kayıt

kutup sözlük yazarlarının karalama defteri

  1. 1201
    ulan bazen bana geliyorlar ya. bilen bilir benim 5 yıllık bir ilişkim oldu. yemediğim dayak/hakaret/boynuz kalmamıştı hani. adam hem fakirdi hem sevgisiz. hayat kalitemi çok aşağı çekiyordu. haklı olarak her fırsatta kaçıp kurtulmak istiyordum ondan. ama bırakmıyordu peşimi namussuz. mutsuzum ayrılmak istiyorum diye "kimin altına yatıyorsun lan orospu, söyle kaç para alıyorsun" diye üstüme yürüyen adam. 5 dakika sonra "seni ne kadar sevdiğimi biliyorsun, öfkeyle vurdum" diye mağdur edebiyatı yapan adam. yediremiyorum ya, başkasına kendini melek, beni şeytan gibi göstermiş olmasına dayanamıyorum. ayrılalı 3 yıl oldu bakın, nasıl zor nasıl vurdulu kırdılı bir dönem olduğundan bahsetmek istemiyorum. ama arkamdan ne demiş olabilir de insanlar beni bu kadar kötü biliyor abi? beni ne kadar kötü biliyorlarsa onu da o kadar iyi biliyorlar. ne dedin ulan ne dedin? bana yaptıklarını birisine anlatmaya kalktığımda da "bayılıyorsun kendini acındırmaya di mi" demez mi? bu nasıl zeytinyağı gibi üste çıkmaktır arkadaş? hayır bunun bu davranışlarına rağmen insanların hala onu desteklemesi ne peki? ulan ne dedin, nasıl manipüle ettin insanları orospu çocuğu evrim artığı toksik piç.
  2. 1202
    sosyal medyada "ben bir çeviribilim öğrencisi olarak..." diye başlayan cümleler beni çileden çıkarıyor. iki teorik ders aldım en iyisini ben biliyorum bilmişliği kokuyor. anladım çeviribilim okuyorsun, aferin sana. şimdi git köşene ileride işsiz kalacağın için ağla.
  3. 1203
    “Yatır başını eskiden kalbimin olduğu yere
    Dünyayı üstünde tut
    Yeşil çimlere uzan
    Beni sevdiğin zamanı hatırla
    Tıpkı benim seni sevdiğim zamanı hatırlayacağım gibi”
  4. 1204
    yataktan kalkmak istemiyorum.. yapacak çok fazla iş var ve ben yapmak istemiyorum. dün gece çok üzüldüm zaten.
    ben artık cansız bir varlık olmak istiyorum. mis gibi konulduğun yerde duruyorsun aylarca yıllarca, kimseye sitem etmiyorsun, duygu beslemiyorsun.
  5. 1205
    anlatmak istediğim birçok şey var, ama içimi şuraya bile dökemiyorum. güzel geçen bir günün ardından eve gelmek bu kadar mı can sıkar? sıkabiliyor işte. oysa ben ruhumda negatif hiçbir düşünce barındırmamaya özen gösteriyorum, hayatı güneş vuran pencereden görmeye çalışıyorum. bana kötülüğü olmuş insanlar hakkında bile asla kötü ve acımasız temennilerde bulunmuyorum. nasıl oluyor da mutlaka frekansımı düşürecek kişileri kendime çekiyorum? nerde yanlış yapıyorum ya nerde??
  6. 1206
    bugün inanılmaz kötü geçti. yani öyle kötü hissediyorum ki anlatamam. ne desem ne yapsam bilemiyorum.
  7. 1207
    Bugün hiç çalışmadım lan. Valla böyle bi gün geçmesi tuhaftı. Sağda solda sürtüp vakit geçirdim resmen. koca bir mesaiyi boşa harcadım. Normalde böyle şeyler yapan biri değilim fakat nedense bugün çalışamadım bir türlü.
    Bir sürü işim var, 'nereden başlasam, hangi birini yapsam?' düşüncesi beni komple çalışmaktan soğutuyor. Hem uykusuzdum biraz. Ee bir de günlerden pazartesi olunca... Bu tip durumlarda kendimi suçlu ya da borçlu hissetmem gerekirken nedense onu da hissetmiyorum. Hatta Kendim çalışmadığım gibi bazı arkadaşlarımın çalışmasına da mani olmuş olabilirim. Sağlık olsun.
    Bu da böyle bir günah çıkarma gibi bir şey olsun.
  8. 1208
    dağınık ve ayrı ayrı yerlerde. nerde ne var unuttum bile. sınırlı bir delilik ve sınırsız bir delilik arasındaki mücadeledir. biri başlatır, biri pes ettirir.
  9. 1209
    bazen çok üzülüyorum yanlarında oturabileceğim, akşamları vakit grçirebileceğim bir ailem olmadığı için. ne için bu kadar şeye katlandım yıllarca hala ne için katlanıyorum atanabilirsem en iyi ihtimalle 6-7bin kazanmak için aylık.
  10. 1210
    buralara hiç uğrayamadım. karantinada bile yapmam gereken hiçbir şey yetişmiyor. okumam gereken kitaplar, çalışmam gereken konular, bitirmem gereken diziler, yüz yogası... hangi ara ney yapayım zaten günün büyük kısmı egzersiz ve temel ihtiyaçlar derken akıp gidiyor. sitemliyim günlere, neden 30 değil de 24 saat mesela?
  11. 1211
    Çok kötü şakalar yapıyorum. Kötü şakalar daha komik geliyor. Belki de iyi şaka yapamadığım için kötüler komik geliyordur. Hümor yetmezliğinden hastaneye yatabilirim.
  12. 1212
    bugün eski lisemdeki arkadaşlarımla buluştuk. 6 senedir hiçbirinin yüzünü görmemiş etmemiştim büyük bir kavga ettiğimizden beri.

