kayıt

gölgesinden hızlı boksör*

  1. 241
    en son ne zaman kendi nick altıma benim için bağlayıclığı olan bir girdi girdim bilmiyorum ama sanırım bunun gibi içim rahat bir girdi de girmedim uzun süredir. eskiden daha çok uzun girdi girerdim, bu da nispeten onlardan biri olacak, durumu olmayıp okuyamayacaklar için özet geçeyim: bu girdide kendini bulmuş bir insanın kendiyle yüzleşmesini ve hayatla ve bir açıdan sözlükle de bağlantısı yer alıyor.

    kendi hayat maksadımı, varoluş gayemi bulduğuma bir süredir hiç bu kadar emin olmamıştım. bu düzeyde eminlik yanılgıdan mı geliyor ikilemini de, hayatım boyunca bir çok farklı düzeyde yaşadığım için de bu eminliğin yanılgıdan gelmiyor oluşunu da yine aynı şekilde/sebeple iyi biliyorum. benim varoluşum hep bir boşlukta sallanıyordu. bir yere oturtamıyordum varlığımı, o oturtamadığım yerlerden de kaldıramıyordum.. kendini yedikçe büyüyen, büyüdükçe kendini yiyen bir yılan motifini düşünün. bu yani:
    Ouroboros

    kendimi bildim bileli sessiz, neredeyse habis bir gölgeyle, bir boşlukla *, bir tür eksiklikle var olan bir insanım. spor geçmişi olan bir aileden gelmiş olmama rağmen bu psikolojik arka plan ve fizyolojik bir eksiklikle doğmuştum aynı zamanda. ritim bozukluğu vardı kalbimde. 9-10 yaşlarımda ortaya çıktı. antrenmanlarda kolay kesilmeye başlamıştım ve başım dönüyordu. futbol takımının gözdesiyken yedeğe düşmeye başlamıştım. neyse bu spesifik konuyu başka başlıkta yazarım.

    haftanın belli günleri disiplinli şekilde aktif spor yapan bir ailede sadece okula gidip gelen ve aldığım nefesin dahi ölçüye bağlandığı, yiyeceğim yemeğin, uyuyacağım saatin, yürüyeceğim mesafenin ölçeklendirilmesine kadar varan bir kısıtlama ile, onları ve arkadaşlarımı izleyerek büyüdüm. babamın emekli albay karakterinde olması da içimdeki boşluğu derinleştirdi. çünkü dışarı çıkmayı bekleyen bir ben, bir potansiyel vardı fakat edebi bir tasvirle söyleyeyim, kelepçelenmişti o potansiyel.

    bu boşluk uyuşturucu ile yolumun gün be gün, ritmik şekilde* kesişmesine yol açtı. çünkü bir yerde bir bağımlılık varsa, orada kapatılmaya çalışılan bir boşluk vardır, değişmez bu.
    uyuşturucu psikolojik ve fizyolojik eksikliğimi daha da derinleştirdi, oysa zafere benzeyen yenilgimle gayet mutluydum. her şey mümkünleşiyordu..

    lisede koleje de bu yüzden yazdırdı babam. uyuşturucudan uzaklaşmam, temiz bir ortamda başka şeylerle meşgul olmadan liseyi okumam ve dersi defteri de açıkcası dert etmemem için çünkü sınav kağıdı ile birlikte cevaplar da beraberinde geliyordu. 4 yıl böyleydi. ama bu benim ve kolejdeki diğer arkadaşlarımın vasıfsız bir sistemde vasıfsız bireyler olarak yetişmemiz demek olarak algılanmasın lütfen.

    kolejde tekrar spora başladım çünkü aslında babamın planı işe yaramıştı. beden hocamızın fotosunu bulamadım ama adam profesyonel vücutcuydu, serdar aktolga'nın beta versiyonu gibi bir şeydi.
    bulunca fotosunu atacağım. sacit hoca vardı felsefe hocası, felsefe derslerinde tüm sınıf arkada oturur konuşurken ben ve yakın arkadaşım onunla ilk çağ filozoflarını, yaşamı, çabayı, çaresizliği, sistemi, aklımıza o dakika ne gelirse konuşurduk. felsefeyi sevdiren ve sormayı, merakı ateşleyen bir kor oldu benim için. bu 2 insanın varlığımdaki etkisini yadsıyamam.

