kayıt

Aşı meselesi

  1. 1
    Dünya'da ve türkiye'de son yıllarda ortaya çıkan bir mesele. Anne ve babalar bebeklerine aşı yaptırmayı tercih etmiyorlar. Bunun için mahkemelere gidenler dahi var. Anne-babaların çocuklarına aşı yaptırmak istememelerin de birçok etken rol oynuyor.

    Kimileri; aşının her bebekte aynı etkiyi göstermesinin mümkün olmadığını, kimileri ise yapılan aşıların oldukça fazla yan etkisi olduğunu, kimileri aşıların kalitesi olduğunu ve bebeklerin kobay olarak kullanıldığını savunuyor.

    Aşı nedir öncelikle bunu ele alalım. Aşı, hastalıklara karşı bağışıklık sağlama amacı ile insan veya hayvan vücuduna verilen, zayıflatılmış hastalık virüsü, hastalık etkeninin parçaları veya salgıları ile oluşturulan çözeltidir.

    Cal-Oregon projesi için yapılan anket çalışmasında 17,674 çocuk değerlendirilmiş ve varılan sonuçların şu şekilde olduğu iddia ediliyor. Yorumsuz aktarıyorum:
    Aşılanmış çocukların %120’den fazlası astım oluyor
    %317’den fazlası dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğuna sahip oluyor
    %185’inden fazlası nörolojik bozukluğa sahip oluyor
    %146’sından fazlasında otizm görülmüştür.
    Dr. J.F Graetz’in yazdığı " Aşı Gerekli Mi? " ( Sind Impfungen Sinnvol ) adlı kitabında ise şöyle diyor : "Yıllarca yaptığımız deneyimler sonucunda görülmektedir ki insanlar sürekli ve sürekli, nesilden nesile daha çok hastalanmaktadır. Düşünün, bugün çocukların kaşıntılı deri hastalığı, spastik, bronşit, astım, bahar nezlesi, hayvan alerjisi, sürekli orta kulak iltihaplanması, öğrenme, okuma ve yazma zorluğu, hiperaktivite sorunları var… Bu aşılama devam ettiği sürece daha çok rahatsızlıklar ortaya çıkacaktır…”

    Artık türkiye'de aile izni olmadan anneye ve bebeğe aşı yapılamayacak.
  2. 2
    ana bileşeninin insan cenininden alınan organik malzeme olduğu, içinde ağır metaller bulunduğu ve yine cenin kaynaklı olması nedeniyle "bağışıklık çakışmasına" neden olduğu, bunun sonucunda gelişen en yaygın etkinin de alerji ve vücudun kendi hücrelerine olan saldırgan tutum olduğu söylenmektedir.
  3. 3
    kişinin sadece kendisini değil bulunduğu ortamdaki herkesi ilgilendirdiğinden, ciddi olarak ele alınması gereken mesele.

    ortaya atılan asılsız söylemler yüzünden, on yıllardır izleri silinmeye yüz tutmuş hastalıkların salgın şeklinde tekrar ortaya çıkma tehlikesinin okumuş kesim tarafından dahi fark edilmemesi fikri beni oldukça tedirgin ediyor. ileride çocuk felci, çiçek hastalığı tekrar ortaya çıkarsa sorumlusu yeni nesil canan karatay'lar olacak sanırım.
    • bence tepki verilen şey aşı, aşılama olayı değil. aşı üretim ve içeriklerine yönelik bir tepki. dünya sağlık örgütünün ne kadar omurgasız olduğu ve kimlerin maşası olabileceği yakın geçmişte gayet açık görüldü diye düşünüyorum. türkiye mevcut tıp tekniklerinin uygulanması konusunda iyi ve başarılı ve nispeten yurtdışına göre ucuz diye müşteri çekiyor belki ama bilgi üretimi konusunda zayıf bir ülke.
    • devletler bunun için var. aldığı uyguladığı şeyi sorgusuz sualsiz alıp uygulamak için değil. ani gelişip çabuk sonuca varan ve gözlemlenen hastalıklar konusunda ilerleme sağlanmış olabilir ama sinsi ilerleyen ve nereden patlak vereceği belli olmayan hastalıklar konusunda -ve bu tür hastalıklar daha yaygın oluyor- bir şey bilinmiyor veya bilinse de saklanıyor kanımca.

      biz afrika gibi kıyılarına nükleer atıkların alenen bırakıldığı, asbestli gemilerin alenen itelendiği bir ülke değiliz belki ama asbestli gemileri de aldık, topraklarımıza nükleer atıklar da bırakıldı, ilaç konusunda da kobay olarak kullanılmış olabileceğimizi düşünüyorum ve bu yüzden de avrupa ve abd'nin kendi ülkesinde uygulamadığı bir şeyi bizim de uygulamamamız gerektiğini düşünüyorum. her sene grip aşısı iteliyorlar. biri de demiyor, sorgulamıyor mu gribe ayıracağınız vakit kadar arkadaş siz kansere, hive, diyabete başka şeylere niye vakit ayırmıyorsunuz diye. kendileri üretip kendileri satıyorlar.
    • tabi ki öyle yaygaracılık şeklinde olmamalı ancak bizim ülkede sesi çıkmayanın hakkını alması veya dinlenmesi, dikkate alınması pek muhtemel olmuyor. kimin sesi çok çıkar ötekini bastırırsa o dinleniyor. ayrıca bilgi edinme prosedürlerinin çalışmaması, ağır çalışması veya kopyala yapıştır cinsinden tatmin edici olmaması da buna etken olmuş olabilir. pek tabi güvensizlik ve yalan söylendiği hissiyatı ve düşüncesi, paranoyaklıkla birleşince böyle şeyler normalleşiyor. takip ettiğim birkaç grup var, cidden okurken bile kaldıramıyorum onlar nasıl kafalar öyle diye. belki de doğrudur ama bilemeyiz ^^

      bilgi verme işini de meslek kuruluşları yapacak. tabipler odası, eczacılar odası, kimyagerler falan filan. iddialar neler, neden aşılarda ağır metal var, neden ceninden üretiliyor, zeka geriliği yapıyor mu böyle şeyler. nedenleriyle açıklasalar tek tek bireylerin edindiği bilginin niteliğiyle özel olarak o işle uğraşan kurumsal yapıların bilgi edinmesi farklı olacaktır ama onlarda da bölünme var. bir kısmı sağlıklı diyor bir kısmı zararlı diyorken eğitim ortalaması vasati düzeyde olan halk ne yapsın.