kayıt

kutup itiraf

  1. 6256
    www.youtube.com/...

    izoleyim.

    hiç düşündünüz mü bazen, etrafınızdan insanlar geçiyor ve sessiz sedasız şekilde onların duygularına ve benliklerine dokunuyorsunuz. çocukluklarına kadar anlatıyorlar bazen gece onları uykusuz bırakan hisleri ve düşünceleri. bu hisler ve düşünceler, normal bir insan olsaydım şayet, beni de son derece huzursuz eder ve ''çok yazık'' deyip üzülürdüm, fakat o insanların kendilerini daha iyi anlatması ve onları daha iyi tanımam için, ''çok yazık'' diyemeyeceğimi biliyorum.

    böyle bir amaç olmasaydı şayet, muhtemelen de demezdim.

    insanlardan tamamıyla izoleyim ve bu izolasyon onlara dokunabilmeme engel olmuyor, hissetmeyi beceremediğim pek az kişi oldu. bu izolasyonun onların bana dokunamaması ile alakası var, benim onlara dokunabilmem ile değil, çünkü bana dokunabilen çok az kişi oldu ve bu çok az kişi dışında, dışarıya yansıttığım yüzün arkasında çok izole bir benlik taşıyorum. insanlara gerçekten ne olduğumu gösterirsem ürkerler. ancak bir kurban-kompleksi mağduru, bir mazoşist ya da son derece zeki ve algılaması yüksek birisi, merağı amigdala'sının önüne geçmiş bir gözlemci, benim için mükemmel bir match olabilir diye düşünmeden edemiyorum bazen.

    planlayıcı, sadistik ve zehirli bir bilinçdışına sahiptir bazı insanlar fakat bilinçdışının planlayıcı, sadistik ve zehirli olması, insanların duygularını anlamanıza açılan kapıdır çoğunlukla.

    hayat zaman zaman ''arkadaş'' diyebildiğim, diyebileceğim az sayıdaki insanı bana sunuyor.

    neden mi böyle düşünür bir insan? çünkü, bazı insanların, nadir de olsalar, benim gibi bir kaç kişinin olduğunu biliyorum, zihinlerindeki sarkaç saf empati ve klinik sosyopati arasında sallanır-durur, bazen bu genetik mirastan, bazen yetiştirilme tarzından, bazen de, ikisinin güzel bir kokteylinden oluşan bir durumdur. hatta belki de, klinik bir sosyopat olmanın esas şartlarından birisi, saf bir empati kurabilmek ve imkanlar dahilinde kurulan o empatiyi göz ardı edebilmektir. psikoloji bilimi, her ne kadar sarsılmaz bir inanç taşısam da kendisinde, burada ölümcül bir hata yaptı. sosyopatlar duyguları hissedebilir, hatta o kadar iyi hissederler ki, bir insanın psikolojik profilini kısa sürede çıkartıp, nereden saldırmaları gerektiğini çok, çok iyi bilirler. bir insanı duygusal olarak anlamak ve bu bağlamda canını yakmak, ortalamanın üstünde bir duygusal zeka ister, çünkü öbür türlü, karşınızdaki insanın söylediği şeylere dair bir kavrayışa ulaşıp, bu kavrayış bağlamında o insanın iç dünyasını analiz ederek bir sonuca ulaşmak ve eylemi gerçekleştirmek sistematik olarak kendisini gerçekleştiremez.

    bu yazıyı neden kaleme aldığıma gelince, izole kalmak biraz bıktırdı beni son zamanlarda. her ne kadar iyi ilişkiler kurmuş olsam da, bu iyi ilişkilerin perdesinin arkasında, bir kaç istisnai dost hariç, benliğimi hep saklı tutmayı başardım. bu yüzden kendimi, anonim olduğum bir platformda açmaya karar verdim ve aslında bu çok iki yüzlü bir davranış fakat durumumu size izah ettiğim için bu iki yüzlülüğü hoş görecek kadar yüce gönüllü olduğunuzu tahmin ediyorum. hem bazı durumlarda işinize yarayacak bir kaç tavsiye vereceğim, pragmatistlerin de gönlünü alacağım böylelikle. *

    size bir kaç tüyo vereceğim, antisosyal olmanın temel taşlarından birisi, sosyal maskenizi iyi giymektir, bu maskeyi iyi giymenin yollarından birisi de, olabildiğince gerçek kişiliğinize yakın bir maske oluşturarak, kendinizi açık alanda gizleyebilmenizdir ki, mümkün olduğu zaman bu çok süptil bir ters psikoloji mekanizması işlevini görerek zor durumlarda emniyet freniniz haline gelsin. oluşturulan gerçeğe olabildiğince yakın persona, bu noktada kendisini sosyallikten izole eder. siz de kendinizi diğer insanlardan izole olduğunuzu belli etmeyerek izole edersiniz, böylelikle kimse, sizin dışınızda perdenin arkasında yatan gerçeğin bütününe ulaşamaz hale gelir. dışarıya verdiğiniz izlenim ne kadar sıcak, zarif ve merhametli ise, arkasında saklanan canavar o kadar ışığın dışında kalır amma ve lakin, insanlar artık bu tarz mekanizmaların nasıl işlediğine dair konuyla ilintili yapılan araştırmalar ve tartışmalar gereğince yeterli bilgi sahibi olduğu için, karanlık tarafınızın bir kısmını arada bir göstermek zorundasınızdır ki tıpkı diğer insanlar gibi sizin de hoş olmayan bir tarafınızın olduğunu göstererek, durumu normalleştirebilesiniz çünkü insanlar sürekli gülen kişilerin her zaman bir şeyler sakladığını düşünür, zira mutluluk insanların gösterdiği tek duygu değildir. üzüntü de, öfke de, kafa karışıklığı ve heyecan da karışımın içerisine dahil olmalı, ve dediğim gibi, gerçek kişiliğinizin bir kısmını dışarıya yansıtmalısınız ki, nevrotiklikten kendinizi koruyabilesiniz.

    bütün bu durumlar, duyguları gerçekten hissetmediğiniz anlamına da gelmez bu elbette, hissedersiniz, fakat bunları diğer insanlardan daha farklı bir şekilde hissettiğinizin veya sergilediğinizin farkındasınızdır, hissedersiniz, fakat buna rağmen soğukkanlılığınızı ustalıkla muhafaza edersiniz, hissedersiniz, ve hissetmenize rağmen bütün bu duyguları ve empatiyi bir kenara koyup yapmanız gerekeni yapabileceğinizin çoğunlukla bilincindesinizdir ve kendinize hatırlatırsınız ki, 'uç noktada zalimane eylemler yüksek bir empati seviyesi gerektirir', çünkü karşınızdaki kişiye nasıl acı çektireceğinizi bilmek için, onunla empati kurabiliyor olmanız şarttır. oysa empati çok masumane gelir bahsi açıldığında lakin bir çok insan, birden fazla sebepten dolayı, onun karanlık taraflarından sanki korkulan bir ecinniymişçesine bahsetmez fakat bilirsiniz işte, bilirsiniz. empatinin nasıl kullanılabileceğini, gerektiğinde nasıl bir silah görevi gördüğünü bilirsiniz, belki de bu yüzden izolesinizdir.

    her şeye rağmen arada canavarınızı dışarıya çıkartıp beslemeniz gerekir ki, sizi içten içe yemesinin önüne geçebilesiniz.
    • bunun kitabını heyecanla beklemekteyiz. bir imza alırız herhalde?