1
duyguların zirvesidir. ötesidir. anlatmaya ne kelimeler yeter ne cümleler. tanımı bunun gibi bir şeydir. benim entry'm ise okunmayacak kadar uzun...
öncelikle bu giri kesinlikle aşk değildir. onu baştan söyleyeyim. dün geceye aşk deyip haksızlık edemem ben çünkü. şimdi onu burada saatlerce anlatabilirim. edebiyat bölümü de okusam kelimelerim yetmez. direkt konuya giriyorum o yüzden.
denizli'de yaşıyor o, 20 yaşında'yız. annesi iş toplantısı nedeniyle şehir dışına çıkmıştı önceki gün. tabi o gece yanındaydım. beraber hayatım boyunca unutamayacağım bir gece geçirdik. sarıldım sımsıkı, sabaha kadar belki 10 kez uyansam da her defasında onu gördüm yanımda. terledik, umursamadı. daha sıkı sarıldım.
çok defa çok farklı kadınla beraber uyudum. hep çok aşıktım sözde. hep '' sarhoş oldum galiba sen nasıl bir şeysin '' triplerine girdim. aptalmışım. onlar aşksa bu neydi o zaman ? kıyaslamak için söylemiyorum ama anlatabilecek cümlelerim yok onu.
neyse dün beraber uyandık yine. en uzun 20 saniye en fazla 20 cm ayrı kalma kuralını harfiyen uyguladık. hiç ayrılmakdık aynı yataktan, koltuktan. sarhoştum resmen işte. akşam 5 gibi dayısı yemeğe çağırdı. annesi de işkillenip erken dönmesin diye gitmek zorundaydı. 6 ya doğru çıktık evden, ben farklı yola o farklı yola. annesi muhtemelen gece 1 gibi dönecekti denizli'ye. bir gece daha geçiremeyecektik yani. ama dayısından gece 11 e doğru dönecekti ve böylece 1-2 saat de olsa yine görebilecektim. sarılacaktım ya var mı daha ötesi ? şimdi hiç bilmediğim bir şehirde 5 saat onsuz geçirmeliydim.
bak böyle şeyler filmlerde olur diyorsun ya sen şimdi. aynı şehirde ama farklı yerlerde olmak koyuyor diyeceğim '' ya he aq '' diyeceksin. oluyor ama. koyuyor be. kesinlikle olmayacağından emin de olsan yine de köşeden çıkıp üstüne atlayacak umudu oluyor hep içinde. 11'e kadar aptal aptal gezdim. hava da anasının amı gibi soğuktu ne yalan söyleyeyim. telefonumun şarjı bozuldu, numarasının başını unuttum sarhoşluktan. gittim yoldan bir sevgili çift çevirip hattımı çocuğun telefonuna taktım. numarayı alıp aradım onu. 11 buçuk gibi evde olabileceğini yalnız taksiyle geleceğini bu yüzden çaktırmaması gerektiğini söyledi. taksici annesinden kesin talimat almıştı çünkü. bekledim kapısının biraz ilerisinde. taksiden indi endamına kurban olduğum. yukarı çıkıp balkondan gel dedi. 6. katta oturuyor.
aşka çağırmak dedikleri bu olsa gerek. kesin emin olamadığımız bir buçuk saatimiz vardı önümüzde. o kadar heyecanlıydık ki kalplerimizin sesini duyabiliyorduk her asansörün sesi çıktığında. saat gece 12.15 oldu. ben çıkayım artık dedim. defalarca gitme dedi ama onu kaybetmeyi göze alamazdım. döndüm götümü gittim. gece 3 te otobüs vardı galiba. yani öyle hatırlıyorum aklımda kalan şey 3'te otogarda olmam gerektiğiydi. apartmandan çıktım yukarıdan bakıyordu. karşılıklı sigara içelim diye mesaj attım.
bak buradan sonrası 20 yıllık hayatımın en dolu dakikaları...
hava -3 dereceydi galiba. 6. katın penceresinde olduğunu görebiliyorum ama pek belli olmuyor gözleri, gamzesi, yanakları. kurban olayım ben onların hepsine. arabanın birine dayadım kıçımı sigaramızı yaktık. sigaraya başlayalı 6 aydan fazla olmadı. en fazla 2 sigara içebilirim art arda ki o da neredeyse bütün gün için keser beni. neyse birkaç metre ileride canlı müzik vesaire olan bir restaurant bar karışımı bir şey var. sanat müziği, halk müziği karışık çalıyorlar.
ona bakıyorum, attığı mesajı okuyorum. arada tahmini 20 metre var ama dokunamıyorum. ne düşündüğünü, nasıl düşündüğünü görebiliyorum, hissedebiliyorum ama dokunamıyorum. çok fena koyuyor be bu.
gece 20 dakika aralıksız sigara içip mesajlaşıyoruz. ergen olmuşum ben zaten. tarık akan gibi penceresinin altında bekliyorum işte. görüyor, hissediyorum ama dokunamıyorum. 20 dakika sonra yukarı gel diyor. gelemem, gelirsem inemem diyorum. ne yapıp ne edip yukarı çağırıyor beni. dedim ya hava -3 derece. polar vericem diyor erkek için merak etme diye de ekleyip. üşüme dayanamıyorum diyor. ne sikim varsa git işte otogara dimi ? yok ama gidemiyorum, dedim ya ben olmuşum ergenin dibi.
