kayıt

kağıdın derinliği

  1. 1

    kağıdın derinliği, hala kalem, kağıt kullanan insanların seçebileceği şey.

    kağıdın derinliğini hissettiğim için bazen sadece kelimeleri seyrediyorum.

    sözgelimi: spinoza okurken, etika ile ilk karşılaşmamda okumaktan çok seyretmiştim. bir resmi seyreder gibi kağıdı, kağıdı kaplayan önermeleri, cümleleri seyretmiştim. kokunun kaynağı yoktu: migrenli bir beyinle kelimelere temas etmekten kaçınmıştım. kelimelerin/ anlamın bana temas edeceği zamanı kollamıştım.

    oldu: geometri dersinde birkaç ay sonra ansızın ölecek olan geometri öğretmenimiz üçgenlerden söz etmeye başladı. üçgenlerden söz ederken dengeye sıçradı, zevk aldığını hissettiriyordu cevat hoca. ben aşk ile üçgenler arasındaki ilişkiyi görmüştüm. görüp susmuştum, önümdeki kağıda eğmiştim başımı, özel bir alfabe ile oraya şu cümleyi yazmıştım: (...)

    cevat hoca, gülümseyerek kravatını düzeltmişti. çünkü cevabı sadece kendisi biliyordu. sol elinde arabasının anahtarı varken bir soru sormuşsa, gülümserdi, anahtarını okşayarak cevabı bildirir, ama kimse anlamazdı. yalnızlığından zevk alıyordu, bunu kaydettiği kağıtları çantasında biriktirdiğini biliyordum.

    cevat hoca öldüğünde çantası kayboldu. tebeşirle tahtaya çizdiği üçgenler, geometrinin ruhu yerleşecek beden bulamadı. çok sonra öğrendim, cevat hoca ölüm ile geometri arasında kurduğu ilişkiyi bir çizgiromanın sayfalarına kaydetmişti. kimse okumadı, görmedi.

    ben de yemin ettim etika'nın üzerine çizdiğim resimleri kimseye göstermeyeceğime. geometri defterimi yaktım. karısı, cevat hoca'nın tutkusundan habersizdi. okuldaki herkes. gizlice mezarına gittim. son dersinde dengeden, gönyeden bahsetmişti. gülümseyerek "çatal" ile "dünya" arasında bir ilişki kurmuştu.

    her şeyi onun bana verdiği kağıdın üzerine gömdüm. üçgen bir mezarın içine.