kayıt

euro2020'de milli takımın başarısız olma sebepleri

  1. 1
    kulüp başarılarınq odaklanan topçuların Euro 2020'ye hiç hazır olmamaları, oyunculardan performans bekleyen hocanın kendisinin hiçbir sisteminin olmaması ya da bunu oyuncuları anlatamamış olması ve ayrıca kadro seçimi olarak da kafasındaki oyunu oynayacak kişilere bulamaması esas noktalardır bence.
  2. 2
    tabii ki yerli ve milli, bizim çocuk, kanı sarı laci, fenerbehçeli mesut özil'i kadroya almayan kaleci öğretmen feylesof şenol yüzünden.
  3. 3
    Çok para kazanmaları olabilir. o kadar çok para kazanan bir ekibin bir şeyi elde etme arzusu neden olsun ki? adamlar zaten dünyanın en iyi hayatını yaşıyorlar ve maçı kaybetmeleri onlar için hiçbir fark yaratmıyor. bizim gibi fakirler ancak ekran başında ağlıyor.
  4. 4
    İlk defa milli takımın uluslararası bir turnuvaya katılımı öncesinde ülke olarak kenetlenmenin sağlanamamış olması.

    Özellikle Fenerbahçe=Galatasaray'dan düşük sayıda ve kalitesiz oyuncu dahil edilmesi, bu kulüp taraftarının karşısına çıkan her şeyi acımasızca kötüleyerek milli motivasyonun düşmesine neden oldu. Bir zamanların Şarkılarla Türkülerle uğurlanan milli takım kavramından adım başı küfredilen ve her saniye eleştirilen milli takım kavramına geçiş yaptık.

    Kısacası başlığın cevabı, milli takım taraftarlarıdır. Bu durumun analizi de elbette ki yapılacaktır.
  5. 5
    düşünüldüğü kadar iyi bir takımımız olmaması. Berbat teknik kadro. sistemsizlik. oyuncuların formsuzluğu.. hepsi birleşince sonuç bu.

    mesela hakan anlatıldığının yarısı kadar bile iyi bir topçu değil. duran top dışında hiçbir özelliği olmayan oyuncu. kenan karaman ptt topçusu zaten. ozan ve okay'ın beraber oynatılması büyük kepazelik. orta saha yetenek olarak çok zayıf.
  6. 6
    Oynayamaması olabilir. Açıkçası nefretim olan futbola bi şans vermek istedim ama bizim takımı izledikçe çok öfkelendim.

    Fanatiklere yazık, ben bi bakıp çıktım.
  7. 7
    modern çağların dini gibi bir hüviyete bürünmüş, o derece insanların gözünü kör etme potansiyeline sahip olan ve hiç de sevmediğim futbol hakkında konuşmayayım diyorum ama hem tespitler hem çıkarımlar komple hatalı.

    *dev aynası sendromu
    *herkes bize karşı sendromu
    *büyük resim sendromu
    *kronik gaz toplumu oluşumuz(her türlü konuda süreklilikten, sürdürülebilirlikten uzak yönetim ve yaşam anlayışı ve eylemlerin buna göre yapılması. ilkel reaktif anlayış. proaktif yöntemin akla bile gelmemesi vs.)
    *başarıyı sahiplenen, başarısızlığı sahiplenmeyen anlayış(bizdeki bebek toplum özelliğinin yansıması. yetişkinlik olumlu-olumsuz tüm eylemlerin sorumluluğunu alabilme halidir. oysa bebekler sorumsuzdur, hep aferindir, o en güzeldir, diğerleri tü kakadır)
    *suçu hep başkasına/bir yerlere atma sendromu(başarısızlıkta afk olunması durumunun bir başka şekli. basit olan ama gram ilerletmeyen popülist yöntemin seçilmesi, biz aslında süperiz ama önümüzü kesiyorlar edebiyatı falan filan.)
    *eleştiriye kapalılık, duyup dinlememe ve/veya aşırı savunma refleksi.

    teknik ekipten yardımcı ekiplere, sahadaki oyundan saha dışı faaliyetlere kadar motivasyon/psikoloji, antrenman, idari yönetim, mali yönetim, sportif yönetim, oyuncu seçimi, taktik/strateji belirleme, belirlenen taktik/stratejiye -varsa- uyma ve sürdürme ve daha bir çok konunun neresinden tutarsanız tutun, hiçbir konuda bilimsel, teknik anlayışla iş yapılmadığını görebilmek bu kadar zor olmamalı.

    ülkece durumumuz belli. birkaç alan dışında sporda başarı kazanmamız imkansıza yakın. kazananlar da bir sürü zorluğa rağmen gösterdikleri aşırı bireysel çaba ve sahip oldukları yetenekler ile bir şeyler yapan insanlar. ancak sürdürülebilirlik konusunda sıfır. mesela tutturulmuş bir iman gücüdür gidiyor veya biz demeden bitmez tarzı beylik lafları bilmem neler. komple slogan, komple hamaset, komple gerçek dışı hedefler. bir türlü kurtulamadık şundan. diğer dallarda pek böyle değil ancak en popüler dal olan futbol söz konusu olunca sürekli bir tepeyi hedefleme durumu söz konusu. hedefler gerçekçi değil. durumun belli sen nasıl en tepeye? bunu söylemek de hainlik bilmemnelik değil. sorunu göstermek bu. sorunun kaynağını görmeden, sorunu doğru tespit etmeden nasıl çözeceksin? genç kadro başarıya açtır falan filan, gençlik her şeyin çözümü olsa başka bir şeye gerek kalmazdı zaten. her şey de gazla olsaydı biz şu an andromeda'ya gitmiştik.

    dengeyi kurmaktan bahseden yok. gerçek dışı şekilde en tepeyi hedefler ancak elde edemezsen, eleştirirler. eleştirmek de hakları. ya susup eleştirileri dinleyeceksin ve bir şeyler çıkarmaya çalışacaksın ya daha gerçekçi hedefler koyacaksın ya da -ve en zoru da bu- adam gibi sistem kurup sistem tam oturup tam randımana geçtikten sonra yüksek hedef koyacaksın. yürümeden koşmak nasıl oluyor? doğanın işleyişine ters. hadi yap doğanın tersine iş. yap da görelim. kimse yapamaz. uyum sağlamak gerek. bizde yapılan ise en kolay yolu seçmek; eleştiriye kulakları tıkamak, zorda kalınca aşırı reaktif tepki göstermek, hamasete geçmek, başkalarını suçlamak ve eleştirenlere ithamlarda bulunmak.

    dünya tarihinin hiçbir döneminde içi boş teneke gürültüsüyle hiçbir ülke, millet, şirket başarıya ulaşamamıştır. gelişim eleştirileri samimiyetle dinleyip ardından özeleştiri aşamasına geçmekle başlar.