kayıt

en sevilen ömer hayyam rubaileri

  1. 1
    ey zaman, bilmez misin ettiğin kötülükleri?
    sana düşer azapların, tövbelerin beteri.
    alçakları besler, yoksulları ezer durursun:
    ya bunak bir ihtiyarsın, ya da eşeğin biri.

    yaşamanın sırlarını bileydin
    ölümün sırlarını da çözerdin;
    bugün aklın var, bir şey bildiğin yok:
    yarın, akılsız, neyi bileceksin?

    var mı dünyada günah işlemeyen söyle:
    yaşanır mı hiç günah işlemeden söyle;
    bana kötü deyip kötülük edeceksen,
    yüce tanrı, ne farkın kalır benden, söyle.

    beni özene bezene yaratan kim? sen!
    ne yapacağımı da yazmışın önceden.
    demek günah işleten de sensin bana:
    öyleyse nedir o cennet cehennem?

    insan bastığı toprağı hor görmemeli:
    kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili.
    duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç?
    ya bir şah kafasıdır, ya bir vezir eli!

    hak er geç cimrilerin hakkından gelir;
    cehennem ateşleri onlar içindir.
    ne der, dili inciler saçan muhammet:
    cömert gavur cimri müslümandan yeğdir.
  2. 2
    Gece gül bahçesinde ararken seni
    Gülden gelen kokun sarhoş etti beni
    Seni anlatmaya başlayınca güle
    Baktım kuşlar da dinliyor hikayemi.

    BENİ ÖZENE BEZENE YARATAN KİM? SEN!
    NE YAPACAĞIMI DA YAZMIŞSIN ÖNCEDEN.
    DEMEK GÜNAH İŞLETEN DE SENSİN BANA:
    ÖYLEYSE NEDİR O CENNET CEHENNEM?

  3. 3
    dünyada akla değer veren yok madam,
    aklı az olanın parası çok madem,
    getir şu şarabı, alsın aklımızı:
    belki böyle beğenir bizi el alem!

    ferman sende, ama güzel yaşamak bizde:
    senden ayığız bu sarhoş halimizde.
    sen insan kanı içersin, biz üzüm kanı:
    insaf be sultanım, kötülük hangimizde?

    bu dünyadan başka bir dünya yok, arama;
    senden benden başka düşünen yok, arama!
    vaz geç ötelerden, yorma kendini:
    o var sandığın şey yok mu, o yok arama!

    benim halimden haber sorarsan,
    bir çift sözüm var sana, yürekten:
    sevginle gireceğim toprağa,
    sevginle çıkacağım topraktan.

    şu dünyada üç beş günlük ömrün var,
    nedir bu dükkanlar, bu konaklar?
    ev mi dayanır, bu sel yatağına?
    bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?

    camiye gittim, ama Allah bilir niye:
    ne namaz kılmaya, ne dua etmeye.
    eskiden bir kilim aşırmıştım camiden:
    o eskidi gittim yenisini yürütmeye.

    ben ne camiye yararım, ne hayvana!
    bir başka hamur benimki, başka maya.
    yoksul gavur, çirkin orospu gibiyim:
    ne din umrumda, ne cennet, ne dünya!
  4. 4
    ben kadehten çekmem artık elimi;
    tutmam senin senin kitabını, minberini.
    sen kuru bir sofrasın, ben yaş bir sapık:
    cehennemde sen mi iyi yanarsın, ben mi?

    bayram geldi; işimiz iştir bu aralık;
    horoz kanı gibi şarap bollaşır artık.
    gel gelelim eşekler de boş gezer şimdi:
    oruç gemi ağızlarından çıkar, yazık!

    yarım somunun var mı? bir ufak da evin?
    kimselerin kulu kölesi değil misin?
    kimsenin sırtından geçindiğin de yok ya?
    keyfine bak: en hoş dünyası olan sensin.
  5. 5
    elmalı rubaileri gerçekten harika..inanılmaz bir lezzet..eğer olur da yolunuz çankırıya düşerse mutlaka deneyin..
  6. 6
    kısa ve öz: gönlünü hoş tut sonu gelmez kaygıların.
  7. 7
    ramazan ayı bu yıl da geldi yine;
    vurdu bukağıyı aklın bileğine;
    tanrım bu halka bir gaflet ver de bari
    ramazanı şevval sansınlar bu sene.

    ey güzel, sen ki bana derdi derman edensin;
    şimdi: çekil önümden, diye ferman edersin;
    senin yüzün canımın kıblesi olmuş bir kez;
    ne yapsın, kıble mi değiştirsin bu can dersin?

    ey güzel, sen ki bana derdi derman edensin;
    şimdi: çekil önümden, diye ferman edersin;
    senin yüzün canımın kıblesi olmuş bir kez;
    ne yapsın, kıble mi değiştirsin bu can dersin?

