nazım hikmet ran
- 45Ne güzel şey hatırlamak seni :
ölüm ve zafer haberleri içinden,
teşekkürler usta, bana aşkı, vatan hainliğini ve şiiri öğrettiğin için. iyi ki doğdun nazım, iyi ki doğdun yol arkadaşım, iyi ki doğdun mavi gözlü dev.. - 46Nikbinlik şiirini çok severim.Nikbinlik iyimserlik,mutluluk anlamına gelmektedir..
Güzel günler göreceğiz çocuklar
Motorları maviliklere süreceğiz
Çocuklar inanın inanın çocuklar
Güzel günler göreceğiz güneşli günler
Hani şimdi bize
Cumaları, pazarları çiçekli bahçeler vardır,
Yalnız cumaları,yalnız pazarları
Hani şimdi biz
Bir peri masalı dinler gibi seyrederiz
Işıklı caddelerde mağazaları,
Hani bunlar
77 katlı yekpare camdan mağazalardır.
Hani şimdi biz haykırırız
Cevap:
Açılır kara kaplı kitap:Zindan
Kayış kapar kolumuzu
Kırılan kemik, kan
Hani şimdi bizim soframıza
Haftada bir et gelir
Ve
Çocuklarımız işten eve
Sapsarı iskelet gelir
Hani şimdi biz
İnanın güzel günler göreceğiz çocuklar
Güneşli günler göreceğiz
Motorları maviliklere süreceğiz çocuklar
Işıklı maviliklere süreceğiz - 47"Daha son sözü söylemedi hayat,
Belki yarınlar, mutlu sonlar var.
Yeniden başlamak yorar insanı ama
Sonunda kavuşmak mutlu olmak var."
Ruhu şad olsun. - 48kabadayoların kitabı'ndan abdullah palaz'ın bursa cezaevin'de yaşadıkları ve nazım hikmet
ceza evinin önünde büyük bir kalabalık vardı.anlaşılan bizim getirilecegimiz duyurulmustu ki sabahın bu kör ezanında herkez ceza evinin önünde toplanmıstı.. cemseden, jandarmaların yardımı ile inebildik.. bileklerimiz birbirine zincirli, ayakta zor durabiliyorduk.. kalabalık arasından bir kaç kişi "yuh" diye bagırdı.. şerefsizlikti bu. elleri kolları zincirli bir ayal jandarmanın arasındaki kişilere yuh demek kolaydı..kimbilir bu milleti nasıl doldurmuslardı. tabi ben antep canavarıydım.. canavarada elbette "yuh" çekilirdi..işte böyle şeyler beni deli ediyordu. arkadaslarıma zincirli olmasam, yanlız ellerim kelepçeli olsa, jandarmaların arasından fırlar bu, yuh çeken hayvanı kelepçemin demirleri ile vura vura öldürürdüm. böylece de canavar oldugumu ispatta ederdim..
ceza evinin büyük demir kapısı açıldı. geniş bir avluya aldılar bizi.. sonrada bu avlunun sagındaki bir kapıdan, büyükçe koguşbenzeri bir odaya soktular.. elinde kalın uzun bir mese sopası olan bir gardiyan bağırdı:
"çıkarın zincirlerini!"
gelip zincirlerimizin kilidini açtılar. elimiz, kolumuz serbest kalmıstı. aynı gardiyan bu kez bize bagırdı:
"soyunun üstünüzü! bir don kalana kadar soyunun."
kimbilir belki hamama sokacaklar diye düşünüyordum. ma hamama girecek insanlar böyle hersesin ortasında soyunmamalıydı.
"ağam neden bizi soyarsın ki?biz afyon'da arandık geldik.."
anama küfreder gibi bagırdı:
"kes ulan sesini!"
elim kolum serbestti.bu avucumun içinde kalacak kadar kücücükbir yüzü vardı.. yüzünü avuçlayıp gözlerini kör etmek geldi içimden. en azından bir tane azının ortasına patlatmalııydım. ama şöyle bir baktım, otuz kişi vardılar. bunlar beni parçalardı böyle birsey yapsam..
