kayıt

gürültü

  1. 1
    * (u: aciklama: ...
    )


    sesin çok ve anlaşılamayan hali.
  2. 2
    sesin düzensiz,işlenmemiş hali.
  3. 3
    her zaman oturduğum yerde, tekli bej koltuğumda boş boş oturuyordum. saat 3 civarıydı. sırtım pencereye dönük olmasına rağmen havanın kapalı olduğunu anlayabiliyordum. havanın kapalı olması odayı boğmuş, hafiften de canımı sıkmıştı.
    içimdeki sıkıntıyı dağıtmak için bir şeyler yapmak istiyordum.

    karşımda eski beyaz bir dolap vardı.
    anlamsızca bakarken çocukluğumun bu dolapla geçtiğini fark ettim. babam beni azarlarken, doğum günümü kutlarken hep bu dolap karşımdaydı. eskileri düşündükçe sıkıntım git gide azaldı. beynimde eski anılarım bir bir geçerken, aklıma eskiden yaptığım park gezintileri gelmiş olacak ki, içimde bir dışarı çıkma isteği oluştu.

    bej koltuğumdan doğrulurken, sol ayak bileğimde şiddetli bir ağrı hissettim. çok dayanamadım ve koltuğa tekrar yığıldım.
    ağrının dinmesini bekledim. bu sefer sağ ayağıma daha çok yük vererek doğruldum. üstüme bir şey almadan, kapıyı yavaşça çektim ve asansörü beklemeye koyuldum. üstümde bir ağırlık vardı. belki ayağımdan, belki havadan belki de ruh halimden. bunun bir sebebi olmalıydı. ama bilmiyordum. tek istediğim parkta biraz kafamı dinleyip rahatlamaktı.

    biraz yalpalayarak da olsa yürüyordum. park, az ileride, griler arasından fışkırmaya çalışan yeşil gibiydi. yeşile ulaşmak için adımlarımı sıklaştırdım. hafif topuklu rugan ayakkabımın çıkardığı sesi gürültülü ve düzensiz nefes alışlarım izliyordu. ayağımın ağrısını unutmak için, beynimi meşgul etmeliydim. bu iki sesi bir ritme uydurmaya çalışmakla denedim bunu. pek yetenekli olmadığımdan olacak ki, sürekli aynı ritmi oluşturmaktan öteye geçemedim. yolumu kısaltmak için girdiğim bu maceradan nefes nefese ve bıkkın bir şekilde çıktım. neyse ki parka ulaşmama bir iki adım kalmıştı. adımlarımı sıklaştırdım ve nihayet o yeşile bastım.

    ayağımın ağrısı iyice atmıştı. kendimi bir an önce bir banka atmak istedim. karşıma çıkan ilk banka ellerimin de yardımıyla oturdum. derin bir nefes aldım ve ayağımı hafifçe uzattım.

    hedefime ulaşmıştım. zorlu bir yolculuk sonrası olmak istediğim yerdeydim. biraz soluklandım. ağaçlara göz gezdiriyordum. bir tanesini gövdesinden itibaren süzmeye başladım. yavaş yavaş yukarı çıktım. ağacın yapraklarının arkasında bir inşaat görünüyordu. bu beni rahatsız etti. gözlerimi kaçırdım. sadece yeşili görmek istiyordum. yerdeki çimlere bakmaya başladım. az ilerideki asfalt yolu görmemle biraz daha sıkıldım. bu çarpık görüntüyü görmek istemiyordum. tek çare, gözlerimi kapattım.

    hafif rüzgarda salınan yaprakların, kuşların sesini duymayı umarken, garip bir uğultu çalınıyordu kulağıma. anlamlandıramadım. dikkat kesildim. bir süre sonra, bunun kuru bir şehir gürültüsü olduğunu fark ettim. arka perdeden öyle sesler geliyordu ki... siren sesleri, kamyonet, araba, otobüs sesleri kulağımı tırmalıyordu. daha fazla dayanamadım. sertçe yerimden kalktım. ayağımın sızısına aldırış etmeden hızlı adımlarla eve doğru yürüdüm. istediği şey olmamış bir çocuk gibi sinirliydim. gözlerim dolmuştu.

    eve gelir gelmez yaptığım ilk şey tüm pencereleri kapatmak oldu. odama gelip bej koltuğuma oturdum. gözlerimi kapattım. eskiyi hayal ettim.

    sadece hayal edebildim...
  4. 4
    (bkz: pop müzik)
  5. 5
    her zaman kulağı rahatsız eden unsurlar değildir.

    insan yazdıklarıyla düşündükleriyle de gürültü yapmış olabilir.
  6. 6
    Gürültü bir ihtiyaçtır. Yaşam belirtisinin kanıtı, yalnızlıktan kaçış rotası.
  7. 7
    kafa şişirmekten başka bir özelliği olmayan ambiyans özelliği. yokluğu ile sevilir, olmamasıyla.

    video için "noise/grain" gibi noktalanmayı ifade eden ve görüntünün kalitesizleşmesine neden olan bir hatadır. ama otantik bir ortam betimlenirken sanatsal amaçlar ile kasıtlı olarak kullanılabilir.