kayıt

Yaprak'ın Hoşlandığı adamlar listesi

  1. 51
    Benimkilerle çakışmadığı sürece desteklediğim listedir.
    • Ayk bey, dünya ahiret bacımdır
    • Teşekkürler, mutluluklar
  2. 52
    (bkz: başlıkta hızlıca gezinip nickini aramak)
  3. 53
    En çok benden hoşlandığı sürece sorun yok.
    • Senden hoşlandığım bilgisi hangi istihbarat?
    • Size gelin gelmeyeceğim, ben eğlenilecek kızım
    • Yine de ben sana gelmem
    • Elin yüzün düzgün de karakterin bozuk
  4. 54
    Günlerdir yazamıyorum. Kafam dolu, hava sıcak, keyfim yerinde yok. Kafamdaki o bi adamdan sonunda kurtuldum. Tek tesellim bu
  5. 55
    Bomboş
  6. 56
    ilgi bekleyen bir yazarın upladığı başlıkımsı şey.
  7. 57
    Yaprak kim amk.
  8. 58
    Yaprak kim ki? hıam... dedirtmiş listedir.

    Kimse çıksın ortaya.
  9. 59
    Bacım bura senin instagramın facebookun değil. Nolur öteye haydi.
  10. 60
    Who the fuck is yaprak?
  11. 61
    "bundan senelerden de evvel, o zaman daha çocuğum"

    ben olayi burada bitirdim, kolay gelsin.
    • Ahahahahah, eyvallah baykuş
  12. 62
    Her an kavga çıkabilecek başlık, ben izlemeye geldim.
    • Kimin ne dediğini sallamam, bu yüzden polemiğe girmem; tavsiye ederim
  13. 63
    Dahil olduğum liste, benden hoşlanmayan kadın değildir zira ehehe...
  14. 64
    Sana yazmıyorum, instagram'da yazdıklarımı paylaşmıyorum, en yakın arkadaşlarım soruyor anlatmıyorum. Sözlüklerde yazmak da kalmadı, seni konu alan edebi metinler de, blog da. Bana yazılan adamlara alıcı gözle bakmıyorum bile. Bi sabah kalktığımda, benim için bir anlam ifade etmediğinde, benim tek kaybım seni düşünerek kaybedilen zaman olacak. Ama sen beni kaybedeceksin. Olmayan sabrın sonuna geldim. Ben seni geride bıraktıktan sonra tüm Ankara ve kars'ı toplasan boş.
    Bu sana çektiğim ilk rest, ikincisi ihtimalle yüz yüze olacak... Ve affı olmayacak.

    İşte böyle cümleleri kurmamam gereken bir adam yüzünden kahrolmaktayım.
    • Sana bunu yapan kimmiş söyle haddini bildirelim.
    • Ona kimse bir şey yapamaz. Beton döküm adamın teki
    • betonların arasından senin gibi güzel ve değerli yapraklar yeşermez. En iyisi bırak onu.
    • Ben de istiyorum da elimden gelen yok
  15. 65
    albay aureliano buendia
  16. 66
    Bir tek benim bulunmadığım listedir.
  17. 67
    bana söz hakkı doğdu, o halde yazıyorum. bana en yakışmayan şekilde sıkı toplu saçlarım. standart dışı olmanın dayanılmaz çekiciliği, geriye doğru çeken saçımı. elimde kimsenin görmediği kesik parmak yırtık eldivenler, sargılar, arsız ojeler, bir sürü yüzük… koluma bilezik takmam ben, kelepçe de yükümlülük de sevmem bileğimde. kolumda silik dövmeler sadece. mühürlü olmak bi yere ait olmak demek değil. mührümü gösterip girdiğim izbe köhne bir dip mekan yok, bir örgüt yok. yaralarımı gizleyen, bana bol gelen balıkçı yaka kadınlığı sıyırdım attım belimden. çeteden kovulmak için ödendi bedelim, kanla. kulağıma küpe, kaşıma patlak, yüzüme sıyrık… kemik bir atlet, baştan ayağa siyah. ucuz bir klip klişesi, şarkı sonunda sallanan kum torbası veya darağacı. kolumda pranga olmasa da küreğe mahkumdum sanki kiev’de. boynumda bi sürü zincir, zincirden çok tasma. aynaya bakıyorum da kırık yanı. koşuyorum, dengem düz durmuyor.