"hay hay,"dedim.. "gardiyan agası! ama birgün senide soyarlar.."
elindeki meşe sopasını kaldırıp üstüme saldıracak gibi bir hareket yaptı.. ama arkasındakiler tuttular.. biz ise soyunmaya basladık.. hepimiz bir donla kaldık.. yürüyün dediler. yürüdük. alt kata inmiştik. üst kattan alt kata öyle cebrail buzagıları gibi çıplak yürümüştük.. ceza evindeki tüm mahkumlar bizi görüyordu.. yani bunlar,mahkumlara karsı bizi küçük düşürüyorlardı.. aşagılatıyorlardı bizi.. karanlık kolidorun ucundaki demir bir kapının kiliidini açtılar.. girin içeri dediler.. önde ben vardım.. kapının önüne geldim..içerisi zifiri karanlıktı..bir ara durdum..gireyimmi diye düşünüyordum.. arkamdan birisi beni itiverdi.. karanlıgın içine dogru uçtum..içine itildigim karanlık odanın zemini yoktu..boşlukta bir süre uçtum.. sonra yumuşak, cılk bir pisligin içine düştüm.. pislik koltuk altlarıma kadar geliyordu.. yukarıdan bagırdılar:
"çekil asagıdan antep canavarı! arkadasların geliyor..."
arkadaslarım peşpeşe kapı esiginden uçarak, asagıya gelmeye basladılar.. hepimiz yumuşak, pelte gibi bir pisligin içindeydik..sonra bir gürültü ile kapıyı kapadılar.. o, eli mese sopali gardiyanın sesi yukarılarda, karanlık kolidorun duvarlarında çınlıyordu:
"görün şimdi ananızınkini..."
ceza evi kanalizasyonunun içine atılmıstık..burada geçiş hızlı olmasın, pislik içeride kalsın diye dışa acılan mazgal tamamen kapatılmıstı..ceza evinin tüm pisligi,b.ku burada birikiyordu.. dayanılmaz bir idrar ve b.k kokusu daha içeri girer girmez midemizi bulandırmıs ve hepimiz ögürmeye baslamıstık.. boyları ufak olan arkadaslar cırpınıyor, agızlarına pislik gelmesin diye debeleniyordu.. pisligin içinde bagırtı,ögürtü,küfür sesleri birbirine karışıyordu.. benim boyum 1.90. pislik koltuk altlarıma kadar geliyor.. ama boyları kısa olan arkaadslarım var. pislik onların boynuna bazısının da agız hizasına kadar geliyordu. opnların ögürütüsü yeri gögü inletiyordu. burada bizi bogacaklar diye düşündüm.. b.k yedire yedire, bizi bogacaklar..
burada artık insanlık yoktu. o, koca devlet yoktu. burada allah'da yoktu.. burada yanlız b.k, pislik ve vahşet vardı.. ve burada ölecektik.. ölümden hiç korkmamıstım.. korksaydım öldüremezdim. çünkü öldürürken öldürülmekte vardır.. ama burada bu pisligin, bu b.kun içinde ölmek agırıma gidiyordu.. üstelik arkadaslarımda benim yüzümden ölecekti. çünkü, afyondaki olayı ben planlamıstım.o olay olmasaydı sürgün olmazdık ve bu b.k çukurunun içinde bulunmazdık..
ama birden aklıma geldi.. bizi burada, oniki kişiyi birden öldüremezlerdi.. o kadar da alçaklık yapmaya korkarlardı.. mahkumda olsak, on iki kişiyi birden öldürmek kolay degildi.. bizi burda bogazlayamazlardı..anlaşılan bize iyi bir ders vermek istiyorlardı..böyle düşününce ferahladım vearkadaslarıma bagırdım..
"korkmayın! dayanın arkadaslar!bizi burada çok fazla bırakamazlar..hepimizi öldürmeye cesaret edemezler..aman ha dayanın! aman gayret sabredin!bir ikimiz telef olmayalım!olmayalım ki, bu alçaklıgın hesabınıda soralım.."
arkadaslar dayanıyorlardı ama,iş öyle kolay degildi.. kısa boylu arkadasların durumu çok kötüydü..pisligi yutuyor, yutuyor kusuyorlardı.. duvarlara tutunarak batmamak isteyenlerkaygan duvarlara tutunamıyorlar, gene pislige gömülüyorlardı..
öyle bir işkenceki bu insanlık görmemiştir.. orada sekiz saat kaldık, sekiz asır gibi saat..artık hiçbirimizin dayanacak hali kalmamıstı..idamlık koca mustafa bile dayanamaz hale gelmişti..o b.k çukurunun içinde hepimiz dönüp duruyorduk..artık çözülüyorduk..kendimizi koyverip pisligin içinde gömülüp bogulacaktık.. boyu küçük üç arkadasımız batıp batıp çıkıyor,durmaksızın bagırıyorlardı..
ögle üzeri kapı açıldı, asagıya tahta bir merdiven saldılar..
