kayıt

komünizm

  1. 1
    * *

    kabaca tüm malların ortak mülkiyetine dayalı bir sistem. modern komünizmin başlatıcıları karl marx ve friedrich engels olarak kabul edilir. çeşitli akımları vardır.
  2. 2
    temel sloganı "herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre" (bkz: karl marx) olan harekettir. komünizm kulağa hoş gelir çünkü fakirlik yoktur, üst seviye insan yoktur fakat lenin ve stalin bu hareketi yanlış tanıtmışlardır. onlara göre devlet bir otoritedir ve her şeyin en iyisi bu otoriteye aittir.

    komünizm için önemli olan şey üretim olduğu için fabrikalar ve tarlalar en önemli unsurlardır. bu yüzden sanat gibi dallar zarar görebilir komünist rejim altında tıpkı mao zedong zamanında çinde olduğu gibi.

    eğer kimse açgözlü olmazsa, kimse daha fazlasını ve herkes ülke için gereken kotayı doldurmak için uğraşırsa işe yarayabilir fakat o zamanda o ülkeyi diğer ülkelerden iyi olmak için teşvik eden bir şey kalmayacak geriye.
  3. 3
    31 çeken ergen gibidir. teoride kusursuz,pratikte facia.
  4. 4
    parayı buluncaya kadardır efendim.
  5. 5
    Ölümüne savunduğum ideoloji.
  6. 6
    (bkz: komün)
  7. 7
    (bkz: komidinizm)
  8. 8
    ilkel toplumla başlayıp, ütopik sosyalistlerle devam eden, karl marx'ın ekonomik engels'in felsefi altyapısını oluşturduğu, lenin'in uygulama alanı sağladığı ekonomik sistem. aslında komünizm temelde devletsizdir. sınırlar yoktur ancak insanların algısında sosyalizm gibi olduğu için bu başlığa yazma gereği duydum. bugün dünyada en yoğun sömürülen üçüncü dünya ülkeleri tarafından revaçta yönetim şeklidir. aslen marx'ın burada devrimin ingiltere'de olacağı tahmini temelde yanlış çıktı. yoğun şekilde ezilen halklar komünizmi benimsemiş oldular.
  9. 9
    kısacası ütopyadır.
  10. 10
    kapitalizm'in tekelciliğe seğirttiği şu günlerde ütopya olarak adlandırılması yanlıştır. hele ki ekonomik teorisi gerçekten berbat olan kapitalizmin bu kadar iyi uygulandığını düşünürsek, evet yanlıştır. 1200 lerden bakılınca kapitalizm ne kadar ütopya ise günümüz dünyasında da kendisi o kadar ütopyadır. belki de evet günümüzde hakikaten ütopyadır.
  11. 11
    tam bir fiyaskodur.

    koca koca ülkeler bütün dünyadaki genel kabul görmüş ticari ve kültürel etkileşimden sırf bir hayal uğruna ve belki batılı devletlerden intikam almak için vazgeçip, "dayanın çocuklar ha gayret batırıcaz bu kapitalistleri ne diyor mao reyiz biz üretmesek onlar tüketemez" kafasıyla milyonlarca insanlarının açlıktan, yokluktan ölmelerine sebep olmuşlardır.