    geçen ankara'dayken beni aramalarıyla birlikte buluşmaya karar verdik. bugün ki buluşma inanılmaz mutluluk verici geçti benim için, en azından tüm anılarımı yad edebileceğim birileri daha vardı yanımda. hepimiz koca koca adamlar olmuşuz yav, ne ara hepimiz meslek sahibi insanlar olduk...
  13. 1213
    davul zurna sesi duyunca ağlayasım geliyor.. müzik bu değil, eğlence bu değil.. sadece rahatsızlık veriyor. kafam şişti ve daha sadece 1 saat oldu.
    • benim de bunu dinleyince ağlayasım geliyor... www.youtube.com/...
    • mutluluktan değil mi?
    • yok ya hüzünlendiriyor :D
    • yok güzel çaldıkları için mutluluk sonucunda da hüzün tabii. bizim evin önünde çalınan ise beni deli ediyor sonra da ağlayasım geliyor..
    • rabb sabır versin :Ddd
  14. 1214
    Fark ettim de sözlüğü son zamanlarda günlük niyetine kullanıyorum daha çok.
    Bazen yazdıklarım garip ve hatta saçma geliyor. Ben bunları niye yazıyorum ki, yazdıklarım ne işe yarayacak diye düşünüyorum. Yine de Amaçsızca yazıyorum.

    Ne bileyim garip yani. Bak yine gülüyorum .
    • ben birkaç kere demiştim, daha çok kendim için yazıyorum diye.

      düpedüz alakasız şeyler hem de aksnsnd.

      ama iyi oluyor yani.

      bir işe yaraması gerekiyor mu zaten?

      bir işe yarasın diye yazmak istense platform da burası mı olur?

      sözlğk yazarının karalaması defterlemesi falan başlığı gibi neredeyse anket harici girdilerin hepsi, yüzde 90 öyle benim için burası.

      mesela hayvan gibi uzjn bir girdi giriyorum diyelim bir konuda, toplasan üç kişi tamamını belki olur. ama dönüp baktığımda o benim, bilgi, düşünce ve üslup arşivim oluyor.

      misal yukarıdaki kramer vs hannibal i arkeologlara, fizikçilere ve mühendislere laf attığım troll hesabımdan yazmıştım.

