249
"Çocuklu kadın" derler ya hani, ben de hep "Lolitalı bir adam"dım."
"Lolita'ya sonsuza kadar koşuluyla aşık olduğumu biliyordum ama onun sonsuza kadar Lolita kalmayacağını da biliyordum."
"Sabahları ayağında çorabının teki, bir elli boyu ile Lo idi, sadece Lo. Ayağında bol gündelik pantolonu ile Lola. Okulda Dolly. Kayıtlardaki noktalı çizgilerde Dolares. Ama benim kollarımda hep Lolita idi."
“Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız.”
"Onu seviyordum, anlıyor musunuz? İlk bakışta, son bakışta, her, evet her bakışta aşktı bu."
"Birbirimizi tanımadan çok önceleri biribirine eş rüyalar görmüştük. Karşılaştırmıştık, biliyorduk.Aynı yılın aynı ayında, birbirinden çok uzak iki ülkede, yolunu şaşırmış bir kanarya hem onun hem de benim penceremden içeriye dalıvermişti kanatlarını çırpa çırpa."
"Hayatın önemli anlarında insanlar için görme duyusundan çok daha değersiz olan dokunma duyusu, gerçekliğe varma konusunda tek değilse de başlıca araçlarımızdan biri oluyor."
"Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-li-ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-li-ta."
"Her şeyi zihnimizde planlamışızdır, belli bir kişiyi ne kadar seyrek aralıklarla görürsek onun hakkında oluşturduğumuz kalıba uysallıkla girdiğini görmenin verdiği zevk de o kadar doyurucu olur. Öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bildirmezlik değil, ahlaki düşkünlük olarak da gözükür."
"Günü biçimleyen ve ayakta tutan bir amaç olmadı mı, günün iskeleti gevşiyor, çözülüp dağılıyordu. Söz konusu hedef her şey olabilirdi."
"Özgürüm artık, yıkıntılar arasında seviyorum onu. O şaşkın, bense açıklamaya, anlatmaya,
inleyip ağlamaya çalışıyorum. Boşuna, budalaca hayaller!"
"Yarın olmaz tabii, yarından sonra da olmaz, ama işte bir gün, günün birinde benimle yaşamayacağına kesinlikle, ama kesinlikle emin misin? Bana bu mini minnacık umudu bile versen yepyeni bir Tanrı yaratır, yürekler paralayan çığlıklarla yakarırım ona!"
“Tekrar tekrar kumları avuçlar , parmaklarının arasından süzülüp gitmelerini seyrederdik.”
"Birbirimize, hemen deli gibi, sakarca, utanmazca, ıstıraplar içinde aşık olduk; umutsuzca diye de eklemeliyim, çünkü birbirimize sahip olmak için duyduğumuz delicesine karşılıklı arzu ancak birbirimize bedenimizin ve ruhumuzun son zerresine kadar sahip olmak, birbirimizin içinde erimekle doyacak gibiydi."
"Bir düşün beni, o günkü halimi düşün; sen beni düşünemezsen varolamam ki ben."
"O kalbimi kırdı. Sense hayatımı yıktın sadece."
"Yıllar boyu çektiğim gizli acılar bana kendime hakim olma konusunda insanüstü bir güç vermişti."
"Gündelik hayatında incelikten, zevkten yoksun, tiksindirici bir sıradanlık örneği olsa da, çaldığı müzikteki falsolu notayı şeytani bir kesinlikle bulup çıkarıveren bir müzisyen gibiydi."
"Bütün reklamların kendisine adandığı kızdı o; kusursuz tüketici, her kokuşmuş ilanın hem öznesi hem de nesnesiydi."
"haksızlığın ve çaresizliğin sınırları zorlandığından - zorlanan her sınır kendisini aşan bir şeylerin de habercisidir."
"Hayat akıp giderken yan kapılardan biri kırılarak açılmış, kükreyerek son hızla içeri dalan kara zamanın kırbaç gibi ıslıklı rüzgarı kimsesiz bir felaket çığlığını boğmuştu."
"Sadece düşünceler dünyasında değil, eylemler dünyasında da yaşıyoruz. Ardındaki yaşantı olmadan sözcükler anlamsızdır."
"İnsanoğlu kusursuz cinayet işleyemez; ama kader işleyebilir."
"Öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bilmezlik değil, ahlâkî düşkünlük olarak da gözükür."
"Okur tarafından sevilen kahraman, kitap kapakları arasında nasıl bir evrim geçirmiş olursa olsun, kader çizgisi zihnimizde belirlenmiştir, aynı biçimde dostlarımızın da kendileri için çizdiğimiz şu ya da bu mantık içinde, ya da alışılmış biçimde davranmalarını bekleriz."
"Seni sevdim. Beş kollu bir canavarım ben, ama seni sevdim. Aşağılıktım, kabaydım, alçaktım, her şeydim; ama seni sevmiştim, seni sevmiştim! Hem, zaman zaman senin bana olan duygularını fark etmiş, fark etmiş de cehennem acıları içinde kıvranmıştım, küçüğüm benim. Lolitam, kızım, gözüpek Dolly Schiller'im!"
(bkz: vladimir nabokov)
(bkz: lolita)
250
"Bir insanı öldürmek, onun ailesini sakat bırakmaktır."
251
''ah bu iyiler! hiçbir zaman gerçeği söylemezler. böyle iyi olmak, ruh için hastalıktır. onlar, boyun eğer, teslim olurlar; öykünür yürekleri, söz dinlerler. lakin söz dinleyen, dinlemez kendini!''