"hadi bakalım,çıkın yukarı"diye bagırdılar..
fenalaşmıs olan, kısa boylu arkaadsları arkalarından destek vererek çıkardım.ardından digerleri çıktı..koltuk altlarıma kadar b.kun içinde kalmıstım, gerçekten benimde halim kalmamıstı..ya pisligi yutanlar ne yapsındı?en son ben çıktım..hemen orda, zemin kattaki kolidorda üzerimize hortum ile su sıkarak vücudumuza cıvık bir sekilde yapısmıs olan kaba pisligi aldılar..ama üç arkadasımızın durumu iyi degildi..üzerlerine su sıkılırken ayakta duramıyorlardı..idamlik koca mustafa ve ben onları ayakta durdura bilmek için kollarından tutuyorduk..kollarından çıktıgımız anda yere yıkılıyor ve sürekli olarak ögürüp kusuyorlardı..
baktım eli sopalı gardiyan su sıkanların en arkasında duruyor..çırıl çıplak durumdayım.. vucudum sıkılan sudan sırılsıklam..dehsetli bir ayaz var.. bu rezaleti gördükten sonra insan yasamıs ne olacak ölmüş ne olacak..? eli sopalı gardiyanın başgardiyan oldugunu anladım..
bagırdım ona:
"bak! durumu görüyormusun başefendi? beyendin mi olanları? insan ogluna bu eziyet yapılır mı?seni kim alet etti buna?"
baş gardiyan önce bir durdu, ne diyecegini bilemez bir hali vardı.. sonra birden yüreklendi:
"ben yaptım be!" dedi.."ne yapacaksın?ben kimseye alet olmam..istersen bir daha göndereyim sizi oraya.."
"tabi gönderirisin..istersen simdi hemen bir hada at oraya beni.. at ama sunuda unutma.. bunun hesabı sorulur.. kuş olup uçsan, bulut olup göçsen, duman olup kaybolsan, bunun hesabı sorulur ki nasıl sorulur.. bakalım ozamn ne diyeceksiniz. günü gelende göreceksin bunu baş efendi.."
hiç ses etmedi. oysa birden dikilmiş, korkusuz gibi davranıyordu..
bizi alıp üst kata çıkardılar. durumu kötü olan arkadaslarımızı kollarına girerek, biz tasıyorduk.. üst katta bizi tas zeminli, içinde hiç bir esya olmayan bomboş bir odaya kapadılar.. odanın cepesinde demir parmaklıklar vardı.. önüde maltaydı.. mahkumlar maltasdan gecerek gidiyor, volta atıyor, ama h,iç birisi bize geçmiş olsun bile diyemiyorlardı.. üç arkadas ise yerde uzanmış inliyordu.. anlasılan diger mahkumlara ibret olsun diye"antep canavarını da arkadaslaerınıda ne hale getirdik, görün" demek isitiyorlardı..
üzerimize hortum ile su sıkmışlardı ama, pisligin çogu duruyordu.. hem pislikten ve hem sıkılan sudan dolayı rezil bir durumdaydık.. yerde yatan konyalı cafer,
"abdullah ben ölüyorum" dedi..
ağzından yesil köpüklü pis bir şeyler sızıyordu..inleyerek konusuyordu.. biraz nefeslendi..gözleri yarı acık,yaerı kapalıydı. aglıyordu konyalı cafer,konusacak hali bile yoktu. zorlukla:
"abdullah! benim acımı al. koma bunlara can bedelimi.." dedi..
yerde yatan diger iki arkaadasta seslendiler:
"benim acımıda al abdullah.."
"benimkinide. koma sakın yanlarına sor bunların hesabını.."
demir parmaklıklara dayanıp var gücümle bagıdım:
"bir maşrafa su verin bari, allahsizlarrrrrrrrrrrrr!!"
arkamdanda idamlık koca mustafa bagırdı:
"ulan hepinizin dinini, kitabını..... alın lan, gelin alın canımızıııııııııı!"
tam o sırada ilerden asker bozmasi kaputtan paltoyu omuzlarina atmis, saclari karmakarisik, gozleri cakmak cakmak dev gibi bir adam demir parmakliklarin onune geldi. demir parmakliklara tutunup iceriye bakti. yerde yatanlari gordu. bizim halimize bakti. sonra kosarak gitti. biraz sonra elinde bir testi ve bardakla geri geldi. testinin parmaklıklar arasından geçmesine imkan yoktu.. oda bardaga su doldurup içeri uzattı.. acele ile konyalı cafer'in yanına gittim.. yüzünü yıkadım.. agzını calkaladım.. bende susuzluktan yanıyordum ama, onlar yani yerde yatan arakaadslar b.k yutmuşlardı. agızları bile b.k içindeydi.. onun için onların hacetini önceden görmem gerekiyordu..
o dev gibi adamın, parmaklıklar arasından doldurup doldurup verdigi bardakla, diger fenalasmış arkaadslarımıda temizledim.. sonrada bizler elimizi yüzümüzü yıkayıp birer bardakta su içtik..