    şarap iç adın silinip gitmeden dünyadan;
    şarap kasveti, karanlığı giderir candan;
    güzellerin saçını çözüp dağıtmaya bak
    neylesin, netsin bu can, kıble mi değiştirsin?

    orucumu yiyorsam ramazanda
    mübarek aydan habersizim sanma:
    çileden gece oluyor da gündüzüm
    sahura kalıkıyorum gün ortasında.

    şarap iç, bire birdir derde tasaya;
    ne bu dünya kalır, ne öteki dünya.
    ne serin ateştir o, ne can dolu su:
    çabuk ol, bulup içemezsin mezarda.
  8. 8
    iki batman şarap, bir buğday ekmeği;
    bir koyun budu, bir de ay yüzlü sevgili;
    daha ne istenir bilmem şu dünyada:
    padişah daha iyisini bulabilir mi?

    insan son nefese hazır gerekmiş:
    nasıl ölürse öyle dirilecekmiş.
    biz her an şarap ve sevgiliyleyiz:
    böylece dirilirsek işimiz iş.

    açılmaz kapıları açmanız mı gerek?
    dünyada insanca yaşamanız mı gerek?
    bırak öyleyse iki dünyayı birden:
    ey ölü canlılar, canlar uyanık gerek!

    dün özledim de seni coştum birden bire;
    çıktım senin yerin dedikleri göklere.
    bir ses yükseldi ta yukarıda, yıldızlardan:
    gafil, dedi; bizde sandığın tanrı sende!
  9. 9
    bir testici gördüm, çamur içindeydi:
    ayağı çarkında, elinde bir testi;
    testinin başında bir yoksulun ayağı
    kulpunda bir padişahın kellesi.

    ne yazık, pişmiş ekmek çiğlerin elinde;
    ne yazık, çeşmeler cimrilerin elinde.
    o canım türk güzeli kömür gözleriyle,
    çaylakların, uğruların, eğrilerin elinde.

    bilir misin, yüceler yücesi tanrı,
    şarap ne zaman çoşturur içenleri?
    pazar, pazartesi, salı, çarşamba, perşembe,
    bir de cuma, cumartesi günleri.
  10. 10
    insan çeker çeker de sonra hür olur;
    inci sedef zindanlarda yuğrulur.
    paran pulun yoksa bugün, sağlık olsun:
    bugün boş duran kadeh yarın doludur.

    gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
    canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
    hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
    nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?

    her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe,
    altınları gümüşleriyle övünmeğe.
    tam işleri dilediği düzene girer:
    ecel çıkıverir pusudan: benim ben, diye.

    yerleri yapmış, gökleri kurmuşsun ama,
    sensin bunca gönülleri yakıp yıkan da.
    ne kızıl dudakları, ne altın saçları
    almışın süprüntüler gibi kara toprağa.

    kim görmüş o cenneti, cehennemi?
    kim gitmiş de getirmiş haberini?
    kimselerin bilmediği bir dünya
    özlenmeye, korkulmaya değer mi?

    sevgili, bir başka güzelsin bugün;
    ay gibisin, pırıl pırıl gülüşün.
    güzeller bayram günleri süslenir:
    seninse bayramları süsler yüzün.

    ben içerim, ama sarhoşluk etmem:
    kadehten başka şeye el uzatmam.
    şaraba taparmışım, evet, taparım:
    ama senin gibi kendime tapmam.
  11. 11
    bir put demiş ki kendine tapana:
    bilir misin niçin taparsın bana?
    sen kendi güzelliğine vurgunsun:
    ben ayna tutar gibiyim sana.

    biz aşka tapanlarız, müslüman değil;
    cılız karıncalarız, süleyman değil;
    biz eskiler giyen benzi soluklarız:
    pazarda sırma satan bezirgan değil.

    nerdesin? sana baş kaldırmışım işte;
    karanlık içindeyim, ışığın nerde?
    cenneti ibadetle kazanacaksam
    senin ne cömertliğin kalır bu işde?

    yüzümde pırıl pırıl sevinç gördüğün gün,
    nice konakları yıkılmıştır gönlümün.
    dalgıçsan dal gözlerimin denizine, bak:
    dibinde mahzun bir deniz kızı görürsün.

    seni kuru sofraların softası seni!
    seni cehenneme kömür olası seni!
    sen mi hak' tan rahmet dileyeceksin bana?
    hakka akıl öğretmek senin haddine mi?

