387
"Denizin dibindeki avuç içi kadar yer, suyun baskısına nasıl dayanıyorsa, sende öyle dayanıyorsun Milena. Yaşam rezillik aslında midemi bulandırır hep; yaşamla başa çıkacağımı, insanlara dayanabileceğimi ummazdım bugüne değin, utanç duyardım bundan ötürü ama sen bir şey öğrettin bana şimdi, dayanılmayacak gibi olan yaşam değilmiş."**
386
"İçine delilik karışmamış üstün zeka yoktur."
Belki birisinin sözüdür bilmiyorum ben bi kitapta okumuştum. Çok da hoşuma gitti.
385
"şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
(bkz: şeker portakalı )
384
-20. yüzyılda yazılmış en iyi romandır belki, ''Onca Yoksulluk Varken'' . orada momo diyor ki, ''mutluluk yokluğuyla bilinen bir merettir''.Aynen öyle ve ayrıca:kimse kimseyi mutlu edemez.Mutluluk sadece gasp edilebilir bir şey.Hayatın boyunca mutlu olduğun anları toplasan,on beş yirmi dakikadan sonrası haksız kazanç gibi gelir.
(bkz: afilli filintalar)
383
"aşk, kadınlar yorulunca biter. kadınlar bir adamı değil, bir mezarlığı terkeder."**
382
"Merak ediyorum seni Milena. Kalem tuttuğun elini, saçlarını ve ruhunun sürekli ağladığını yansıtan gözlerini. Soğuk bir ürperti geliyor Milena, üşüyorum senin adını her andığımda. Küfürbaz Kafka burada olsaydı herhalde küfrederdi bana. Ama ne yapayım Milena sana olan aşkım dinmiyor, incitiyor beni."**
381
"küçükkken, aslında bir prenses olduğumu, kral babamın iyi yetişmem için bana kocaman bir oyun oynadığını, çevremdeki herkesin oyuncu, her şeyin dekor olduğunu, sıradan bir insan gibi yetişirsem daha akıllı bir prenses olacağımı düşündükleri için bu saçma sapan şeyleri bana yaşattıklarını hayâl ederdim.
değilmiş. hâlâ kimse gelip beni sarayıma götürmedi.
hayal kurmak çamaşır suyu içmek kadar zor!
yazacak bir şeyim kalmadığına göre... evet, artık bitti, perde!"**
380
"ve senin yanında öylesine huzurlu, öylesine huzursuz, öylesine baskı altında ve öylesine özgürüm ki böyle olması çok doğal. bu yüzden bunu farkettikten sonra hayatın geri kalanından vazgeçtim."**
379
“İnsanlar özgürdür dedim. Ama herkes yalnızca kendisi bakımından özgürdür; onların özgürlüklerine ne dokunabiliriz, ne başlarına gelecekleri bilebiliriz, ne de onlardan özgür davranmalarını isteyebiliriz.
Bana üzüntü veren şey de bu; kişinin kendine özgü değeri yalnızca kendisi için vardır, benim için değil: yalnızca dış görünüşüne erişebilirim onun; ben de anlamsız bir dış görünüşten başka bir şey değilimdir onun için, olmayı kendim bile seçmediğim bir veri.”
378
...günler geçiyor, dünler öylece duruyor...
377
önemli olan tanrının bir enstrüman yaratmış olması. insan denen bir enstrüman. ama yarattığı enstrümanı çalamayan her usta gibi tanrı da insandan doğru sesi çıkaramamıştır. bu sebeble tarih boyunca bütün kötülükler insanı çalmış özellikle de şeytan ondan en güzel melodilerini bestelemiştir.
376
Bazen bütün insanları boyunlarına sarılıp öpecek kadar seviyorum, bazen de hiçbirinin yüzünü görmek istemiyorum. Bu nefret falan değil. İnsanlardan nefret etmeyi düşünmedim bile. Sadece bir yalnızlık ihtiyacı...
Sabahattin Ali / içimizde ki şeytan
375
birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi.
(bkz: aylak adam)
374
İnsan özgür olmaya mahkumdur, zorunludur.
373
"Yüreğine, acı korkusunun, acının kendisinden de kötü olduğunu söyle. Düşlerinin peşinde olduğu sürece hiçbir yürek kesinlikle acı çekmez.." *
372
"kendimi o'nda yok ettiğimden beri, ölmeden evvel öleli, başlangıçsız ve sonsuzum. ne pejmürdeyim, ne gariban. ne kimselere muhtacım, ne kimseye buyuran."**
371
Hayat beni sıkıyor..." dedi. "Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar..."
