kayıt

ziya gökalp

  1. 1
    *

    tarihin en büyük türkçü yazarlarından biridir. en önemli eseri de türkçülüğün esasları zaten. düşünün.
  2. 2
    Büyük Türk düşünür. Diyarbakır türkmenlerinden gelmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda ve İttihat Terakki cemiyetinde ideolog olarak etki etmiştir.

    Ekleme: kendisinin kökeni güvenilirliği olmayan kaynaklar haricinde belirsiz olarak gösterilmez. Ayrıca günümüz Türkçülüğünün doktrinsel kurucusu bir adamın kürt olma ihtimali oldukça azdır. Daha da vahimi, türkçülügün esasları kitabını öncelikle kürtçülüğün esasları adıyla yayınladığı hakkında ki deli saçması iddiadır.
  3. 3
    türk mü kürt mü olduğu tartışılan türkçü.
  4. 4
    Birçok çağdaşı Türk aydını gibi Ziya Gökalp ‘in düşünsel yapısı üzerinde de, Osmanlı Devleti’nin parçalanma sürecine girdiği dönemde baş gösteren siyasal, askeri, dinsel ve ekonomik sorunların derin izlerini görmek mümkündür. Bu etkilerin de tesiriyle,’i Gökalp n düşünce yapısı içerisinde ulusçuluk anlayışı önemli bir yere sahip olmuştur. Fakat Gökalp’ın ulusçuluğu, etnik temelli değil; kültürel bir ulusçuluktur.

    Çok farklı alanlarda eserler veren Ziya Gökalp’ın düşünce ikliminin oluşum sürecinde aile çevresi, İsmail Hakkı Bey, Yorgi Efendi, İbrahim Temo, Dr. Abdullah Cevdet, İshak Sukuti ve Naim Beylerin yanı sıra; Genç Türklerin de etkisi olduğu bilinmektedir. Gökalp, düşünsel yaklaşımı dolayısıyla İttihat ve Terakki Cemiyetinde çeşitli kademelerde görevlerde de bulunmuştur. Aynı şekilde, Durkheim’ın sosyolojik yaklaşımları da Gökalp’ın düşünceleri üzerinde önemli izler bırakmıştır.

    Babası Tevfik Efendi, edebiyata meraklı ve oğlunun en iyi şekilde yetişmesi için çaba sarf eden biridir. Gökalp’ın edebiyat merakının da babasından geçtiği söylenebilir. Avrupa’da Yetişen gençleri kültürlerine yabancı kaldıkları, medresedeki öğrencileri de dünyadaki gelişmelerden haberdar olmadıkları gerekçesiyle eleştiren Tevfik Efendi, oğlundan Doğu değerlerini özümseyip, Müslüman kalarak Batılı bir eğitim almasını ve her iki kültürü de öğrenip bunları kıyas ve telif etmesini istemiştir. Tevfik Efendi’nin bu tutumunun Ziya Gökalp’ın hayatındaki etkileri büyük olmuştur. 28 Aralık 1888′de Namık Kemal’in vefatı üzerine; Tevfik Efendi’nin oğluna, onun gibi hürriyetçi ve vatansever olmayı öğütlemesi de Gökalp’ın hayatındaki önemli dönüm noktalarından birisidir. Bununla birlikte, annesi ve babaannesinin de, aldıkları eğitim ve geldikleri muhitin de etkisiyle Gökalp ‘in üzerinde en az babası kadar etkili ve yönlendirici olduklarını belirtmek gerekir.

    Diyarbakır’da özel felsefe dersleri aldığı Dr. Yorgi Efendi, İstanbul’a gelince, Gökalp ve arkadaşları ile bir toplantı yapmıştır. Onlarla yaptığı bir sohbette Türk gençlerinin Meşrutiyeti kurmak için çalıştıklarını, bunun övgüye değer bir gayret olduğunu belirtmiştir. Yapılacak devrimin faydalı ve etkili olabilmesi için mutlaka ülkenin sosyolojik ve psikolojik yapısına uygun olması gerektiğini ifade eden hocasının bu vasiyeti, Gökalp’ın yapmayı düşündükleri üzerinde yönlendirici bir etkiye sahip olmuştur.