    şarap içip güzel sevmek mi daha iyi,
    iki yüzlü softaları dinlemek mi?
    sarhoşla aşık cehenneme gidecekse,
    kimselerin göreceği yoktur cenneti.

    en büyük söz kuran bile
    arada bir okunur besmeleyle.
    kadehteyse öyle bir ayet var ki
    okur insan her zaman, her yerde.
  12. 12
    bedenindeki et, kemik, sinir kaldıkça,
    dünyadaki yerini bil, kendinden şaşma.
    düşman zaloğlu rüstem olsa ger göğsünü,
    dostun karun olsa iyilik altında kalma.

    şarap benlik kaygusu bırakmaz sende
    çözülmedik bir düğüm kalmaz beyninde
    iblis bir kadeh şarap içmiş olaydı,
    secdeye yatardı adem'in önünde

    bir nakıştır varlığımız senin çizdiğin,
    şaşılası neler nelerle bezediğin;
    kendimi düzeltmek benim ne haddime:
    beni potadan böyle döken sensin:
  13. 13
    Ezeli sırları ne sen bilirsin ne de ben
    Bu muammayı ne sen okuyabilirsin ne de ben
    Perde arkasında bir sen dedikodusu var bir ben
    Perde kalktığında ne sen kalırsın ne de ben
  14. 14
    vefasız dünya diye yakınıp durma;
    dünya elindeyken tadını çıkarsana!
    herkese vefalı olsaydı dünya
    sıra mı gelirdi senin yaşamana?

    seni aramaktan dünyanın başı dertte;
    zengine de göründüğün yok, fakire de;
    sen konuşursun da biz sağır mıyız yoksa,
    hep kör müyüz, sen varsın da görünürde.

    medresenin sözü vardır, tekkenin hali,
    sözden, halden öteye gider aşkın yolu.
    müftünün, vaizin en iyisini getirsen
    aşkın mahkemesinde tutulur dili.
  15. 15
    Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
    Ne yapacağımı da yazmışsın önceden.
    Demek günah işleten de sensin bana:
    Öyleyse nedir o cennet o cehennem?

    Bilir misin yüceler yücesi Tanrı
    Şarap ne zaman çoşturur içenleri?
    Pazar pazartesi salı çarşamba perşembe
    Bir de cuma cumartesi günleri.

    Felek ne denli cömert aşağılık insanlara!
    Han hamam dolap değirmen hep onlara.
    Kendini satmayan adama ekmek yok:
    Sen gel de yuh çekme böylesi dünyaya!

    Yapma” diyorsun; yapmamak elimde mi?
    “Sen al” demişin; nasıl çekerim elimi?
    “Hem yap hem yapma” demek seninki bana
    insaf: Kadeh devrilir de dolu kalır mı?

    Öldürmek de yaşatmak da senin işin;
    Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
    Ben kötüyüm diyelim kimde kabahat?
    Beni böyle yaratan sen değil misin?

    Kim görmüş o cenneti o cehennemi?
    Kim gitmiş de getirmiş haberini?
    Kimselerin bilmediği bir dünya
    Özlenmeye korkulmaya değer mi?

    Yerleri yapmış gökleri kurmuşsun ama
    Sensin bunca gönülleri yakıp yıkan da.
    Ne kızıl dudakları ne altın saçları
    Atmışsın süprüntüler gibi kara toprağa.

    Ben ne camiye yararım ne havraya!
    Bir başka hamur benimki başka maya.
    Yoksul gavur çirkin or*spu gibiyim:
    Ne din umurumda ne cennet ne dünya!

    Biz aşka tapanlarız müslüman değil;
    Cılız karıncalarız Süleyman değil;
    Biz eskiler giyen benzi soluklarız:
    Pazarda sırma satan bezirgan değil.

    Bir put demiş ki kendine tapana:
    “Bilir misin niçin taparsın bana?
    Sen kendi güzelliğine vurgunsun:
    Ben ayna tutar gibiyim sana.”

    Sensiz camide namazda işim ne?
    Seninle buluşma yerim meyhane.
    Benim sevmem de böyle yüce Tanrı:
    istersen kaldır at cehennemine.

    Gökleri yarıp darmadağın ettiğin gün
    Pırıl pırıl yıldızları kararttığın gün
    Sen sorguya çekmeden ben soracağım sana:
    “Ey Tanrı hangi günahım için beni öldürdün?”