    hayalle, umutla ülke yönetilmiyor tabi anlamak nelere mal oldu.
  12. 12
    "üretim araçlarının paylaşımı" önermesi dışında güncel medeniyet kırılmalarına adapte edilmesi artık oldukça zor olan düşünce akımı. tüm vatandaşların aynı anda istemesi ve yaşaması gereken bir düzen olduğundan uygulaması da imkansıza yakındır.
  13. 13
    devletsiz sistemdir. komünizmde devlet diye bir kavram yoktur. sınırlar yoktur. bu yüzden ütopik olarak adlandırılır. bunun tek devlette uygulananına sosyalizm deniyor efendim. o da tek şekliyle değil genelde devlet kapitalizmi ile harmanlanıp uygulanıyor. fiyasko olup olmadığı da günümüzde tartışılırdır. ekonomik sistemler kendi içindeki birikimlerini 50-100 yıl gibi kısa süreçlerde gerçekleştirmezler. kapitalizmin ilkel haliyle görüldüğü yıllar 16. yüzyıldır ki bu dönemler feodalizmin halen güçlü olduğu, etkin bir sistem olduğu dünyanın bütün ülkelerinde sermaye diye bir sınıfın oluşmadığı dönemler. yani 12,13,14. yüzyıldan veya daha öncesinden bakıldığında da kapitalizm oldukça fiyasko bir sistem olarak görülebilir hatta ve hatta modernleşmesi babası adam smith'in elinde şekil aldığı dönemlerde olmuştur ancak bu bile ilkel bir modernelşmedir çünkü smith'in kafasındaki kapitalizm'in günümüzdekiyle pek alakasının olmadığını, günümüzdekine oranla oldukça soft olduğunu söyleyebiliriz. kapitalizm günümüzdeki haline ulaşana kadar yaklaşık 450-500 senelik bir sınavdan geçmiştir çoğunlukla sosyalizm kadar olmasa da büyük kırılmalar da yaşamıştır. günümüzde sosyalizme fiyasko demekse bu sürece haksızlıktır ki sosyalizm çoğunlukla tahmin edilenin tersinde bir şekilde yoğun derecede sömürülen 3. dünya ülkelerinde kurtarıcı bir sistem olmuştur günümüzde. yani bu ülkeler kapital düzene ekonomik olarak entegre olamamakla birlikte ki büyük emperyalistlerden ötürü böyle bir şansları yok. sosyalizmle yönetilmeye başlamışlardır ki ezelden beridir birçoğu açlığın, ölümün ta ortasındadır çünkü birileri bu heriflerin topraklarına göz dikti. bizim kadar şanslı değiller çünkü biz tüketim toplumunun ta ortasındayız. birileri bizim ülkemize değil çoğunlukla cebimize göz dikmiş durumda. dönüp bakacak olursak bu gibi ülkelerin şu saatten sonra kapitalizme entegre olması da hemen hemen imkansız gibi çünkü dünyadaki ekonomik kırılma çoktan gerçekleşmiş durumda. sermayedar sınıfınız olmadan topyekün entegre olmak çok zor ya da girişim desteği sağlayabilecek güçlü bir devlet olmadan. *. bu kırılma öyle ki türkiye'de izmir iktisat kongresi ile gerçekleşti. mesela ingiltere'de sanayi devrimiyle, fransa'da ünlü fransız ihtilali ile. neden türkiye'yi örnek verdim aslında biraz da bu kırılmayı anlatmak için. biz diğer batılı ülkelere göre yani bugünün baba kapitalistlerine göre dünyadaki ekonomik sisteme entegre olmakta epey bir geç kaldık. adam gibi olamadık. halen bile yerli burjuvazi yaratamadık. asalak bir burjuva sınıfımız var. üretim yapamıyor. dünyada küresel markaya sahip değil. sahip olduklarını da kendi üretemiyor ya da çoktan batılı ülkelerin bıraktığı karsız pazarlarda iş yapıyor. yani diyeceğim o ki kapitalizm treni bizim gibi ülkeler için henüz kaçmadı ancak sosyalizme umut bağlamış ülkeler için çoktan kaçtı. sosyalizmden çok önce kaçmıştı. bu ülkeler baktılar olacak gibi değil. kendi ulusal ekonomilerini kurmaya karar verdiler ama iyi ama kötü orası tartışılır.
  14. 14
    Ülkedeki çöpçüyle doktorun aynı kefede olması kadar saçma bir akımdır.
  15. 15
    dünya gözüyle hiç bir türk'ün göremyeceği siktiriboktan ideolojik akımdır.
    yıllarca liberal düşüncelerle yönetilmiş türkiye cumhuriyeti devleti böyle aptalca akımlarla yönetilemez.

