kayıt

edebiyat

  1. 1
    sevdiğim, aşık olduğum alandır. sayısalcılar genelde sevmez, çünkü onlar genelde ezberleyemezler.
    divan favorimdir, tanzimat öyle böyle, servet-i fünun fena değil, halk güzel, cumhuriyet iyi, fecr-i ati eh işte.
  2. 2
    hayatın içinde olanının güzel olduğu okuyarak yapılanının sadece bir bilimden ibaret olduğu sanat...

    sevgiliye atılan mesajdadır edebiyat... güzel sözleri ancak öyle yazarsın ve bunu bir psikopat anlamaya çalışmaz... ya da pazardaki abinin müşteri toplarken kullandığı dildedir edebiyat ama samimi öyle ağdalı bir dilde değil... ağda satsa bile öyle... patrona yalakalık yapan bir memurun kurduğu cümlelerdir edebiyat... öyle methiyeler gibi yapmacık ve haşmetli değil... yalakalığı örten cinsten, olması gerektiği dozda...

    okumadan yapılması gereken şeydir edebiyat işin içine girince çok bozuyor öyle böyle değil...

  3. 3
    ders programımda kısaca edb. şeklinde yazılan, bütün okulun görmekle zorunlu olduğu ders.
  4. 4
    Parçalanabilir.
  5. 5
    edebiyat, kalbinizin ve ruhunuzun akıttığı yazılarla karşı tarafın ruhunu okşama sanatıdır. edebiyat o kadar yüce bir şeydir ki, insanların tüylerini diken, kalplerini yumuşatan, kaşlarını çatan, yüzüne gülümseler katabilen bir büyüye sahiptir.

    edebiyat, insanalra farklı görüş açıları kazandırır. hakkıyla bu edebiyat sanatını icra edebilen büyücülerin bir cümlesini okumanız, hayatınızı değiştirecektir. o cümle okundukuktan sonra olaylara farklı bakarsınız, hayatınız eskisi gibi olmaz. edebiyat bir bakış açısının kendisi olmasının yanı sıra, diğer bakış açılarının kapılarını açan bir anahtardır. edebiyatı öğrenmek için edebiyat gereklidir, edebiyatı anlatmak için edebiyat gereklidir.

    buradan anlayacağımız üzere, edebiyat insanın doğasında vardır. nice taş kalpliyi, nice umursamazı değiştirecek güce sahiptir. bunun yegane nedeni ise, edebiyatın, insanın içinde bulunması. edebiyat insanın kalbinden, ruhundan, egosundan, kendinden, üzüntüsünden, sevincinden fışkıran bir sanattır, hayat da bir edebiyattır.

    insanlar yemek içmek gibi edebiyata ihtiyaç duyar. ruhun asıl gıdası müzik değil, edebiyattır. çünkü edebiyat o müziği kendi içinde yaşayabilecek gücü verir sana. dediğim gibi, ruhu okşar. tüm sanatların da kaynağıdır aynı zamanda.

    yazma, konuşma kabiliyetine sahip insanlar, hayatta hep bir adım öndedir. çünkü hayatın temel olgularından biri iletişimdir ve edebiyatı farklı ve olağanüstü kullanma yetisine sahip insanlar istediklerini elde etme gücünü kendi içlerinde saklı tutarlar.

    edebiyat, hayatta vardır. konuşmak, okumak insanları etkileyen nadir kavramlardır. her insanın içinde vardır, çeşitli olaylar da onun dışarı çıkmasını etkiler. haydi şerefe, ebedi edebiyata, edebi ebediyete...
  6. 6
    Senin hissettiğin şeyleri başkasının yazıya dökmesidir.
    İşte, dersin, ben bunu demek istiyordum.
  7. 7
    cesaret işidir.

    herkes hisseder, pek azı kalemi aracılığıyla yüreğini kağıda dökebilir. o yüzden sevilmese bile saygı duyulmalıdır. zaten saygı duymayanlar da cesaret edemeyen, bastırılmış duygularını bir türlü ortaya çıkaramayan insanlardır.
  8. 8
    hayatın tamamına edebli bakabilmektir. şiir, roman, öykü olması gerekmez; tiyatro da edebiyattır ama tiyatro sadece sahnede yapılmaz, şiir edebiyat kapsamındadır ama edebiyat şiir kapsamında değildir. akar suyun akışı, içindeki canlılar veya akar suyun kuruması da edebiyattır, edeb edebiyatın aslıdır, edebsiz edebiyat olmaz, hayatı edebli yaşamakla olur edebiyat. minik ayrıntılardan büyük manalara varılabilir edebiyat sayesinde.
  9. 9
    Düşünce, duygu ve hayallerin sözlü veya yazılı olarak güzel ve tesirli biçimde anlatılması sanatı.
  10. 10
    sanatlar içinde bence en güçlü olanı. edebiyat biraz tutku işi sanırım.
  11. 11
    gereksiz bir uğraştır, tüm edebiyat öğretmenleri öldürülüp yerine çiftçiler, sağlıkçılar ve mimarlar yetiştirilmelidir, romantizme ve eğlenceye gerek yoktur, evet,,,
  12. 12
    başarılı bir, hayatı yaşanılır kılma çabasıdır.
  13. 13
    var olmaktır.
  14. 14
    dünya edebiyat ödülleri içerisinde başarım elde eden sanatçıların çoğu akdeniz ve kafkasya coğrafyasında bulunan ülkelerin vatandaşları olması bilgisini paylaştığım başlıktır.
  15. 15
    müzik, hayatıma bütünüyle nüfuz ettiğinden beri kendisiyle fazla olmayan aram yok denecek seviyede denilebilir. zira melodiler sözcüklerden daha fazla anlam ifade edebilecek kudrete sahip benim nazarımda.
  16. 16
    sevgi, dostluk, kardeşlik vb. üzerine yapılan edebiyatlar o kadar boş ve havada kalıyor ki nazarımda anlatamam. ulan insansın sen, yeryüzü üzerindeki en pislik ve bencil canlısın; ne demek öyle abartılı ve karşılıksız sevgiler, dostluklar falan? cemil meriç'in bahsettiği fransız deyimi burada kullanılabilir; bütün bu zırvalıklar mezar taşı gibi yalan söylemekten başka bir şey değil.
  17. 17
    orwell, "neden yazıyorum?" sorusuna şöyle yanıt veriyor:

