kayıt

türkiye ekonomisi

  1. 1
    Türkiyenin ekonomik durumunu bildiren terimdir.
  2. 2
    1 yilda 220 milyar dolara ihtiyacimiz var diyor babacan!miting alanlarinda cizdiginiz pembe tablo ne oldu?demedik mi bu ekonominin gidisi gidis degil diye.Bu hukumete guven kalmadi yabanci yatirimlarini baska ulkelere yonlendiriyor demedik mi?Borsayi yapay mudehalelerle ayakta tutmakla din somurmekle ulke yonetilmez demedik mi?Dis borctan hic bahsetmediniz ne oldu girtlaga kadar batmismiyiz yoksa!!Kucuk yatirimci dikkatli olsun onumuz zifiri karanlik.
  3. 3
    18. sıraya yükselmesi hiçbir lobi tarafından engellenememiş, dur durak tanımadan başarıdan başarıya koşan bir ekonomidir. Bu sayının istikrarla artmasını beklemekteyiz milletçe. Kim tutar bizi.

    (bkz: dünyanın 18. büyük ekonomisi)
    (bkz: ekonomik kriz)
  4. 4
    kırılgan ancak orta vadede istikrarı koruyan ekonomidir. geleceği tabi ki belirsizdir.
  5. 5
    yükselme derken neyin kastedildiğini anlayamadoğım ekonomidir. malum ekonomimiz yıllardır 16-18. seviyesinde dolaşmakta zaten.

    tabi birde istihdam yaratmadan sadece kısa vadeli yabancı sermayenin borsa ve benzeri yatırım araçlarına koyduğu para ile oluşan bu ekonominin bir gün o yabancı yatırımcının parasını çekmesi (sen yabancı yatırımcıya fabrika kurdurmaz sadece parasına para kazandıracak kısa vadeli yatırımlara teşvik edersen bir gün parasını kolayca çekebilir) ile oluşacak cümbüşte kaçıncı sıraya yükseliriz onu daha bir merak ediyorum.

    ya o değilde senelerdir imf'e vereceğimiz bir 5 milyar dolar borç vardı ona ne oldu acaba...
  6. 6
    büyüme ve istikrar için yıllardır faiz oranları ve kamu harcamaları üzerinden yürütülmekte olan ülkenin ekonomisidir.elbette bu tür para politikaları göz ardı edelim demiyorum ancak güçlü bir ekonomi için var olması gerektiğini bildiğimiz ancak bir türlü gelişim sağlayamadığımız problemler var ülkede.

    günlük tartışmalara göz atalım; memur/emekli maaşları yetersiz,sağlığa daha fazla kaynak ayrılsın,bilim ve teknoloji alanında yatırımlar yapılsın,eğitim harcamaları arttırılsın...

    iyi ama o zaman daha fazla vergi alınsın mı? elbette hayır.peki bu durumda gelir seviyesi düşük bir ülkenin tüm bu talepleri nasıl karşılayacak? oecd verilerine göre milli gelirinin %46.4'lük oranında borcu olan,cari açığı dünya ortalamasının üzerinde olan bir ülkeden bahsediyoruz.

    ne yazık ki insanlarla iktisat konuşmaya başladığınızda hep yukarıda saydığım düşük gelir,düşük yatırımlar minvalinde bir tartışmaya giriliyor.bir çoğumuz ülkede yapılan üretimin düşüklüğünün farkında ama üretimi arttırıcı politikalar nedense ithalata tercih ediliyor.yoksa halkı mutlu etmek için ne olucak devlet banknot basıp millete dağıtsın,herkes zenginleştiğini sansın ama günün sonunda para yemeyeceksiniz,ekmek yiyeceksiniz ve devlet ekmek basamaz.

    1990-2001 arasında yıllık %3.4 büyümüşüz ve bizim muadilimiz olan gelişmekte olan ülkelerde %3.9 büyümüşler ki bu oranlar gelişmekte olan ülkeler için rezalet oranlar.zengin ülkeler bu oranları yakalasalar göbek atarlar o ayrı konu,çünkü zaten onlar zengin ve daha fazla büyümeye ihtiyaç duymuyorlar.

