kayıt

Yaprak'ın sarhoşken yazdıkları

  1. 23
    Zamanında şu an adını bilmediğim bir ülkede, diğer kahve çekirdeği kardeşlerimle yaşamaktayken büyük bir yangın çıktı. O zamanların eseridir, esmer kavruk bir şeyim; önceleri de bir Jack White değildik ya... Çıkan yangından sonra ülkem, yanan kahveleri ne yapsak ne yapsak diye düşünürken bir şekilde dönemin Osmanlı devletine satıyorlar bizi. Kullanılmaz haldeyiz ya elden çıkaracaklar akıllarınca. Hem iyi satıldım, hem iyi kullanıldım ama bu değil anlattığım. Osmanlı bir garip memleket; rum adetini alır, biri değiştirmek istediğinde 'din elden gidiyor' derler. Sağolsunlar bizi öyle sevdiler ki, ben de onları tuhaflıklarıyla kabul ettim. Geldiğimden beri çok zaman oldu yerleştim artık, ben de Türk oldum. Dediğim gibi eski yurdumun adını dahi hatırlamıyorum, zaten Osmanlı da kahveyi Yemen ve Hicaz'dan getirmeye başladı. Bu memleketin tuhaf huyları var demiştim. Bir kızla evlenebilmek için gidip ailesinden izin alıyorsunuz, bu sırada kız size kahve getiriyor ve eğer kahve şekerliyse sizi istediği anlamına geliyor... Kendimi nikah memuru gibi hissediyorum. Üstelik bazen kırk yıllık dostluklar da pekiştiriyorum, bazen de uykusuz gecelerde nöbet tutuyorum.

    Hikayem anlattığım kadar, bir garip sade kahveyim ben.
    • boş yabma
    • Hollandalı sen içme, içene de karışma
    • Bize de ısmarla reis. O ülke de etiyopyadır.
    • Param yok şak şak şak, pulum yok şak şak şak
    • Faizsiz alköl kredisi buluruz ya da köpeköldüren
    • Ramazan ramazan ettiği lafa bak, kâfir!