kayıt

21 mart Dünya Down Sendromu Farkındalık Günü

  1. 3
    down sendromlu çocuk görünce

    hastane kapılarını bilirsiniz. doktor kapıları önünde sıra beklemeyi de. orada bekleyen hastaların ruh hallerini de...

    annemi doktora götürmüş, sıramızı beklemeye başlamıştık. annemin yanında bir kadın oturmaktadır. annemin huyudur bilirim, birazdan bu kadınla sohbete başlayacaktır. bulunan ortam nedeniyle de sohbet neşeli olmayıp hastalık konulu olacak dertleşilecektir. bu konuda hiç yanılmadım, sohbet başladı bile. ben de onların kulak misafiriydim. birden az ilerdeki bir yerlerden çığlık sesleri gelmeye başladı. herkes dönüp seslerin geldiği tarafa baktı, yerinden fırlayanlar bile oldu. mazara şöyleydi: anne ve babası down sendromlu bir çocuğu doktora götüremiyorlardı. ısrar edilince de çocuk direniyor; çığlıklar atıyor, kendini tam olarak ifade edemiyor, tek kelimelik sözlerinden ne dediği anlaşılamıyordu. doktora gitmek istemiyor, korkuyordu. o zaman annesi kendisine bir çikolata veriyor, çocuk yerine oturuyor, bütün olanları unutuyor, yüzünde tatlı bir gülümseme ve çocuksu bir saflıkta elindeki çikolatayı yiyordu. 11-12 yaşlarında olmalıydı. annesi ne zaman onu elinden tutup kaldırmaya çalışsa kıyamet kopuyordu. çocuğun annesi ve babası ikna etmek için uğraşıyor; ama her deneme çocuğun çığlıklarıyla son buluyordu. belki bir yarım saat uğraştılar ama olmadı. anne ve babası ne kadar da sabırlıydılar. çocuklarına hiç kızmadılar, hiç bağırmadılar, onu güzel sözlerle ikna etmeye çalıştılar ama olmadı. çaresizlik içerisinde hastaneden ayrıldılar. ben arkalarından bakakalan anneme: '' ben de böyle bir çocuk olsaydım, beni yine sever miydin?'' dedim. niye dedim, neden dedim bilmiyorum.
    annem şöyle bir yüzüme baktı: ''sen anneliği ne sanıyorsun !'' deyince içimde ikna edilmiş down sendromlu çocukların çığlıklarını duydum...