    Ve o meşhur akp dönemine geliyoruz,hani diyorlar akp geldikten sonra 2002'den sonra ekonomi çok iyiye gitti,süperiz,aslanız,kaplanız,dünya'nın en iyi 18.ekonomisiyiz.büyüme oranına baktığımızda evet %7 seviyelerinde bir büyüme gerçekleştirmişiz.ancak kritik nokta şu;iyi güzel hoş ama 1990-2001 aralığındaki o muadil ülkeleri geçememişizki,onlarda %7 seviyesinde büyümüş.yani herkes aynı oranda büyümüş,bu durumda ekonomiye seviye atlatabilmiş miyiz? hayır.

    peki 2007-2012 aralığı? bizim o muadilimiz olan brezilya,arjantin,hindistan vs. onlar devam etmişler %6 seviyelerinde büyümeye peki biz? o felaket 10-11 yıl(1990-2001) olduğu gibi yine ekonomiyi şişirip patlattığımız için %3.5 seviyelerine dönmüşüz.

    biz nasıl istikrarlı büyümeye devam edeceğiz? biz nasıl daha fazla üretebileceğiz? bu soruya verilen cevaplar ne yazık ki "işte merkez bankası faizleri şu kadar düşürsün", "devlet teşvikleri şöyle arttırsın,üretim teşviki versin" gibi saçma sapan,kitaplarda yazan teorik bilgiler dışında cevap alamazsınız.arkadaşlar,iktisat, sadece faiz,döviz,borsa üzerinden yürüyen bir kavram değildir.

    üretimi insan yapar,o nedenle öncelikle "emek" sarfederek daha fazla üreteceğiz.emeğin yanında elbette teknoloji önemli yer tutacak.

    bunlardan başka beşeri sermaye dediğimiz beceri ve yetenekte üretimin arttırılmasında bir başka etken.peki ama beşeri sermayenizi nasıl arttırabilirsiniz? iki yolu var,ya okula gideceksiniz, ya da alaylı olup kendi ilgi alanınıza göre kendinizi geliştireceksiniz.işte problem tam bu noktada başlıyor.bizim iş dünyamız çalışanlara bir şeyler öğretmek amacı asla gütmüyor.peki eğitim? bizlerde lise okuyoruz,almanlarda lise okuyor,peki lise mezunu bir türkle lise mezunu bir alman aynı beşeri sermayeye sahip mi? işte bu soruya cevap verebilmek için dünya genelinde oecd tarafından yapılan bir sınav var,pisa(programme for international student assesment) dünya'nın çeşitli ülkelerinden 15 yaşındaki lise öğrencilerine,kendi dillerinde matematik,fen ve yine kendi dillerinde okuma soruları içeren bir sınav yapılıyor.2012 sonuçlarına göre www.oecd.org/... ortalama skor 494,dünya lideri çin'in ortalaması 613.sanırım üretim lideri çin'in bu listede lider olması tesadüf olamaz.bir çok avrupa ülkesi ortalamanın çok üzerinde,türkiye ortalaması ise 448.yani bizim eğitim sistemimiz,kapitalist düzende rekabet ettiğimiz diğer ülkelerden düşük ve bu durum beşeri sermayede rekabetin çok gerisinde kalmamıza ve üretimimizin düşük olmasına neden oluyor.bu sonuçlar insanlarımızın okula gidip bir şeyler öğrenme konusunda çok ciddi problemleri olduğunu gösteriyor.bir diğer problemde ülke skorumuzun standart sapmasının çok yüksek olması.türkiye'nin çeşitli okullarından 5000 öğrencinin girdiği bu sınavın standart sapması o kadar yüksek ki,fen lisesi ya da anadolu lisesi öğrencileri dünya liderleriyle yarışabiliyorken diğer liselerden gelen öğrenciler ne yazık ki endonezya,katar gibi ülkelerin öğrencileriyle ancak yarışabiliyor.bu da türkiye'de eğitim eşitsizliğini gözler önüne seriyor.zaten bu durumda üretimin iyi olmasını beklemek hayalden öteye geçemez.eğitim eşitsizliği ilerleyen dönemde gelir eşitsizliğine yol açıyor.orta halli ya da zengin ailelerin çocukları özel okullarda eğitim alma imkanına sahipken,dar gelirli ailelerin çocuklarının böyle bir fırsatı yok ne yazık ki.durum böyle olunca dar gelirli aile çocuğu ileride yine dar gelirli emekçi sınıfını oluşturuyor.yani eğitim eşitsizliği zenginin zengin,fakirin fakir kalmasına neden oluyor.durum böyle olunca,iktisadi gelişimi sağlayamıyoruz.

    en başta üretim için teknoloji ve makinalaşmanın gereğinden bahsetmiştim.bunun için yatırım gereklidir.peki ama biz ülke olarak gelirimizin ne kadarını yatırım için kullanıyoruz? bizler ülke olarak "yediğimizin" %20 si kadarını yatırım olarak kullanıyoruz.bu idare eder bir oran ancak dikkat etmemiz gereken bir oran var;bizler ülke olarak gelirlerimizin %88'ini yiyip kalan %12'sini tasarruf ediyoruz.bu durumda %20'lik bir yatırım yapabildiğimize göre aradaki %8'lik fark dışarıdan geliyor,yani borç alıyoruz.işte cari açık dediğimiz şeyde bu.%20 lik yatırımla dünya ortalamasında idare eder seviyelerde yatırım yapıyoruz,ama gel gelelim bu yatırımın %8'lik kısmını dışarıdan borç alıyoruz.bu o kadar trajikomik bir durum ki herkes ekonominin,yatırımların muhteşem olduğunu falan sanıyor.