(bkz: böyle buyurdu zerdüşt )
252
Fakat sen kimsin ki benim için? Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için?
Bilinmeyen bir kadının mektubu / Stefan zweig
253
"yarın, bugünü yaşanabilir hale getiriyordu. kendimizi bir binanın tepesinden hep beraber boşluğa bırakmayışımızın tek nedeni yarındı."
(bkz: kinyas ve kayra)
254
" her zaman olmasa da arada sırada sen de bana, olmaz mı? "
(bkz: milena'ya mektuplar)
255
"yaşamın anlamı gece duyumsanır ve sorgulanır. kimse bunu öğle yemeği sırasında tartışmaz. yaşam gecenin konusudur."
gündüz vassaf/cehenneme övgü
256
beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. tedirgin etme beni. bu sefer geride bir şey bırakmadım. tasımı tarağımı topladım geldim. neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim."
(bkz: oğuz atay)
257
"İyilik, yola düşen, yoldan toplanan bir şey değildir. Tesadüfen ele geçen bir şey değildir. İnsan iyiliği ancak başka bir insandan öğrenir."
Toprak ana - cengiz aymatov
258
"Birini eleştirmeye kalkıştığında" demişti, "herkesin senin ayrıcalıklarına sahip olmadan büyüdüğünü düşün."
... Bunun sonucu olarak da insanlar hakkında hemen karar vermemeyi benimsemişimdir. ...İnsanlar hakkında çabuk karar vermemek sonsuz bir umuttur bence. ((bkz: Muhteşem Gatsby), (bkz: F.Scott Fitzgerald))
259
"ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. bense çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. kendimi bilmeyi bıraktım. ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay.
yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum."
(bkz: kinyas ve kayra )
260
Ortadoğuda kızlar kadın doğar, ecellerinden önce ölürler. ilk yemeği anasının memesinden gelen ve yediği çanağa tükürmekte sakınca görmeyen erkek. o kadar çok kadın gömer ki toprak bile artık dişidir. bu yüzden toprak ana diye bilinir. diri diri gömüle gömüle toprağı bile kadın yapmışlardır. bu yüzden verimsiz ve çoraktır; buna da kadının intikami denir.
Hakan Günday - Ziyan
261
Onu durduran şey adamı tanıdığına dair içinde oluşan kesin histi.
Ve kör adamın doğrudan ona baktığından emindi.
Empati, sayfa no: 26, adam fawer.
262
"Her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır."
263
Akşam insanın yanında önemli bir görüş ve güvenilir bir gerçekle eve dönmemesi umut kırıcıydı.
Kendine ait bir oda, sayfa; 47, virginia woolf.
264
"aşırı hız yapan hayaller, gerçeklere çarparak durur."
charles bukowski
265
"Sırf oyunu kuralına göre oynamak için boş yere köprüleri de havaya uçuruyoruz. Köyleri yakıyoruz sonra. Sırf oyunun kuralına uymak için insanları öldürüyoruz."
savaş pilotu - antoine de saint exupery
266
"bize yaşamayı, hayat geçtikten sonra öğretiyorlar."
montaigne, denemeler.
267
25 nisan 1970
selim gibi, günlük tutmaya başlayalım bakalım... sonumuz hayırlı değil herhalde, onun gibi. bu defteri bugün satın aldım. artık senin olmadığına göre ve başka kimseye de konuşmak istemediğime göre, bu defter kaydetsin beni.. dert ortağım olsun. kimseye söyleyemeden içimde kaldı, kayboldu, dediğim düşüncelerin, duyguların aynası olsun. kimse dinlemiyor ise beni, ya da istediğim gibi dinlemiyorsa, günlük tutmaktan başka çare kalmıyor. canım insanlar sonunda bana bunu da yaptınız.
29 ocak 1977
bu deftere herhalde hastanede düşündüklerimi, hissettiklerimi, gördüklerimi yazacaktım. 4 ocak'ta st. teresa'dan çıktım, 17 ocak'ta ışın tedavisi başladı. geçen hafta sonunda nezle, sonra öksürük. gene de soğuk kış günlerini ayakta geçirmeye çalışıyorum hafta sonları dışında her gün surrey'e tedavi için gidiyorum. bu arada çok mektup geldi istanbul'dan berber ilhami'ye engin ardıç'a kadar herkes yazdı. birçokları benim iyileştiğimi, 'eylembilim'e filan devam ettiğimi düşünüyor (bende bunları istiyorum doğrusu). herhalde hayat-ölüm-trajedi gibi karmaşık ilişkileri olan şeyler bekleniyor. oysa çoğu anlarda her şey -acıklı da olsa- çok sade ve basit geçiyor.
mesela ameliyat günü -24 aralık-sabah önce zenci bir berber geldi, bütün saçlarımı tıraş ettirdi bir de takke giydirdi. sonra genç bir hemşire -güzeldi- iğne yaptı. soyundum bu arada. bir garip gömlek gibi bir şey giydim. ameliyathanenin kapısında,'şimdi bir iğne daha yapacağız, hemen uyuyacaksın' dediler. pek inanmadım ama gene de düşündüm:şimdi, dedim uyusam ve ameliyatta ölsem, hiçbir şey duymayacağım. hepsi bu kadar... çok kötü hissetmedim...
(bkz: günlük)
268
(bkz: afilli filintalar)
''babamın öldüğü gün birine aşık olmuştum, bazen öyle olur, her şey üst üste gelir.''
↑