kayıt

iz bırakan kitap cümleleri

  1. 387
    ''acı ve üzüntü, vicdan ve derin bir yürek için her zaman zorunludur.
    bence, gerçekten büyük insanlar, dünyada büyük acılar çekmek zorundadır.''

    suç ve ceza
  2. 386
    "bazı insanlar bazı şeyleri hayatlarıyla değil, ölümleriyle ortaya koymak durumundadır. bu bir çeşit alın yazısıdır. bu alın yazısıda başkaları
    tarafından okunamazsa hem ölünür ve hem de dünya bu ölümün anlamını bilmez; bu
    da bir alın yazısıdır ve en acıklı olanıdır."

    Tehlikeli oyunlar
  3. 385
    "Kötü olan fikirlerimi çalmaları değil... Kendi fikirlerinin olmaması..."
  4. 384
    Karanlığın geceyi sardığı gibi,
    Zamanla ruhunuzu sarıverir yalnızlık.
    Tüm ışıklarınızı yutar bir başınalıklarınız.
    Karıncayla fil masalı gibidir yalnız olmak.
    Sizi önemsiz görürler ve üzerinize basıp geçerler.
    Daha ne kadar düşebilirim ki dersiniz.
    Ama yalnızlık denen uçurumun daima daha da dibi vardır.
    Yuvarlanır durursunuz ömrünüz boyunca en dip umuduyla.
    Biraz bedeniniz,
    Birazda ruhunuz parçalanacaktır.
    Ama ebediyete kavuşacaksınızdır.
    Yalnızlık iki dozdan ibarettir.
    Soyut ve somut iki doz.
    Somut yalnızlığın çaresi vardır daima;
    Biraz para,
    Belki birazcık kabuk.
    İnsanlar ya kabuğuyla tanımlar karşısındakini,
    Yada cebini dolduran kağıt parçalarıyla.
    Soyut olan yalnızlığın ise çaresi yoktur.
    Çünkü senin hissettiklerinin bir tanımı yoktur.
    Kelimelerin açıklayamadığı olursun daima.
    Bir salyangoz misali kabuğuna çekilirsin.
    Korktuğundan değil,
    Korkulan olduğundan.
    Farklı olandan korkar insanlar.
    Anlayamadıklarını uçsuz çaresizlikte boğarlar.
    Denizin taktiğidir bu aslen;
    Deniz kabuklarını sahile sürgün eder.
    Çünkü farklı olanın yeri yoktur hiçbir bedende.
    Ama öyle bir gün doğar ki griye bulanmış göğünde;
    Yalnızlığı öylesine anlamlı kılar ki,
    Şereflendireceğin bir ölüm umudu bırakır sol yanına.
    Tebessümle veda etmek isteyen birilerinin hikayesi işte bu.
    Fazlalığından kurtulmuş bir dünyanın,
    Göğe sığmayan bir ruh ile başbaşa kalışının hikayesi...
  5. 383
    "Çünkü Oğuz Atay'ı da okudum. Seni de tanıdım.

    Diyebilirsin ki bir insanı fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin?
    Haklısın belki de çok az… O zaman şöyle demeliyim… Seni az tanıyorum… Az…

    sen de fark ettin mi? Az dediğin, küçücük bir kelime.

    Sadece A ve Z. Sadece iki harf.

    Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında. Biri başlangıç, diğeri son. Ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. Yan yana gelip de birlikte okunmak için. Aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler.

    Senin ve benim gibi…

    Bu yüzden, belki de, az çoktan fazladır. Belki de az, hayat ve ölüm kadardır! Belki de, seni az tanıyorum demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. Bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir.

    Belki de az, her şey demektir. Ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir."
  6. 382
    "Bir insanı öldürmek, onun ailesini sakat bırakmaktır."
  7. 381
    "İ still luv ya," she said. "What a shame."
  8. 380
    “Sevgili Tanrım, senden dileğim, yarın bana yine güzel bir gün hediye etmen. ”

    Leyla'yı okuyorum. Daha olaylara girmeden ağlamaya başladık. Hayırlı olsun.
  9. 379
    "Size güneşi getiren kişi, size cehennemi getirdiğini de farketmez. Sıcağın ruhunuzu erittiğini, sizi yok ettiğini göremez. Sizi sadece gece ve yıldızlar kurtarır belki, ama sizi yakmasına rağmen güneşe sarılırsınız. O an, gece ve gündüz arasındaki iplerin koptuğu, köprülerin yıkıldığı andır. Sizin ruhunuzdan asla silinmeyecek o izleri büyük bir sevgiyle karşıladığınız andır.

