kayıt

derdini anlatan birine seninki de dert mi demek

  1. 11
    bir karikatür vardı hani. 4 kişi muhabbet ediyorlar. işte biz şöyle yaramazdık, şunu yaptık falan diyorlardı. en son birisi "biz orospu çocuğuyduk!" diye çıkışıyordu. sidik yarıştırmanın komik bir eleştirisiydi.

    heh nihayetinde bu da öyle. şimdi gördüğüm kadarıyla, insanlar empati kurmayı "ortalama insanın gözünden olaylara bakmak" şeklinde algılıyorlar. "kişinin kendini, karşısındaki kişi yerine koyması" olarak değil de... denilir ya "somut olaya göre..." yani uyarlarsak olaya, olmuş olana, kişiye göre... bunu yapmıyorlar. kendi mantıklarına uyuyorsa gerçekten dinliyorlar fakat uymuyorsa dinlemiş gibi yapıyorlar. belki içten içe gülüyorlar. bu da mühim değil. zira gülmemeleri bir şeyi değiştirmezdi. kaldı ki gerçekten derdi olan birisi, bunun hengamesiyle uğraşırken kimin ne dediğine, kimin ne şekilde davrandığına değil bizzat o derdine odaklanmış olur.

    insanın "keşke" deme eşiğine varması pişmanlıktan ziyade hayal kırıklığı ile oluyor. hayatta anlam yüklediğim şeylerin anlamsız olduğunu esasında biliyorum. ancak insanın kendini kandırması da gerekiyor. her şeyi kabullenmek kolay değil, zaman istiyor.

    herkes gibi yaşamak için bir takım eşikleri aşmak gerekiyor. bir bayrak yarışı gibi diyebiliriz. geride kalan yalnızca geride kalmış oluyor. kimse kimseye el uzatmaz. insanın özüne saygısı küçüklükten gelmeli. belli bir yaştan sonra öz saygıyı bulmak zor olsa gerek. zira artık o somut yalnızlığı keşfedince, yaşamın kendinden ibaret bir şahit oluş olduğunun farkına varınca, yalnızca kendin için hayatta kalman gerektiğini anlıyor ve bunun için saygıya değil bencilliğe ihtiyacın olduğunu anlıyorsun.

    içinde filizlenen hırsları öldüremediğin sürece acıdan başkasını ummamalısın. her akşam aynı şeylere varıyorsan başka bir şeyi de beklemeyeceksin. bunlar çok zor. çok zor ama zaman istiyor sadece. çok zor ancak inan hiçbir şey istemiyor... kaderini keşfediyorsun diyeyim.