    1899-1900 yıllarında tutuklu bulunduğu sırada tanıştığı Naim Bey, Gökalp üzerinde önemli etkiler bırakan simalardan bir diğeridir. Naim Bey, Meşrutiyetin mutlaka ilan edileceğini, ama ilk meşrutiyetin uzun süreli olmayacağını; Meclisin, entrikalar ve rant kavgaları sonucu kapatılacağını söylemiştir. Ona göre, meclisin kapanmasında en önemli neden, derin bir uykuda olan halkın meşrutiyetin kıymetini bilmemesidir. Halka, meşrutiyetin gereği anlatılmalıdır. Bunun da tek yolu özgür basındır. Gökalp, basının özgürleştirilmesini rastladığı her gence öğütlediğini belirtmiştir. Kendisine, Naim Bey’in vasiyetini rehber kabul eden Gökalp; onu, kendisi için bir pir (akıl hocası) olarak nitelendirmiştir. Gökalp, bu vasiyeti kendinden sonra gelecek gençlere, Türkçü bilginin vasiyeti olarak sunmuştur.

    İdadi (orta öğretim) yıllarından itibaren felsefe ve sosyal bilimlere ilgi duymaya başlayan, Gökalp Fransızca derslerini İdadi hocalarından Yorgi Efendi’den almıştır. Kendisinde felsefe merakını uyandıran da yine Yorgi Efendi olmuştur.

    Düşünsel bir süreç olarak, Genç Türkler ve İttihat ve Terakki ile Ziya Gökalp’ın düşünce ve ilişki yakınlığı askeri lise yıllarına kadar uzanmaktadır. İmparatorluğun içinde bulunduğu bunalımlar birçok mektep öğrencisi gibi Gökalp’ı de derinden etkilemiştir. Bu nedenle, Gökalp okul yıllarından itibaren ülke sorunlarıyla ilgili konulara yakın ilgi göstermiş; yaşamı boyuca birçok siyasi ve sosyal örgütlenme içerisinde yer almıştır.

    Başlangıçta Fransız filozof Alfred Foulille’nin etkisinde kalmasına rağmen, Durkheim sosyolojisinin iyi bir okuyucusu ve takipçisi olan Gökalp, bu ekolün etkisiyle “Türk Sosyoloji Ekolü”nü kurmuştur. Yine, pozitivist bir yönü de olan Gökalp’ in, topluma doğru bir yönelim gösteren toplumsal teoremi üzerinde de Durkheim’ın görüşleri belirleyici olmuştur.

    Ziya Gökalp düşünce dünyasında Selanik önemli bir yer tutmuştur. Gökalp, Selanik’e gidişinden sonra daha önce savunduğu düşüncelerin pek çoğunu terk etmiştir. Bununla birlikte, medreselerin düzeltilmesi ve eğitimde yenileşme gibi yazılarında sıkça savunduğu bazı düşüncelerinden vazgeçmemiştir.

    İttihat ve Terakki tarafından Selanik’e tayin edilmesi, Ziya Gökalp’ın hayatında yeni bir dönüm noktası olmuştur. Bu dönemde, dilde Türkçülüğü savunan Genç kalemler grubuna katılmış; bu dergide, dilde Türkleşme ile ilgili yazılar yazmaya başlamıştır. Burada, özellikle Ömer Seyfettin’den etkilenen Gökalp, artık Türkçü Gökalp’tır.