    O an, gerçek sevginin ipiyle kendinizi gökyüzünden astığınız andır."
  10. 378
    "Eski bir inanışa göre, her iç çekişte kalp bir damla kan kaybedermiş." Diyor shakespeare. Ve ben kalbimin kuruduğunu hissediyorum. Kuruduğunu, kırılmış kaburgalarıma yapıştığını, küçülüp sırtıma devrildiğini.

    Öldüğümü hissediyorum."
  11. 377
    İntiharın mümkün olduğu tesellisi, soluksuz kaldığımız o mekânı sonsuz bir alana çevirir. Kendimizi yok etme fikri, buna ulaşma yollarının çokluğu, kolaylığı ve yakınlığı sevindirir ve ürkütür bizi; zira kendimiz hakkında gen dönüşsüz bir şekilde karar verdiğimiz o hareketten daha basit ve daha korkunç bir şey yoktur. Tek bir anda bütün anları ortadan kaldırırız. Bu dünya elimizden her şeyi alabilir, bize her şeyi yasaklayabilir, ama kendimizi yok etmemizi engellemeye kimsenin gücü yetmez. Bütün aletler buna yardımcı olurlar,bütün uçurumlarımız buna davet eder bizi. Her birimizin kendi içinde taşıdığı intihardan daha büyük bir zenginlik var mıdır?
    E. M. Cioran, Çürümenin Kitabı
  12. 376
    (bkz: Özgeçmiş)

    Bir geçmişin var fakat senin mi veya bir başkasından kalan anılar mı ?

    Sözlük köşe yazımdan tükenmeden alın..
  13. 375
    "Yani, bu böyledir... bilirsin işte. Bazı yaraların tedavisi yoktur. Ama bir klişenin gölgesinde çürüyen gerçekleri görmek de senin elindedir. Biliyorsun sen de, bu yıkılmaz bedenin, güçlü omuzların ardındaki, o kalın duvarların ve kalkanın arkasındaki ruhun yaralarını. Tedavisi olmayan yaralardan olduğunu biliyorsun. Ama bilmesi gerek, söylemen gerek, ona anlatman gerek. Yarasını göstermeden saramazsın, kanamasını durduramazsın. Çok karanlık, ışığı yakamazsın. Ona ağlayamazsın, acıyamazsın. Onu sadece seversin. Onu severek iyileştirirsin. Sevginin ve şefkatin iyileştiremeyeceği yara yoktur çünkü, bilirsin. Ona yarasının kapanacağını ve izlerin kısa sürede geçeceğini garantileyemezsin belki ama kimin umrunda? Önemli olan çabalaman değil midir?"
  14. 374
    "Çocuklu kadın" derler ya hani, ben de hep "Lolitalı bir adam"dım."

    "Lolita'ya sonsuza kadar koşuluyla aşık olduğumu biliyordum ama onun sonsuza kadar Lolita kalmayacağını da biliyordum."

    "Sabahları ayağında çorabının teki, bir elli boyu ile Lo idi, sadece Lo. Ayağında bol gündelik pantolonu ile Lola. Okulda Dolly. Kayıtlardaki noktalı çizgilerde Dolares. Ama benim kollarımda hep Lolita idi."

    “Belki de bir gün, bir yerde, daha az rezil bir zamanda yine karşılaşırız.”

    "Onu seviyordum, anlıyor musunuz? İlk bakışta, son bakışta, her, evet her bakışta aşktı bu."

    "Birbirimizi tanımadan çok önceleri biribirine eş rüyalar görmüştük. Karşılaştırmıştık, biliyorduk.Aynı yılın aynı ayında, birbirinden çok uzak iki ülkede, yolunu şaşırmış bir kanarya hem onun hem de benim penceremden içeriye dalıvermişti kanatlarını çırpa çırpa."

    "Hayatın önemli anlarında insanlar için görme duyusundan çok daha değersiz olan dokunma duyusu, gerçekliğe varma konusunda tek değilse de başlıca araçlarımızdan biri oluyor."

