1
Tanrı, kitabında; "ben her şeyi kapsarım, ben insanı ruhumdan üfürdüm; önce ve sonra, açık ve gizli benim; yüzünüzü nereye dönerseniz beni orada görürsünüz" demektedir.
Bu sözlerin altındaki mana, her şeyin tek varlığın ürünü olduğudur (vahdet-i vücut).
--! alıntı !--
... Değil mi ki bütün evren Tanrının görünüşüdür (Hak'kın suretinden mürekkeptir), o halde her kim ben O'yum derse yalan söylemiş olmaz... - Şeyh Bedreddin / Varidal
--! alıntı !--
Tasavvuf, insan aklının dinsel inançlara tepkisidir. Tasavvuf felsefesine göre insan, Tanrıya, bir takım kurallara boyun eğerek değil, gönül yoluyla ulaşır. Bu kurallar bilgisizleri adam etmek için gereklidir. Bilgililer ise, bütün dinsel sözler ve kurallarla insanlığa gösterilen amacı açıkça görmekte; açık anlamların ardındaki gizli anlamları çözmektedirler.
--! alıntı !--
...ibadet, içimizin arınması içindir. Gerçek tasavvufçu, herkesin anlayamadığı şeyleri bildiği halde, bunları halka söyleyemez. Bildiklerini açığa vurursa onu öldürürler. Buna, ikiyüzlülük diyebilirsiniz. Ama "dış"la "iç"in bir ayrılığı olmalıdır. Her inanış, kendi alanında değerlendirilmelidir. Gerçek, halka daha işin başında ve açıkça söylenirse ya yollarını sapıtırlar ya da o gerçeği söyleyeni suçlarlar. Halk ve gerçeği ayrı ayrı gözeterek, ortalama bir yolla, halkı gerçeğe yavaş yavaş alıştırmak gerekir... - Şeyh Bedreddin / Varidal
--! alıntı !--
--! alıntı !--
Nice bilim cevheri var ki eğer onları açıklayacak olsam beni puta tapmakla suçlar, kafamı kesersiniz. - Zeynelabidin, Hz. Ali'nin Torunu
Peygamberden iki çeşit ilim öğrendim, ancak birini size öğretmeye izinliyim; ikincisinden tek söz çıtlatacak olsam boğazım kesilirdi. - Ebu Hureyre
--! alıntı !--
Mana ilminin özeti tabir edilen "us'u kabul aslı inkar ile başlar" düsturundan yola çıkan tasavvufçunun dokuz dereceli yolu Tanrıya ulaşmanın anahtarıdır.
2
rahmetli mehmet ıldırar hoca' nın sohbetlerinden derlenen "tasavvufi hayat nasıl başladı?" adlı bir kitaptan yararlanılarak ki moda mod alıntı yapmadığım yerler olacak hata yaparsam affola, gerekirse:
Ebu nuaymel-istefani hazretleri, hılvet-ül evliya eserinde tasavvufun 23 çeşit tanımı verir. bunlardan 7 tanesi hz. ebu bekir(ra), 7 tanesi hz. ömer(ra), 3 tanesi hz. osman(ra) 6 anesi ise hz. ali(ra) efendilerimizin hayatlarından örneklerle tarif edilmiştir.
Ebu nuaymel-istefani hazretleri, hz. Ebu bekir(ra)' in hayatından verdiği örnekle tasavvufu şöyle tarif ediyor;
"tasavvuf, yolların ayrıldığı yerde ve nefisle şeytanın ihtilafa düştüğü noktada , hakikate bağlanmaktır."
resulullah efendimizin(sav) efendimizin vefat ettiği günde hz. ömer(ra) efendimiz:
-vah! bayılmış, resulullah efendimiz' in baygınlığı ne kadar ağır! diyor, yüzünü örtüyordu.
muğire bin şube kendisine:
-ey ömer! vallahi, resulullah efendimiz(sav) vefat etmiş deyince, o buna inanamadı, şöyle dedi:
-münafıklar yok olmadıkça resulullah efendimiz(sav) vefat etmez. zaten sen fitneden ürperen adamsın, 'hiç kimseden 'muhammed(sav) öldü!' dediğini duymayayım. O, musa(as) 'ın bayıldığı gibi bayılmıştır!
