SİL BAŞTAN
Sil baştan cümleler kuruyorum usumda
Saatini kurmayı unutan zamanı durdurarak
Bu cümlenin üstünü karalayıp
Saat kaç? diyorum sonra.
Sil baştan cümleler kuruyorum usumda
Kurgulu hayatımı sorgulayarak
Kim,ne,nerede ve nasıl?
"Uykusuna varmadan ne kadar ölümü düşünüyorsa insan"
Uyansam bir yosmanın koynunda günaydın diyerek.
Başlığı son olan;
Sil baştan cümleler kuruyorum usumda
Solan gül portresindeki ressamı anlatmak istedim hep aslında
Nedense o kadar güzel kokuyor ki Bourbon resmimde
Olmadı sil baştan.
Viranşairi
22
ÇOCUKÇA
Uzakta güvercin alayına takılmış koşar bulurum kendimi
Uçurtmam tellere takıldı masum bir gülmesemeydi oysa seninki
Bir yumak atlası içinde buldum kaybettiğim kedimi
Gelincik yüreğine sahip çık ey sevgili yoksa vururum içimdekini.
DUVAR
Asılacak ve kırılacak gölgeler içinden çık ve gel
Çarparak,susarak ve dört nala
Çarpışanlar; darp ve harp
Şarap kırmızısızına dönmüşken dönence
İçimdeki kalp atışlarım" daha var"demekle meşgul
Usul usul kıyıma yanaş
Yavaş,sakın suyu ürkütme
Yoksa sana dayandığım duvar yıkılır.
PENCERE
Ahşap ,dört köşesi ufuk yüklü
Uzağa aşık ve beklemek mecburi
Henüz kırılmadı ve yıpranmadı saten boyası
Ve ölü yıkanmadı bu evde henüz,yası tutulmadı
İnanmazsan varendadaki karanfile sor.
Viranşairi
23
ADI AÇIKLANAMAYAN ŞiiRDE
Silivri yakınlarından güneş batmasını biliyor sert komposizyonlar çizerek
Ardın sıra sürüklenirken vagonlar yalnızlığın istasyonuna dek
Şehrin gürültüsünden uzak bir tarlada Kandamlası'na kondu yolunu kaybetmiş bir kelebek
Şair,kadının o tebessümündeki bakışı anımsayarak;
-Bir yangının külünü yeniden yakıp geçti dedi.
Siyah kunduralarına bakıp yanılgıdan geçip gitti boyacı çocuk
Yere indirdi gözlerini masumca ekmek kokusunda açlığın ne demek olduğunu hatırlayarak
Suskun lisanlar konuşuyordu her simada hepsi birbirinden değişik
İlişikte tutturulmuş not "unutulmamak" der gibi ama unutuldu hepsi tek tek
Ayrı yönlere doğru yol aldı dizeler;
Kimi yolunu kaybetti bilerek (yol ikiye ayrıldı ortadan gitmek delilik belki)
Kimisi fayansları çok eski natürmort bir banyoda bileklerini kesti
Kimi;kimseden sordu kimisi de,adı açıklanamayan şiirde.
viranşairi
24
MUTLULUK BU
Gökyüzünü bir telaş aldı
Aynen yüzümdeki aynanın aksi
Ve içimdekini ve içimde-kini aldı
bakışın
Silinirken şiirin içinden tüm Olimposlu ilahlar
Aşk beni tutukla ve tutkulu sar.
Aşkında bir adı var
"Hera"
KAYBETTİM MUTLULUĞU
Durup düşündüm acabanın içinde kaç soru var sana dair
Uçup giden kuşlar dönünce bekle belki dönerim yar
Şair bu dizeleri bir sana baglayabilse
Bir bir düşüyor seni aldığım tüm cepheler
Ve suçlu simdiden hazır
"Kahpe kader"
MUTLU OLURDUM
Tüm hayırlı cümlelerimi muaf tuttum seni af ediyorum maf olmuş günlerime rağmen
Ne tuaf değil mi
Gidişinde de bu kadar taraf olmasaydım af edilmeyenden yana
Keşke
Eski cümlelerin ardına saklanmış sararmış bir kelime sadece
Keşke sadece keşke
Sonunu sen tamamlayabilsen
"Mutlu olurdum"
Viranşairi
25
UZAKTAKİ SEVGİLİ
Adresi karışık bir yol tarifiyiz uzak ihtimallere karşılık
Alışık olmayan adımlarla yaklaşmışız birbirimize bakmadan
Ve ile aramızda kimse yok gibi
Sen eski bir maviyi yakıştırırken bir pastane camında
Ben maviye "eski hatıralar" derken içimden
-Hatırlarım,sözünü bu kez çok önceden söylenmiş söz gibi söylerken kendime
Satır arası
Arasına şu sözü eklemesem hatrı kalır;
Aramızda kalsın bu renk sana çok yakışmış.
Viranşairi
↑