      şu an yazsam o şekil yazmam. seneler içinde neler değişti görüyorum. yazmamış olsam bu karşılaştırmayı yaptığımı bilirim, nasıl yaptığımı anımsamam.

      daha kişisel şeyler mesela, elime alıp hiç yazmadığım günlük gibi olabilir.

      belki de şu lafın söylediğinin ilk kısmını tatmin ediyordur emin değilim:

      günlük “bir kişi okuyacakmış gibi,ama kimse okumasın diye saklanarak” yazılır hesabı.

      sabah sabah ne kafa açtım ya, gidiyorum aksnsnsn, ne diyor bu kabuk yine denmeden.

      kusuruma bakmayın, uyuyunca enerjiyi toplayıp sabah sabah salıyorum.
    • yazdıklarım ne işe yarayacak derken, mesela sözlük yazarlarının akşam menüsü başlığına yazıyorum. kim ne yapsın benim akşam ne yediğimi. bu başlığa dönüp de kim ne yemiş diye okumam sgfdhg. demek istediğim o.

      yazdıktan sonra da komik geliyor. aslında günlükten çok daha fazlası burası ama başkaları okusun diye değil de kendim yazmak istediğim için yazıyorum. sadece anket başlıklarını kastetmiyorum aslında.
    • ya anketleri bir kenara koyalım. cidden neden yazıyorum neden başkası yazıyor hiç anlamış değilim onları akdmsmdmd.

      “başkaları okusuna” gelince, zaten belki sözünü kullandım, emin değilim. üzerine düşünmem ve bu bakışla gözlemem lazım aksmsms. ama açık bir platforma yazılıyorsa dert edilmeyen bir şey de olabilir, asıl amaç da. bir spketrumu olmalı.

      ama neticede kendin için yazmak en geçerli sebep.

      hatta senelerce, daha evvel yazdım bir yerlere, insanlardan olabildiğince uzak durarak yazdım burada. bu net kendin için yazmaktır sonuçta.

      bir konu hakkında bildiğim bir şeyin detayını sormak için araya admin sokup bana ulaşmaya çalışan oldu sksnsksk. o derece bir kendine yazmak, dışarıya yabanilikti.

      sonuçta platformun yeri konumu yapısı buna olanak tanıyor.

      çok kalabalıkta kendin için olmuyor, rahat vermezler. mesrla benim gibi böyle sataşan en az 20 kişi çıkar skdmsmsk.

      kimsenin olmadığı bir blog aç yaz, o da olmaz çünkü burada bir frame akışı var ve geçen dediğim gibi “buji” görrvi görüyor.

      ohhh bugüne iyi başladım, şahane düşük çenem var valla. kuzenimin biri çiçeğimi öldürdü, diğerini dün gece ikiye kadar bekledim, bir şey bırakıp gidecekti. ziyadesiyle sinirli bir hıyar gibi başlamam lazımdı güne ama çok keyifli başladım. ilginç. skdnskdn.

      yandınız efendim. çünkü sizin girdilerinizden on tanesine yorum yapmazsam günüm iyi geçmeyecek gibi bir batıl inanç edindim.
    • Tez konusu olur bu aslında... sgshdj 'sözlüğe neden yazıyoruz' zgdhdb.
      Yazmak iyi geliyor demek ki.

      Batıl inançlar biraz şey...ama yine de siz bilirsiniz....
    • ardından da sözlüğe yazmak neden iyi geliyor araştırması.
  15. 1215
    Vay be, vay be ! İnsan hayallerindekileri elde ettikçe (eğitimden bahsediyorum) daha çok istiyor. Bir de işin içine çok yönlü bir merak girince (Polimat olmak böyle bir şey, buna en iyi örnek da vinci'dir.) insan ne yapacağına, hangi alana yöneleceğine karar veremiyor. Kendi alanım üzerine uzmanlaşabilirim (sosyoloji), coğrafyaya karşı merakım var (jeomorfoloji mesela), dil üzerine olabilir (çeviribilim, filoloji, vs.). Bu tercihim benim "hayatım" olacak, adımlarımı dikkatli atmam lazım.