    koşuyorum ben yine. büyük bir kapşon geçiriyorum tepeme. karşımda bir sürü adam. herkes farklı yerden vuruyor. ben vuracak olsam sol karın boşluğuna vururum. birini öldürmek nasıl olurdu merak ederken buluyorum kendimi. bir sürü de savaşa girdim bundan önce iyi mi? masum gibi duruyorum, sırttan vuracak gibi duruyorum en çok. mahcup gibi duruyorum, utanacak gibi durmuyorum. meczup gibi duruyorum, durduğum gibi de durmuyorum.
    sert müzikler kulağımda, sert ifadeler suratımda, sert kelimeler ağzımda. tükürürcesine sarf ediyorum hayatı. gülerken tüketiyorum mutluluğu. dandik kişisel gelişim kitapları, uyduruk motivasyon videoları, sübliminal kafa süblimleştirici aktivitelere meze ediyorum bacağımdan. yetmeyen yerde kolumu da veriyorum, kafamı da, daha neler neler.
    kandırmanın bir sürü yolundan en kolayı, en kanlı olanı. silahı kuşanan da bir bıçağa sarılan da. yumruk atmak istiyorum. omurgamda otuz üç delik olsun isterdim, her delikten bir kanca geçirsinler. omzumda fazlalık var, kes at.
    ucube dolu burası, boynuma sokulan bir pişmanlık. koluma vurulan iğne. bu kadar anatomi konuşacağımı bilsem tıp okurdum, mimarlık ne? ceset olmak istiyorum. bi kaç poşetin içinde, şehrin farklı yerlerinde, çöp kutuları olsun sonum. kaybetmek istiyorum. kaybolmak, dağılmak. suratımdan akan makyaj kadar çirkin olmak, lekeli suratım kadar çirkin olmak, yamuk suretim kadar çirkin olmak. yerimden kalkamamak istiyorum. düşünmemek. yarın yokmuş gibi yaşamak… yarınımın olmamasını istiyorum. yaşamamak istiyorum. ucuz bir linkin park şarkısı gibi son bulmak istiyorum. bitap düşüyorum sonra.
    intikam gerek, kan görmeliyim, vurup kırıp talan etmeliyim. yakıp yıkmalıyım, içip sıçmalıyım. izmirli olmak için balık olmak mı gerek? çevremdeki keşmekeşten bıktım. erol büyükburç’a benzemekten yoruldum. adalet bile istemiyorum. ben hiç bir şey istemiyorum.
    hata yapıyorum, yanlış yapıyorum, sonra suçu kadere yükleyip kedere düşüyorum. yanan canımın hesabını veremiyorum kendime. dövüş istiyorum bundan. bazen bir his gelir. her şeyi farklı olacağı hissi. ara ara yine böyle hisler gelir de, sen yanlış olanları fark edemezken gerçek olanları bilirsin. gerçek olduğunu bilmek üzüyor ama çok fark edecek. ben fark edeceğim en başında. bundan korkum. belki de şimdiye kadar yazdığım en tehlikeli metini yazıyorum.
    daha fazla yazmamam gerek. deşifre oluyorum. kara kutumu çalacaklar, kripto ustaları çağıracaklar biliyorum. cezaevinin ordaki apartmanlarda kaybettim masumiyetimi. sonra başka yerde bir takım kaba inşaatlarda. hayatın çok tuhaf hesapları var. benden daha alık bir kız çocuğu yok. bisikletimde kaybettim çocukluğumu, ne çocukça. ben koşayım en iyisi. durmadan, yakalanmadan. koşuyorum.
    Seni seviyorum
  18. 68
    (bkz: ya sen ne anlatıyorsun amk)
    • Başlık gayet açık halbuki, anlayamamana üzüldüm
  19. 69
    üstteki entry gibi ''bu ne aq'' diyerek girdim. birkaç cümle okuyunca içimde 'orospu kırmızı' canlandı, umay umay'dan. sonra ilk cümleyi tekrar okudum. belki de başkaları yazmıştır bu kadar entryi, bu başlığa. tümünü gör seçeneğiyle, o konuda da yanıldığımı anladım. bir şeylere sondan başlamayı sevmem ama sondan başladığım serileri de hep sevmişimdir.
    gereksiz bir bilgi olsa da; başlığa takip attım, yazıların devamı olacaksa seve seve okurum. birazdan en başından başlayacağım gibi.
