1
geceye bir x bırak türündeki başlıklardan sadece biri. Yazarların okudukları veya okumakta oldukları kitaplarla ilgili duygu ve tespitlerini aktaracakları bir başlık olmasını temenni ediyorum.
Siftahı ben yapayım elbette.
Şu an için Stephen King'in son romanı olan 11/22/63 adlı romanını okumaktayım. Kahramanımız Jake Epping bir İngilizce öğretmenidir ve Al isimli arkadaşının mekanındaki bir 'tavşan deliği'nden geçip 1960 yılına giderek John f. Kennedy cinayetini önlemeye çalışacaktır. Başlangıçta bu görevi kabullenemese de delikten geçtikçe geçmişe daha çok bağlanır ve bir vakitten sonra orayı özlemeye bile başlar. Şimdiki zamandaki Jake Epping, 1963'te George Amberson oluverir Arkadaşı Al'in verdiği talimatlara ve sahte kimliklere guvenerek dikkat cekmeyecek şekilde yaşar...
Hikaye bu kurgu üzerinden devam ediyor. Nazik kahramanımız ana görev dışında küçük görevler de yapıyor.Bu arada, Jake Tavşan deliğinde ne kadar kalırsa kalsın kendi zamanında sadece 2 dakika geçmektedir.
Sigara içen biriyseniz sizi 1 saat içerisinde akciğer kanseri yapabilir bu kitap. Zira her neredeyse her sayfada "...sigarasını yudumluyordu" , "...ardından sigarasını yaktı.." gibi cümleler geçiyor. Evinizin sigara kokmasini istemiyorsanız kitabı balkonda okuyun bence. *
Mütevazi kahramanımızdan bahsedelim biraz. Alkol bağımlısı boşanmakta olduğu eşini sürekli düşünüyor. Belli ki bağlanmış bu kadına, ama çok da kırılmış. Tam çözemedim ama sıkıcı bir ilişkiye benziyor. Kendi zamanında klasik bir edebiyat öğretmeni, 60'lı yıllarda ise şık giyimli, yakışıklı uzun boylu ve konuşmayı bilen bir emlâkçı olur kendisi. Kısacası her gün yüzlercesini gördüğümüz Ahmet ve Mehmetlerden bir farkı yok Jake Epping'in. İsminin ingiliççe olması dışında.
Yazar hakkında konuşayım:
Stephen King'in tanımam, adam gibi adam mıdır bilmem zira daha önceki kitaplarına göz ucuyla bile bakmamıştım(belki de bakmalıydım). Üslubu ilgimi çekti ama o kadar da değil.Ben asıl olarak romanın orijinal dilindeki halini merak ediyorum. Türkçesini okuyunca kendimi epey bir yabancı hissediyorum gibi geliyor. Gerçi bunun sebebi romanda yerel Amerikan isimlerinin çokça geçmesi olabilir. Dikkatimi çeken bir diğer husus ise yazarın markalara kafayı takmış olması. Kullanılan bir aletten tutun içilen sigaraya kadar her şeyin markasını yazıyor. Ne bileyim, bana garip geldi.
Kitap epey uzun, 800'ün üzerindeki sayfa sayısıyla okumak isteyenleri ikinci bir defa düşündüren bir kitap bence. Beni pek düşündürmedi gerçi.
Kitapta her Amerikan filminde, dizisinde, kitabında olduğu gibi bir 'my country, 'tis of thee' havası sezdim. Ruslar her zamanki gibi bok yemiş, tek düşündükleri şey amerikayı alt etmek falan filan. Kitapta bu düşünceler alelade dile getirilmiyor hatta dolaylı olarak söylenildiğini söylemek bile zor ama ben sezdim gibi. Bu bile bazı sahnelerde "sekter len, dünyadaki tek ülke sizsiniz zaten amk işgalcileri" demekten kendimi alamamama neden olabiliyor.
Uzun sözün kısası, kitap uzun ve ayrıntılarla dolu. Daha aklıma gelen eksik bilgiler olursa yazarım. Şimdilik bu kadar.
↑