1
zeynep casalini'den sonra birçok kişinin coverladığı şarkıdır.
www.youtube.com/...
2
teninden önce duvarları olanlara itaf edilmesi gereken şarkı.
4
bir dönemin gençliğinin mücadele alanı.
(bkz: berlin duvarı)
8
bir şarkı nasıl bu kadar iyi olabilir diye düşündürten güzel şarkı, insan gerçekten hayret ediyor.
play.spotify.com/...
9
yılmaz güney'in yönetmenliğini yaptığı tunzel kurtiz'in başrolünde oynadığı filmdir.
10
inanılmaz güzellikte sözlere sahip olan şarkı..
yeni bir söz söylemek için ölmek mi gerekir..
11
birliktir çoğu kez, bazen de sadece yalnızlık hissi. kalabalığın sınırı olur da kimi zaman da soğuk bir kendinle yüzleşme hali. bazen insanları ayıran betonarmeden ibarettir bazen iki sevgili arasında gizli sınır...
"benim orada bu duvarın öte yanında yaşamaya ihtiyacım var.ama orada da kimse yok benden yana"
duvar - jean paul sartre
14
Baya eksantrik bişey. Baktığınızda düşlerinizi izleyebiliyorsunuz, canınız sıkkınken, yapmanız gereken bir şey varken üzerindeki izler/çatlaklar sizi oyalayabilecek kadar ilgi çekici falan. Müthiş teknoloji.
15
bir nazım hikmet şiiridir. ismet özel harikulade okumuştur
16
"izmir’den akdeniz’e dökülen ve yakında bombay’dan hint denizine dökülecek olan emperyalizmin şarkı saran duvarı hakkında yazılmıştır.
karataştan çerçeveye gömülen,
güneşi parça parça bölen
demir parmaklık...
dayadım
alnımı
demir parmaklığa;
parmaklık alnıma
gömüldü.
kemikli geniş alnımı parça parça böldü..
alnım:
parmaklığa dayalı
yüzüm:
kana boyalı.
bu kan benim kanım.
eşyayı bu kanla görüyor gözüm.
kara taştan çerçeveyle gömülen
güneşi çerçeveyle bölen
demir par-mak-lık
orda;
o duvarda ,
o duvarın dibinde
bizimkilerin bağlandı kolları.
o duvarı;
bizim için yaptılar...
o duvar
darağaçlarının sabunlu ipi
gibi
parlıyor.
o duvar;
o duvarda keskinliği var
taze kanlı etleri parçalayan
yosunlu, ıslak
dişlerin...
o duvar;
gözleri afyon dumanlı keşişlerin
bellerindeki kara kuşak gibi sarılmış
kürenin gırtlağına!...
o duvar; ilk temel taşı,
emperyalizmin ilk adımından geliyor.
o duvarın dibinde
bizimkilerin
eyfeller gibi kemikleri yükseliyor.
o duvarın bir ucu:
tahta tabanlı sarı çin’de
öbür ucu:
çelikleri elektrikli newyork’un içinde .
her bankada hisse senetleri var
onun.
o duvar
lortlar kamarasında lort gurzon’un
noktaları imparator armalı bir nutku gibi
geçiyor.
eyfel’in tepesinden avlarını seçiyor,
dayanarak hindenburk’un altın çivili
heykeline
topluyor berlin sokaklarını eline.
o duvarın taşlarına sürterek dilini
kara gömlekli mussolini
bekliyor nöbet.
italya’nın çizmesi
yüzüyor kanda!!
o duvar
ikinci bir balkan gibi yükseliyor balkan’da.
o duvar.
o duvar, o duvar...
o duvarın dibinde
bizimkiler kurşunlanıyor!..
o duvar
kadar
uzun bir destanı var,
o duvarın dibindeki her karış yerin.
o duvarın dibinde ölenlerin
koparıyorlar erkekliklerini,
gençlik aşısı yapmak için
milyonerlerin kibrit çöpünden
frengili iskeletlerine!
milyonerler
gömülüp orospuların etlerine
bir radyo-konser gibi dinliyorlar:
o duvarın verilen
kurşun sesiyle yere serilen
idam emirlerini...
o duvar,
o duvarın dibinde seferberlik var
1914’den daha büyük,
daha mel’un
bir seferberlik
karanlıklar
güneş altında nasıl çıkarsa bir deliğe,
koşuyor emperyalistler
bu seferberliğe:
britanya dretnotlarının cemiyet akvamı,
beyaz eldivenleri barut kokan diplomat.
çürümüş insan eti müstahsili
emperyalist jenaral,
ıı. enternasyonal;
zehirli çiçeklerini toplamak için
“din”in toprağını gübreleyen kazan,
eserlerini banknotlara yazan filozof
permanganatın aşıkı şair
ölüm şuaı satan kimyager,
hepsi seferber, seferber
o duvarın
bayrağı altında...
o duvar.
o duvar o duvar..
o duvarın dibinde
bizimkiler kurşunlanıyor....
cevap
o duvar
o duvarınız,
vız gelir bize vız!...
bizim kuvvetimizdeki hız,
ne bir din adamının dumanlı vaadinden,
ne de bir hülyanın gönlü yakışındandır.
o yalnız
tarihin o durdurulmaz akışındandır.
bize karşı koyanlar,
karşı koymuş demektir.
maddede hareketin ,
yürüyen cemiyetin
ezeli kanunlarına .
sükun yok, hareket var
bugün yarına çıkar
yarın bugünü yıkar
ve bu durmadan akar
akar
akar
biz bugünün kahramanı,
yarının
münadiyiz.
bu durmadan akan,
yıkıp yapan
akışın
çizgilenmiş sesiyiz.
biz,
adımlarını tarihin akışına uyduran
temelleri çöken emperyalizme vuran, yarını kuranlarız.
o duvar
o duvarınız vız gelir bize vız!...”