    Bunlarla boğuşurken şunu da fark ettim, düzenli işim yok (serbest meslek), çevremdeki yaşıtlarım hayat arkadaşlarını bulup evlendiler, birçoğu çok mutlular. Demek merakın ve diğer şeylerle uğraşmanın bedeli bu.

    "Gece bu saatler insanın aklını bunlar meşgul eder,
    Gündüzün çarkları susar, gecenin çarkları başlar,
    Rüzgarı yiyen yapraklarda var biraz keder,
    "Reverrons-nous nous !" der buna Fransızlar."
  16. 1216
    Şapşik sabahları işe geldiğim vakti çözdü artık. Her sabah uğrayıp karnını doyuruyor. Tek sıkıntı kuru mamayı beğenmeyip yaş mama ya da salam istiyor olması.
    Cüzdanımı alınca hemen heyecan yapıyor mama alınacağını bildiği için.
    Bakkala kadar benimle gidip geliyordu, artık markete de birlikte gitmeye başladık bu sabah*

    Dünyanın en akıllı kedisi Rümo'nun kime çektiği belli oldu, aynı anası.
  17. 1217
    Denize nazır üç adanın arka planda olduğu bir fotoğrafta çok güzel gülmüştüm. Gözlerim kısılmış, güneş yüzüme tüm şefkatini bahşetmişti. Öyle ki onu çerçeveleyip duvara astım. Sonra her baktığımda ağladım. Ne kadar da yabancılaşmıştım o fotoğraftaki bana. Ellerim yüzüme doğru gitti; gözlerime, kalbime yöneldi. Başımı her şeyi anladığımı düşünerek salladım. Yine her zamanki gibi her şeyi anladığımı zannetmiştim. Hâlbuki bir şey anladığım yoktu, bunu sonra anlayacaktım. Belki de her şeyi, bunu anlayınca anlayacaktım.

    Ne yapacağını bilmeyen bir insan, bu bilinmezlikle ne yapar? Bilinmezlik düşüncesini bir an için kendinden def etmek, ferahlamak ister herhalde… ilk olarak, yapabiliyorsa bulunduğu mekândan atmak ister kendini.
    Ben de hemen sahile indim. banklar doluydu. Sahil kordonunca yürüdüm. Kaç tur attım, bilmiyordum. gece ve serin olmasına rağmen bunalmıştım. Saat kaç olmuştu, bilmiyordum. Saat kaçta gelmiştim, bilmiyordum; geldiğimde güneş hala aramızdaydı ancak artık veda etmek üzereydi.

    Kendi kendimle konuşmaya başlamıştım. Muhasebelerim bitmezdi. Kendime bile saygım kalmamıştı ki ona olsun diye düşündüm. Hem ona fiyakalı cümleler kurmayı çok isterdim, ancak şimdi ifade edemeyeceğim bir şekilde… olmadı. Kendi kendime korkak olduğumu itiraf edemediğim gibi içimdeki hiçbir şey yapmamak dürtüsünü silemedim epeydir. Epeydir, yani yedi yıldır… Ne kadar daha sürer, onu da bilmiyorum.

    Ona fiyakalı cümleler yazamadım. Şimdi gelip burada bir Yahudi gibi günah çıkarmanın anlamı da yok. Hoş yazsam ne olacaktı ki? Hiçbir şey tasavvur ettiğim gibi olmuyordu zaten. Hayalciliğin en acı yanı da bu olsa gerekti. Keşke âlemlerimizi seçme hürriyetimiz olsaydı diye düşünüyorum. Ben hayal âlemimden adımı atmamaya söz verebilirdim.