    neyse. doktorun kalbimle ilgili olumlu dönüşlerini almaya başlamamla beraber yavaş yavaş spora tekrar başladım 18'de. yormadan ama.

    sonra üniversite sınavı.. nispeten mecburi bir uzaklaşma oldu spordan orada ve sporu bıraktıktan sonra gelen öfke sorunu ile karşılaştım. il dışına çıkmak, gece gündüz içmek, o kız senin bu bar benim yaşamak istiyordum. kafamı yaşamak istiyordum. bu da süreç içinde tekrar uyuşturucuya sarılmama neden oldu. çünkü bu tür zamanlarda nasıl tepki göstereceğimi, karşılayacağımı henüz bilmiyordum. yine boşluk.. kaçtıkça yakınlaşan bir şeydi. kaçmak için kullandığım materyallerin başında gelen uyuşturucu ise boşlukla bütünleştiriyordu sanki.

    üniversiteyi kazanmıştım..(!)
    iktisatta da uyuşturucu faslı devam etti. yer yer salona gittim tabi ama ailemin bana akıttığı para da yetmemeye başlamıştı, işe başladım. daha bir uzaklaştım okuldan, adım adım da gerçeklikten.

    okulu bıraktım, memlekete döndüm. ailem boşandı, o boşanma sürecince tarafların girdiği ruh hallerine mengeneye sıkışmış bir bilye gibi tanıklık ettim. gene uyuşturucu gene boşluk... memlekette üniversiteye başladım bu sefer siyaset okuyordum.

    boşluktan kaçmıyordum artık eskisi gibi, aslında kaçamayacağımı bildiğim için tenezzül bile etmiyordum artık. yaşıyordum işte nefes aldığım için. bedensel ihtiyaçlarımı gideriyordum, gereksiz bir yük gibiydim kendime, dünyaya. terapiye başladım bir ara. devam ettiremedim onu da.

    siyaseti de bırakıp istanbul'a gittim 2018 başlarında. kadıköy'de yaşıyordum ve orada bir sevgilim vardı, mutluydum aslında. orada da belli aralıklarla uyuşturucu faslı... fakat istanbul'un bende topraklama etkisi yaratan bazı yönleri oldu, ki bu da aslında bu girdiyi girmeme neden olan şeylerden biri de budur.

    istanbul'u anlatmayacağım zaten sıktı herkesi. kalabalık, insanın küçülmesi, stres vs.

    bir gün iş çıkışı rıhtım'da indim ve ayaklarım nereye götürürse öyle boş boş dolaşırken bir an durup etrafıma baktım, yanımda bir boks salonu vardı. içeri girdim, insanları izledim. hepsi neşeyle, azimle torba dövüyor, ip atlıyordu kimi ayna karşısında gölge boksu yapıyordu. çıktım salondan.. bu böyle bir kaç gün devam etti. gidip izliyor çıkıyordum. izliyordum çıkıyordum. sonra o salona internetten bir bakayım dedim. galeriye bakıyorum, antrenörlerine bakıyorum, oradan çıkan sporculara bakıyorum.. bazı günler tekrar gidip salonu izliyorum, oradaki 1-2 kişiyle ayak üstü konuşuyorum. bu anlamını benim de o anlarda bilmediğim eylemin nedeni, aslında yapmam gereken şeyin, olmam gereken yerin ne olduğunu sanki bedenimin bana göstermesi olarak oturttum sonradan.bedenimizin bilgeliğine inanıyorum artık. bilimsel genel geçerliliği olan somatik sinir sistemi diye bir nane var sonuçta, somatik deneyimleme diye bir şey var. boşluk ne kadar bunu istemese, inkar etse de.

    artık iyice canından usanmış biri olarak, lan yetti artık, ne fark eder ki? başlıyorum ben deyip salona başladım. 2018 ortaları. türkiye'deki birkaç profesyonel boks kulübünden biriydi orası. kadıköy boks spor kulübü. adem kılıçcı, avni yıldırım gibi isimler çıkarmış bir kulüp. nazım dalkıran gibi birinin refere olduğu bir yer.

    uyuşturucu ile de yeterince hemhal olmamdan, artık sıkmasından da olsa gerek, spora başlamamla beraber ritmik şekilde bir hayat neşesi yerleşmeye başladı içime. gün gün, dakika dakika olgunlaşıyor, pişiyordu içimde. kayıp uzuvlarımı buluyordum...

