kayıt

sözlükçülerin ölüme en yakın oldukları an

  1. 1
    Gece vakti gelen kriz..
  2. 2
    içinde ne olduğunu bilmediğim bir içkiyi içtiğimde, kusarak da dışarı atamamamdan dolayı, öleceğim hissi yaşatmıştı.
    sadece sert bir alkoldü ama sabahın 5inde zaten konuşamayacak kadar sarhoşken içince öyle bir etki yaratmıştı.
  3. 3
    yüzlük viskiyi devirdiğim an. bir daha yapmam.
  4. 4
    dizanteri'ye yakalandığım an. çocukken ölmeyi isteyecek kadar etkiliydi namussuz.
  5. 5
    Liseyi yeni bitirdiğim dönemdeydi.daha yeni yeni kulaç atmayı öğrenmiştim ki o da boyumu geçmeyen havuzda.
    Arkadaşlarla balık tutmaya köyümüzün göletine gittik.gölet dediğime bakmayın bildiğiniz baraj.oltaları bağlar bağlamaz hepimiz suya atladık tabi.ben kenardan kenardan oynarken birazdan başıma geleceklerden habersizim .diger arkadaşlarımı söylememe gerek yok hepsi suyun içinde doğmuş sanki.arkadaşlarımdan biri:
    -sen neden dalmıyorsun oğlum,yoksa bilmiyor musun? Demez mi.
    Ergenlik işte.erkekliğe bok sürmek olmaz diye
    -dalıyorum tabi izle dedim(ne cesaret)
    Ve Daldım .ilk birkaç saniyesi güzeldi kendi kendime "olm çok kolaymış lan" dediğimi hatırlıyorum.sonrası malum.yukarı çıkamıyorum ve can havliyle çırpınıyorum,çırpındıkça dibe batıyorum.su yuttuğum ilk anları hatırlıyorum sonrası karanlık.arkadaşlarım çıkarmışlar beni.gözümü açtığımda herkes ağlıyor,biri dudağıma yapışmış,digeri karnıma bastırıyor.film şeridi olayına girmiyorum keza ben görmedim.ışık falan da görmedim ama arkadaşlarım cesaret edip çıkarmasa ,solucanlarla tavla oynuyordum şimdi.
    Not:hala sudan çok korkuyorum.o dönem beyaz kilotla yüzmek modaydı hiç yüzmemiş olanlar kesin denesin...
  6. 6
    4-5 yaşlarımdaydım, dayımın yanında Karamürsel'e gitmiştik. Geziyoruz falan, karşıdan karşıya geçerken annemin elini bırakıp koşmaya başladım ama yoldan da kamyon geliyormuş. Artık hangi akla hizmetse ya görmedim ya da takmadım. Halbuki küçükken uslu, sessiz sakin bi çocuktum ama... Esmiş demek ki. Sonra kamyon bana çarptı! Çarptı dediğim şiddetli değildi ama çarptı sonuçta. O çarpma anında aklıma gelenler beni baya etkilemişti. Herhalde o andır ölüme en yakın olduğum an.
    Her ne kadar belli etmemeye çalışsam da büyük yollardan geçerken hala birinin elini tutma ihtiyacı hissederim :/
  7. 7
    astım krizi sonrası acilde, penisiline alerjim olduğunu belirtmeyi unutmamız yüzünden yapılan iğne, ağzımı yüzümü boğazımı ve dilimi tamamen şişirmişti. * bir de ilacı aldıktan sonra eve gelmiştik. ben yatağımda yatıyordum annemler ise içeride misafirlerle oturuyordu. zaten dilim boğazım şişmiş nefes alacak bile delik kalmamış bir de onlara sesimi duyurmaya çalışıyordum o kadar misafir içinde.
    hayatımda hem hiç bu kadar korkmamış hem de hiç bu kadar çaresiz hissetmemiştim. annem nasılım diye bakmaya gelmese tırtlıyordum yemin ederim.

    bir de o gece doktor babamın yanında sen nasıl sigara içersin hala diye azarlamıştı beni. o acilin yatağına gömüyordum kendimi. babamın şok içinde bakışları, doktorun azarlaması... her şeyiyle korkunç bir geceydi. * *
  8. 8
    Doğu Almanya'nın incisi Saksonya'da kaldığım zamanlardır. Orada herkes çok sıcakkanlıydı . Türk olduğumuzu öğrenince hemen bıçak saplıyorlardı.