"sagol abi" dedim o dev gibi adama.. "sagol allah razı olsun.." o hicbir sey demeden cebinden yesil renkli bir sigara paketi cikarip icinden uc tanesini kendine ayirdi, gerisini bize verdi. koylu sigarasiydi verdigi. kibritini cakip sigarami yakti.bende diger arkadasların sigaralarını benim sigaramdan yaktım.. o sigara bize sanki cennet tamı gibi geldi.. onbeş saattir azımıza hiç bir sey girmemişti.. sigarayı yer gibi içiyorduk..
"gecmis olsun agalar' dedi. o dev gibi adam, 'gecmis olsun, gene gorusuruz"
arkasini dondu gitti...
ben arkasından öyle bakıyordum.. tam o sırada bir mahkum geçiyordu.. bagırdım:
"baksana arkadas, su giden adam kim?"
mahkum, 'dev gibi adam'in arkasindan baktı:
"o mu? sairdir, yazardir, tarihcidir. ayni zamanda da vatan hainidir"
mosmor oldum..titremeye basladım.. agzımdan salyalar akıyordu:
"adı ne lan?"
adam korktu hızlı adımlarla uzaklasırken orkasına dönüp bagırdı:
"nazım hikmet! kominist nazım hikmet..!"
bende arkasından avazım çıktıgı kadar bagırdım:
"ulan pust! hic birinizin kici sikmadi bize bir yudum su vermeye, o verdi de onun icin mi vatan haini oldu!ben burdan çıkarım,sanada bunun hesabını sorarım..!" - 49Mavi gözlü dev ve romantik komünist olarak da bilinen Nazım Hikmet, Rusya'ya gittikten sonra marksizmden çok etkilenmiş ve yeni bir dünya görüşü kazanmıştır. Nazım, bu anlayışla birlikte sosyal sorunlar üzerinde durup çözümler üretmeye çalışır. Aynı zamanda siyasal düzeyde devrimci bir ideolojiye bağlanmış olan şair, şiire de devrimci bir biçem yaratmak ister. Bu yüzden mayakovski'den fazlasıyla etkilenir ve fütürist anlayışla şiirler yazar.
Memleketimden insan manzaraları, makineleşmek istiyorum, 835 satır şairin ünlü şiirlerindendir.
Biraz magazinsel boyuta gelirseekk... Yahya Kemal, Nazım'ın öğretmenidir ve evlerine ders vermek için gelir. Bu sırada eşiyle çok fazla anlaşmızlığa düşen Nazım Hikmet'in annesi Celile Hanım ile aralarında bir aşk filizlenir. Bunu öğrenen Nazım ise Yahya Kemal'e : "Hocam olarak girdiğin bu evden babam olarak çıkamazsın," der.
(bkz: bilemiyorum altan bilemiyorum) - 50(bkz: ben senden önce ölmek isterim)
(bkz: kerem gibi)
(bkz: dünyanın en tuhaf mahluku)
(bkz: ceviz ağacı)
(bkz: herkes gibisin )
(bkz: davet)
(bkz: tahirle zühre meselesi)
(bkz: büyük insanlık)
(bkz: yaşamaya dair)
ve daha niceleri... - 51"kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi,
uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin.
kim bilir felek ayırmasaydı bizi birbirimizden,
belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize." - 52bugün ölümünün 54. yıl dönümü olan usta şair.
- 53"ben artık şarkı dinlemek değil,
şarkı söylemek istiyorum..."
dizelerinin sahibi büyük şair. 117. doğum yılında saygıyla anıyoruz. - 54Haziranda ölmek zor. Özlemin azı çoğu olmaz olmaz, ağırdır işte.
Özledik. - 55ölümümün 51. yıl dönümü be yoldaş.
seni düşünmeden geçen tek günüm nerdeyse yok gibi. senin hayalini kurduğun türkiye, ne yazık ki çok uzaklarda. üzülüyorum be yoldaş, hayalin hayalim olduğu halde, hayal olarak kalması ihtimaline üzülüyorum. yanıyorum, cehaletiyle kıvranan mağrur yurdum insanına, onun o dayanılmaz vurdumduymazlığına...
