kayıt

corona virüsteki çapa etkisi

  1. 1
    Corona virüs geometrik büyümeyle tüm dünyayı kasıp kavurmaya devam ediyor. Peki bu süreçte hükumetler vaka, test, ölüm sayılarını doğru yansıtıyorlar mı? Bunu kesinkes bilmemiz mümkün değil. Fakat komplo teorilerinin cirit atıp bir çöplüğe dönüştürdüğü sosyal medyada doğru çıkarımlar yapabilmek ve gerçeğin ucundan yakalayabilmek adına bir mum kadar aydınlatıcı olsa da çapa etkisiyle var olan durumu kısaca yorumlamaya çalışacağım.
    Çapa Etkisi nedir? Tevfik Uyar’ın yazısından aynen alıntılıyorum:
    “Tüketim kararlarımızı manüpile eden iki başlıca etkiden birincisi çapa etkisidir.
    Çapa etkisi genel bir zaafımız, doğuştan gelen bir kusurumuzdur. Kabaca ifade edecek olursak, bir önceki eylemde algıladığımız, etkileşime girdiğimiz veya öğrendiğimiz bir sayının gelecekteki kararlarımızı etkilemesidir. ”
    Örneğin: Mahallemizdeki kahvehaneden ya da Ayşe Abla’nın mekânından 1 TL karşılığında bir fincan kahve alırken bir gün bir kahve mağazası zincirine veyahut lüks bir kafeye gideriz ve orada aynı kahveye 6 TL öderiz. İlk etapta bu bize çok pahalı gelir –hatta kanımıza bile dokunabilir-. Ancak ikinci veya üçüncü seferden sonra çapamız 1 TL’den 6 TL’ye kayar. Öyle ki bir süre sonra kahvenin 4 TL olduğu yerde “aman ne kadar ucuzmuş” yorumunu yaparız.”
    Nihayetinde Çapa Etkisi satışta yapılan kullanışlı hilelerden biridir: Misal; Fiyatı 150 Dolar olan bir ayakkabı ile fiyatı 500$’dan 200$’a düşmüş aynı ayakkabıyı farklı reyonlara koyduğumuz zaman zihnimiz otomatikman “Aaa 500 Dolarlık ayakkabıyı 200 Dolara alabiliyorum!” gibi bir kazanç yanılgısına düşecektir. Nihayetinde aynı ayakkabıya 50 Dolar daha fazla vermiş oluyoruz.

    Peki virüs istatistiklerinde bu algı zaafımız nasıl işler?
    Misal ilk gün sayımız: 1 kişiydi. İkinci gün sayımız geometrik büyümeyle tek basamaklardan çift basamaklılara doğru yavaş yavaş arttı. İlk zamanlarda günde 10 kişinin virüse kapılması belirli bir panik kontrol eşiğinin altında olduğu için hükumet: “biz bize yeteriz” , “evde kal” gibi bilinçlendirici fakat ön önlem diyebileceğimiz tavsiye, uyarılarda bulundu. Bugün geldiğimiz durumda sayı o kadar büyümüştür ki ( 60 bin civarı ) günlük 1000 veya 2000 vakanın peşine 70–80 arası ölümlerin olması bizi yine panik kontrol eşiğinin altında tutmaya yeter. Çünkü zihnimiz 60 bin sayısına çapa atmış ve 60 bin sayısı 70–80 ölüm algımıza göre büyük görünmemektedir. Hükumetin kontrol mekanizması sokağa çıkma yasağına kadar ilerlemiştir. Peki ya ilk günlerde sokağa çıkma yasağı uygulansa tablo bu kadar büyür müydü? Neden ön önlem diyebileceğimiz hususlara bu kadar bel bağladık? Burası tartışma konusudur.
    Farz edelim ki ilk günkü sayımız 1 kişiyken ikinci, üçüncü günlerde sayı 3 bin ve 4 binlere çıktı. ( Virüsün yayılma hızından katbekat fazla bir oran) O zaman dehşet etkisi artacaktı. İkinci gün ölü sayımızın 70–80 olduğu bir tablo bizi korkutmaz mıydı? Fakat bugün korkutmuyor. Arada geçen süreç bize bu virüsün yayılma hızının normalliğine kadar götürdü. İşte bunun sebebi çapa etkisidir. Gün geçtikçe kafamızda çapa makul derece büyüyor, virüsün yayılma hızı gereğince de normalleşiyor.
    İnsanlar sayıların büyüyeceğini bilirken neden bireysel ve toplumsal sakınmalarda rehavet içindedir? Burası elbette ki sosyal psikolojinin konusudur. Fakat bugünkü durumumuzda rehavetin payı yüksektir. Sayı milyonlara erişirse günlük 20–25 bin ölümün zihnimizde normalleşmesi feci bir durum değil midir?