    spordan yeterince uzaklaşmış olmamdan dolayı, spora ne denli ihtiyacım olduğunu da daha iyi anladım. çünkü ihtiyaç duyulan bir şeyin yokluğu, ona duyulan ihtiyacı arttırır. pek benzer bir durum, örnek olmayabilir ama sigara bağımlılarını düşünün. herhangi bir uyuşturucu yahut bir sigara bağımlısı 1 saat içmemeye dayanabilir ama birkaç saat içmemek ya da 1 gün içmemek çok zordur. benimki de spor bağlamında böyle bir şeydi.

    deprem oldu istanbul'da, travmatik bir deneyimdi benim için çünkü istanbul'a rağmen her şey iyi giderken, boşluk yiterken, 50 yıllık bir binada, yetkililerin çıkın oradan dediği bir binada duramazdık. en kötü ev 1000 tl kira ile başlıyordu o da istanbul'un ayaklarında, ebezinin nikahındaydı. iş yerine, spor salonuna çok uzaktı..
    biz de kocaeli'ne göçtük, spor falan değildi dert, candı, can derdiydi.

    velhasıl, orada kız arkadaşımla ayrıldık, ben bu sefer boşanan ortanca abimle beraber yaşayan annemin yanına geldim ankara'ya. artık pek çok konuda bireysel olarak deneyimliydim, spor, irade, uyuşturucu konusunda özellikle, idmanlıydım yani. overtraining.

    buraya geleli 1 yıl olacak ve sporu yer yer aksatsam da, artık eminim. ben sporcuyum ve spor yapmalıyım. bunun dışındaki her şey 2. planda. amacım bu. mutluluğum, bilgeliğim de buradan besleniyor. bilgeliğim de yine kendini yiyen yılan gibi burayı besliyor.

    profesyonel kariyerime bu yıl başlayacağımı umuyorum. tüm amacım buna yönelik.. sözlüğün insanlara ulaşabilmesi gibi bir potansiyeli, durumu var. söz uçar yazı kalır... sözlükte de, başta spor yaparken dinlenecek şarkılar gibi başlıkların da anasını ağlatacağım sevgili arkadaşlar.* çünkü ben bok yolunda yeterince yürümüş, umutsuzluğun, çaresizliğin ne demek olduğunu hemen her yönü ile kendince görmüş bir insanım.tek bir mimik, tek bir kelime, birkaç cümlenin ne denli yaşamsal değişikliğe yol açabileceğini, bunu hem yokluğuyla hem varlığıyla görmüş bir insanım. sporun insana kazandırdıklarını çok iyi bilen bir insanım. amacım profesyonel boks, mirasım addettiğim şey de birikimimi aktarmak olacak. hatta planım da günün birinde bir spor salonu açıp her yaştan cinsiyetten insanlara kesinlikle pahalı olmaması ilk şartı ile spor sevgisini aktarmak ve başarılı, hayatla bütün ve öz saygısı, disiplini olan bireyler yetiştirmek veya ön ayak olmak. öğretmek. çünkü öğrenmenin en iyi yolu öğretmektir. öğretmenin en iyi yolu da öğrenmektir. hareket halinde olmaktır. o yüzden eylemler kelimelerden daha yüksek sesle konuşur. bağlayıcılığı bundan dolayı daha çoktur.

    bir gün bu dünyadan göçersem diye, bu girdiyi buraya bırakıyorum ve kendini bilmek, bulmak isteyen ve kendince de bunu bulmuş bir insanın cümleleri olsun. yaşamı sevmek ve yaşam tarafından sevilmek isteyen insanlara şunu söyleyeyim, önemlisiniz, kimsenin bunun aksinde bir şey söylemesine izin vermeyin, önemlisiniz.