    ve son olarak "emek".evet 75 milyon kişiyiz ve nüfusumuz genç.insan düşünürken,en azından hiçbir şey yapmıyorsak emeğimizle çalışıp bu ekonomiyi kurtarmalıyız diye düşünüyor.peki ama bu insanlar ne yapıyor?üretim faaliyetine nasıl katkıda bulunuyorlar?

    yaklaşık 1 milyonu askerde,hapiste,hastanede hasta yatağında vs. yani onlara "siz ne yapıyorsunuz?" diye soramayacağımız durumdalar.uluslararası standart çalışabilir yaş 15'tir bu nedenle 15 yaşından küçük insanlara üretime katkılarını sormak anlamsız.o bambaşka bir konu,çocuk işçiler.bu durumda geriye yaklaşık 55 milyon insan kalıyor.ülkede işgücü 26 milyon yani biz ülke olarak üretimi 26 milyon kişiyle yapmaya çalışıyoruz.tüik'in açıkladığı işsizlik oranına göre %9.5'tan yaklaşık 2-2.5 milyon kişi işsiz.e peki geriye kalan 27 milyon kişi? onlar iş bile aramadıkları için iş gücünden sayılmıyor ve bu nedenle işsizlik oranına dahil edilmiyorlar.bunlardan yaklaşık 2 milyonu yarın gelip başlar mısın desek hemen diyecek olan iş aramayan ve işsizlik oranına dahil edilmeyen işsizler.yaklaşık 4 milyon öğrenci de bu 27 milyona dahil kişiler.yaklaşık 4 milyon emekli var Türkiye'de.çalışamaz durumdakilerin sayısı yaklaşık 3.5 milyon.sadece bu sayıya bakarak Türkiye'de ne kadar çok engelli insan olduğunu görmek mümkün.yaklaşık 12-13 milyon kişi ise evde oturuyor ve iş aramıyor ki bunların çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor.türkiye'de evde oturan ve aslında çalışabilecek olan kişi sayısı 14-15 milyon civarında yani ülkede tüm üretimi 26 milyon kişinin yaptığını düşünürsek üretimi yapanların yarısından fazlası da evde oturuyor ve iş bile aramıyor.işte ana meselelerden biri de bu.ülkede çalışan erkek sayısı çalışan kadın sayısından çok önde ve ne yazık ki kadınların çoğu iş dahi aramıyor.türkiye'de çalışma yaşında olan kadınların sadece %30'u çalışıyor ya da iş arıyor.

    arkadaşlar,bu ülkede hangi ekonomi politikası olursa olsun,ne yapılırsa yapılsın,evde oturan kadınları iş gücüne dahil etmediğimiz sürece,bu ülkenin ekonomisinden bir bok olmaz afedersiniz.
  7. 7
    türkiye dışa bağımlı bir ülkedir. dışa bağımlı bir ekonomiyle yönetilen devlette siz kalkıp bir de küreselleşmeye ivme kazandırırsanız sömürge bir toplumdan öteye gidemezsiniz.
    bugün baktığımızda serbest piyasanın desteklenmesi çok ince bir çizgiye oturtulmuştur. çünkü az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde serbest piyasa demek insanın istediği her şeyi özgürce yapabilmesi olarak algılanmaktadır. bu tür toplumlarda insanlar politikaya bir ticaret gözüyle bakmaktadır.
    politikacı demek kapıları açma ve kapama gücüne sahip olmak demektir.
    bu bağlamda suçlular bazı işlerini yürütebilmek için politikacılara ihtiyaç duyarlar, politikacılar da iktidarda kalabilmek için paraya ihtiyaç duyduklarını keşfetmiştirler.
    (bkz: günümüz türkiyesi)
  8. 8
    hangi gerekçeyle, hangi parametrelere dayanarak geliştiği iddia edildiği bilinmeyen ekonomi. bir ülkenin doğalgazı, petrolü olur, malesef bizde yok. dünya çapında talep gören teknoloji üreten şirketlerimiz var dersin, ama malesef yok. hadi biz teknolojiden anlamıyoruz, üretemiyoruz dersin, tamam olabilir. tarımını geliştirmiş, dünyaya tarım ürünleri ihraç eden bir ülkeyiz dersin anlarım, ama o da yok. ee sen ne üretiyosun o zaman da geliştiğini iddia ediyosun? türk ekonomisi 15 yıldır günü kurtarma politikası uyguluyor. nedir bu; özsermaye satışı, yani özelliştirmeler. 2001 krizi sonra kısa vadede bu gerekliydi ama artık 16 yıl geçti üstünden ve halen bir şey üretmeden bu politika sürdürülmeye çalışılıyo. varlık fonuna devirler bununla ilgiliydi. şimdi 2019 seçimlerine kadar bir şekilde dış sermayeye ülke parsel parsel satılmaya devam edilecek. ama bir gün satacak bir şey bulamayınca ne olacak? cevabını hep birlikte göreceğiz, çünkü o günler çok da uzak değil.
    • hangi paramaetreye dayanarak geliştiği iddia edilmesinin cevabı bkz. çin'deki hayalet şehirler. betonlar kağıt üzerinde kısa vadeli Gayri safi millî hasıla göstermek. bomboş olduğu gerçeği ortada sadece parametreyi açıklamak istedim.
  9. 9
    mahfi hocamın dediği kırılgan beşliden biridir.