  20. 70
    İlk Türk’ün hikayesi olacaktı bu. Ama yine rahat duramadı biri, onun meselesi; hastanelerde turp gibi yaşlıların bile senin önüne geçebilmesi gibi bir hale geldi. Olmayan parasına bile şükreder mi insan? Hayattan kopmamana sebep oluyor inanır mısın? Enflasyon yükselir, alım gücü düşer, Türk parası değer kaybeder ve ümmetçi bir Türk şükreder. Ortam piyasası gibiyim, kara borsaya en çok ben hakimim… Güvenilir bi adam bulsam ne üç kağıtlara bulaşacağım da, sen dur daha. Vardır bi yolu. Ha insanları anladığımdan bahsediyordum, kalmadı o büyük burunluluğum. Gerçi bu burun meselesini daha açacağım, duş suyu açmak ya da banyolar üzerine bi meselem daha vardı ki, aptal aklım yazamadan unuttu. Facebook’un benim için hazırladığı 2017 videosu gibiyim, içim kan ağlıyor ama happy tree friends’ten bozma müzikler, müptezellikler her anımda, arsız bir kahkaha bi de ağzımda… neyse ya.
    Güvenilir adamlara üçkağıtçı olma gibi haraçlar bağladığımı fark etmişsindir, bağlıyorum ki siyanüre düşmeyeyim bulmak için; çatal değnekle su arar seviyede basite indirgiyorum arama meselesini. Ve bi kaç kişinin bildiği gibi iki tur döndürmüyorum hala telefon defterini. Akıllandım, tek seferde bulamadığımı çift seferde de bulamayacağımı anlayacak kadar aydınlandım. Arama meselesi hep problem olacağa benziyor aptal yirmilik kafamla. Aramıyorum ondan, sormuyorum da. Vefalı ayakları yemiyor bende, arıyorsam bildiğin bi işim var senle. Telefona düşeni çok hor görmenin bedeli bu, susmayan telefonum çalmaz oldu. Ben de yere çalmaz oldum öte yandan telefonu, inanmazsın çoktur hala çalışıyor sadece çokça çalmıyor.
    Küçük nüanslar, ince imalar yazarıydım bi ara. Elimde kolumda o denli dirayet yok bu ara, ama koskoca metinde hiç bi kısım sana özel yazılmış gibi hissettirmiyorsa, yazık sana. Çıktın aklımdan. Hayatımdan çıkmak neyse de, kalemimden düşmek ağır gelir be. Küfrüm öfkemden benim, öfke de olsa sana his besliyor olmam ileride öfkemin geçeceği anlamına gelebilir. Sana öfke bile duymuyorsam elinden ne gelir? İtiraf et, sende herkes kadar kendini yakıştırıyorsun kalemime; var olmak istiyorsun sarf ettiğim kelimelerde… Bahsi geçen olmak istiyorsun. Benden hoşlanmıyorsun ama söylemeye varmayan dilin, müptelası kalemimin.
    Bundan belki yer yer şiddetin. Belki oyunbaz bir ‘ama Yaprak, sahibine vermediğin mektupların’ tiradının giriş cümlesini arıyor şu an aklın. Gizleyip saklama eski moda, artık ne yazıyorsam ortada. Yoksa artık yazmayacağım dedikten ertesi gün, yazıyor olmak bana göre de saçma. Gelmiyorsun artık kalemime; defterimde misafir olacak yeri bırak, sokak aralarımda soluklanacak kapı aralığı bile yok sana. Çıkmaz bir İzmir sokağına hapsol, şehrin en doğusunda. Artık meselelerim yıllar öncesinden çok başka.
    Okunmaz yazacağım. Anlatımı, ağzımı bozacağım; ana meseleden bi şekilde uzaklaştıracağım kafanı, almayacak ne anlatmaya çalıştığımı. Bırakacaksın sonunda. Beni hep terk ettiler ya benim yüzümden ya da benim yüzümden. Sende benim yüzümden gidersin gideceksen. Beni yenemeyeceksin demedi deme, ben her gece herkesi yenmiş ama kendine yenilmiş biri olarak yatma ya da yatamama lanetine tutuldum.
