1
mecburiyet ile mağduriyet durumlarında yapıldığı takdire hoş görülebilendir.
2
yapılırsa ağza acı biber sürmekle korkutulandır.
4
Sanattır. En iyi yalancılar her zaman doğruyu söylerler.
6
Söylenenin içini siken durumsaldır.
7
bütün gerçekliğinizi sorgulatır.
8
normal bir insanın 10 dakikalık bir konuşmasında 3 kere gerçekleştirdiği ileri sürülen eylem.
(bkz: lie to me)
9
artık insanların yüz ifadelerinden yavaş yavaş yalan söyledigini anliyorum, üstteki entry gibi lie to me sayesinde:d
10
Hayatımın %75' i. Yalanla para kazanıyoruz biz. Sallamazsak aç kaldık. Yalan söyleyecen aga, yalan söylemezsen biz ayrı yanarız, para ayrı yanar.
11
yalan söylemek iki şey için yapılan bir eylem bana göre. (bir şeyi kazanmak için söylenen - bir şeyi kaybetmemek için söylenen yalan.)
12
Olmak istediğimiz ve olamadığımız insanlık için gösterilen cesaret.
14
Hiçbirimizin duymayı sevmediği ama söylemekten çekinmediğimiz şeydir yalan.
Eğer yalan söylüyor iseniz konunun ayrıntılı açıklamasını yapın . Önemli bir konuda yalan söylüyor iseniz bunu önceki geceden detaylarını düşünerek belirlemenin akıcı bir konuşma yapmanızı sağlar.
15
değişik bir durumdur. mesela birisi sorduğunda herhangi bir kitabı okumadım, şarkıyı dinlemedim, filmi izlemedim demekten utanıyoruz ülkece ama olumlu yanıt verip yalan söylemekten utanmıyoruz.
16
kişiliği oturmamış insanların başvuracağı eylem.
17
başlangıç evresi dille olanıdır. yalancının daniskası ve canlı örneği yalan söylemediği iddiasında bulunan kimselerdir. çünkü bu bir yalandır.
19
Kronik olarak devam etmese de ben de ara ara yalan söylerim. Tabii hiçbir yalan kontrollü dürüstlüğün yerini tutmuyor.
Her neyse, beni en çok düşündüren ve pişman eden 2 yalanım oldu. İkisi de öğretmenlerime idi ve kitap konusundaydı.
Hala çok pişmanım, kendimi avutacak kelimeler bulamıyorum.
20
dunyadaki en buyuk uyuşturucu.
kuçukken başladım. 'aman baban duymasın'larla kuçuk yaşta önemli olayları saklamanın normal oldugu bilinçaltıma yerleşti. çok da buyuk dertlerimiz yoktu halbuki. aile apartmanında göçmen mahallesinde yaşayan altın 2-3 tık ustu orta ekonomik sınıfın 1 tık altı belki de direk orta ekonomik sınıftaydık. hatırlayabildigim çok buyuk bir fiziksel şiddet(sadece 1 tokat babamdan) yoktu veya kotu maddi bagımlılıkları olan insanlar degillerdi ebevyenlerim. kendi halinde ayakta kalmaya çalışan bir yapı. böyle bir ailede insan niye yalana ihtiyaç duyar ki?
sizi dinlemeyen hafif ve aslında önemli olmayan ama çok fazla takıntısı olan ebeveynleriniz varsa yalan söylemek çikolata yemek gibi normal bir davranış olabiliyor. her hafta mor amblemli hobby gibi kuçuk olanlarından yediginiz, bazen buyuk paket bir milka yemek gibi(enteresan ki onun da paketi mor).
ilk buyuk yalanım 18 yaşında kazandıgım ilk universitemi ocak ayında bırakmaya karar vermemle başladı. haziran'da dondum memlekete, işte bu arada gelen okulla ilgili sorulara super zekice cevaplar veriyorum, hiç açık bırakmıyorum, kafamda bu yalanları takip ediyorum; ne kadar buyuk salaklık. dondugum gibi yumurtladım; kavga, gurultu bir daha hazırlandım. girmişti ama bunyeme zehir. yakın arkadaşlarıma , hayatımda hiç görmedigim insanlara irili, ufaklı surekli yalanlar söyluyordum; hiç gitmedigim konserler maçlar, okumadıgım kitaplar, izlemedigim filmler, dinlemedigim şarkılar. tabi hepsini yine aklımın bir köşesinde takip ediyordum. ne kadar gereksiz ve zor bir iş. bazen aynı yalanı 2. defa ama farklı bir şekilde söyluyor sonra farkediyor, bazen yapmadım dedigim şeyi aylar önce yaptım diye söyledigimi, cumlenin bitişinde farkediyordum. karşımdakinin yalanımı yakaladıgında yuzunde oluşan o acıma, kaale almama karışımı ifadeyi çok kafama takmıyordum. sonra takacakmışım megerse.
sonra 2. kez kazandım universiteyi. istedigim sıralama gelmedi ama istanbul'u görme fırsatını kaçırmak istemedim. gerçi şimdi donup baktıgımda ilk 10bine girsem bile nereye gitmek istedigimi bilmiyormuşum ki onu farkediyorum. yine amaçsız bir başlangıç yine husran ama bu sefer dolu dizgin. bu sefer yalanlarım kendimi kabul ettirmek, saygı görmek, sevilmek için degil insanların benim hakkında endişelenmemesini saglamak için. bataklıktayken kurtuldugunda insanların ustundeki çamuru görmemesi için yardım istememek gibi belki de. 4 sene her geçen gun önce kendime daha çok yalan söyledim, sonra çevreme. bu sureçte etrafımdakiler ne kadar da kotu insanlar diye onlarla bir bir bagımı kopardım ama yeni bir sosyal çevre de pek umrumda degildi. guzel ve saglam bir depresyon yaşamak ne kadar da şahaneydi.
imperius laneti'nden ara ara uyandıgım artık istanbul'daki 4. senemin başlarında 'bunlarla yuzleşirsem hayatım biter.' dedigim buyuk yalanların ipini şansıma başkası çekti. her şey beyazdı artık. bir amaç buldum kendime ilk defa hayatımda, o yolda yurumeye çalışıyorum şimdiki zamanda da ve ekledim bir daha asla yalan söylemeyecegim.
yalan söyledigimde vucudum tepki veriyor artık buna. bazen çalan telefonu isteyerek açmadıktan sonra eski alışkanlık görmedim deyiveriyorum. işte o gun ya şiddetli bir başagrısı hemen çakıyor ya da 'nefes alamıyorum ben ya' dolaşıyorum ortalıkta.
ah be anne, babam duysa ne olacaktı ki?
yalan söylemek insanın ihtiyacı degil en buyuk duşmanıdır. bir insan niye gerçek olmaktan korkar ki? ha, pardon cevap sorunun içinde gizli. bir insan nasıl gerçek olmaya cesaret edemez ki?
21
Bağımlılık yapar , işiniz yalan söylemeyi gerektiriyorsa çok daha kötüsü. Beyazından , pembesinden falan bahsederler ama en büyük yalan da budur. Kokain gibidir.
22
zeka isteyen eylem. bazen öyle yalanlar söylemek gerekir ki altyapısı sapasağlam olsun, kafada en ufak bir soru işareti bırakmasın.
23
beceri, hafıza ve zeka isteyen bir eylem.
24
Yalan söylememek için insanın sevdiğinin kimse olmaması gerekmez mi ölüm döşeğinde olan birine iyi görünüyorsun iyileşeceksin demek yalan sayılmaz mı
↑