    twitter.com/...
  10. 10
    2019'un ilk çeyreğinde %2.6 daralan.
  11. 11
    Hayatıma benziyor
  12. 12
    iddiaya göre pik yapmıştır.

    aslında mini etek giymez, alkol almaz, gecenin kör saatlerinde dışarı çıkmaz ama nolduysa oldu işte.
  13. 13
    Türkiye Tarihinin en kötü kredi notunu almış ve pik mi yapmış ekonomimiz.neremizle gülüyoruz bu lafa.
  14. 14
    yaz okulunda marmaradan yatarak aa verdiğim ders. sağolsunlar.
  15. 15
    daron acemoğlu'nun sözleriyle durumu ektedir:
    i.hizliresim.com/...
  16. 16
    gün (tarih: 30.03.2021) itibariyle usd ve euro kurlarına bakarak ne hale geldiğini görebileceğimiz ekonomi.
    tcmb'na göredir;
    usd : 8,1338
    eur : 9,5790

    ve takriben 15 ay öncesine gidelim, yani 06.01.2020 tarihine;
    usd : 5,9855
    eur : 6,6939

    15 ay içinde usd %35,89 artmış, buna karşılık euro ise %43,1 ile daha da bir cosmuş.

    daha fazla yazarsam göte girebilir, ayı çıkabilir, pudra şekeri fiyatları artabilir.
    her gün fakirleşen bir ülke olur mu lan! valla oluyor bak.
  17. 17
    sermayenin büyük işletmelerde toplandığı, küçük işletmelerin %75'inin 6 ay bile dayanamadığı düzenin adıdır. bir pastanın %80'lik kısmını %5 kitlesinin yediğini ve kalan %20'nin %95 kitlesinin arasında bölüşüldüğünü hayal edin. ucu ucuna getirmek bile büyük başarıdır. kârlı düzene geçemediğimiz için doğal olarak ekonomi de büyümüyor, zarar artıyor, yaşam zorlaşıyor, nüfus artışta, istihdam krizde, önemli (-) eksi kalem harcamalar var ve biz tüketim kaleminde "yutma" eğilimindeyken devastator gibi, üretim kaleminde diyalize bağlı yaşıyoruz. tarım temelimiz de zayıfladı. esnaf sıkıntıda...
  18. 18
    trakya'da ay çiçeği, egede ve marmara'da incir ve zeytin, akdeniz'de portakal ve narenciye yetiştirilir. güney doğu anadoluda pamuk ve bakliyat tarımı yapılır. iç anadolu türkiye'nin tahıl ambarıdır. doğu anadoluda büyük baş, güney doğu ve iç anadoluda küçük baş hayvancılığı yapılır. deniz canlısı çeşitlilği açısından zengindir.
  19. 19
    Gayet pozitif yönde seyreden yakında Çin ve orta Asya ile şaha kalkacak ekönomi. Sokakta yazar kasa atan var mı yok. Ee iki tane Twit de atılayazılsın.
  20. 20
    enflasyon ve döviz kurunun inanılmaz artışıyla resmen mahvolan hede. ilginç olanı, ülkedeki dövizle alınan ürünler bile döviz artışından çok daha fazla zamlanıyor. örnek vermek gerekirse: geçen sene 2850 euroya aldığım moncler montu bu sene 4650 euroya ilanda gördüm. en ucuz moncler mont 3500 euro. yeni aldığımı ise 4750 euroya aldım. fiyatlar yurt dışında böyle değil, stabil.

    enflasyon ve kur artışının yanı sıra büyük ve küçük perakendecilerin fırsatçılıkları da ülke ekonomisini büyük bir çıkmaza sürüklüyor.

    (bkz: ikinci el araç piyasası)
  21. 21
    (bkz: cambaz)
    (bkz: mor ve ötesi)
    Gece gece dinleyesim geldi.
  22. 22
    yaşamım ile doğru orantılıdır. negatif orantılı olan tek şeyi gerçek enflasyon oranının yüksekliğidir.