kayıt

yazgı

  1. 1
    bir teoman şarkısı;

    Sil severek gözleri
    Dilsiz ellerinle sarmala
    Sar beni
    Korkusuz isteğin bağırsın
    Ölmemiş sevgiler arasına koy beni

    Aslında yok çaresi
    Bilirim
    Canlar verir soğuk nefesim
    Aslında yok çaresi
    Sevginin
    Kabaran serin teninin

    Yollara yıllara yazgımı yazdım yanında

    Hep uzaksa her biri
    Kavrayıp bıraktıysan hep beni
    Görünmem duvarlar inince
    Yine de sen hep dokun
    Gör beni
  2. 2
    teoman'ın teoman adıyla çıkan ilk albümünden bir şarkısı. www.youtube.com/...
  3. 3
    (bkz: kader)
  4. 4
    albert camus'nun yabancı kitabından zeki demirkubuz sinemasına uyarlanan toplum dışılığı konu alan bir filmdir.


    -- spoiler --

    Edebiyat, felsefe ve h?tt? sosyoloji metinlerinin sinema ile karşılıklı diyalog ve etkileşimlerine çok sık rastladığımız bir dönemde yaşadığımızı söyleyebiliriz. Bir kitabı okurken, sinemadan bir karakteri belleğimizin çekip çıkarması ya da bir film izlerken, başrol oyuncusunun yıllar önce bir kitapta karşılaştığımız bir karaktere dönüşüvermesi, her anlamda metinlerarası ilişkinin kurulduğu bu günlerde aslında çok da tesadüf değil.

    Geçtiğimiz günlerde İletişim Yayınları tarafından Murat Belge çevirisiyle çıkan, Herman Melville?in ?Yazıcı Bartleby? (daha önce K?tip Bartleby olarak da Türkçe?ye çevrilmişti) adlı öyküsüne göz atarken, kendimi Zeki Demirkubuz?un Yazgı filminde bulduğumu fark ettiğimi söyleyebilirim. Açıkçası Yazgı filminin başkarakteri Musa?nın umursamaz, edilgen nihilist tavrı, Melville?in Bartleby karakteriyle oldukça benzer bir durum sergiliyordu.

    Melville?in Yazıcı Bartleby karakteri alışılmışın dışında bir öykü kahramanı ve belki de yazın dünyasının en pasivist, en sivil itaatsiz karakteri. Bartleby, çalışmaya başladığı hukuk bürosunda başlangıçta sadece kendine verilen işi ?normal? şartlarda yerine getirir. Onun dışında kendisine verilen işleri ? yapmamayı tercih ederim? diyerek reddeder. Zamanla hiçbir şey yapmamaya başlar karakterimiz, iyi niyetli yaşlıca patronunu oldukça sıkıntıya sokar. Yazıcı Bartleby aslında bize oldukça anlamlı mesajlar verir bu tavrıyla çünkü tercihlerimizin ne olduğunun hiç sorulmadığı, neredeyse mekanik bir hayatın, yaşayıcısı olduğumuz düşünülürse aslında onun tavrı oldukça önemli bir karşı duruştur. Çileden çıkarıcı bir şekilde ?yapmamayı tercih eden? Bartleby çalıştığı mek?ndaki arkadaşlarından davranışlarıyla ayrılır ve bu durum ona ?tuhaflık? kazandırır. Felsefi anlamda ?tuhaf? olanın akıl dışı bir yerde olduğu düşünülürse, Bartleby?nin tuhaf varlığı etrafındakiler için kolay olmayacaktır. Patronun her dilediğini yapan, her türlü emre itaat eden, diğer karakterler tarafından yadırganacak, dışlanacak ve toplumsal göz tarafından kabul görmeyecektir. Tıpkı Yazgı Filmi?nin Musa?sı gibi.

    Musa, toplumsal normların olabildiğince dışında ne kendisine ne insanlığa bir faydası olmasının kaygısını gütmeyen, yaşadığımız dünyanın içinde biçimlenmemiş bir birey temsilidir. Birlikte yaşadığı annesinin ölümünü neredeyse iki gün sonra fark edecek ve sonrasında bundan bir rahatlama duyduğunu ifade edecektir. Musa bu tavrı ile en başta toplumsal normların beklentisini yerine getirmediği için ?farklı?, ?garip?, ?tuhaf? kalıplarının içine sıkıştırılacaktır. İzleyici belkiyazgiiy9bu tavır karşısında çileden çıkmış ve nasıl sorusunu kendisine sormuştur. Yazıcı Bartleby öyküsünde de benzer bir durum çıkar karşımıza: Okur oldukça iyi niyetli olan patronunun her önerisine ?yapmamayı tercih ederim? diyerek reddeden Bartleby?e bazen gülecek bazen sinir olacak ve yine ?nasıl?? sorusunu soracaktır kendisine. Nasıl sorusu aslında cevabı çok zor olmayan bir sorudur. Bize bu soruyu sorduran iki karakterin mesajı açıktır. İtaatin reddedilmesi. İlişkilerimizin bizim üzerimizdeki güç ile olan bağlantısını gözler önüne seren bir durumdur bu. Bu bir çekişmedir, karşılıklı güç çekişmesi. Bu güç çekişmesi içerisinde bireyler olarak bizler, farkında bile olmadan söyleneni yapmaya koşullanmışızdır. Çünkü günümüz dünyasında bizler egemenlere göre biçim almış bireylik temsilleriyken, kendi gücümüzü unutmuş, kendilik iktidarımızdan vazgeçmişizdir. Bartleby bir şey yapmamayı tercih ederek, gücü o kadar kendi lehine çevirmiştir ki patronu en sonunda iş yerinden taşınmak zorunda kalmıştır. Aslında karakterin böyle bir derdi yoktur ancak onun itaatsiz varlığı diğerleri tarafından korkutucu ve endişe vericidir. Çünkü genelin dışında olmanın anlamı yalnız ve kabul görmeyen bir yaşamsal durumun karşılığıdır.

