4
beylikdüzüne çağ atlatmış kişidir.
10 yıldır beylikdüzü'nde ikamet etmekteyim. bu bölgenin istanbul dışında bir yerde olduğu konusunda hepimiz hemfikiriz. haliyle merkezde yer alan yerlere ulaşmamız, kültür sanat faaliyetleri sürdürmemiz veya arkadaşlarımızla bir yerlere gidip eğlenmemiz ciddi anlamda işkenceye dönebiliyor. gidiş neyse ama dönüşte bitkin bir şekilde eve zor atıyoruz kendimizi.
belediye başkanı olduğunda bölge akp elindeydi. istanbul'da el değiştiren tek yer beylikdüzü olmuştu. göreve başladığı anda faaliyetlerine hızlı bir şekilde giriş yaptı. yaşam vadisi adında ucu bucağı olmayan bir park yaptı ve bölgenin sık sık nefes alabildiği, revaçta olan bir yer haline geldi. öyle ki; telefonda "neredesin?" sorusunun cevabı olmaya başladı bu alan.
akabinde kültür merkezini yeniledi. ben bu ülkede, örneğine rastlayabileceğim başka kültür merkezi görmedim. kütüphanesi gerçekten büyük ve bir kitap cafesi mevcut. yine aynı binada çok şık bir tiyatro salonu var. yalnız diğer kültür merkezlerinden farklı olarak içi dolu bir salon. genco erkal'ın, bir delinin hatıra defteri oyununu izleme şansı bulabildim. her hafta ünlü isimlerin geldiği, imza günlerinin düzenlendiği, harika oyunların sergilendiği bir kültür merkezi bıraktı beylikdüzü halkına.
gece hayatını hareketlendirdi. mask ve rock'n rolla şube açtı. ayı ve wolf adında iki tane daha altarnatif mekanı var. mask'ta yine ünlü isimlerin geldiği konserler organize ediliyor. rock'n rolla'da oturup iki bira içip, sahnesinde yer alan kesmeşeker, acil servis, dört x dört, zerrin mete gibi isimleri ücretsiz dinleme şansımız oluyor. diyebilirsiniz bunun belediye başkanı ile ne alakası var? diye. çok alakası var! bu mekanlar açılırken hiç zorluk çıkartılmadı ve doğrudan desteklendi. bizzat mekan yöneticilerinden, birinci ağızdan duydum bunları.
kişiliğine gelirsek; ben bireysel olarak tanımam, etmem! açıkçası beylikdüzü'nden ayrılacağı içinde çok üzülüyorum. yaşadığım üç anektot var onları anlatabilirim ancak.
birinci anektot: elde kalan fazla kitaplarımız vardı ve bunları geri dönüşüme göndermek istiyorduk. ancak ilgili birimi bulamadığımız için şansımı deneyip ekrem imamoğlu'na twitter'dan dm attım. bunları nasıl teslim edebileceğimizi sordum, aynı gün içinde adres ve telefon numarası rica etti. gönderdim ve akşamına araç göndertip evden aldırdı.
ikinci anektot: sokak hayvanları için belli bölgelere "içine pet şişe ve plastik" attığımız takdirde alttan mama veren makineler kurdurdu.
üçüncü anektot: tiyatro izlemek için gittiğim kültür merkezinde, tiyatro saatini beklerken kırmızı kedi kitap cafe'de oturuyorduk. yan masada sayın ekrem imamoğlu'nu görünce kültür merkezini beylikdüzüne kazandırdığı için, yanına gidip teşekkür ettim. kendisi çok mütevazi bir kişilik orada farkettim. yanında hiçbir koruma olmadığı gibi, ben yanına gittiğimde ayağa kalktı. lütfen oturun rahatsız olmayın desem de benle konuştuğu süre boyunca ayakta bekledi. tiyatro biletimizin olup olmadığını sordu ve istersek davetlisi olabileceğimizi belirtti.
ayağa kalkması falan, evet basit şeyler bunlar ama insana, insan olduğunu hissettiren şeyler. yanındaki koruma çemberini delmek zorunda kalmadan, nasılsınız diye hal hatır sormak bu ülkede çokça olmayan şeyler. sadece partisine bakarak oy vermem ben bir insana. eğitimine, fikirlerine, icraatlarına bakar öyle oy kullanırım.
↑