    I) Katıksız egoizm. Akıllı görünmeyi, hakkında konuşulmayı, öldükten sonra da hatırlanmayı arzulamak, çocuklukta sizi hakir gören yetişkinlere karşı üstün konuma geçmeyi istemek vs. vs. Bunu güçlü bir dürtü olarak kabul etmemek saçma olur. Yazarlar bu karakteristiği bilim insanlarıyla, sanatçılarla, politikacılarla, avukatlarla, askerlerle, başarılı iş insanlarıyla -kısaca insanlığın üst tabakasıyla paylaşırlar. İnsanların çoğu fazla bencil sayılmaz. Çoğu özellikle otuz yaşından sonra birey olma hissinden vazgeçip daha ziyade başkaları için yaşamaya başlıyor ya da kendini düşünemeyecek kadar ağır bir iş yüküyle boğuşmak zorunda kalıyor. Fakat bir kesim var ki, azınlık bir kesim, yetenekli, azimli insanlardan oluşuyor, onlar sonuna kadar kendi hayatlarını yaşamakta kararlı, işte yazarlar bu sınıfa dâhil. Ciddi yazarlar, söylemeliyim ki, gazetecilerden çok daha kibirli ve benmerkezciler, gerçi parayla daha az ilgililer.

    (II) Estetik coşku. Dış dünyadaki güzelin idraki veya diğer yandan onu kelimelerde, onların doğru dizilişlerinde algılamak. Bir sesin diğerine vuruşundaki, özenli bir yazının sıkılığındaki veya güzel bir hikâyenin ritmindeki haz. Önemli olduğuna ve kaçırılmaması gerektiğine inandığın bir deneyimi paylaşma arzusu. Estetik dürtü pek çok yazarda fazla hafif, ama bir broşür yazarının veya ders kitabı yazarının bile faydacı bir zihniyetten uzak olarak kullanmayı sevdiği özel kelimeleri, söz grupları var ya da belki baskıyla daha çok ilgili, kenar genişlikleri vs. Demek istediğim, bir demiryolu rehberinden üst seviyede hiçbir kitap estetik anlayıştan tamamıyla yoksun değildir.

    (III) Tarihsel itki. Şeyleri oldukları gibi görme, onlar hakkında doğru bilgilere erişip bunları gelecek nesiller için biriktirme arzusu.

    (IV) Potilik amaç. Burada “politik” kelimesini mümkün olabilecek en geniş anlamıyla kullanıyorum. Dünyayı belli bir yöne itmek adına, diğer insanların uğruna didindikleri toplumla ilgili olması gerekene dair fikirlerini değiştirmek için duyulan güçlü istek. Yine, hiçbir kitap politik açıdan tamamıyla tarafsız değildir. Sanatın politikayla işi olmamalı görüşü bile politik bir tavırdır.

    Bu birbirinden farklı dürtülerin birbirleriyle savaş halinde bulunmaları zorunluluğu aşikâr ve yine etkilerinin kişiden kişiye, zamandan zamana değişebilirlikleri de açıkça görülebilir.
  18. 18
    Kendini ifade etme şekli, tatmin aracı, öğrenme merakı, meditasyon şekli, kendini bulma ve kendinden kaçma çabası, ... zıtlıkların birlikteliği.
  19. 19
    üzerinden paragraflarca edebiyat yapılan kavram.*
  20. 20
    Edebiyattan nefret ediyorum ama Bu sana ne tür bir tabanca sağlar ki

    (bkz: bir söz)
  21. 21
    Beni kurtardı ve onu çok seviyorum.
  22. 22
    Büyük sanattır
  23. 23
    Mükerrem Kamil Su'ya "Mükemmel Kâmil Su" dediğim ve Kemalettin Kamu'yu "Kemalettin Camus" olarak yazdığım için edebiyat netlerim istediğim gibi gelmiyor olabilir mi?
  24. 24
    dil yoluyla; duyguları, düşünceleri veya olayları estetik ve etkileyici bir biçimde ifade etme sanatı. kant'a * göre şiir en güzel, en özgür sanattır. resim ve müzik duyulara hitap eder, duyularımızın ve kendi formlarının sınırları içerisinde etkileri vardır. heykeltıraşlık ve mimari yine üç fiziksel boyut içinde olmak zorundadır, belirli sınırları vardır. şiirin böylesine sınırları içinde kaldığı bir formu yoktur, o insanın iç dünyasıdır. insanın hayal gücüne en açık olandır, hayal gücünün ürünleri fiziksel formlara takılmadan aktarılabilir. kant bu ve bunlara ek sebepler nedeniyle şiiri sanatlar arasında en yüksek mertebeli olanı olarak betimler.