hz. ebubekir(ra) efendimiz medine' ye ulaştığında ve ardından peygamber(sav) efendimizin yanına girdiğinde alnından öptü:
-vallahi resulullah(sav) vefat etmiştir! bizler Allah' ın kullarız ve O'na döneceğiz. Anam, babam sana feda olsun! Allah' ayemin ederim ki, Allah sana hiç bir zaman iki kere ölüm acısı tattırmayacak. sen sağ iken de güzeldin, ölü iken de güzelsin vah benim dostum, vah benim seçkinim! dedi ve tekrar alnında öptü.
meclise geri döndüğünde, hz ömer(a) efendimiz hala peygamberimizin ölmediğine dair sözlerine devam ediyordu. hz. ebu bekir, ona 'otur artık Ey Ömer!' dedi ve bunu bir kaç kez yineledi. ardından şu ayeti okudu:
"muhammed, ancak bir peygamberdir. ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir. şimdi o ölür ya da öldürülürse , gerisin geriye (eski dininize) mi döneceksiniz? kim(böyle) geri dönerse, Allah' hiçbir şekilde zarar vermiş olmayacaktır. Allah şükredenleri mükafatlandıracaktır." (ali imran, 144)
bunun üzerine hz. ömer(ra) efendimiz:
-vallahi! o günümden önce, o ayetleri sanki hiç işitmemiş gibiyim. onları Ebu Bekir'den dinler dinlemez, dizlerimin bağı çözüldü, yer düştüm. iyice anladım ki, peygamber Aleyhisselam vefat etmiştir, dedi.
yolların ayrıldığı yerde, hakikate tutunmak işte bu!
hz. ömer (ra) efendimiz binlerce kez bu ayeti okumuştu belki de. ama o anda bu ayeti hatırlayamadı, hz. ebu bekir (ra) efendimiz hatırladı.
ebu nuaym hazretleri' nin tasavvuf fikrinden ortaya çıkardığı netice şudur:
"tasavvuf ehlinin karşısına pek çok eğri yollar çıkacak. siz bu yolların, ihtilaf ederek ayrıldığı noktada Allah' ın ipine sımsıkı sarılın. nefis, şeytan, şehvet yollarının ayrıldığı yerde, Allah' ın hükmüne uyun."
3
seyr-u süluk adındaki yoldur. yol engebelidir, çetindir. kamil-e mürşide intisap gerektirir. taklitten çıkılan yolda hakikate yürümektir. şeriat, tarikat, hakikat yoludur. mutasavvıf olmak zordur, hal görünmeyen bu işin ehli değildir. bu yolun talipleri dışarıdan bakılınca bazen delidir. bazen tutulur cezbeye bazen de bulunur vecd halinde. gerçi intisap edene ne gerek akıl. aklı ile eleştiren nereden bilsin? nefs-i mutmain olmaya uzanan yol çok uzun. her daim niyeti kontrol etmek gerek. ince müslüman olmak o kadar kolay mı?
4
yollar farklı olsa taraf aynıdır. kimi iler vahdet-i vücud yolunu kimi izler vahdet-i şuhud yolunu. zahir-i ilimlerin ehli yadırgar bazen durumu. tekfir kılıcını savurur durur... keser müslüman kardeşini. hakikat yolu şeriat yolundan geçer. kendine yetecek zahiri ilim azığı ile batıni ilimlerde ilerlemiş ne dervişler gezer. bu ilimleri ve hakikati anlatan bir örnek olması açısından; yunus emre* der ki:
"Çıktım erik dalına
Anda yedim üzümü
Bostan ıssı kakıyıp
Der ne yersin kozumu"
erik, zahri ilimlerin yolu şeriattır; üzüm, batıni ilimlerin yolu tarikattır; koz ise hakikatin ta kendisidir...
5
duygunun algıyla sınırlı olduğunu kabul edip aşkı kensinden uzaklaştırarak hem soyutlaştırıp hem öznelleştiren tanrı algısını allah' a duyulan muhabbetten ileri taşıyamayacağı acziyetiyle yaşama felsesi.