    "Lolita, hayatımın ışığı, kasıklarımın ateşi. Günahım, ruhum, Lo-li-ta; dilin ucu damaktan dişlere doğru üç basamaklık bir yol alır, üçüncüsünde gelir dişlere dayanır. Lo-li-ta."

    "Her şeyi zihnimizde planlamışızdır, belli bir kişiyi ne kadar seyrek aralıklarla görürsek onun hakkında oluşturduğumuz kalıba uysallıkla girdiğini görmenin verdiği zevk de o kadar doyurucu olur. Öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bildirmezlik değil, ahlaki düşkünlük olarak da gözükür."

    "Günü biçimleyen ve ayakta tutan bir amaç olmadı mı, günün iskeleti gevşiyor, çözülüp dağılıyordu. Söz konusu hedef her şey olabilirdi."

    "Özgürüm artık, yıkıntılar arasında seviyorum onu. O şaşkın, bense açıklamaya, anlatmaya,
    inleyip ağlamaya çalışıyorum. Boşuna, budalaca hayaller!"

    "Yarın olmaz tabii, yarından sonra da olmaz, ama işte bir gün, günün birinde benimle yaşamayacağına kesinlikle, ama kesinlikle emin misin? Bana bu mini minnacık umudu bile versen yepyeni bir Tanrı yaratır, yürekler paralayan çığlıklarla yakarırım ona!"

    “Tekrar tekrar kumları avuçlar , parmaklarının arasından süzülüp gitmelerini seyrederdik.”

    "Birbirimize, hemen deli gibi, sakarca, utanmazca, ıstıraplar içinde aşık olduk; umutsuzca diye de eklemeliyim, çünkü birbirimize sahip olmak için duyduğumuz delicesine karşılıklı arzu ancak birbirimize bedenimizin ve ruhumuzun son zerresine kadar sahip olmak, birbirimizin içinde erimekle doyacak gibiydi."

    "Bir düşün beni, o günkü halimi düşün; sen beni düşünemezsen varolamam ki ben."

    "O kalbimi kırdı. Sense hayatımı yıktın sadece."

    "Yıllar boyu çektiğim gizli acılar bana kendime hakim olma konusunda insanüstü bir güç vermişti."

    "Gündelik hayatında incelikten, zevkten yoksun, tiksindirici bir sıradanlık örneği olsa da, çaldığı müzikteki falsolu notayı şeytani bir kesinlikle bulup çıkarıveren bir müzisyen gibiydi."

    "Bütün reklamların kendisine adandığı kızdı o; kusursuz tüketici, her kokuşmuş ilanın hem öznesi hem de nesnesiydi."

    "haksızlığın ve çaresizliğin sınırları zorlandığından - zorlanan her sınır kendisini aşan bir şeylerin de habercisidir."

    "Hayat akıp giderken yan kapılardan biri kırılarak açılmış, kükreyerek son hızla içeri dalan kara zamanın kırbaç gibi ıslıklı rüzgarı kimsesiz bir felaket çığlığını boğmuştu."

    "Sadece düşünceler dünyasında değil, eylemler dünyasında da yaşıyoruz. Ardındaki yaşantı olmadan sözcükler anlamsızdır."

    "İnsanoğlu kusursuz cinayet işleyemez; ama kader işleyebilir."

    "Öngördüğümüz kader çizgisinden herhangi bir sapma, bize sadece haddini bilmezlik değil, ahlâkî düşkünlük olarak da gözükür."

    "Okur tarafından sevilen kahraman, kitap kapakları arasında nasıl bir evrim geçirmiş olursa olsun, kader çizgisi zihnimizde belirlenmiştir, aynı biçimde dostlarımızın da kendileri için çizdiğimiz şu ya da bu mantık içinde, ya da alışılmış biçimde davranmalarını bekleriz."

    "Seni sevdim. Beş kollu bir canavarım ben, ama seni sevdim. Aşağılıktım, kabaydım, alçaktım, her şeydim; ama seni sevmiştim, seni sevmiştim! Hem, zaman zaman senin bana olan duygularını fark etmiş, fark etmiş de cehennem acıları içinde kıvranmıştım, küçüğüm benim. Lolitam, kızım, gözüpek Dolly Schiller'im!"