    saygılar dostlar.
    www.youtube.com/...
    • Teşekkürler. Çok iyiyidi. Çok takdir ettim. Umarım her şey daha da güzelleşerek devam eder. clap
    • çok teşekkür ederim paranoyak, hepimiz için inşallah. en güzelini hak ediyoruz. muscle tatlı gül
  2. 242
    Spor temalı girdilerini okuduğum zaman aklımda can yaman beliren süper yazar.
    • Biraz az mı spor girdisi girsem yokbisi, sen bilirsin, can yaman gelmesin aklına, bir yerlerde hata yapıyorum sjzjx :/
    • Sen gir ^^
      Böyle şey oluyor birden dambıllarla kapıda belirecekmişsin gibi bir his...
      Seni öyle de severiz ^^
  3. 243
    bi ara bahçeli 7'yi yakma girişimimizin olduğu yazar. doğum günüsünü en içten dileklerimle kutluyor, yeni yaşı mutluluk ve sağlık getirmesini diliyorum. ihihih^^
    • sağolasın minimalist kedi beni çok mutlu etttin. var ol, umarım güzel ve sağlıklı, başarı ve mutluluk dolu yıllar görürüz hep birlikte.
  4. 244
    Samimi yazar ve aynı zamanda sol frame de nickini daha sık görmeyi özlediğim yazar*. Bu aralar kendine gelmiş gibi ama . Kendine iyi bak kankim.
  5. 245
    daha az penisi daha çok beyniyle girdi girerse eminim ki okuyanı da beğeneni de artacaktır. bence bunu yapmalı. girilen her başlıkta pornografik cümleler görmek hoş değil.
  6. 246
    www.exkutupsozluk.com/...

    bu kısa entry yukarıdaki arkadaşa cevap niteliğinde girilmiştir, daha sonrasında aynı meselenin neden doğru olmadığı daha da genişletilerek yazılacaktır;

    yazıda beni özellikle rahatsız eden iki kısım var, birincisi içgüdü kısmı, bir diğeri de durumu sadece türkiye'ye bakarak açıklanmaya çalışılması,

    önce şu içgüdü kısmını bir açalım;

    içgüdü aslında hayvanların davranışlarını açıklamada kullanılan dinsel bir yaklaşım iken, 1800'lü yıllarda hayvan bilimleri içinde kullanılmaya başlandı. Hayvanların sorgulama yeteneği olmadığı kabul edilerek doğumlarıyla birlikte gelen içsel bir davranış şekli olarak tanımlandı. 1900lerde psikoloji ve sosyolojiye dahil edildi, bilinç dışı ve kognitif öğrenme dışında uygulanan davranışlar olarak açıklandı. Günümüzde de psikolojinin içgüdü olarak kabul ettiği neredeyse hiç bir şey kalmadı. Ve dahası "içgüdü" denen şeyin öğretildiği, öğrenmeye değiştiği ortaya çıktı. Hem hayvanlar için hem de insanlar için. Çünkü bilim ilerledikçe insan davranışları daha açıklanabilir hale geldi, daha çok veri vardı, daha çok çalışma imkanı, ve daha çok gözlem alanı. O yüzden 200 - 250 yıl öncesinden gelen kulaktan dolma "içgüdü" tanımıyla bir şeyleri açıklamaya çalışmak bu meselede herkesi zora düşürür. Nasıl mı, onu da anlatalım.

    Bahsi geçen filozoflardan en çok jung'ı severim ama inan bana her biri okuduklarından çıkardığın tek bir sonuçla toplumsal meselleri açıklamaya çalıştığını görselerdi çok üzülürlerdi. Felsefe bir sorgulama yöntemidir bir sonuç bulup bunu dogmatik bir gerçekmiş gibi hayatın ortasına koy her şeyi de bununla açıkla yöntemi değildir. Bu yüzden dinden farklıdır. Bu yöntemin neden bu konuda işe yaramadığını çözümleyelim...

    Hayat tercihler ve sonuçlardan oluşur diyip "kadının yanlış erkek tercihi" diye bunu bir kalıba sokmaya çalışıyorsak aynı problem üstünden aynı mantığı uygulayarak "erkeğin kadını öldürme tercihi" diye açıklayabiliriz o zaman değil mi? Peki bunu şöyle sorsam kadın "içgüdüsel" yapıyorsa bu seçimini, erkeğin öldürme seçimine "içgüdüsel" diyebilir miyiz? Çünkü istatistiklere bakıldığında dünya genelinde şiddet olaylarının uygulayanı, suçlusu yüzdeye vurulduğunda %80 civari erkek çıkıyor, tarihsel sürece bakıldığında erkek bedensel olarak kadından daha güçlü olduğu için ve avcılığı korumacılığı üstlendiğinden ötürü öldürmeye ve şiddete eğimli diyebilir miyiz? Hadi alalım aynı içgüdü mantığını tecavüze uygulayalım. Tecavüz suçluların çok büyük çoğunluğu erkekler tarafından işleniyor, ee seks ve üreme zaten içgüdüsel bir şey, tecavüzü içgüdüsel seçim diyerek açıklayabilir miyiz? Ne yapalım şimdi mesela, senin ortaya attığın bakış açısını diğer tarafa uygulayınca da böyle çirkin bir sonuç ortaya çıkıyor. Bunun çözümü ne olur, erkeği eğitmek, erkeği ıslah etmek... Gördün mü ne kadar yanlış.