    Bartleby patronunun taşınmasının ardından binada kalmaya devam eder. Bürodan çıkartılır bu sefer binanın merdivenlerinde yaşayıp, kapı önünde uyuyarak kısaca, gitmemeyi ?tercih ederek? sürdürür yaşamını. Kimseye zarar verdiği görülmemişken, kaygı uyandırır onun itaatsiz ?tuhaf? varlığı. Ve en sonunda bir hapishaneye kapatılır. Ne cinayet işlemiştir ne de hırsızlık yapmıştır; kimseye zararı dokunmamıştır. Onun tek suçu ?normal? olanın dışında bir varoluş göstermesidir. Yazgı filminin Musa karakteri de işlemediği bir cinayet yüzünden hapishaneye kapatılır. O sonuçta annesinin ölümü karşısında bile Butler?ın deyişiyle melankoli üretmemiştir. Bu nedenle de o, toplumsal değer ve normlar gözüyle her türlü suçu işleyebilecek bir insanı temsil eder. Onun da suçu Bartleby gibi ?farklı?, ?tuhaf? ya da ?anormal? olmaktır. Filmde Musa?nın savcı ile olan diyalogları da bir bakıma ?tercih etmemek? ile ilgili değil midir? Suçsuzluğunu ortaya çıkaracak mektup savcının eline geçtiğinde şöyle bir sahne yaşanır; savcı asıl suçlu olan patronun itiraf mektubunu okuyup okumadığını sorar. Musa bunun kendisiyle ilgili olmadığını söyler. Daha sonra savcı mektubu okumaya başlar. Musa ilgisizce etrafına bakınır. Savcı Musa?ya sorar, hiç itiraz etmemişsin, ya cezan uygulansaydı? Bu güne kadar bir kez suçsuzum dememişsin. Onun cevabı açıktır: Ne fark ederdi. Evet, ne fark ederdi toplumsal kategorilerin, öğrenilmiş algıların ?farklı? olana bakışı ortadayken hiçbir şey fark etmezdi belki de.

    Bartleby yapmamayı tercih ederek, Musa fark etmeyeceğini bilerek edilgen bir tavırla dünyaya kafa tutan iki karakter. Bartleby edebiyatın, Musa sinemanın içinden tüm ?tuhaflıklarıyla? bize h?l? çok şey söylüyor. Latince ?norma? kelimesi, marangoz gönyesi anlamına gelir. Ve bu kelime aynı zamanda bu gün kullandığımız ?normal? kelimesinin kökenidir. Bazı ahşaplar serttir bu nedenle, marangoz gönyesinin onları biçimleye gücü yetmez. Musa ve Bartleby gibi biçimsiz ve akıl dışı kalırlar.

    Emek Erez - edebiyathaber.net (23 Temmuz 2014)

    - See more at: www.edebiyathaber.net/...

    -- spoiler --
  5. 5
    Musa bir Zerdüşt'tür. Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabında Zerdüşt'ü bir ''tip'' olarak şöyle tanımlar;

    ''şimdiye dek kutsal, iyi, dokunulmaz ve ilahi diye adlandırılan her şeyle safça ve içinden geldiği gibi, düşünmeksizin oynayan 'bir tinin ideali', dünyevi bir tiple karşı karşıya geldiğinde bu tür bir tip, acımasız görünecektir.''

    ...der Nietzsche. Zerdüşt kişiliği, Nietzsche'ye, kendisinin ''ahlakın kendini alt-etmesi'' olarak adlandırdığı şeyi sembolize eder. İyi ve kötü arasındaki çatışmayı ilk kez evrenin işleyişine yerleştiren ve ahlakı metafiziğe dönüştüren, İran'lı peygamber Zerdüşt'tü. Dolayısıyla, hataların en mukadder olanını yani ahlakı yarattığından, onu tanıyıp alt edecek ilk kişi de Zerdüşt olmalıdır (Nietzsche'den akt, Ansell-Pearson 1994: 135)

    Yazarın Zerdüşt tanımı aslında Musa'yı da tanımlar, Musa bir Zerdüşt'tür çünkü bir ahlak yıkıcıdır, seyirci onunla karşı karşıya geldiğinde acımasız bir karakter görür karşısında tıpkı Nietzsche'nin işaret ettiği gibi. Ama aslında acımasız mıdır bu tartışılır. en yakın arkadaşı kapı komşusuna karşı oldukça anlayışlıdır. çünkü Engin Günaydın'ın canlandırdığı Necati karakteri de toplumun kabullenemeyeceği türdendir. karşılıklı olarak birbirlerini yadsımazlar çünkü ikisi de farklıdırlar, toplumca acımasız olan ancak kendi içlerinde tutarlı karakterlerdir. Düz bir çizgileri vardır birilerine göre kötülerdir iyinin kutsallığının ne olduğunun sorgulandığı modern dünya içinde kendilerinin iyileridirler başkalarının değil. Onlar yine Nietzsche'ye atıfla belirtmek gerekirse ahlakın kendisini alt etmişlerdir.

    *Emek Erez
  6. 6
    zeki demirkubuz un yönettiği ters psikoloji filmi. izlemediysen hemen bi paket sigaranı alıp izlemeye başlıyosun şu an. olum çok iyi yaaa
  7. 7
    İzlemeden önce Albert camus yabancı kitabını okumak isteyebilirsiniz. Ekşiye bakmasam bilmeden izleyecektim ve şuan kitap yarıda.