    (bkz: vladimir nabokov)

    (bkz: lolita)
  15. 373
    "ama sonra seninle tanıştım ve o günden beri her gün, eğer tanrı yoksa, birinin nasıl bu kadar güzel olabileceğini düşünüp durdum.
    eğer tanrı yoksa, birinin beni nasıl bu kadar mutlu edebileceğini merak ettim.
    Ve sonra anladım ki... tanrı hayattaki güzel şeylerin kıymetini bilmemiz için bize çirkin şeyler veriyor."
  16. 372
    "İlk kez Atticus'un yapılması günah olan bir şeyden söz ettiğini duyuyordum ve bu konuyu Bayan Maudie'ye sordum.
    ''Babanız haklı,'' dedi. ''Bülbüller bizi eğlendirmek için şarkı söylemek dışında bir şey yapmaz. İnsanların bahçelerindeki bitkileri yemezler, mısır ambarlarına yuvalanmazlar, tek yaptıkları iş bize içlerini dökmektir. İşte bu yüzden bülbülleri öldürmek günahtır.''
  17. 371
    "Çoğunluğa bağlı olmayan tek şey insanın vicdanıdır."
  18. 370
    "Bazı adamlar vardır, o adamlar... öbür dünyayla o kadar meşguldürler ki bu dünyada yaşamayı hiç bilmezler."
  19. 369
    t: flood atar gibi entry girmenin yasak olmadığını umduğum başlık.

    -- spoiler için tıkla --


    “Hepiniz keyif almak için sigara içiyorsunuz. Bense ölmek için içiyorum."

    "Ve derslerimde çoğunlukla ben konuşacağım, siz de çoğunlukla dinleyeceksiniz. Çünkü zeki olabilirsiniz ama ben daha uzun zamandır zekiyim."

    "Ben genç ölebilirim" dedi . "Ama en azından akıllı öleceğim . Şimdi tanjantlara dönelim."

    "...benim hakkımda anlaman gereken şey şu ki ben derinlemesine mutsuz bir insanım."

    "Kartal başını öne eğdi ve alt dudağını ısırdı."Dün gece, Alaska Young korkunç bir kaza geçirdi." Artık gözyaşları daha hızlı akıyordu. "Ve öldü. ALASKA öldü."

    "Sana on yaşındaymışsın gibi davranan bir kızdan hoşlanmana gerek yok: Zaten bir annen var."

    "Yani, iyi bile anlaşamadığın birisini özlemek aptalca. Ama bilmiyorum, güzeldi, bilirsin, her zaman biriyle kavga edebilmek."


    -- spoiler --

  20. 368
    "Gitme..."
    Söz değildi bu. Kendini vermekti, bırakmaktı. Çaresizliğinin farkında olmaksızın çaresizliğinin giderilmesini istemekti.
    Sen De Gitme Triyandafilis - Ayla Kutlu.
  21. 367
    "İnsanlar yağmur olsaydı, ben serpinti olurdum, o ise kasırga."
  22. 366
    “insanlar okunmamış birer kitaptır. en basitleri hakkındaki hükmü bile tamamının okunmasına bırakmalı. biraz derince olanların ise, iyice okunduktan sonra üzerinde az veya çok düşünmek lâzım.”

    (bkz: ruh adam )
  23. 365
    çok özür dileyerek biraz uplayacağım, muhtemelen bu sözlükteki en güzel başlık.

    -- spoiler için tıkla --


    "Suya gömülmeye devam ediyor". Dedi. Çölde bir lütuf, okyanusta bir lanet."

    "Kendin olmakla o kadar meşgulsün ki ne kadar güzel olduğuna dair hiçbir fikrin yok."

    "Ah, hiç sorun değil. Kalbimin senin tarafından kırılması bir onur olurdu."

    "Suya gömülmeye devam ediyor". Dedi. Çölde bir lütuf, okyanusta bir lanet."

    "Ama Van Houten, insanların bıraktığı izler genellikle yara oluyor."

    "Eğer gökkuşağı istiyorsan, yağmurla başa çıkman gerekir."

    "Ölmeyeceğinizi düşünmek de ölmenin yan etkilerinden biriydi."

    "Cenaze törenleri ölenler için değil, geride kalanlar içindir."