    Bir meseleyi etraflıca düşünmek böyle oluyor işte. Bir metinin, kavramın, olayın, durumun, toplumun her ne olursa olsun çözümlemesi etraflıca yapılır. Bir denklem kurarsın bu denklem her yerde işliyor mu ona bakarsın. Neden sonuç ilişkisi dünyanın bir gerçeği ama tek gerçeği değil. Buraya sadece neden sonuç ilişkisini koyup tek bir yerden bakarak toplumsal bir sorunu açıklamaya kalkmayı ben iyi niyetli görmüyorum. böyle şeyler iddia eden insanların da genel olarak sokağa çıkıp "amım var istediğime veririm, erkekler ölsün, kahrolsun erkek faşizmi, lolololo..." diye bağıran yarım akıllılardan farkı yoktur. Madalyonun iki farklı yüzünü temsil ederler, ikisi de çirkin yüzdür. Ve bu cinsiyetçiliğin daniskasıdır. Bu mesele bir kadın erkek meselesi değil, bu mesele bir toplum meselesi, bunu kadın erkek meselesi olarak lanse etmeye çalışan herkes de ya kördür ya kötüdür ben başka türlü bir açıklamasını görmüyorum. Hele de birileri sırf kendi görüşünü desteklesin diye de ekonomiden şurdan burdan yaklaşımları devşirmeye çalışıyorsa bence çok da tehlikelidir. Yanlış bilgi, eksik bilgi değiştirmesi çok zor şeyler.

    Toplumsal sorunları cinsiyetçilik yapıp tutup erkek meselsi olarak görüp erkekleri suçlamak ya da karşı çıkma yöntemi olarak da kadınları suçlamayı seçmek bilemiyorum ama benim gözümde art niyet sahibi olmaktır.

    son olarak; işlenen suç karşısında şu tepkiyi göstermekle "kısa etek giymeseymiş" demek arasında bir fark yok, onlar da suçluyu suçlu görüyorlar ama bahanelerle suçu olumluyorlar. kadınlar yanlış erkek seçiyor yargısının sonucu, yanlış erkek seçmeseymiş olacaktır. Ve evet iki tepki de olumlamadır aynı bokun lacivertidir. Böyle tepkiler vererek nelerin önünü açtığınızın farkında değilsiniz. o yüzden inatla diyorum ki, etraflıca düşünün.
    • Ne diyeceğimi bilemiyorum.
      Hani derler ya duygularıma tercüman oldun. Ya da lafı ağzımdan aldın. İşte böyle bir şey. Tebrik ediyorum.
    • Ben ne diyeceğimi biliyorum, wrong :d
      youtu.be/...
  7. 247
    Kendisiyle az sonra salavat çekeceğim yazar. Tövbe ettik tüm günahlarımıza.
    • Haaahha alemsin ya. İyi ki varsın çakırkeyif(?) bu söylenmedi hiç bence :d
    • Çakirkeyif mi tövbe ettim diyorum tövbe.
  8. 248
    Kendisine halterci diyerek kalbini kırdığım yazar umarim beni affeder.
  9. 249
    Bir bu bir de Atabey midir nedir kendilerini sözlüğün başkomiseri zannediyorlar.

    Bir girdi yazıyorsun bu iki tip yorumlarda bitiyor. Lafı yiyince Son yorumları da mutlaka "kaybol" oluyor.

    La gelip yorum yapan sensin biz niye kayboluyoruz? Daha da önemli soru sen kimsin? Sana kim "yazarların yazdığı her şeye trip atabilirsin" dedi? Adam benim girdime trip atıyor lan ahaha. Tövbe ya.
  10. 250
    Sinestezik ukdeler bırakan yazar. Ukde gezerken Hepsinde durup bir zihnimi yokluyorum. Başarılı.
  11. 251
    ege fitness abim olmasından şüphelendiğim yazar.
    • hey hey hey what's happening kutup ege fitness back in business actually al-ways in business
  12. 252
    İllede tutturdu eldivenlerimi çıkarmam diye..neymiş efendim virus varmış dışarda.
    O eldivenle bu eldiven aynı şey değil diyorum anlatamıyorum.