6
mistik felsefe, gizemcilik ve bilinmezlik içeren, insan aklının aciz kaldığı, söylemlerin ilahi kitaba aykırı olduğu, edebiyatı, şiirselliği ve perde arkası olan bir akım. âmel edilecek bir merhale, hayatın merkezine konulacak ve öteki hayat için bir cennet muştusu değildir. apaçık olan rabb âyetlerine aykırı bilgiler ve anlayışlar içerir.
7
metafiziktir. tasavvufi ise tasavvuf ile ilgili tefsirlere denir. edebiyat - edebi gibi. tasavvufla uğraşana tasavvufi denmez yani.
8
Temelinde 'hiçlik' yatan fikir sistemi. Fikrin ruhla bütünleşmesi de denilebilir.
Mutasavvıfa göre; Maddecilik ile maneviyat arasında zıt orantı vardır. Eşya (sahip olunan herşey) azaldıkça, kişi dinginleşir kibrinden arınır. Kibrinden arındıkça manevi yükseliş başlar.
'İnsanoğlu kendisine tanrı rolü verilmesine çok müsait bir kibir yaratığıdır.'
Hepimizin içinde tanrıcıklar var. Öfkeliyken Yok etmek, mutluyken var etmek isteyen.
İşte bu yüzdendir kibri azaltıp, o tanrıcıkları törpüleyerek 'hiç' olabilmek..
'Hiç' oldukça alçalmak..
Alçaldıkça yücelmek..
9
tasavvufta hedeflenen amaç hiçlik mertebesine erişilebilmektir. kalbin her atışında allah aşkını unutmadan atması, bedenin hırslardan, egolardan, tüm kötü olan ne varsa temizlenmesidir. bize iyilikle bağşedilen bedenin gene allah huzuruna erişildiğinde aynı şekilde teslim edebilmektir.
"hiçlik" temizlenmektir. hallac-ı mansur, nakşibendi vb. birçok islam alimi hiçliğe erişebilmek için çetin yollardan geçip, nefislerini terbiyelemişlerdir.
bu mertebeye adım atıldıktan sonra arkasından halvet gelir... her baba yiğidin harcı değildir.
nefsini sana bildirir ölmezsem evvel öldürür .
yokluk yolunu duygurul fakr-u fena halvettedir.
kendini hiçe saymazsan hiçlikten kurtulamazsın!
halvetiyye tarikatı
10
Kabala öğretisinin bir kolu olduğuna yönelik bir argümana denk gelmiştim. Ne kadar doğrudur bilemem.
11
Geçmişten bu yana İnsanları maddi manevi sömüren tarikatları doğurmuş olan zımbırtı, burada kastettiğim kötüye kullanılması değil zaten kötü olması. Zira islami sanılmasına karşın içinde saçma sapan ritüelleri olan başka bir dindir, zaten islam'da tarikatlaşma yasaktır mezheplerin de yasak olduğu gibi. Yok bilmem çilehanelerde saflığa ulaşıyormuşsun da yok bilmem nefsini tarikatın tarlalarında çalışarak terbiye ediyormuşsun da bilmem ne. Lan bunların şirk olan budizm öğretilerinden farkı ne?
Yunus emre gibilerini kazandırdığı için edebi hizmeti olduğu iddia edilebilir ama kendine mevlana dedirten celaleddin adlı moğol casusu gibi eşekçi ve oğlancı sapkınların yazdıkları hariç. Ayriyeten bkz; #1194576
12
bir lokma bir hırka yaşa.
yani otur sığır gibi sürekli zikrederek, allahı anarak ibadet ederek yaşa diyor.
oysa islamın temelinde salat diye bir kavram vardır. ve bu salat safi bir ibadet anlayışından çok sosyal yardımlaşmayı, dayanışmayı, akılsal fikir alışverişini içerir.
bakın elçi muhammed, evlenmiştir. insanların içine karışmıştır. ticaret yapmıştır. çarşı pazar gezmiştir. insanlara yardım etmiştir. salatı ayakta tutmuştur.
elçinin bile yaşamadığı tarzda yaşamak bana makul bir yol gibi görünmüyor. hayat, islama göre üzerinden elin eteğin çekileceği bir kavram değil. aksine her an salatı ayakta tutmak da zaten elini eteğini çekmemekten geçiyor.
13
İslam ile ilgisi olmayan farklı bir dindir çoğu fikri budizmden aparma İslami yozlastirmak için ortaya atılan bir felsefedir
↑