387
''hayatta kalabilmek için nefret ettiğiniz işler yapacaksınız ve çalıştığınız her gün içinizdeki nefret biraz daha artacak. git gide sadece yaptığınız işten değil kendinizden de nefret edeceksiniz. ama bir taraftan da nefret ettiğiniz kendinizin varlığını sürdürebilmek için daha da hayvanca çalışmak zorunda kalacaksınız. ve pek çoğunuz bu boktan varoluşunuzu sonlandıracak cesarete sahip olamayacağınız için, bu lanet paradoksun dişlileri arasında öğütüleceksiniz.''
huzursuzluğun kitabı/fernando pessoa
386
en önemli gerçek ve yaşayan tek gerçek "geçen günlerdir"
-osmancık
385
Kışın bir deliğe gizlenen hayvanlar gibi kendi içime ne kadar çekilsem, başkalarının seslerini o kadar net duyuyor, kendi sesimi boğazımda işitiyordum. Yalnızlık ve inziva sonsuz koyu yoğun gecelere benziyordu. Koyu, yapışkan, bulaşıcı karanlıkları olan ve boş kentlere çökerek şehvet ve kin uykuları yaymayı bekleyen gecelere benziyordu.
384
ne istediğimi kendim de bilmiyordum; hayattan korkuyordum, hayattan kaçıp uzaklaşmak istiyordum, ama gene de hayattan bir şeyler bekliyordum. **
383
"insan hiç tatmamışsa, keder için de dua eder. kendinden bile gizler ama her insan bir kere mahvolmak ister. bakmayın kimse bir cennet dilemez, herkes yana yakıla kendi cehennemini görmek ister. **
382
"güçlüdür çünkü yaşanmış bir hikayeden alınmıştır. yaşanmış bir hikayedir çünkü başından sonuna kadar ben düşündüm bunu."
(bkz: günlerin köpüğü)
(bkz: boris vian)
381
hayır pantufla yapamayacağım olanaksız bacağım çok kötü acıyor.
(bkz: ayşegül bisiklet kazası)
380
hiçbir zaman inandıramadım seni, sıradan bir hayata razı olman gerektiğine. hiçbir zaman inandıramadım seni o sıradan hayatta benim de bir yerim olması gerektiğine.
(bkz: orhan pamuk)
(bkz: kara kitap)
379
ne istediğini bilmemek, insana verilmiş en yırtıcı işkence türlerindendir..
(bkz: hakan günday)
(bkz: kinyas ve kayra)
378
bak cin ali bak bu at.
baba o atı bana al.
www.onceokuloncesi.com/...
her at gibi kız gördüğümde aklıma bu cümle geliyor.
377
''Hani, yana yana dibine varmış bir mumun içinde oluşan oyuğun çeperi bir noktasında çatlamış, eriyik madde dışarı akmış, fitili de açıkta kalıp tükenmişken, çatlağı akmış maddeyle doldurup tıkayarak bitkin fitili yeniden yakınca, ufacık, güçsüz, belli belirsiz; ama, pırıl pırıl, yoğun, direngen ---altı canlı mavi; üstü parlak sarı--- bir alev elde edersin ya--- onun gibi işte.''
375
Çok şaşıracaksın ama... Sana olan tutsaklığım buraya kadar Eroin! Vedalaşmamızın zamanı geldi.
Her şey ne güzel başlamıştı oysa... Yepyeni ufuklar açmıştın önüme. Bulutların üzerine çıkarıp özgür bırakmıştın beni.
Bambaşka bir özgürlüktü bu; çevremdekilerden farklı kılan, sıkı sıkıya bağlanmaya değer, çekici, vazgeçilmesi güç bir büyü... Asıl tutulduğum da buydu galiba.
Eros, dedim sana! Aşk tanrım oldun benim. Mutluydum kollarında...
Beni dansa kaldırdığında, geri çeviremedim; tam tersine havalara uçtum sevincimden...
Ayaklarımızın uyumu harikaydı. Bana bırakmıştın kendini, İstediğim gibi yönetebiliyordum seni. Hep böyle sürecek sandım...
Çirkin ve acımasız yüzünü görmemiştim henüz. Kör etmiştin beni. Aynı sızının diğer sevdalıları gibi...
Boş bulunup maskeni araladığın bir an, gerçek kimliğinle tanıştım tanışmasına ama, kopamadım senden. Bir uzaklaşıp bir yakınlaşarak, sundurulmuş, belalı bir aşkı paylaştık seninle.