    henüz rahip brunson olayı patlak vermemişti. adam kazanmıştı, büyük ve güçlü türkiye yolunda emin adımlarla ilerliyorduk. fenerbahçe yine bir şeyler deniyor, yine olmuyordu. bense kaderin çizdiği ya da çizdiğini varsaydığım güzergahta adına huzursuzluk denen molayı sık vermeye başlamıştım. bazen çabanın akim kalması bazen da akim kalacağı varsayımı ile kendi kabuğuma çekilme ikilemi arasında bocalıyor, sitemi aşan galiz sözcüklerle adeta kendimi dövüyordum. kısacası türkiye'de ve özel olarak bende her şey rutindi. başarısızlık ve mutsuzluğun sebep olduğu öfkeyle kendi kendime büyük sözler veriyor, tutamayacağımı bile bile belki de kendimi tatmin etme olarak bunu seçmiş oluyordum.

    ta ki onu tanıyana dek. Şimdilerde yaşadığım o süreci düşünüyorum da pek inanasım gelmiyor. Belki de Japon balığıydı, kim bilir?

    Adı elen’di. İsmini güzel sanatlar fakültesinde öğretim üyesi olan babası, mücevher anlamına geldiği için, “çok değerli” diye düşünerek vermiş. Ailesi hatay’da yaşıyordu, kendisi ruhunun egeye ait olduğuna inandığını düşündüğünden üniversiteyi ve sonrasını hep ege’de geçirdiğini söylemişti.
    hayatımın en belki de tek mutlu dönemiydi diyebilirim. Sonunun böyle bitmesi belki de benim neden ben olduğumu izah ediyordu.

    hiç unutmuyorum. bir gün evime gelmişti. Bir önceki gece nasıl bıraktıysam, ses olsun diye açtığım televizon’da trt haber açıktı. Tam ona doğru yöneliyordum ki son dakika başlıklarıyla kırmızıya boyandı tüm ekran ve sunucunun telaşlı sesi başımızı eşzamanlı bir şekilde ekrana çevirmemize sebep oldu.

    "dağlık karabağ'da ermenistan azerbaycan çatışmaları nüksetti" diye girdi tok sesli sunucu.

    “bir dakika zapelcim, bizimkiler cephedeyken bunu yapmam doğru olmaz” demişti Elen. Ben de “helal olsun ciğerli kız” diye geçirmiştim içimden... ve milliyetçi damarım da kabarınca bulunduğum koltuğa yapışıp kalmıştım. "evet iki devlet bir millet, haklısın kalbimiz orada ama biz buradayız... buraya odaklanalım” demiştim... elen başını hafifçe duvara çevirmiş, sonra tekrar bana dönmüş ve "yanlış anladın zapel… bizimkiler derken..." demiş ve o an anlamıştım.

    Sessizliği aile kütüğünü açıklama konuşması bozmuştu. iskenderun ermenilerindenmiş. Bunu benden saklamak zorunda hissetmiş kendisini. Sonrasını yeni yeni hatırlıyorum.

    Korku… bilinmezliğin sebep olduğu o fena duygu… yine iliklerime kadar sarmıştı beni. Bir adım atamıyordum ve o an karar vermiştim, kaçmam gerekti. Ayaklarımın geri koşmasına ve bu dermanına şaşırmış, kızmıştım.

    İçimdeki bu gitme arzusu, gidince her şeyin güzel olacağı düşüncesini perçinlese de gerçeklerin yanında bir saman alevinden öteye gitmiyordu. Yarın olsun, her şey baştan sona aynılığıyla devam edecek, yine bir hafta sonu haftalık düş seansını tekrarlayacaktım. Senin yerine de hayal kurmuştum Elen. Oysa düşünüyorum da bu ne haddime ne de hakkım.

    Sızlanmalarla geçiyor şimdilerde zaman ve sanki yaşamın sürati de arttı. Hep “geç kaldım” düşüncesinde oluruz ya… Geç kaldığımızın bile farkına geç varıyoruz. Üstelik kimimiz hala farkında değil.


    Çekirdek çitleme sesleri beni kendime getirmişti. Oturduğumda tektim bu renginin sarısını seçmekte zorlandığım bankta. Şimdi bir yaşlı çift ilişmiş yanıma, termostan çay teklif etmekteydi. Kibarca reddettim. Saate baktım, yarımı geçmişti. Deniz hala dinginliğini koruyordu. Elen’i düşündüm. Elen belki de bir çatışmada öldürülmüştü. O benim tahminim ama Elen benim düşlerimde hiç var olmamıştı.

