kayıt

dil

  1. 1
    tat ve mekanik sindirim organı.
  2. 2
    lisan kelimesinin eş anlamlısı.
  3. 3
    bir başka dile değmeden öğrenilemeyen hede.

    (bkz: dil dile değmeden dil öğrenilmezmiş)
  4. 4
    vücuttaki en güçlü kaslar dile aittir.
  5. 5
    farklı tatları algılayabilen bir organ. çok farklı tatlar.
  6. 6
    yalamak fiilini uygulayan organ.
  7. 7
    ucu: tatlı
    orta kenarları: tuzlu
    arka kenarları: ekşi
    arkası: acı
    tatları algılamaya sağlar.
  8. 8
    işlevli organ bazen öyle işlere imza atarki hay maşallah dersiniz.
  9. 9
    birbirine değmeden öğrenilmeyen şey.
  10. 10
    iyi kullanabilene çok şey kazandıran organ.
  11. 11
    farsça kalp anlamına gelir. birçok yerde karşımız cikar.

    ornegin; dilber.
  12. 12
    www.aku.edu.tr/...
  13. 13
    ege'de bolca tutulan bir balık adı.

    www.google.com.tr/...
  14. 14
    en önemli organ. sadece kendi vücudu için değil, karşı vücut içinde önemli.
  15. 15
    insana zarar da verir yarar da yeter ki nasıl kullanılacağı bilinsin.
  16. 16
    (bkz: dil yarası)
  17. 17
    kapıyı kilitlemek için anahtar çevrildiğinde ,kilit mekanizmasının kapı menteşesine yerleşen kısmıdır.
  18. 18
    insan düşüncesinin çeşitli işaretler ve sembollerle ifade edilme yöntemi.

    insan düşüncesi ve dili, emeği sonucu ortaya çıkmıştır. insanı var eden düşünce değil, emektir. emek, bir soyutlama gerektiriyor:

    "bu üretim için öncelikle kendisine yararlı ve yararsız olan şeylerin ayrımına varması gerekir. mesela keskin bir taş ile küt bir taş arasındaki farkın ayrımına varabilmelidir ki, keskin taşı -kendi var olmayan pençeleri yerine- kullanabilsin. yani önce taşı doğadan soyutlaması gerekiyor -düşüncesinde-. oysa taş gerçekte doğadan soyutlanamaz, onunla bir bütündür, bağıntıları bulunur ve sürekli etkileşim içerisindedir. ayrıca hiçbir taş bir başka taşla aynı da değildir. fakat insan kullanım amacına göre soyutlamasını yapmak durumundadır. ilk soyutlamamız bu. ikinci soyutlamada insan, keskin bir taşı diğer taşlardan soyutlar. üçüncü soyutlama ise daha ilginçtir: insan keskinlik özelliğini bizzat taşın kendisinden soyutlar. böylece küt taşı da keskinleştirebileceğinin farkına varır. ve doğanın ona sunduğu taşlar arasından talihine keskin taş çıkıp çıkmayacağına bağımlı yaşamak durumundan kurtulur. soyutlama böyle bir eylemdir. düşüncenin temelidir. ayrıca nesneyi doğal varlığından ve hareketinden de soyutlamaktır."

    insan yaşayabilmek için emeğe ihtiyaç duyar. yalnız bu üretim bireysel alanda kısıtlı kalamaz. insan hayatta kalabilmek için doğa ile mücadele etmek zorundadır. evrimsel hiçbir üstünlüğü bulunmayan insanın doğada tek başına hayatta kalması imkansızdır. bu yüzden insanlar örgütlü emeğe, kolektif yaşama muhtaçtırlar. bu yüzden insan, insan oluşundan toplumsallığını da getirir. insan toplumsal bir canlıdır, mecburen. bu beraber yaşama zorunluluğu, insanların birbirlerine söyleyecek bir şeyleri olması anlamına geliyor.

    ayrıca emeğin bilgisi ve tekniği genler yoluyla aktarılamaz. eğer her insan en baştan emeği keşfetmek zorunda kalsaydı asla insanlaşamazdı. fakat biz on binlerce yılın birikmiş tekniğini atalarımızdan öğreniyor ve bunun üzerine bir şeyler ekleyip kendi çocuklarımıza öğretiyoruz. bu da dili zorunlu kılan bir başka etken.

    dil yalnız bugün konuştuğumuz, ağzın ve dilin farklı kombinasyonlarda hareketiyle simgeleştirdiği sese dayalı dilden oluşmaz. işaret dili, beden dili, ne bileyim mors alfabesi, körler için kabartma gibi pek çok başka yöntem barındırır.

    ilk insan dili de işaret ve beden dilinin ilkel halidir. bu ilkel topluluklarda yapılan araştırmalar ile kanıtlanmıştır. ihtiyaçtan doğan basit kavramları karşılayan basit işaretlerden oluşan dilleri bulunur ilkel insanların. bugün dahi hepimiz fark etmeden işaret ve beden dilini kullanıyoruz. "tamamdır" demek için baş parmağımızı kaldırıyoruz, birini işaret etmek için işaret parmağımızı kullanıyoruz, pek çok kelimeyi desteklemek için mimiklerimizi kullanıyoruz, gibi gibi.