Bir müddet durdu. Eliyle gözlüğünü oynattı ve devam etti: "Hiçbir şey istemiyorum. Hiçbir şey bana cazip görünmüyor. Günden güne miskinleştiğimi hissediyorum ve bundan memnunum. Belki bir müddet sonra can sıkıntısı bile hissedemeyecek kadar büyük bir gevşekliğe düşeceğim. İnsanlar bir şey yapmalı, öyle bir şey ki... Yoksa hiçbir şey yapmamalı. Düşünüyorum: Eliminizden ne yapmak gelir? Hiç!...
370
Sen elmayı seviyorsun diye elma seni sevmek zorunda değil.
369
"tanrısal şeyler tanrı'nın meselesidir; insani şeyler ise insanın. benim meselem ne tanrısaldır ne insani; hakikat, iyilik, adalet, özgürlük vs. de değildir, sadece ve sadece benim olandır ve genel olmayıp tıpkı benim biricik olduğum gibi o da biriciktir. benim için benden daha önemlisi yoktur."
max stirner, biricik ve mülkiyeti.
368
iyi şeyler birdenbire olur; bu kadar bekletmez insanı. sürüncemede kalan heyecanlardan ancak kötü şeyler çıkar. ya da hiçbir şey çıkmaz.
367
Yoldaş, dedi ben ölüyorum artık....... Ölmeden önce her dakika, her saniye ölüyorum.ölüm öylesine dehşetli bir hayalet ki zehirli nefesini her saniye hissediyorum. Ben öldükten sonra toprak olacaksam ceza veya mükafat yoksa yaptığım bunca mücadelenin anlamı nedir ?
366
How all occasions do inform against me, and spur my dull revenge... What is a man? İf his chief good and market of his time be but to sleep and feed? A beast... No more. Sure he that made us with such large discourse, looking before and after, gave us not that capability and godlike reason to fust in us unused. Now wether it be bestial oblivion or some craven scruple of thinking too percisely on th' event. A thought which quartered, but one part wisdom and ever three parts coward. İ do not know why yet i live to say this things to do, sith i have cause and will and strength and means to do it. Examples gross as earth exorth me. Witness this army of such mass and charge, led by a delicate and tender prince, whose spirit with divine ambition puffed, makes mouths at the invisible event exposing what is mortal and unsure to all that fortune, death and danger dare, even for an eggshell... Rightly to be great is not to stir without great argument but greatly to find quarral in a straw when honor's at the stake... How stand i then, that have a father killed a mother stained, excitements of my rason and my blood, and let all sleep... while to my shame, i see the imminent death of twenty thousand men, that for a fantasy and trick of fame go to their graves like beds. Fight for a plot. Whereon the numbers cannot try the cause, which is not tomb enough and continent to hide the slain. O' from this time forth my thoughts be bloody or be nothing worth.
* *
365
"benim hayatımın amacı ne ve onunla ne halt edeceğim?
bilmiyorum ve korkuyorum. asla istediğim bütün kitapları okuyamayacağım; olmak istediğim bütün insanlar olamayacağım ve yaşamak istediğim bütün hayatları yaşayamayacağım. kendimi istediğim bütün becerileri edinecek kadar eğitemeyeceğim. bunları neden istiyorum? hayatımda mümkün olan zihinsel ve fiziksel tecrübelerin tüm renklerini ve çeşitlerini tatmak ve hissetmek istiyorum. ve korkunç derecede sınırlıyım. uğruna yaşayacağım çok şey var, yine de anlaşılması mümkün olmayacak kadar hasta ve üzgünüm."**
364
"Çevremizdeki acıların tamamını bizim de çekmemiz gerekiyor. Hepimizin ortak bir vücudu yoktur, ama ortak bir büyüme yolumuz vardır; bu ise, şu ya da bu biçimde, acılar içinden çekip götürür bizi. Nasıl ki çocuk belli gelişim sürecinde yaşamın tüm evrelerinden geçer (her evre de, istek ve korku bakımından bir önceki için erişilemez görünür aslında), yaşlanır ve sonunda ölürse, biz de bunun gibi (insanlıkla aramızdaki bağ, kendimizle aramızdaki bağdan güçsüz değildir), yaşadığımız dünyanın tüm acılarından geçerek gelişiriz. Bu konuda adalete yer yoktur, acılardan ürkmeye ya da acıları üstünlük olarak nitelemeye de yer yoktur."**
363
"Her insanın anılarında herkese söyleyemeyeceği, ancak dostlarına açabileceği şeyler vardır.Hatta dostlarına bile açılamayacak gizli kalması koşuluyla kendi kendimize itirafta bulunacağımız durumlar olur.Ama bir de öyleleri vardır ki kendi kendimize bile açmaktan korkarız.Her aklı başında insanın dağarcığında bile böyleleri yığınla bulunur.Daha doğrusu insan aklını başına topladıkça bunlarında sayısı artar."
↑