    "iyi dostları bulmak zor, unutmak imkânsızdır."

    "Seni seviyorum...
    Seviyorum.
    Seni seviyorum ve doğru şeyleri söylemek gibi basit zevklerden kendimi mahrum etmeye pek meyilli değilim. Seni seviyorum ve sevginin boşluğa atılan bir çığlık olduğunu ve unutulmanın kaçınılmazlığını, herkesin ölüme mahkum olduğunu ve tüm çabamızın toza dönüşeceği bir günün geleceğini biliyorum ve güneşin elimizdeki tek dünyayı yutacağını da biliyorum ve seni seviyorum."

    "Fakat aslına bakarsanız depresyon kanserin yan etkisi değil. Depresyon ölmenin yan etkisi."

    "Beni kendinden kurtarma çabaların hüsrana uğrayacak."

    "Bu dünyada incinip incinmeyeceğine dair tercih yapma şansın yok ancak seni kimin inciteceğini seçebilirsin..."

    "Bana sayılı günler içinde sonsuzluk verdin ve bu küçük sonsuzluk için sana ne kadar minettar olduğumu anlatamam."

    "Denizin odalarında oyalandık
    Kızıl kahve yosun taçlı deniz-kızlarla
    İnsan sesleriyle uyanınca boğulduk sonra."

    "Dişlerinizi sıkarsınız. Yukarı bakarsınız. Kendinize,sizi ağlarken görürlerse üzüleceklerini söylersiniz ve hayatlarında bir mutsuzluk olacağınızı ve mutlak bir mutsuzluğa dönüşmemeniz gerektiğini ve ağlamayacağınızı söylersiniz ve tüm bunları tavana bakarken kendi kendinize dile getirirsiniz ve boğazınız kabul etmek istemese bile yutkunursunuz ve sizi seven insana bakarsınız ve gülümsersiniz."

    "Evet" dedi. "Belki bir gün." Öyle bir iç geçirdi ki o bir günün varlığından emin olup olmadığını merak ettim."

    "- Bana neden öyle bakıyorsun?" dedim tuhaf tuhaf ona bakarken. "Çünkü güzelsin. Güzel insanlara bakmaktan keyif alıyorum ve bir süre önce varoluşun basit zevklerinden kendimi alıkoymayacağıma dair bir karara varmıştım." cevabı buydu. evet. bu."

    "Bazı açılardan kitabı sevme sebeplerinden biri bu. Ölümü gerçekçi bir şekilde betimliyor. Hayatın ortasında, bir cümlenin ortasında ölüveriyorsun."

    "Aşk budur. Aşk her şeye rağmen sözünde durmaktır..."

    "...Başka ne diyebilirim? O çok güzel. Ona bakmaktan sıkılmıyorsun. Senden daha zeki olup olmadığını düşünmüyorsun, öyle olduğunu biliyorsun. Kimseyi incitmeden komik olabiliyor. Onu seviyorum. Onu sevdiğim için çok şanslıyım, Van Houten. Bu dünyada incinip incinmeyeceğine dair tercih yapma şansın yok ancak seni kimin inciteceğini seçebilirsin, ihtiyar. Ben kendi tercihlerimden memnunum. Umarım o da tercihlerini sever..."

    “Bu bir metefor, tamam mı? Öldürücü şeyi dudaklarına kadar sokuyorsun ama ona öldürecek gücü vermiyorsun."

    "Ve çoğu insan özgürlükte günah buluyor."

    "Hayat çok kısa. Size sunulan sınırlı sonsuzluklara sıkıca tutunun."

    "Öyle bir zaman gelecek hepimiz öleceğiz. Bu gerçekleştiğinde kimse hatırlanmayacak.Ne Kleopatra ne Mozart ne de buradakiler.. Unutulmak kaçınılmazdır."

    "bütün kurtuluşlar geçicidir."


    -- spoiler --


    ama gerçekten de, Hayat çok kısa. Size sunulan sınırlı sonsuzluklara sıkıca tutunun. çok sıkı.
  24. 364
    "ona uykuya dalar gibi aşık oldum: Önce yavaş yavaş sonra bir anda.”
  25. 363
    hayır, değiştiğimi hiç göremeyeceksiniz,
    ey bana sevmesini öğreten güzel gözler!

    (bkz: la chartreuse de parme)