    siz de artık bırakın şu ütopya'yı. dünya daha güzel arkadaşlar. ahahaha.
  16. 16
    tiviterde yıldıray oğur'a, ceren kenar'a, abdülkadir selvi'ye menşorlu laf sokmalarla, diren soma filan diye heştek kasmalarla kurulacak üretim biçimi. aksini düşünen de toptur !
  17. 17
    sanat ile beslenmesi gereken bir hedeftir.

    bilim, evrenin neden ve nasıllarıyla ilgilenir, onların ilkelerini gerçeklerini yasalarını açığa çıkarır. sanat ise evrenin insanda nasıl etkiler yarattığına eğilir. nasıl anlatsam.

    fransız devrimi ile ilgili yıllarca okursun. tarihi belgeleri araştırmaları incelersin. ama fransız devrimini anlayabilmek için dönemin edebiyatına başvurmak zorundasındır. neden? çünkü edebiyat ve sanat bu anlamıyla bir duygu yaratımıdır, bir bilgiyi içselleştirebilmek için onu yaşantında görmek zorundasındır. ama fransız devrimini yaşama şansın yoktur. edebiyat bu yaşantıda görebilme yetisini yaratma işidir. anlatamasam da sezdirebilmişimdir umarım.

    "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine"

    burjuva kültürü baskın kültürdür. sermaye tarafından desteklenebilen ayakta kalır ve medyadan bastırılır. burjuvazi gerici ve insanlık karşıtı olduğundan saçmalıklara, bilinmezciliklere bilim dışılığa ve boş kelime oyunlarına yönelir. bu da bize sanat sanki boş kelime oyunlarıymış gibi algılatabilir. oysa kendini sanattan soyutlayan bir insan karanlığa gömülmeye, hiçbir bilgiyi asla içselleştirememeye mahkumdur. bu çok acı sonuçları doğuracaktır ama derinlemesine felsefi irdeleme yapmaya da gerek yok.

    her şeyle alay edilir, her şeye hakaret edilir, ama insanca değerleri ön plana çıkaran değerli sanat eserlerine saldırmak benim içimin kaldırabileceği bir eylem değildir. bu kadar nefret etmeyiniz insanlardan.
  18. 18
    etki alanı dar ve küçük topluluklarda uygulanabileceğini düşündüğüm ideoloji.

    salt olarak tek başına bir ütopya.
  19. 19
    "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine" sözleriyle ergenlikten yeni çıkanları bünyesine çeken ideoloji.

    evet, ne yazık ki bu tarz konularda yazılanlar çok başka yerlere çekilebiliyor, istemli veya istemsiz.

    sanat bir bilgi içselleştirme aracıdır. çeşitli hedeflere ulaşmakta işe yarar. fakat böylesine bir konuda hangi kitleye nasıl ulaştığınız çok daha önemlidir. bu ideolojiyi kendine amaç edinmiş genç yaştaki bireyleri bu sanatsal faaliyetlerle, altında düşünsel bir sebep yatmadan kabul etmesi çok acınası.

    "bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine"

    bazılarının bu yazıyı sanat eserlerine saldırı olarak algılaması da ayrıca bir düşünce hatasıdır. burada bahsedilen edebi yazıyla dalga geçme mevzusu oradan nasıl çıkarıldı anlaşılabilir gibi değil. bu yazıdan, başlık-konu bütünlüğünden yardım alarak "ideolojiyi hayata geçirmek amacıyla gençleri bünyesine acımasızca çekmesi" anlaşılması gerekir.
  20. 20
    Tek başına olması Türkiye'de çoğunluk olması imkansız olan düşünce. Türkiye'de Türkçülerin de komünistlerin de kabul edemediği bir husus vardır; Anadolu Türkleri sağa meyillidir. Sağa meyil liberallikten çok İslamcılıktan gelir malumunuz (hoş, 1930'lu yıllarda İslamcılık sol ideoloji olarak düşünülürdü ki nispeten doğrudur. İslamcılık ile solculuk benzerdir, İslamiyet beynelmileldir ve sınıf ayrımı gözetmeksizin herkese eşit davranır, sosyalizm ile İslamiyetçilik arasındaki fark soğan zarı kadardır.). Yalnız ülkede hızla estirilen komünist olan dinsizdir algısı bu milleti komünizmden, daha doğrusu komünistten uzaklaştırmıştır. Halbuki Anadolu'nun bir köyüne gidin, halk ne Adam Smith'i bilir ne Karl Marx'ı. Hatta militarizmden beslenen komünizm fikrini anarşizm yani düzensizlik olarak görür. Militarizmin, ordu düzenin işlediği bir sistemde düzensizlikten bahsedilmesi olanaksızdır.