- 56' 'çocuklar inanın, inanın çocuklar. güzel günler göreceğiz güneşli günler' ' diyerek çocukluğumdan bu yana beni belki bir gün güzel günler göreceğimize inandıran şahsiyet.
Güzel günler gelmiyor üstad, getiremiyoruz. İnanan çocuklar da büyüyor yavaş yavaş. Umutlarını yitiriyorlar.
Ama benim hala umudum var.
yaşamak ne ki, bir umut değil mi ? - 57Gözlerin gözlerin gözlerin,
ister hapisaneme, ister hastaneme gel,
gözlerin gözlerin gözlerin hep güneşte,
şu Mayıs ayı sonlarında öyledir işte
Antalya tarafında ekinler seher vakti.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
kaç defa karşımda ağladılar
çırılçıplak kaldı gözlerin
altı aylık çocuk gözleri gibi kocaman ve çırılçıplak,
fakat bir gün bile güneşsiz kalmadılar.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
gözlerin bir mahmurlaşmayagörsün
sevinçli bahtiyar
alabildiğine akıllı ve mükemmel
dillere destan bir şeyler olur dünyaya sevdası insanın.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
sonbaharda öyledir işte kestanelikleri Bursa'nın
ve yaz yağmurundan sonra yapraklar
ve her mevsim ve her saat İstanbul.
Gözlerin gözlerin gözlerin,
gün gelecek gülüm, gün gelecek,
kardeş insanlar birbirine
senin gözlerinle bakacaklar gülüm,
senin gözlerinle bakacaklar. - 58"....
En güzel günlerimin
üç mel'un adamı var:
Biri sensin,
Biri o,
biri ötekisi...
Kanlı bıçaklı düşmanımdır ikisi...
Sana gelince...
Ne ben Sezarım,
Ne de sen Brütüssün...
Ne ben sana kızarım
ne de zatın zahmet edip bana küssün..
Artık seninle biz,
düşman bile değiliz.."
1933 - 59"bu ülkeyi sevmek için milliyetçi ya da muhafazakar ya da başka bir halt olmak şart değil" cümlesini anlamaya beyinleri yetmeyenlerin, kendsine vatan haini sıfatını yakıştırdıkları türk şair, fikir adamı. kendisi komünisttir evet, bu onu vatan haini yapmaz. eğer birini vatan haini ilan etmek bu kadar basitse necip fazıl'ı da vatan haini ilan edin buyrun, kendisi amerikan emperyalizmine övgüler de düzmüştür. kalkıp "ama necip fazıl sonradan değişti bilip bilmeden konuşma" demesin, nazım komünist diye vatan haini diyorsan, kuvay-i milliye destanı'nı okuyup vatan şairi ilan et o zaman cevabıyla karşı karşıya kalır uyandırayım.
nazım hikmet'in ilk şiirleri vatan-millet-sakarya havasındadır genelde, bir yakınını da savaşta şehit vermiştir. ilgilenenler yky'den çıkan "nazım hikmet, ilk şiirler" isimli kitabı edinsinler. 15-16 yaşlarındayken yazdığı şiirlerde mevcut kitapta. aynı zamanda, bir çok şiiri bestelenmiştir. bence içlerinden en güzeli, cem karaca tarafından seslendirilen "mavi liman" isimli olanıdır.
not: kızdım bi an. - 60türkiye tarihinin görüp görebileceği sayılı zekalardan. huzurla uyu mavi gözlü dev..
- 61"Nasıl öfkelenmem düşündükçe memleketimi. Çırpınıyor ayakları altında bir avuç hergelenin."
- 62youtu.be/...
güzel şiirlerin büyük sözlerin sahibidir. doğum günün kutlu olsun mavi gözlü dev. - 63i.hizliresim.com/...
mükemmel değiller mi? - yemin ederim bugün gördüğüm en güzel tablo.
- Ben de telefona kaydettim bakıp bakıp mutlu oluyorum. Çok doğallar. :)
- 64Sorma bana “ne kadar seviyorsun diye!?” O kadar işte! Tavanı kadar sokağın, dibi kadar cehennemin.
Nazım Hikmet - 65Şiirleri kafamda hep başka pencereler açmama sebebiyet veriyor farklı bakmaya başlıyorum okudukça.
Yaşamak Bir Ağaç Gibi Tek ve Hür ve Bir Orman Gibi Kardeşçesine.. - 66(bkz: şıpsevdi)
Sevmeyi seven insanlardan. Bizlere müthiş eserler bırakan şair.