kayıt

kutup sözlük yazarlarının karalama defteri

  1. 19
    farkına varamadığım bir sebepten ötürü canım sıkkın. eve geldim, biraz film izler, yarım kalan kitabımı okurum dedim. sözlüklere de takılmam, zaten artık eskisi gibi çekici de gelmiyorlar dedim. ama yine buralardayım.

    sardım bir sigara oturdum boş boş internette geziyorum. hayatımda hiç görmediğim ve belki de hiç göremeyeceğim kişilerin, hayatımda hiç izlemediğim filmlere yazdığı eleştirileri okuyorum. eskiden sıkı sıkıya tutunduğum işimi de artık hiç önemsemiyorum. ailemin durumu da hiçbir anlam ifade etmiyor. sürekli acı içinde sürüklenip dururken bir de üzerine sorunların çıkması iyice canımı sıkıyor. dünya üzerindeki kötülükleri yok etmek için savaşan ve direnen bütün insanlardan nefret ediyorum. yok etmek istedikleri kötülüğe panzehir olarak var ettikleri şey, iyilik, her ne olursa olsun, var edilmesi itibarı ile yeni bir kötülüğü doğuruyor. insanların bu çıkmaz içinde debelenip durması iyice midemi bulandırmaya başladı. gerçekten nefret ediyorum. birilerinin bütün insanlara gerçek huzurun iyilikte değil kötülükte, var olmakta değil var olmamakta, yıkımda, kaosta olduğunu göstermesi gerekli. Lao Zi'nin de dediği gibi:

    Otuz kiriş bir tekeri oluşturabilir ama,
    Göbeğindeki boşluktur,
    Tekere işlevsellik veren.

    Çömlekçinin attığı kil değildir,
    Kaba kullanışlılığını veren.
    Ama şeklin içindeki boşluktur,
    Kabın yapıldığı.

    Kapı olmadan bir odaya girilemez
    Ve pencereler olmadan karanlıktır oda.

    İşte budur var olmamanın yararlılığı.

    her sabah uyanıp kendi pis ve fakir yaşantısından, duvarlarından sular akan, odaları rutubetli evlerinden işe giden insanların acziyeti karşısında hiçbir iyi dilekte bulunamıyorum. mide bulandıran insanlar olarak görüyorum. sürekli acı içinde yaşarken, sürekli dertlerinden dem vururken hala daha da durumuna şükreden insanları her gördüğümde ben utanıyorum. kendimin de onlardan farkı olmadığını gösteriyorlar. ama en azından ben bunun bilincindeyim diyebiliyorum ben. en azından bundan kurtulmayı gerçekleştireceğim diyorum ben. yeni bir creedish mezhebi kurup, bütün insanları, topluca yok olma fikrine sürüklemeyi arzuluyorum.

    kafam inanılmaz boş. gözlerimin gördüğü her şey bir simülasyon gibi sanki. baktığım her şey ben bakıyorum diye oradaymış gibi. locke'un boş levhasındaki boş zihinim ben. ve ne kadar görüp deneylesem de yine dolmuyorum. aksine gördükçe etkin bir tiksinme be bulantı doğuyor içimde.

    sartre'in ağaçların niceliğini yadsıdığı o bulantının, dünyadaki etten hali gibi hissediyorum kendimi sözlük. ağzıma işeyin gerçekten. hiç önemsemem. bir taş olmak istemişimdir her zaman. annem keşke beni taş doğursaymış.

    alrakis dinleyeceğim birazdan.