    Hep ileri atılan bir adımın ardını gözetlemeğe mahkum edilişimin üçüncü senesiydi. kendi kendimi kısıtlayışımın, sevgiyi hak etmediğimi zannedişimin… hülasa benim için yalnızlığın sınırları zorladığı zamanlardı. Şimdi öyle değilmiş gibi davranabilirim bir süre. Gözlerimi kapayabilirim sabaha dek. Belki bu kez beni Elen’in kahkahası uyandırır.
  18. 1218
    zaman zaman alışveriş atakları yaşıyorum*
    bir şeyi kafa takıyorum ve almazsam ölecekmişim hissine kapılıyor.um şu anki takıntım da orkide. birkaç çeşit orkide gördüm, aklımdan çıkaramıyorum... onlarsız bir hayat düşünemez oldum...
  19. 1219
    bir tane adam var 1 aydır falan evin önünden bağırarak geçiyor. normal birisi değil. az öncede 18yy hükümdarı benim sen kimsin yavşak diyerek geçti zıpladım yerimden. yardım alması gerekiyor ama nasıl bulunup gerekli yardımı alır bilmiyorum.
    beni epey bir korkutuyor geceleri de geçerse diye.
  20. 1220
    eskiden veteriner kedinin asi zamanI geldiginde arar soylerdi. bugun gune asi zamanInIn geldigini soyleyen mesajla uyandIk adeta otomatik servise baglamIslar.

    gecen sefer ellerinde var diye uygun fiyattan yapmIslardI lakin bu kez ne olur bilemiyorum silkeleyeceklerdir muhtemelen.
  21. 1221
    geçtiğimiz aralık ayında, benim adıma çok güzel gelişmelere gebe olabilecek bir hollanda teklifini reddettim. gerçekten çok istedim teklif geldiği an balıklama atlamak istedim ama ailemdeki sağlık sorunları beni bundan tamamen alıkoydu maalesef. öbür yandan, zaten halihazırda ekstra olarak yurtdışına freelance çalıştığımdan 1-2 kontağım da olmaya başladı gibi. tam bunları okeylemişken öbür yandan "ülkemi bırakıp gitmeli miyim?" sorusu kafama balta gibi iniyor.

    hayat gereksiz gerginliklere gebe aslında sözlük, dışarıdan çok güzel dursa da baya baya anksiyete tetikleyici.
  22. 1222
    mental olarak çok fena bitik haldeyim.

    bu kadar
  23. 1223
    Merhaba sözlük.

    En son ne zaman girmiştim buraya inan bilmiyorum ama, nedense bugün aklıma gelen ilk yerlerden biri oldu.

    Bugün doğum günüm, ve sözlük hatırladığım zamana göre epey boşalmış. Tıpkı bende ve hayatımda yaşanan değişimler gibi.

    Neyse, eski bir dosta selam vermek gibi oldu buraya girmek. Kendine iyi bak kutupcum :*
  24. 1224
    o kadar mutsuzum ki son 1 yıl içinde 6 kilo falan aldim ve sevgilim artik bu yuzden beni arzulamadigini soyledi. bu kadar basit mi yani ben ayni benim ssdece kilom artti diye. imasini da yapiyormus ben anlamiyormusum ne kadar salagim benim sagligim icin falan diyor saniyordum.
    • İlişkinize pek karışmayayım. 6kg çok değil 2 ayda rahat rahat verirsin. Mutsuzluğunu çöz... takma kafaya bunu izle. Evde de hiit antreman yap çok da böyle kalorili yemekler yeme.

      youtu.be/...
    • tesekkurler maxipeg :)
  25. 1225
    sözlüğün ağlama duvarıdır. gözlerim yaşlı sözlükcüm. geleyim dedim herkes çil yavrusu gibi dağılmış. neyse kendim çalar kendim oynarım.