    Gel gelelim Türkiye'de nasıl bir komünizm fırtınası estirilir? Bunu en yakından göreceğimiz ülke Kaddafi Libya'sıdır. Bildiğiniz üzere Kaddafi Arapçı ve sosyalisttir. Baas düşüncesi ile benzerlik göstermektedir, nitekim sonucunda her iki düşüncede bizzat Amerika tarafından tarihe gömülmüştür. Devlet olan Kaddafi Libya'sı ve Saddam Irak'ın geriye kalan sadece koalisyon müdahalelerinin getirdiği belirsizliktir.

    Türkiye'de ise bizzat bu düzensiz durumu oluşturan koalisyon müdahalesi değil komünist örgütlerin davranışlarıdır. Muhtemeldir ki bu sol terörist gruplar alenen olmasa da büyük devletler tarafından desteklenmektedir. Duvara roket fırlatmalarla karşıt duruş sergilendiğini düşünmek aptallığın ta kendisidir. Büyük emperyal davalarda bırakın duvarı bir alay asker bile feda edilebilir. söz konusu menfaattir çünkü, asker yönetimde olmadıkça verilen emri yerine getirir. Tabi bu durum Türkçü Mustafa Kemal, İslam-i Milliyetçi Kazım Karabekir gibi kahramanlar için geçerli değildir. Yakın Türk tarihindeki en büyük bağımsızlık direnişi onlarındır.

    Kısacası Türkiye'de komünizm sadece düş olarak kalacaktır ve kalmalıdır. Türkiye'nin yükselişi Mustafa Kemal'in düşüncesi Türkçülük kaynağındadır.

    "Komünizm, ruh ve seciye bakımından soysuzlaşmış binlerce casusu bulunan bir Moskof emperyalizmidir."

    Hüseyin Nihal ATSIZ

    Sosyalizm-komünizm maskaralığı, bir hamakat modasıdır, geçecektir.

    Hüseyin Nihal ATSIZ


  21. 21
    elbet de derin bir kültürel yapıya, bir bilim ve tarih görüşüne-birikimine sahip görüştür, yüzeysel olarak anlaşılamaz.

    ama işte insanlara direkt olarak işin ayrıntısını öğreterek de başlayamıyorsun. öncelikle basit ve kolay anlaşılır şekilde bu hayat görüşlerinin temelleri verilebilmeli.

    bunda zararlı ya da yanlış bir yön yok. misal beatles'ın müziğinde de dönemin anlayışı çok basit bir şekilde verilir. ama aslında çok temiz ve basit bir sevgi, bir insan sevgisi bir hayat görüşü aşılanmaktadır.

    bunlar başlangıçtır ama sadece. neresi zararlı onu anlayamadım daha çok.

    edit: alay edildiği sonucuna üsluptan varıldı.
  22. 22
    (bkz: anarko komünizm)
  23. 23
    doğrulama eğiliminin kurbanı olacak olan ideoloji.