yukarı çıktım, allahım ! yine orada işte işte. şu güzelliğe baksana. her seferinde daha sıkı sarılıyorum. poları giydiriyor, bide kahve yapmış. pet bardağa koymuş. gitmeyeceğimi biliyor 2.30 a kadar. kahve yapmış lan 2 dakikada. kimin aklına gelir ki ? tamam diyorum o işte her şeyin olacak kişi. birkaç dakika sonra kov artık yoksa gidemiycem dedim. zorla kovdurdum kendimi.
yine aşağıdayım, hala hava buz gibi ama kahvem var lan. tamam abi ötesi yok. saat 1 oluyor. annesi hala gelmedi. adaletini sikeyim diyorum. her geçen saniye '' ulan keşke daha dursaydım, bir kere daha sarılırdım işte, bir öpücük daha '' diye tekrarlıyorum. bir yandan mesajlaşıyoruz, bir yandan müzik çalıyor. '' götür beni gittiğin yere ''
ibneler repertuarı bizim için seçmişler sanki. '' sen de başını alıp gitme '' olayı var bide. ona hiç girmeyeyim. sürekli bir '' gitmek '' kelimesi. amına koduklarım.
2 oldu saat. bak ben çok soğuk gördüm ama öyle soğuk dünyada yok. içime işledi resmen. mesajların içerikleri artık sen gir içeri sen git taksi durağına benzeri şeyler oluyor. ergeniz ya ama inat yapıyoz. en son zorla ikna ettim. git yatağımıza gir, ısıt. bak ben oradayım işte diye. tamam ama 5 dakika sonra gelicem gitmemiş olursan bozuşuruz dedi. geçiştirdim.
5 dakika geçti, geri geldi çok sinirli şekilde. ulan nasıl gideyim? yürüyemiyorum, sanki bir daha görmeyecekmişim gibi geliyor.
betimlersek durum tam da şöyle;
hiç bilmediğim bir şehirde gecenin 2'si. hava -123901231 derece olmuş. 3te otogarda olmam lazım ama otobüs var mı bilmiyorum bile. uykusuzluk gözümden akıyor, sümük de burnumdan. o kadar soğuk işte. ama gidemiyorum. ya kızın annesi gelecek o saatte, ya 2.30 olup yumurta kapıya dayanınca sike sike gidicem.
annesi gelmedi. saat 12. 15 de evden çıkıp 2.30 a kadar bekledim dışarıda. eve gelip bizi basmasın diye. ama gelmedi. iyi ki gelmedi. hayatımın en dolu en aptalca dakikalarını geçirdim.
2.30 oldu. taksi durağına yürüdüm. ama bacaklarım donmuş resmen nasıl ilerliyorum bilmiyorum. attığım her adımda ağlıycam nerdeyse. soğuktan değil, onu orada bırakıyor olmaktan. mutluluktan uzaklaşmaktan. taksi durağında taksi yoktu. şans işte deyip mesaj attm. taksi yok diye. gitme o zaman gel dedi. nasıl gelirim amına koyayım ya ? lan zaten yanyanayken ölücez heyecandan bide asansör sesi ekleniyor kalplerimiz duruyor birkaç saniye işte. başka durak var mı dedim, bitane daha var ters yönde dedi. yürüdüm geriye doğru. pencerede bekliyordu. gitme dedi, gidiyorum dedim. git bu şehirden sadece dedi. neden dedi anlamadım. ve ne oldu ?
diğer taksi durağı da boştu. güldüm. kader işte aq. geç kaldın zaten gitme dedi. biraz daha gideyim dedim, ne yaparsan yap tarzında şeyler söyledi. bu mesajı okudum ve yürümeye başladığım an tüm sokakta elektrik kesildi. her yer karanlık oldu tamamen.
özür dilerim dedim yukarı bakıp. daha nasıl mesaj gönderebilirdin ki ? gel hadi korkuyorum kıyamet kopacak galiba dedi. çıktım yukarı. ben ona yaklaşınca elektrikler geri geldi.
bak şimdi o kapıyı açtığı an var ya. ya böyle bir şey yok dünyada. aşk denilen şeyi gözle göreiliyorsun resmen. pembe renk aşk buna eminim. kalpli pijaması gibi tıpkı. ellerimi tuttu hemen. soyun donmuşsun dedi. kulaklarımı ısıttı. kalorifere götürdü. sarıldı, öptü. ısıttı. hayata döndürdü.
bundan sonrasını hatırlamıyorum.
bu sabah 10'da uyandım. yanımdaydı hala. annesi de basmamıştı. apar topar hazırlanıp çıktım. uyandı. zaten uyandırmadan gitme sakın demişti. yine ayrılamadım. gidemiyordum abi, olmuyordu. o kapıdan çıkamıyordum işte aq.
en son aynen şey psikolojisini uyguladım. var ya kıza açılmak isteyen erkek içinden '' lan hayatında 15 saniye cesur ol. sonra her şey bitecek kurtulacaksın işte '' gibi şeyler der. bunu dedim ve çıktım. son bir kez daha öpüp '' seni çok seviyorum '' diyebildim en azından.
ısparta'dayım şimdi. bir daha ne zaman görürürüm bilmiyorum ama aklımdan çıkmıyor be abi hiç bir saniyesi. hayatımın en güzel, en dolu anıydı her saniyesi.
↑