    Gökalp’ın dil çalışmalarına katılmasıyla, dilde yenileşme ve Türkçeleşme çalışmaları hız kazanmıştır. Çünkü Ona göre tüm toplumsal faaliyetlerin yegâne temeli lisandır. Kültürü ve kültürü ortaya çıkaran dili, millet olmanın en önemli unsurları arasında kabul eden Gökalp, dilde Türkleşme olmazsa, vicdanların, dinin ve vatanın parçalanacağını düşünmektedir. Dilde yenileşmenin ve Türkçülüğün bir karşılığı olarak “arı Türkçecilik” ifadesini kullanan Gökalp; arı Türkçeciliği, dilin Arap ve Fars köklerinden arındırılarak, bunların yerine Türkçe köklerden yeni eklerle yapılacak yeni Türkçe kelimelerin kullanılması olarak tanımlar. Buna karşın, karşılıkları bulununcaya kadar, sözcük ve terimlerin Arapça ve Farsçalarının kullanılmasını önerir. Burada Gökalp’ın, dili, ilintili bağlarından hemen koparmanın zorluğuna ve sakıncalarına yaptığı vurguyu belirtmek gerekir. Böylece, dilde ve kültürde özden beslenen bir dinamizm yakalamak isteyen Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak ve Muasırlaşmak ilkesi çerçevesinde Türkçeyi, anlam bakımından modernleştirmek, terim bakımından İslamlaştırmak, gramer ve yazın bakımından ise Türkleştirmek gerektiğini belirtmiştir. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak isimli eserinde de bu durumu, “Türk milletindenim, İslam Ümmetindenim, Avrupa Medeniyetindenim” ifadesi ile ortaya koymuştur. Ziya Gökalp’ın “Türk ulusuna, İslam dinine ve Batı uygarlığına dahiliz” şeklinde yaygın bir sunuş haline getirdiği söylemin, aynı dönemlerde benzer siyasal, ekonomik ve kültürel etkileri duyan Yusuf Akçura ve Hüseyinzade Ali tarafından da gündeme getirildiği görülmektedir. Yine burada da, oldukça geniş bir coğrafyada, zengin ve dinamik kültür dünyasına sahip; ekonomik, siyasal ve askeri açıdan çok güçlü bir İmparatorluk sürecinden; siyasal, kurumsal, ekonomik ve askeri bunalımlarla birlikte geriye çekilme/ulus sürecine geçme sorunlarına karşı teori üretme ve çözüm arayışlarının etkili olduğunu belirtmek gerekir.

    Dolayısıyla, Ziya Gökalp’ın siyasal düşünceleri ile dönemin siyasal olguları arasında paralel bir ilişkinin bulunduğunu söylemek mümkündür. İlk dönemlerinde Osmanlıcılık ve ümmetçilik anlamında olmasa bile, İslamcılık düşüncelerine de ilgi gösterdiği bilinen Gökalp’ın milliyetçilik anlayışı ile modern ulus-devletin ve yeni Cumhuriyetin kurucu iradesinin benimsediği milliyetçilik anlayışları arasında büyük bir örtüşme vardır. Gökalp’e göre, milleti oluşturan değerlerin başında dil birliği, kültürel paylaşım ve din gelmektedir. Bir başka ifadeyle Gökalp, bir kültür milliyetçiliğini öngörmekte, millet olabilmek için etnik ayrıştırmalara ilgi göstermemektedir. Buna, Gökalp, ‘kültür milliyetçiliği’ adını vermektedir. Böylece Gökalp, dünya ve coğrafi gerçeklere uygun bir millet tanımlamasına gitmektedir. Cumhuriyetin kurucu iradesi tarafından benimsenen Gökalp’ın bu milliyet(çilik) yaklaşımı, başta Birleşik Amerika olmak üzere, çağdaş toplumlarda da varlık ve önemini devam ettirmektedir. Yer yer öne çıkarılan etniklik ve yerellikle, ulus olgusu ve uluslaşma bilincinin birbirinden çok farklı şeyler olduğunun açık olarak vurgulandığı günümüzde; Gökalp’ın ortaya koyduğu ulus tanımlamasının geçerliği daha iyi anlaşılır olmaktadır.

