16
dünyanın en güzel sorusu.
ortaokuldayken 8-10 tane okulun olduğu bi basketbol turnuvasına katılmıştık. seçmeler, seçmeler için aramızda oynadığımız maçlar ve turnuva maçları derken bu serüven yaklaşık 1 ay sürmüştü. sabahçı olduğumuz ve evim okula nispeten uzak olduğu için okuldan sonraki kısa boşlukta her gün mehmet'lerin evine giderdik.
mehmet okulun en uzunlarından, ben ise en kısalardan biriydim. biz sürekli abimlerle falan oynadığımız için okuldakiler çerez gibi geliyordu. seçmelerde de öyle oldu ve ikimiz de seçildik. birkaç gün sonra mehmet'in annesi bizi bahçede karşılamaya başladı. yemekler, tatlılar.. bi süre sonra zaten maçlar ve basketbol topu; revani, tarhana çorbası ve bulgur pilavı karşısında diz çöktü. sadece mehmet'in annesinin yemeklerinden yiyebilmek için onlara gitmeye başladım. annemin 30 yıldır falan söylediği "bizim çocuklar başkasının evinde yemek yemez. hele ortanca ağzına sürmez" sözünü yerle yeksan edercesine yumuluyordum.
1-2 süpürmeli galibiyetin ardından bir maçta kavga ettiğim için hiddetlenen öğretmenlerimizden nahoş hakaretler işittim ve oyundan atıldım. mehmet de atıldı, benimle kavga eden çocuğu şamarladıktan hemen sonra. o yaz tekelspor'un seçmelerine gittik. beni almadılar, kısa olduğum için. mehmet'i aldılar, yetenekli ve uzun olduğu için. mehmet 1 yıl sonra tekelspor altyapısına gitmemeye başladı ve nihayetinde tamamen bıraktı. çünkü çalışması gerekiyordu. çünkü 2 kardeşi birer yıl arayla okula başlamıştı ve babasının kazandığı para masraflarını karşılamaya yetmiyordu.
aleviler için söylenebilecek ilk şeylerden biri misafirlerine yükledikleri kutsiyettir. her misafirin hz ali olduğunu düşünür ve ona göre hürmet ederler. her misafirin eve bolluk ve bereket getireceğine inanırlar.
ne diyordu ali el mürteza?
"insan bilmediklerine düşmandır."
↑