Kirletiyordun beni, farkındaydım. Ama umursamıyordum, pisliklerin üstünü cilalayarak temize çıkabileceğimi sanıyordum.
Farklı kimliklerin ardına sığındım. "Eylül" adını kirletmemek için, "Alev' diye tanıttım kendimi. Alev alev yanan yapay bir kırmızılığın gerisine gizlenerek.
Üşenmedim aradım buldum çok ağlamıştım kitabın bu kısmında...
Canan tan eroinle dans...
374
"aşkın ölçütleri para, sosyal konum ve mevki olarak görüldüğü sürece fahişelik kaçınılmazdır. ilişkilerin meşrutiyet ve ahlak peleriniyle örtülmüş olması bu tabloyu ortadan kaldırmaz"
Emma goldman/ dans edemeyeceksem bu benim devrimim değildir.
373
karanlık odamdan aydınlık caddeye bakarken kendimi unutmuştum. arkamdan gelen ayak sesleri beni kendime getirdi. bu onun parfümüydü, gücün ve kararlılığın sembolüydü adeta. arkama dönmeye cesaret edemiyorum. sonra karanlığın içinden bir hışırtı geldi, camdan yansımasına baktığımda 25 cmlik malafatını çıkardığını gördüm...
sonraki gün anladım, gerçekler acıtır.
*
372
facebook'ta paylaşmak için kullanılan değersiz cümlelerdir.
371
“Umarsızlığa kapılıp avuntu gereksinimi uğruna onurumu hiçe saymamalıyım;
içkide saklanmamalı, tuhaf adamlarla kendimi incitmemeliyim;
güçsüz olmamalı, başkalarına için için nasıl kanadığımı, nasıl gün gün damlayıp biriktiğini, pıhtılaştığını söylememeliyim.
Hala gencim.
Yirmi üç buçuk yaş bile yaşamaya yeniden başlamak için geç değildir."
(bkz: Sylvia plath)
370
"aslında bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum. sanki bazı şeyleri eroin bana daha gerçek gösteriyor. hayat sıkıcı ve boş. büyük umutlarla başlıyoruz, sonra sıçıyoruz. sonra gerçek yanıtları bulamadan geberip gideceğimizi fark ediyoruz. varlığımızı gerçekten değerli bir bilgiye, gerçek şeyler hakkındaki o bilgiye tam eriştiremeden, hayatımızı sadece farklı biçimlerde yorumlayan bütün o büyük fikirleri geliştiriyoruz. aslında, sadece kısa ve hayalkırıklığı dolu bir hayat yaşıyoruz, sonra da geberiyoruz. hayatlarımızı kariyer veya kendimizi tamamen aldatmaya yönelik ilişkiler kurmak filan gibi boklarla doldurmaya çalışıyoruz. eroin iyi bir uyuşturucu; çünkü bütün o aldanışları ortadan kaldırıyor. çekince kendini iyi hissediyorsun, ölümsüz hissediyorsun. zaten kötüysen, o zaman daha da kötü oluyorsun. bu, dürüst olan tek uyuşturucu. senin bilincini değiştirmiyor. sadece seni sarsıyor ve sana iyi olduğun duygusunu veriyor. sonra ise, yine dünyanın sefaletini görüyorsun ve kendini ona karşı uyuşturamıyorsun."
(bkz: irvine welsh)
369
"korku aklın katilidir.korku toptan yok oluşu getiren küçük ölümdür. korkumla yüzleşeceğim ve geçip gittiği zaman,geçtiği yolu görmek için gözümü ona çevireceğim.korkunun gittiği yerde hiçbir şey olmayacak,yalnızca ben kalacağım..."
(bkz: dune)
368
ona hakikaten dargın değildim; asla kızmıyordum. sadece müteessirdim. 'bunun böyle olması lazımdı' diyordum. demek ki beni bir türlü sevemiyordu. hakkı vardı. beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.
sabahattin ali-kürk mantolu madonna
367
hayır, buraya bir süre önce gelen ve sonra da giden birinden. (zahir)
365
"gerçeklerden neden korkuyorlardı bu kadar? emekçinin uyanışından mı, yoksa işçinin uyanıp belli bir sınıfın adamı olduğunu benimsemesinden mi? peki, uyanırlarsa ne olurdu? hemen kendilerini sırtlarından silkeleybileceklerine mi inanıyorlardı? bu, o kadar çabuk, o kadar kolay mı olacaktı?"
364
niye ki bu bitmek bilmez yaratış, yok olacaksa bir gün her yaratılmış!
↑