    Ziya Gökalp’ın, ulus olmanın gereklerinden biri olarak belirttiği din birliği ile dindaşlığa dayanan birlik birbirinden farklıdır ve zaten Gökalp; ‘ümmet’ olarak tanımlanan dindaşlık birlikteliğine de karşıdır. Ona göre; din, birbirinden farklı coğrafyalarda, farklı kültür dünyalarında ve değişik toplumlarda aynı olabilir; ancak, millet olmak için din birlikteliğinden başka kültür ve dil birliği de gerekmektedir ki; kültür birlikteliği için ortak toplumsal deneyimler, paylaşımlar, duyuş ve düşünüşlere ihtiyaç vardır.
    Bu çerçevede; din dilinin de Türkçeleşmesi gerektiğini savunan Gökalp’ın bu yaklaşımı, Cumhuriyet’in kuruluşunu takip eden ilk onlu yıllarda bir dönem yaşama da geçmiştir. Merkezi bir din hizmetleri idaresinin kurulmasında (Diyanet İşleri Başkanlığı) olduğu gibi, birçok Cumhuriyet kurumunun yanı sıra, siyasal, kültürel ve dinsel uygulamaların ortaya çıkışında da yine Gökalp’ın etkilerinin olduğu muhakkaktır.

    Buradan hareketle, ikinci meclise de seçilen Ziya Gökalp ile Atatürk arasında bir ilişki yakınlığı olmasa bile; düşünsel paralelliklerin ve paylaşımların olduğu açıktır. Zira hastalığının ilerlemesi üzerine, masrafları Devlet tarafından karşılanmak üzere yurt dışında tedavi olmasını öneren Atatürk’ten; tedavi masraflarını değil, kendisinden sonra ailesine yardım edilmesini isteyen Gökalp’ın bu isteği, Atatürk’ün önerisi üzerine Meclis tarafından çıkarılan bir kanunla yerine getirilmiştir.

    Yoğun bir şekilde kültür milliyetçiliği vurgusu yapan Gökalp, etnik milliyetçiliğe/ırkçılığa karşı bir düşünce yapısına sahip olmuştur. Ona göre, toplumların karakterleri kalıtımsal değil, kültür ve eğitim yoluyla şekillenmektedir. Gökalp’ın ırkçılığa karşı oluşu, düşünsel ve sosyal gerçeklikle bir iç içeliğe sahiptir. Gökalp bu yargıya, toplumların, özellikle Türk toplumunun yapısını ve sosyal gerçekliklerini değerlendirerek varmıştır.

    Ziya Gökalp’ın Cumhuriyet ve demokrasi düşüncelerinde de bir değişme süreci söz konusudur. Padişah aleyhine yürüttüğü söylemlerini meşrutiyetin ilanıyla birlikte askıya alan Gökalp, savaş dönemlerinde de vatan ve dinin selameti için Halife Sultana dualarda bulunmuştur. Bununla birlikte Gökalp, hiçbir zaman özgürlükçü ve halkçı tutumundan vazgeçmemiştir. Onun hemen her yazı ve şiirinin ana teması vatan, ulus, hürriyet, Ulusun eğitimi ve uyanışı üzerine olmuştur.

    Ziya Gökalp düşüncesinde, Türkçülük ayrı bir yere sahiptir. Zira Gökalp’ın çalışmaları hep Türk toplumunun geçmişi, günü (kendi dönemi) ve geleceği ile Türk dili ve Türk kültürü üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu duygu ve düşüncelerle O, bilimsel, ahlaki, kültürel ve felsefi bir Türkçülük anlayışı ortaya koymuştur.

    Gökalp’ın 1908 yılından sonra Türk Milliyetçileri arasına katılması ile ulusçuluk bir sistem haline gelmiştir. 18 yıl Türk toplumunun sosyal ve kültürel yapısı üzerine çalışan Gökalp, bu birikimini Genç kalemler dergisinde, özellikle de ‘Turan’ şiiri ile dile getirmiştir. Bilimsel bir Türkçülük ortaya koyan Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda Türkçülüğü “Türkçülük, Türk milletini yükseltmektir” diye tarif etmiştir. Ona göre Türkçülüğün yakın ve uzak olmak üzere iki hedefi vardır. Yakını ‘Oğuz ya da Türkmen Birliği’; uzağı ise ‘Turan’dır. Türkçülüğünün ülküsünü de ‘Türkiyecilik’, ‘Oğuzculuk ya da Türkmencilik’ ve ‘Turancılık’ olarak üç ana bölüme ayıran Gökalp, Cumhuriyetin ilanından sonra son ikisinden vazgeçmiş ve ülkünün ‘Türkiyecilik’ olduğunu belirtmiştir. Türk toplumu için uygun gördüğü Türkçülük ise toplumsal Türkçülük olmuştur. Onun Türkçülüğünde, halka doğru gitmek ayrı bir öneme sahiptir. Halka hem ondan hars almak hem de medeniyet götürmek için gidilir.

