1
az önce evin içinde yürürken aklıma geldi; yüzyıl sonra insanlar yürümekten vazgeçebilir. cidden. yıllar içinde hareket etmemi zorlaştıracak bir yığın kolaylık icat edildi. şaka değil: evin ekmeğini almaya ben giderdim, sabah evden ilk ben çıkardım. sonra ekmeği eve getiren bir görevliyle tanıştım. soba yakardı annem. sonra kaloriferi gördüm. babam ankara’ya gittiğinde çorum’daki dükkanı yol aralarında durup ankesörlü telefondan jetonla arardı. “jeton” nedir, diye sorulsa bugün kaç kişi bilir? şimdi herkesin cebinde bir dünya var. dünya cebimize, koynumuza girmiş; bir de yalnızlıktan şikayet ediyoruz; temel mesele yalnız olamamak. sen bir köşeye çekildiğinde seni meydana, gürültünün içine çekmeye hazır insanlar var, seni sana bırakmıyorlar. kötüsü seni de dinlemiyorlar. senin dinlemeni istiyorlar. dünya ona kulak vermen için sana bir yığın şey iliştirmiş. kabul etmişsin sen de. sakın suçlamaya kalkma. on yıl sonra cep telefonu da olmaz artık; bedenimize yapıştırılmış, iliştirilmiş bir şey aracılığıyla yazmaya, haberleşmeye, iletişime geçeriz; yazmak bile imkansızlaşabilir hepten: söylediklerimizi kayda geçiren bir bilgisayar programı bizi yazmanın zahmetinden korur(!) oysa konuşmak ile yazmak arasında epey mesafe var: ama kolay her zaman tercih edilir. bugün kaç kişi daktilo kullanıyor? defter tutuyor hala? kalem kağıt kullandığım için bana bir tuhaf bakan insanlar var. gülüyorlar hatta. yarın tablet kullanan bugünkü talebeler, kitap denildiğinde ne söylendiğini anlayacak mı? “metin” dediğimiz şey giderek bir vahiy gibi cisimden uzaklaşıyor: okunan metnin kaynağı insan bedeninden, eyleminden uzaklaşıp duruyor boyuna: klavyede yazdığım şu metni, deftere düşerken daha yoğun hareket ediyorum, eğilip büzülüyor, arada doğruluyor, deftere yaklaştım diye kendime fırça atıyorum. bilgisayara aktarırken, sırtım sandalyeye yaslı, yatarak da yazabiliyorum. bir de şu okuduğunuz metni bir bilgisayar programına anlattığımı, onun anlatılanları yazıya geçirdiğini düşünün: ilerisi de var bunun: düşünceleri yazıya geçiren, kaydeden programlar çıkacak: daha ilerisi var: hafıza kaybı imkansızlaşacak: insan yaşadığı her şeyi kendi bedenine iliştirilmiş bir şeye kaydedecek: unutamayacaksın. yaşadığın her an, gördüğün her görüntü sende kalacak; hafıza uyur ama bilgisayar uyumaz; duygusuzdur. bildiklerini, gördüklerini, yaşadıklarını sana hatırlatacak bir bilgisayar programı hayatı kolaylaştıracak(!)
nereden çıktı bunlar? bilgisayarım bir uyarı verdi: benim bilgisayarım ama onun benden habersiz akıl ettiği şeyler var. benden istediği şeyler var. beni kullanıyor resmen; ben de onu kullanıyorum ya; eşit değiliz yine de: o beni daha çok kullanıyor: şunu yükle, bunu sil; bunu kaldır, şunu denetle: kendin için yapıyorsun bunları, diyeceksin. doğru da. ama bir gün bilgisayar kendisi için de bir şey isteyebilir benden. yok, diyebilecek miyim? diyebilecek miyiz?
↑