    peki neden bu diller geri planda kaldı ve sese dayalı dil gelişip bugünkü karmaşık halini aldı? arkamızda hareket yapan birini görmemiz imkansızdır fakat sesini duyabiliriz. bence sese dayalı dilin gelişmesi avlanma gibi tehlikeli faaliyetlerde insana büyük bir avantaj sağlamıştır.

    dil insanın soyutlama becerisinin bir ürünüdür. çeşitli sembollerden, soyutlamalardan, "kavramlardan" meydana gelir. düşünce de bu kavramlardan meydana gelmektedir.

    hiçbir düşünce ve kelime yoktur ki gerçekten gelmesin. her düşünce, her kavram, gerçeklikten temel alır. bu da düşüncenin bir başka yasasıdır.
  19. 19
    1) Dil veya lîsan, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan doğal bir araç, kendisine özgü kuralları olan ve ancak bu kurallar içerisinde gelişen canlı bir varlık, temeli tarihin bilinmeyen dönemlerinde atılmış bir gizli anlaşmalar düzeni, seslerden örülmüş toplumsal bir kurumdur.

    tr.m.wikipedia.org/...(filoloji)

    2) Dil, ağız içinde bulunan ve tat alma duyusunugerçekleştiren, kaslardan yapılmış bir organdır. Ayrıca yiyecekleri çiğneme ve yutma işlemlerine yardım eder, insanlarda konuşmayı da sağlar. Kendini yenileme hızı en yüksek organ olarak da tanınır.

    tr.m.wikipedia.org/...(organ)
  20. 20
    böylesi görülmemiştir.

    webtv.hurriyet.com.tr/...
  21. 21
    faşizm'in ortaya çıkmasında temel unsur.
    dünyanın en hümanist insanları olarak tanımlanan hinduların dili ortadan kaldırması falan tesadüf değil yani.
  22. 22
    dil diğer duyu organlarımızdan farklı olarak sadece dış dünyayı algılamada değil, aynı zamanda kendimizi anlatmakta kullandığımız tek duyumuzdur. gözlerimiz hep başkalarını görür, kulaklarımız başka insanların sesini duyar, dokunduğumuzda başka nesnelere dokunur, kokladığımızda bambaşka kokuları duyarız. ama dilimiz başkalarını anlatmaktan çok kendini anlatmakla ilgilenir. başkalarından bahsederken bile onların yalnızca bizim zihnimizdeki gölgelerinden bahsetmiş oluruz, kendilerinden değil.
  23. 23
    başka bir şey. yıllardır üzerine o kadar şey okumama rağmen hala hakkında yeni şeyler öğrenilebildiğini gördükçe hayret ediyorum. en son alfred adler'den duymuştum dile ilişkin bir saptama.

    adler'e göre dil, aşağılık duygusunun bir sonucudur. daha doğrusu, bir çocuğun dile yönelmesinin nedenlerinden biri -adler bunu temel nedenlerden biri olarak görüyor- aşağılık psikolojisidir. buna neden olaraksa adler, bebeklerin güçsüz ve muhtaç olmaları nedeniyle yetişkinlerle iletişim kurmak olduğunu söylüyor.

    daha basit söylersek, bir bebek, kendisine bakan anne babasıyla iletişim kurabilmek ve isteklerini iletebilmek için dili kullanmaya yöneliyor. adler bir örnek veriyor: anne ve babası sağır olan bir çocuk, isteklerini onlara iletmek istediğinde ağlıyor, ancak sessizce ağlıyor, çünkü ses çıkarsa bile anne ve babası bunu duymayacak. bu nedenle de söz konusu çocuk, iletişim kanalı olarak görselliği seçiyor. dil de benzer şekilde, aciz durumda ve aşağılık duygusuna sahip olan bebekler için zorunlu bir kanal görevi görüyor.
  24. 24
    gerçekten garip bir şey.

    agitation diye bir kelime var, fransızca'dan olsa gerek "ajitasyon" diye bize geçmiş. kışkırtma gibi anlamları var.

    bizimkiler bunu "acıtasyon" a çevirmişler -doğru yazım değil-, ve mantıken demişler ki "herhalde duygu sömürüsü yapmak olsa gerek, acı ve tasyon var sonuçta".

    zamanla kelime duygu sömürüsü anlamına gelmiş, tdk'da dahi kışkırtmanın filan yanı sıra duygu sömürüsü anlamıyla duruyor. tek sebebi ses benzerliğinden kurulan bir mantık sonucu yanlış anlamın yaygınlaşması.

    ve bence bu anlamı ve kullanımı da doğru. dile oturmuş-kaynaşmış sonuçta bu anlamıyla.

    kim bilir böyle ne kelimeler hangi kültürleri dolaşıp ne anlamlara ve biçimlere girip çıktılar binlerce yıldır.
  25. 25
    kürtçede gönül demek