    Medeniyet-hars ayrımı onun en dikkat çekici görüşlerinden birini oluşturur. Hars, yani kültür, ona göre milli; medeniyet, yani; uygarlık ise evrenseldir. Uygarlığın kültürden sonra ve onun eseri olduğunu savunan Gökalp, Türkçülüğün Esasları’nda kültürü oluşturan unsurları sekiz bölümde incelemiştir. Bunlar; dilde, estetikte, ahlakta, hukukta, dinde, ekonomide, siyasette ve felsefede Türkçülüktür.

    Sonuç olarak, Ziya Gökalp, Türk düşünce, kültür ve siyaset tarihinin önemli simalarından biridir. İmparatorluk sürecinden Ulus-Devlete geçiş döneminde yaşayan Gökalp’ın, karşılaşılan sorunlar ve bunalımların da etkisiyle Türk toplumu ve Türk kültürü üzerine ortaya koymuş olduğu sosyolojik, kültürel ve siyasal teori ve değerlendirmeler bugün bile gerçekliğini devam ettirmektedir. Zira Gökalp’ın birçok siyasal, dinsel ve kültürel düşünce ve önerileri yeni kurulan Cumhuriyet ile birlikte yaşama geçme olanağı bulmuştur. Gökalp’ın bu toplumsal yaklaşımları üzerinde Batılı algıların da etkili olduğu muhakkaktır.

    ATSIZ OTAĞI
  5. 5
    İlk Türk sosyologu.
  6. 6
    Atatürk'ün "fikirlerimin babası" dediği güzel insan.
  7. 7
    Mustafa kemal atatürk'ün fikirlerine yön veren türkçü düşünce adamı. Türkçülüğün esasları, türk uygarlığı tarihi gibi eserleri pek değerlidir. Ayrıca kendisi türkiyede oğuzculuk fikrini öne süren ilk kişidir.

    desteklediği sistem solidarizm, yani dayanışmacılıktır. Kapitalizm ve liberalizmi fazla ferdiyetçi, sosyalizm ve komünizmi ise bağımsızlığımıza tehlike olarak görmektedir. Bundan dolayı yazılarında da belirttiği üzere kendisi her zaman solidarizmden yana olmuştur.

    Gerçekten önemli bir isim, eserleri kesinlikle okunmalı. Tini şad olsun.
  8. 8
    geçirdiği kazaya kadar k*rt olduğunu saklamazmış. kazadan sonra farklılaşmış.

    edit: kaza değil intihar da olabilir. tam hatırlamıyorum.
  9. 9
    i.hizliresim.com/...

    "Düşman yine öz yurduna el attı,
    Mezarından Ata'n kılıç uzattı,
    Yürü diyor, hakkı zulüm kanattı. "
  10. 10
    Kendisi çok sağlam bir yazardır ve bunun yanında çok sağlam bir edebiyat araştırmacısıdır. Hatta araştırmacı yönü, yazarlığından bir adım öndedir. Çok önemli bir yazar, çok önemli bir araştırmacı, çok önemli bir fikir adamıdır. Atatürk'ün fikirlerine yön veren isimdir aynı zamanda.

    "Bedenimin babası ali rıza efendi, hislerimin babası namık kemal, fikirlerimin babası ziya gökalp'tir."
  11. 11
    diyarbakır doğumlu türkolog, sosyolog, yazar.
    türkçülük akımı'nın en büyük adamlarından.
    doğduğu yer diyarbakır'da bugün de sayıca çok olan türkmenler'dendir, türkmendir.