    Sarı saçlı mavi gözlü olduğumdan yırttım ben tabi...
  9. 9
    mersin idman yurdu'nun küme düşeceğinin kesinleştiği o son maçı bitiren hakem düdüğüydü.. sahiden o ışığı gördüm, böyle gökyüzünden yavaşça bana doğru süzüldü, odanın içini doldurdu, beni sarıp sarmaladı.. o kadar çok ağlamışım ki..
  10. 10
    geçen eylül arabayla kırmızı ışık yanınca durdum ama arkadaki kamyon son sürat geliyordu. o an ölümün soğukluğunu ensemde hissettim. son an da kamyon direksiyonu kırıp yanımdan geçip gitti. o an ölsem şu an bu girdiyi giremeyecektim hayat sürprizlerle dolu.*
  11. 11
    kulagimda kulaklikla karsidan karsiya gectigim o nefis anlar..
  12. 12
    Mezarlıkta kaybolduğum an.

    Korkudan ölecektim, töbe töbe çok korkunçtu.

    Bir de lise sonda dershaneden dönerken tenhada birkaç erkekçe sıkıştırılmıştım. Dayımın fırını yakın olmasa sadece ölüme de yakın olmamış olurdum.

    Atlattık tabii bunları.
  13. 13
    (bkz: ayşecigin alpellaya doyduğu an)
  14. 14
    yakın günler. çok yakın.
  15. 15
    siz okurlar üzülmeyeceğinize söz verirseniz size bir hikayem var.

    bundan bir sene önce ben hiç bir şeyden habersiz mutlu mutlu yaşıyorken tam da bu mutluluğa sinsice gölge düşürecek biçimde bir tavsiye aldım cilt doktorumdan:

    "kan değerlerin düşük gibi, istersen bir hematoloğa görün."

    merak edenler için söyleyeyim, o dönem ilaç kullanıyordum ve kan değerlerime düzenli baktırmam gerekiyordu. nitekim büyük resme bakınca baya faydalı olduğunu görebiliyorum.

    en başta he diyip geçtim ama sonra aradan zaman geçti. profesörlük makamına yükselmiş bir doktorun benim sağlığımı benden daha iyi bileceğini düşündüğümden özel bi üniversitenin özel bi hastanesinde başka bir profesöre kan değerlerimi danışmaya gittim. kendisi bana bolca soru sordu, hayat tarzımla da ilgili. bir kaç ay boyunca düzenli bir şekilde kan değerlerimi takip etti. bu muayenelerin birinde bende trombositopeni olduğunu dolayısıyla kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerin testlerde az çıktığını ama aslında daha fazla olduğunu söyledi. sonraki aşama için benden kemik iliği isteyeceğini söyledi. kemik iliği aspirasyonu için gittiğimde ise "yav bn şaka yapmştm eheheh" gibi bi tepkiyle karşılaştım. bundan sonra da işi bıraktı zaten. bıraktı derken, başka bir hastaneye geçmiş ama bana söyleme gereği duymamış diyelim.

    neyse neftalili dedim, sen iyisin bişeyin yok, bak doktor da dedi, az çıkan değerlerinin bir sebebi varmış. 1ay boyunca kendimi oyalamaya devam ettim. ama işin başından beri geçmeyen şikayetlerimden biri olan diş eti kanaması geçmedi. bu da bana her sabah ve akşam "bugün de doktora gitmedin aferim sana salak" mesajını veren sinir bozucu bir arkadaş gibi bana kendime göstermem gereken özeni hatırlatıyordu.

    şans eseri önemli devlet hastanelerin birinde poliklinikte bir hematoloğa görünme şansım oldu. nasıl şans olduğu çok uzun, denk gelir de başlığı açılırsa orda yazarım.

    orda yapılan uzun tetkikler sonucu bende ciddi ciddi bişeylerin bozuk olduğunu söylediler bana. bunu bana doktor söylerken ekran kayıyordu. sanki ordaydım, orada en az 5 insan (başka doktor ve hastalar) daha vardı ama sanki yalnızdım ve başka hiç ses yoktu.

    ben yine tatmin olmadım. daha doğrusu konduramadım kendime. 25 yaşındayım la ben dedim. nası olur böyle saçmalık, bi yerde hata olmalı dedim. inkar ettim. bu inkarlarıma katılacak bir başka doktor buldum. kendisi bulunduğum şehrin hematologları arasında rockstar sayılabilecek bi insandı çünkü birbirinden habersiz 5 farklı kişi de onu önermişti. evet bu doktor inkarlarıma katılıp "sende bişey yok ya abartıyolar" diyebilirdi.