    Ah Tanrı dünyayı yeniden yarataydı
    Yaratırken de beni yanında tutaydı;
    Derdim: “Ya benim adımı sil defterinden
    Ya da benim dilediğimce yarat dünyayı.”

    Benim yasam; artık şarap çalgı eğlenti;
    Dinim dinsizlik bıraktım her ibadeti;
    Nişanlım dünyaya: “Ne çeyiz istersin?” dedim:
    “Çeyizim senin gamsız yüreğindir.” dedi.

    Kim senin yasalarını çiğnemedi ki söyle
    Günahsız bir ömrün tadı ne ki söyle
    Yaptığım kötülüğü kötülükle ödetirsen
    Seninle benim aramda ne fark kalır ki söyle!

    Nerdesin? Sana baş kaldırmışım işte;
    Karanlık içindeyim ışığın nerde?
    Cenneti ibadetle kazanacaksam
    Senin ne cömertliğin kalır bu işte?

    Dünya dediğin bir bakışımızdır bizim;
    Ceyhun nehri kanlı göz yaşımızdır bizim;
    Cehennem boşuna dert çektiğimiz günler
    Cennetse gün ettiğimiz günlerdir bizim.
  16. 16
    bir put demiş ki kendine tapana:
    bilir misin niçin taparsın bana?
    sen kendi güzelliğine vurgunsun:
    ben ayna tutar gibiyim sana.

    .
    .
    .

    ah tanrı dünyayı yeniden yarataydı
    yaratırken de beni yanında tutaydı;
    derdim: “ya benim adımı sil defterinden
    ya da benim dilediğimce yarat dünyayı
  17. 17
    bulut geçti, göz yaşları kaldı çimende
    gül rengi şarap içilmez mi böyle günde?
    bugün bu çimen bizim, yarın kim bilir kim
    gezecek bizim toprağın yeşilliğinde.

    menekşe mor boyalar sürerken gömleğine,
    seher yeli el atarken gln eteğine,
    aklı olan gümüş bedenli sevgilisiyle
    içer şarabı, döker kadehi yüreğine.
  18. 18
    "bir yanda gül renkli şarap, şirin sevgili
    öte yanda iki yüzlü dincilerin zilleti
    çoğu cehennemlikmiş dünyada aşıkların
    desene kimsenin göreceği yok cenneti

    bilmem kimim neyim, benden ne kalır yarına
    cennet mi düşer yoksa cehennem mi payıma
    sevgili, şarap, müzik yeter bana
    gerisi senin olsun, al cenneti çal başına."

    youtu.be/...
  19. 19
    bize şarap ve sevgili, size cami kilise;
    sizler cennetliksiniz, cehennemliğiz bizlerse;
    kader böyleymiş neylersin, kimsenin suçu yok:
    kim ne karışır ezel nakkaşının işine?

    benim varlığım senin yaptığın bir nakış;
    türlü garip renklerini hep senden almış;
    kendimi düzeltmeğe nasıl varsın elim:
    senden güzelini yapmak bana mı kalmış!

    ey kara cübbeli, senin gündüzün gece;
    taş atma dünyayı bilmek isteyenlere.
    onlar yaradanın sanatı peşindeler:
    senin aklın fikrin abdest bozan şeylerde
  20. 20

    "bir yanda gül renkli şarap, şirin sevgili
    öte yanda iki yüzlü dincilerin zilleti
    çoğu cehennemlikmiş dünyada aşıkların
    desene kimsenin göreceği yok cenneti

    bilmem kimim neyim, benden ne kalır yarına
    cennet mi düşer yoksa cehennem mi payıma
    sevgili, şarap, müzik yeter bana
    gerisi senin olsun, al cenneti çal başına."

    www.youtube.com/...
  21. 21
    (bkz: ya senin gibi bir kızın nasıl sevgilisi olmaz)
  22. 22
    (bkz: cihangir'de muazzam bir şarap evi biliyorum akşama takılalım mı?)
  23. 23
    "Dal goncayı bir sabah açılmış buldu,
    Gül melteme bir masal deyip savruldu
    Dünyada vefasızlığa bak; on günde
    Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.

    Sen acırken bana, hiçbir günahımdan korkmam
    Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam
    Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim;
    Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam."
  24. 24
    Niceleri geldi, neler istediler;
    Sonunda dünyayı bırakıp gittiler;
    Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?
    O gidenler de hep senin gibiydiler
  25. 25
    birkaç gündür sol framede görmeyince bitti sandığım rubailerdir.