    ayrıca, (bkz: türkçülüğün esasları)
  12. 12
    Halkın kültüründen kopmayarak halka medeniyeti getirmemizi öğütleyen yazardır.
    "Yenildik, sebebi geride kalmak. İntikam; düşmanın ilmini almak, işini öğrenmek, fennini çalmak."
  13. 13
    Fikirleri cumhuriyetin temelinde önemli yer tutar. Türkiye'nin ilk dünyanın ikinci sosyoloğu olarak kabul edilir.
  14. 14
    i.hizliresim.com/...
    i.hizliresim.com/...
    i.hizliresim.com/...
  15. 15
    atatürk'ün fikir babam dediği türkçü, tarihçi, şair bu topraklarda yetiştmiş nadide insanlardan.
  16. 16
    Ermeni soykırımını reddettiği için işgal yıllarında bir dönem sürgüne gönderilmiştir.
  17. 17
    Yaklaştı Yıldız’ın inkiraz günü
    Bozuldu yaldızı, çıktı düzgünü
    Siyaset mahkumu jurnal sürgünü
    Görmeğe gelecek şanlı düğünü

    Toplanın kardeşler bayrak açalım
    Yıldız’ın üstüne ateş saçalım!

    Bir millet efradı hep me’yus oldu
    Ya mahbus, ya menfi, ya casus oldu

    Yıldız sarayından bir görünüş

    Padişah millete bir kâbus oldu
    Vücudu vatana pek menhus oldu

    Toplanın kardeşler bayrak açalım
    Yıldızın üstüne ateş saçalım!

    (bkz: ittihat ve terakki)
  18. 18
    (bkz: türkçülüğün esasları)
  19. 19
    Yüce atatürk'ün fikir babası. Türkçülüğe dair tek bildiğiniz aog ve genç atsızlar türevi oluşumlardan çıkan şeyler olmasın.
  20. 20
    Cemil Meriç'in kendisi hakkında haddinden fazla ağır sözlerinin bulunduğu düşünür kişi. Bakın ne diyor Meriç türk edebiyatı dergisinin Ağustos 1987 sayısında yayınlanan röportajında:

    "ziya Gökalp, gazali değildir. Gökalp minnacık bir adamdır. Elindeki imkanlarla başka çaresi yoktu.
    .....
    Ziya Gökalp, batının sofra artıklarıyla geçinen bir zattır; onları atıştırır, zaman zaman da kusar. Peyami safa'nın çektiği ruh çilesini çekmemiştir. Sahtekârdır. Her devirde dalkavukluk yapmıştır. Talat Paşa'ya ve ittihat terakki'ye mesela. Tarihin şımarttığı bir adamdı."

    İnsanları ruh çilesi çekmekle değerlendirirsek eyvah...
    • cemil Meriç'in bu söylediklerinin, dalga geçilecek kadar bile değeri bence yok.
    • Yine de tarihsel magazin, ünlü atışmaları vs. Tadında paylaşmak istedim...
    • peyami safa nereeeee, ziya gökalp nere. komik xd
  21. 21
    Feminizmin Türkiye'de nasıl olması gerektiğini ve aslında Türklerin zaten asırlardır feminizmi yaşattığını anlatan makaleleri olan yazardır.

    Değil mi beğdüz?
    • Daha modern bir toplum olmamız için gereken bir çok konuya kendince değinmiş. Feminizm de bunlardan biri tabi :)
    • evet bunu yapmıştır. ? hatta sadece bununla kalmamış, kadınların topluma kazandırılabilmesi için ikinci meşrutiyet'te büyük mücadeleler vermiştir. en basiti 1917, 1918'de uygulamaya konulan eğitim de ve hukukta erkeklekle kadınların eşit hak almasını sağlayan programın imzası gökalp'e aittir. birçok eserinde yer vermiştir bu konulara...

      bonus:

      www.academia.edu/...

      dergipark.gov.tr/...
  22. 22
    Türkçe karşılığı olan arapça ve farsça sözcüklerin dilden atılması gerektiğini savunan ,türkçülük akımını benimseyen milli dönem şairi.
  23. 23
    diyarbakır'da bir öğrenci yurdu adıdır da aynı zamanda..

    (bkz: dağkapı ciğercisi)
  24. 24
    LİSEDEYKEN TÜRKÇÜLÜĞÜN ESASLARI KİTABINI OKUMAYA TEŞEBBÜS ETTİĞİM YAZAR.