    nitekim demedi.

    o gün Ankara çok yağmurluydu. Şaka yapmıyorum gerçekten film karesi gibiydi hocanın benimle konuştuğu dakikalar. fonda gök gürültüsü arkada hocanın klasik müzikleri.. "şaka mı la bu kim çekiyo bu sahneyi çıkın hadi çıkın yemedim" diyip kendi kendime güldüğümü hatırlıyorum. hoca "manyak la bu" diyerek bakmıştı bana.

    hepimizin yavaş yavaş öldüğünü ama benim ölmeye herhangi bi insandan daha yakın olduğumu o an hissetmiştim sanırım.
  16. 16
    Küçükken tavana iple bağlı sopa ile sallanma oyuncağım vardı. İSkemleye çıkıp sallanıyordum onunla. Bir gün yine sallanırken ben sandalye yerinde yokmuş o an ben de kendimi bırakıverince geriye doğru kafa üstü çakılmıştım betona. Sonra baygınlık geçirdim. Gözümü açtığımda arabadaydık bizim. Annem bana çikolata almıştı. Hastaneye gidiyorduk. Öyle bir badire atlatmıştım.
  17. 17
    lise 2'de cama girip bileğimi yarmıştım kesik demiyorum çünkü bildiğiniz yardım. çocukluk arkadaşım kravatını tampon yapıp apar topar bir motorla beni hastaneye götürdüler o esnada annem, arkadaşlarıyla bir kafede oturmuş çay içiyorlardı onu görüp '' anne ölüyorum '' dediğimi hatırlıyorum sonrası acil servis. orada da embesiller dikiş atmayı beceremediler tepecik hastanesine varamadan yarı yolda dikişler patladı ambulanstaki son 10 dakikayı hatırlamıyorum kendimden geçmişim. tepecik hastanesindeki acil doktoru ''bu çocuk ölür biz bunu alamayız'' demiş anneme. aralara yine birileri sokulup kurtarmışlar beni. keşke acil doktoru bi 10 dakika daha direnseymiş de aldırmasaymış beni hastaneye.
  18. 18
    Bir gece kuzenimle motorla bir yerde dönüyoruz. Karşıdan toros tipi bi araba geliyor ama uzunları açmış. Zaten gece çok iyi göremiyorum karşıdan uzunlar yanınca iyice kör gibi oluyorum. Neyse adama uzun kısa falan yaptım takmadı hala uzunlarla devam ediyor. Motor olduğum için iplemiyor sanırım neyse. Yolda feci bi çökük varmış ben bunun farkında değilim. Motorla bir daldık oraya hızımız fena değil. Çıkarken tekerlekler yerden kesildi. Havadayız böyle o an asfalta düşersen kolum bacağım kırılır veya ölürüm falan filan bir dünya şey geçiyor. Nasıl düz inerim diye düşünüyorsun ama o an çok kısa bi süre fren sıkmayı düşündüm ki sıkmamam gerekmiş. Sıkmaya vakit bulamadım direk aynı hızda 2 teker düştük motor az salpaladı topladı. Allah korudu denir aynen o an öyle oldu fren sıksam düşerdik. Epey arkamızdan motorla gelen arkadaşlar vardı onlar sordu bi ara sizin ışıklar yükseldi noldu diye jfjfııfv.
  19. 19
    saat 03.36'da yattığım yerin çok çok yakınına düşen havan mermisi sanırım ölüme en yakın olduğum andı. Adam çok çok azıcık yükseliş verseydi şu an bunu yazamıyor olurdum. :)
  20. 20
    Küçükken sulama havuzuna düştüğüm an ve büyüdüğüm zaman denizde boğulmaya çok yaklaştığım andır.

    İkisinden de sağ çıktım ama ölümüm çok sevdiğim su Yüzünden olacak belli xd.

    (şaka yaptım allah'ım ^^)
  21. 21
    2 ay önce, tem’de seyrederken makas atan bir arabada arka koltukta bir şakalaşma sonucu yapılan kaza... unutamıyorum...
  22. 22
    Lise son sınıfta dershaneden eve dönerken bir grup erkek tarafından takip edildiğimde ne ameliyatteyken ne de aracımız yol ortasında kalmış ve üstümüze doğru hızla kamyon gelirken böylesine ölüme yakın hissetmemiştim.
  23. 23
    Bir yerde protestocular ve polislerin arasında kalıp gaza boğulmak. Korkmuştum. 16 yaşındaydım