    Nys hemşerim allahan seversen kaybolma ortalıktan özlüyoruz...
    Doğum günün kutlu olsun bu arada.
    İyi ki varsın!
    • çok teşekkür ederim cadı, çok mutlu old um, eksik olma inşalllah hep birlikte mutlu, sağlıkiı, başarı ve para dolu yıllar göreceğiz.
  13. 253
    Bu beyfendi umarım normal hayatında burdaki gibi bir profil çizmiyordur keza bu kadar itici bir baska yazar varsa o da selcuk cetinerdir olsa olsa ki ona da bastım engeli.

    Bayım sizin kız arkadasınız, sevgiliniz falan varsa şaşkınlığımı gizlemem pek mümkün olmaz açıkçası. Size bir kadın nasıl katlanabilir aklım almıyor inanın ki.

    Lütfen biraz sempatik olun rica ediyorum, aramızdaki gereksiz gerilime bir ateşkes ilan edebiliriz umarım..
    • İtici sensin esas maydanoz, aramızda gerginlik yok cünkü seni tanımıyorum, git kendini sorgula benim gibi Bi adamla bile anlaşamaz tıynette olan sensin :d
  14. 254
    *

    Muhteşem bir nick değişimi geçirmiş yazarımız. Hayırlı olsun!
  15. 255
    Mükemmel bir nick olmuş, bol bol ukde ve fav dağıtımında bulunan yazar kişisi. Daim olsun :d
  16. 256
    Hiç tanımadığım bir yazar daha. Bir şarkı armağan etmiş tşk. Klavyeye hızlı hızlı basarken tesadüfen meyveli turta denk gelmiş gibi. Ama yine de tekrar tşk.
  17. 257
    doğum gününü kutladığım yazar.

    öte yandan benimki gibi bir talihsizlik yaşamadığına sevindim:
    (bkz: 25 mart 2016 doğum günümün sözlükte kutlanmaması rüsvalığı)
  18. 258
    Doğum günü kutlu olsun yazarı, nice nice yaşlara.^^
  19. 259
    #1176554

    çok önemli belgeleri halka açıklamak üzereyken derin kutup sözlük militanları tarafından engellenmiş, ardından yönetimi kontrol eden bu oluşum tarafından saatlerce görmezden gelinmiş. sanırım mit tırlarının gizli belgelerini halka sunacaktı da bu karanlık şer odakları tarafından engellendi.
  20. 260
    Mutlu yıllar yeni yaşınız mutluluklar ve iyi şeyler getirsin
    • sağolasın chuckbass, inşallah hep birlikte. var ol.
  21. 261
    Çok komik bi çocuk, yazdıklarına çok gülüyorum
  22. 262
    çoğu girdisini gülerek okuduğum yazarlardan birisi. böyle devam :))
  23. 263
    Öncelikle khontkar fanı bir biçimsiz değilim, Bu konuda seni tokatlarım bence hiç bulaşma.

    İkincisi üslubumu anlayabilecek kapasitede değilsin, senin ayarın kadifekale- bağcılar- çinçin. Senin gibi bir beyfendiye ateşkes ilan edelim şeklinde yanaşabilecek kadar naif ve düzgün bir kadınım, bunun için kendimden özür dilerim.

    Üçüncüsü varoşla varoş, cahille cahil olamadığım için anlaşamıyoruz.
    • Yemin ederim demet akalın sözlük yazarı olsa bu kadar olurdu ya
  24. 264
    Üst düzey bir yazar. Ukdelerini açmadan tanırım. Gerçi yalan söylemeyeyim fçsç ukdeleriyle de karıştırıyorum arada. Ukdeleri konusunda bu kadar hassas olduğunu bilmiyordum.

    Not: umarım zamanında deneme amaçlı ukdeyi şöyle silsek acaba gider mi lan dediğim ukdeler kendisine ait değildir. O kadar da denk gelemez herhalde xD

    var mı kumki 2016-2017’li senelerde böyle ukdelerin?
  25. 265
    Beni kırmayıp yorgun yorgun oyuna gelmis bir kral. Eyw eyww. Seviyoruzz.