    kemalizmi düşünelim. bu ideoloji bizlere çocuk yaştan itibaren adeta şırıngayla verildi. peki bundan kurtulmak yeterince kolay mı? hayır tabi. sayısız koyu atatürkçü mevcut. genelleme yapmak her ne kadar yanlış olsa da, bir de atatürk'ü sevmeyen kesim var. genelde(!) bunlar dinine oldukça bağlı olur. bu yönde karşıt iki taraf da doğrulama eğilimlerinin kurbanı olurlar. atatürkçüler, atatürk'ün en ufak başarılarında durumu doğrular ve sempatileri artar. fakat atatürk hakkında oluşan olumsuz olayları(dersim gibi) görmezden gelir veya kendine göre mantıklı bir cevap bulur ve bunu bir şekilde atlatır. aynı şey karşı taraf için de geçerlidir. aşırı dindarlar atatürk'ün alkol almasını hiç düşünmeden doğrular ve atatürk'ü sevmeme nedenleri pekişir. bunlar da doğrulama eğiliminin kurbanıdırlar. buradan şahsımla ilgili herhangi bir fikir beyan ettiğim algılanmasın bu sefer:)

    diyeceğim o ki, genç yaştaki bireylere mantıkla değil de edebiyatın rüzgarıyla aşılanan komünizm düşüncesi, ilerleyen zamanlarda bu bireyleri doğrulama eğiliminin birer kurbanı yapacaktır. aslında sadece komünizmin aşılanmasında değil, çoğu şeyde bu durum böyle ne yazık ki.

    edit: tekrarlıyorum, alay ettiğim konu sanata yönelik değil, sanatın bu ideolojiye uyarlanması yönünde. aman şu ince ayrıntılara dikkat:)
  24. 24
    temeli olan kültürel bütünün büyük kısmını bilmeyen çok sayıda savunucuya sahip siyasi idea.

    sanat, şiir özellikle, büyük felsefi uğraşların fikir bütünlerinin kısa, rahat anlaşılır ve olabildiğince özet halinde verilmesi gerekliliğini ortaya koyar. mesela kendimden örnek vereyim ezbere aklımda yok çünkü başka bir şey:

    "insanın güzelliği yaşamından gelir". şimdi bu çok kısa bir yargıdır. amaç nedir? insanı düşünmeye itmek, önünde bir yol açmaktır, ona direkt olarak öğretmek, bilgilendirmek, aydınlatmak sonuçlara vardırmak değildir. yol açmak, düşünmeye itmektir.

    şiir de böyle bir etki amaçlar, biçim olarak da başka türlüsüne imkan vermemektedir.

    yani asıl amaç beyin yıkamak ve romantik inançlar doğurmak değil, farklı bir bakış açısı sunarak düşünme yolunda bir yol açmaktır. bunu takip etmek insana kalır. kimse yalnız şiirle aydınlanamaz, şiir sadece yolu açabilir.

    problemin kaynağı şiir değildir yani, insanlara bastırılan cahilliktir.

    ha bu arada editi: paylaştığım kendi şiir dizem hakkında sayfalarca deneme yazabilirim. zaten şiirin ortaya çıkışı da yıllarımı aldı. ama o sayfalarca denemenin etkisi faydası başka, çok daha kısa olan düşünmeye iten ve o denemedeki sonuçlara insanın kendisinin varmasını sağlayabilecek olan şiir ayrı.
  25. 25
    edebi yollarla aşılanmaya çalışılan ideoloji.

    konu burada oldukça farklı yerlere gidiyor. öncelik burada şiirin, edebiyatın insan üzerinde nasıl bir algı yarattığını tartışmak olmalı. açıkçası ben edebi yazıların veya şiirlerin, insanı kolay kolay düşünme aktivitesine sokacağına inanmıyorum. sanatsallık insana bir düşünceyi doğrudan verir. düşünme bir sonraki aşamadır. bu nedenle durum yine dönüp dolaşıp doğrulama eğilimine gelir. yani aslında burada komünizm dediğimiz şey bir önyargı haline gelir. düşüncelerimiz bu önyargı doğrultusunda ilerler. kimileri kurtulur, kimileri devam eder.

    sanatsallıkla amacın beyin yıkamak olduğunu ben de pek sanmıyorum. bence bu daha çok arzularımızdan kaynaklanıyor. kişi, ideoljiyi ufak da olsa anlayıp bir yerlerden tutmaya başladıkça hayal güzel gelir. gençliğin de verdiği rüzgarla bundan zevk alır. bu iş gerçekten zevklidir.