(bkz: Nazım hikmet)
17
Attila İLHAN'IN, ikinci dünya savaşı içinde
kahredilen bütün dünya duvarlarına ithaf ettiği şiiridir.
ben bir duvarım hiç güneş görmedim
sen hiç güneş görmemiş bir başka duvar
yüzümüz benek benek tahta kurusundan
ve sinemiz baştan başa ak üstünde karalar
- kelepçeden kahroldu kahroldu bileklerim
- sıyrılıp çıktım artık ölüm korkusundan
- dilim dilim sırtımdaki yaralar
ben demirbaşım sığır siniriyle dayak yedim
biz de duvarız dinliyen duyan düşünen duvarlar
bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk
ve bizim kucağımızda kasırgalı insanlar
yüzündeki deniz parlaklığıyla durur hatıramızda
o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk
o zaman mayıs'tı yağmurlar başımızda
bir cumartesi akşamı girdi kapımızdan
gözlerinde kıpkızıl diken diken öfkesi
adeta birden bire aydınlandı zindan
onu böyle görünce nasıl da korkmuştuk
sapından fırlamış bir balta gibi çehresi
ve omuzlarında delikanlı gölgesi
o zaman mayıs'tı yağmurlar başımızda
o sırt üstü yatağında yatardı
sımsıcak gözleri şimdi bile aklımdadır
bir sana bakardı bir bana bakardı
dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır
toprak ana bütün zincirlerinden çözülmüş
sabahlar akşam üstleri manolya gibi parlak
tarlaların yüzü gülmüş
işte her akşam geçtiği denize çıkan sokak
ah işte annesi annesi sevgilisi
işte biz dinliyen duyan düşünen duvarlar
işte o çocuk yumruklu dev o dev yumruklu çocuk
dışarda tabiat mevsimin en çıngıraklı ayındadır
bizim kucağımız terkedilmiş bir yatak gibi kirli soğuk
o bir kaç defa kartal gibi gitti kartal gibi döndü
çığlıklarını değil kırbaç sesini duyduk
biz duvarız neyleyim gözlerimiz ağlamayı bilmez
onu bir gece sabaha karşı büsbütün götürdüler
kendi gitti ismi kaldı yadigâr bağrımızda
o zaman mayıs'tı yağmurlar başımızda
ya biz idam duvarıyız karşımızda çok insan öldürdüler
onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık
temelimiz kanla beslendi ama nedense uzamadık
öyle bakmayın bu yaralar şerefli yara değil
getirirler vururlar biz öyle dururuz
yağmurlar gözyaşı bulutlar mendil
elimizden ne geldi de yapmadık
ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz
onlar hep döküldü biz hep ayakta kaldık
bir mayıs sabahı toprak rezil gök rezil
yıldızlar küfür gibi yüzümüze tükürür gibi
şafak sancılarıyla iki büklümdü ufuk
ve simsiyah çamur gibi bir manga ortasında
siyaset meydanına geldi dev yumruklu çocuk
bulutlar eğilip alnının terini sildiler
ve mermiler birdenbire ölümü getirdiler
o düştü biz yine ayakta kaldık
halbuki ne kadar yorgunuz
öyle bakmayın bu yaralar şerefli yaralar değil
ah öyle bakmayın utanırız kahroluruz
18
Yılmaz güney'in tuncel kurtiz dışında tümüyle amatör oyuncularla çektiği, birçok sahnesi film akademilerinde ders olarak olarak anlatılacak kadar gerçeklik barındıran filmi. Kamera arkası görüntülerinde yılmaz Güney'in bu konunun üzerinde özellikle durur hatta çocuklara dayak sahnesinde nasıl oynayacaklarını hafif tokatlayarak anlatır. Kadınlar koğuşunda bir doğum sahnesi var ki akıllara zarar.
1981 yılında askeri cuntanın hapishanelerde uyguladığı insanlık dışı uygulamaları daha çok 4 nolu sübyan koğuşu üzerinden anlatan film, solcu gençliği de es geçmemekte.
Teknik açıdan birçok yetersizlik mevcut, tüm diyaloglar dublajlı ve senkron kayması var film genelinde, yine de konunun iyi seçilmiş olması bunları bir nebze göz ardı etmenizi sağlıyor.
19
dolu kadehi ters tut grubunun Ezginin Günlüğü 40 Yıllık Şarkılar albümünden önce yayınladığı tekli.
"ah kim inanır size? sevdiniz yalan, bildiniz yalan"
www.youtube.com/...
20
Korhan futacı'nin Kara orkestra zamanlarindan güzel bir şarkısı. Akustikhane kaydında finali efsane şekilde yaparlar.
↑