    Burun demiştim, unuttun mu? Burun var ya, ne fena organ gel bi de bana sor. İyi ya da kötü koku söz konusu olunca durduramıyorum benimkini. Bi şekilde fark ediyor nasıl tilki, aklın almaz. Alerjik astıma rağmen bana mısın demiyor, duymayan kulağıma, görmeyen gözüme inat tüm yeteneğini burnuma sokuyor burnum. Arada nefes alamıyor, krize giriyor ama o kadarına da nasıl ses edeceksin?
    Burnum koku almaya alıyor da, beynim alışmıyor. Burnum “bak böyleyken böyle” diyor, aklım almıyor. Sonra da “yahu ben bunu nasıl kaçırmışım, üstelik aklıma da gelişti ha” diyor müptezel dilim. Yahu ben bu kendimi nasıl adam edeyim? Baba Vanga’yım sorsan, Özdemir’i Özdemir eden kadınım okusan, Manço’luk var dinlesen, Hem Yavuz’um hem Çetin intihar etsen, baba vurulmuş daha ne yaftalar var bir bilsen…
    İlk Türk’ün hikayesi olacaktı bu. Başka adamlardan bahsedecektim, bambaşka laflar edecektim. Yine tanıdık bildik, yine klişe

    Sonuç olarak ilk Türk'ün hikâyesi olacaktı bu ve ben sana yazıyorum, yine sana
  21. 71
    Düşüncede hep mesaiye kalıyorum. Düşünme yapmadan duramadığım bir eylem. Düşünme desem de kendime, düşünmemek ne çare.
    Şimdi düşünceyi siktiret, kırgınım. 23 yıllık hesaplarım var ve bi herif var ben bebekken kucağıma verilen. Kardaşım sanmışım. Zaman oldu beraber yürüdük, yoldaş olduk. Kimseye güvenmemem gerektiğini öğretti belki de bana, iyi oldu. Teyze dedim amca dedim, bana bu aile yeter dedim. Yetmedi iyi mi. Araya kötü kadınlar girdi. Ailemle gizlimi saklımı onlardan duyar oldum. Evsiz kaldım sokakta yattım. Bir tek sınava verecek para bulamadım. Babam duymadı, onların nerden haberi olsundu?
    Kimseden para istemedim. Babam dahil. Çalıştım, aç kaldım, azmettim, hallettim. Bi şekilde bi punduna uydurdum. Ben ne büyük acılara “acı seviyorum, Ortadoğuluyum” diyerek direndim.
    Sevgiye ihtiyacım yok dedim, sevgi görmediğimden. Neye benzediğini de bilmem, yapay geldiğinden. Eline doğduğum birinin alerjilerimden haberi yok, ben onu her gördüğümde tek alerjisine dikkat ederken. Bana yollar sundular gitmedim, kendi başıma bilmediğim yollarda ne edecektim. Doğal yollarla, dik burnumun izinde mesafe katettim. İyi ettim! Belki de iyi ettiğim tek şey bu.
    Ben şu hayatta saygı bekledim. En çok da marka adım için. Borsada kağıtları değer kaybeden bir adammışçasına adımı siktirettiğim oldu. Saygı bile beklemedim, anlayış yeter dedim. Kanaate adanmışçasına en aza doğru iteledim bedenimi. Tecavüz ettiğiniz bedenimi… sikip attığınız ruhumla beraber. Beni benden aldınız amına koyayım. Küfrüm özrümden. Beyin özrümden. Çok düşünme özrüm var gelişten. Hay ben o gelişi, hay ben o geçmişi.
    Ben bu hayatta mutlu olmanın bir yolunu bulamadım. O da bi şey mi, sinüzite yakalandım, alnımı tutmadan gezemez oldum. Derdimi soranlar oldu, hepsi alakasız laflar duydu. Ben dökemedim kafamı. Sarhoş olup da aradığım adam beni anlar mı? Nah anlar. Benim edebiyatıma kim kafa yorar? Hem sizde alacak kafa mı var. Sözde bilen var eden var beni, halimi hatrımı soran var. Kaçınız, kaç döşemeye düştüğümden haberdar? Yarım saatlik yolun sonunda eve vardığımdan emin olmak isterken, yedi saatlik yolun sonununda merak edip aramayan adam var. Baştan dedim haa “rol kesme tüm yollar senin”. O sanıyor ki ona yol verdim. Ben kendimi bi koyverdim, ailem (!) de toplayamaz. Diyorum ya bazen 'şu an ebem dahil hayatıma kim girdiyse ihtiyacım var”. Şu an ebem gelse beni anlayamaz.
    Yetişkin dertlere mertçe göğüs geriyorum. Çocuk ediyorsunuz yıllar ardından siz beni, ben de ağlıyorum. Bana yaptıklarınızdan haberiniz yok. Beni en sevdiklerim üzdü. Kardaş bu kez dediğin hayli ağır sözdü. Çocukluktan ağlamıyordum, kadın hormonları etkisinde bu yaşlarda ağladım avundum. Ben bu göz yaşlarını hazmederim de, beni kırdıklarınızın uğruna kırılacak olmanızı hazmedemiyorum.
    Anlatmaya çalıştığımı anlama, ben dillendireyim. İflah olmaz acılara uyanmak üzere olduğum bir morfin nöbetindeyim. Diyemiyorum kimseye, dökemiyorum cümleye. Kaç para gerek sahip olmak için doğru kelimeye? Yazıyorum kötüsünden de, sayfaya döktüğüm nafile. İçimde ne kelimeler var, senin gördüğün ne? Kalemime güç diliyorum, kendimden çok kalemime. Hayatta kalabilmemin tek yolu bu belki de. Düşünme yaprak, düşünme.

    Bu arada hâlâ aynı adama kesiğim amına kodumun yerinde
  22. 72
    yaprak kim amk diyecektim de baktım yazarmış.
    muhtemelen siyah giyiyorlar.
    kedi kesiyorlar.
    • İkisi de doğru, dolunay çıkınca auuu diye uluyorum da aynı zamanda
    • auu çok ayıp
  23. 73
    (bkz: yaz beni)
    • Hanımefendi sizin için başka listemiz var (bkz: yaprak'ın hoşlandığı hanımlar listesi )
    • Bu listeye karşı daha tutkulu olduğunu görüyorum o yüzden burda kalmak isterim...
    • Sizin için bir istisna yapacağız artık
    • Teşekkürler yaprak hanım..
  24. 74
    (bkz: ekle beni)
  25. 75
    Hemen hemen 2006’dan bu yana otobüsten birine düşmemiştim, bu iyi. Çünkü otobüs yolculukları bu iş için değil. Otobüse bindiği anda ayakta rastlaştık, bi kısa konuşma yerine geçtim, o da çaprazıma. En iyi hikayeler böyle başlamaz, olsun. Ayağa kalktı, uzun bacakları vardı. Uzun bacaklı bir kadın olunca erkeklerin bacağına dikkat ediyorsunuz. Boyuna baktım şöyle bir, 187 bana kalırsa. Evet o eski adamdan tam üç santim kısa. Bunun da saçları kıvırcık, kolları uzun. Omuzları pek de dikkatini çekecek kadar iyi değildi Allah var. Ama davranış şekli güzel. Kocaman çantayı üste sığdırmaya çalışırken dışardan arkadaşları “sığdıramazsın” dedi. Güldüler falan. O da mecbur bilgisayarı çıkardı, “normalde sığdırıyordum” dedi. Sonra yolda ilelerken bilgisayar çantasının sapı sarkacak, o onu sabitlemekle uğraşırken bana mahcupça bakacaktı. Karşıdan baksam kendime çok sinir olurdum. Oysa geri yerine oturdu. Sığmakta zorlanıyordu koltuğa. Eskiden o uzun adamın tramvaya nasıl sığdığını merak ediyordum, sığmıyormuş demek o da.
    Başta hiç uğraşmadığı telefonla çok uğraştı sonra, biraz instagram, sonra biraz mesajlaşma. Bir iki baktı bana. Kahvemi hep elimde tutarak içtim, bozmadı beni, aynını yaptı o da. Sürekli yazmakta olduğumdan bir sevgilim olduğu çıkarımına vardı belki. Rock müzik olduğunu tahmin ettiğim bir şey eşliğinde uyumaya çalışıyor şu anda, Çiftli koltuklara çapraz vaziyette anca sığarak. Bakalım devamında neler olacak? Hoş bir şey umduğum yok ya, kader bu
    • Olaysız dağıldık sayılır, galiba biraz yaban domuzuyum. Sözlüğü okuyorsa kendisinden özür diliyorum