kayıt

harry kewell

  1. 15
    gereksiz yere abartılan oyuncu.

    şimdi;

    oynadığı dönemlerde 3 yılda 5 kupa aldık, katkı vermedi ibne. koşmadı, ankaragücü maçında önünden geçen topa dokunmadı, gençlere sataştı, avm'lerde sigara içti, disiplinli keita'yı bozdı, jo'ya kız ayarladı, rakibe saygı göstermedi, verilen görevi iyi yapmadı...

    amuda kalkıp maç seyredince böyle gözüküyor.

    bi de şöyle bakalım (iyice yılmaz özdil tadı verelim)

    avustralya gibi spor akademileri kurmuş, boy boylamış, soy soylamış hayvani bir ülke (spor olarak, kızlar da olur onlar da güzel) kendisi adına methiyeler düzer, yılın en iyi genç oyuncusuna onun adını taşıyan ödülü falan verirken,

    arkasında mustafa sarp, barış, gibi budağıyla pas vermeye çalışan kütüklerle oynarken, 63 maçta 32 gol atarken,

    2006 dünya kupasında hırvatistan'a karşı hayvani oyununu golle süsleyip takımını tarihinde ilk kez ikinci tura taşırken, bordeaux ya öküzler gibi sallarken, sarı kırmızı formayla oynadığı ilk maçta, süper kupa finalinde gol atarken,

    yıllarca milli takımın kaptanlığını yapmış, liverpool'da kop tribününe "harry kewell" desen "legend" cevabını alacağın konuma gelmiş, okuduğum tüm ada futbolu yazarlarının "sakatlanmasaydı ryan giggs'i donunda sallardı" dedikleri bir adamken,

    acımasızca eleştirildi bu ülkede. hemde kendi taraftarı eleştirdi. gol attı eleştirildi, asist yaptı durum yine aynı.

    gece vakti nereden aklıma geldi bilmiyorum. özledik be abi.


  2. 16
    gol kaçırdığı vakit nonda'ya yamyam, baroş'a çingene diyebilecek kadar seviyesiz olan kıraathane ahalisinin bile hata yaptığında veya gol atamadığında bir kelime bile edemedikleri büyücüdür.

    kahvenin en ağzı bozuk bıyıklı, tespihli ve de kunduralı üyesine "lan ben senin ayağını...kim ulan o..." diye hararetli bir kalaylama girişinden sonra "kewell'mış abi" yanıtını aldığı vakit "höö" dedirtip oturtan futbolcumuzdu.

    genç kızından delikanlısına, kıraathane hödüğüne kadar herkesi kendisine hayran bırakırdı. adamsın başkan...
  3. 17
    derbi öncesinde plaket verilmiş daddy cooldur. ama herhalde kendisine en güzel karşılamayı wesley reyiz yaptı.
  4. 18
    öncelikle uzun bir girdi olacak. özet geç esprileri yapmayınız lütfen.

    bir yeniden doğuştur harry kewell. olması gereken galatasaraylı duruşunu gösteren adamdır. benim için bir semboldür.

    nickimin isim babası bu adam olsa bile uzun uzun hiçbir şey karalamamıştım bugüne kadar onun hakkında. çünkü benim onu ne kadar sevdiğimi herhangi bir entryde anlatmayı başaramam, onu benim ağzımdan dökülecek basit kelimelerle tarif edemem diyordum. hala aynı şekilde düşünüyorum ama bir şeyler yazmazsam ayıp olur diye düşündüm.

    kewell bir yeniden doğuştur demiştim. leeds united'dan sonra liverpool'da bir türlü geçmeyen sakatlıkları, sağlam olsa dünyanın en iyi left winger'ı olacakken yolunun galatasaray'a düşmesine neden olmuştu. hayırlısı olmuştu belki de. bedavaya gelmişti hem de, türkiye'ye orta açmayı bilen biri gelmiş haberimiz yok demiştim ilk öğrendiğimde. her kafadan ayrı bir ses çıkmıştı. kimi "kronik sakat bu, oynayamaz." demiş, kimi de benim ki havaalanındaki röportajını izlediği anda hayran olmuştu. daha o röportajdaki karizmasıyla bu kulüpte kaldığı sürece taraftarın çok sevdiği bir adam olacağını belli etmişti kewell.

    ilk maçıydı sezonun. süper kupa finalinde ilk yarı golsüz tamamlanmıştı ve ikinci yarının ortalarında kewell girdi oyuna. daha sonraları çokça yapacağı gibi sağ kanattan gelen ortaya kendini unutturarak arka direkte kafayı vurmuş ve galatasaray'da topa ilk dokunuşunda golü atmıştı. daha o zamandan belli olmuştu taraftarın gözünde efsaneler arasına gireceği. yüzümü bir tebessüm kaplamıştı, bu adam bizim için çok şey ifade edecek demiştim kontrol edemediğim gülümsememle birlikte. o maçı bir de asistle tamamladı ve inanılmaz bir başlangıç yaptı.

    çok sevdirdi kendini harry. körolası çöpçüler tezahüratıyla karşıladık onu, daddy cool'la devam ettik. hele ali sami yen'de bir başka oynuyordu be... şu ülkenin futbolunda belki de en çok nefret ettiğim şeylerden biri olan kahvehane köşelerindeki kokuşmuş adamlar bile top kaptırdığında bütün oyunculara küfür ederken bu adam küfür edemedi. o kadar da çok sevilmişti işte kewell. "o" gittikten sonra "o"na en çok yaklaşan adam oldu belki de taraftarın gözünde. duruşu, karakteri, her şeyiyle bir efsane oldu iki senede.

    ülkesinden geç döndüğü falan hiç olmadı. sakatım diyip deplasmana gitmemezlik yapmadı. bir hakaret gibi 90. dakikada oyuna girerken bile sesini çıkarmadı ve görevini yaptı. hamburg maçında herkes ne yapılacağını kara kara düşünürken takımına sahip çıktı. hiçbir zaman medyada ismi hastalık dışında kötü bir şekilde duyulmadı. sorumluluk budur, galatasaraylı duruşu budur. armasına sahip çıkmak budur.

    "galatasaray'dan ayrılmak istemiyorum. taraftarı çok seviyorum ve burada mutluyum." dedi. çok mu geldi size istediği para? biz değil miydik linderoth'a 2.5 sene boyunca parasını tıkır tıkır ödeyen. oynadığı her maçta takımın saha içi lideri olan, takımın aklı olan bu adama istediği para çok mu görüldü? yönetimin bugüne kadarki en büyük hatası olacaktır benim gözümde. rijkaard bütün sezon baros-kewell dedi, o da istememiştir kewell'ın gitmesini. taraftar olarak devre arasında kewell gitmesin çocuğumuzu keseriz dedik. dinletemedik.

    bize öğreteceği daha çok şey vardı. hem kendisinin tebessüm edeceği hem de bize tebessüm ettireceği daha çok an vardı.

    sokaktaki çocuklar ronaldo, messi diye değil kewell diye bağırdı top ayağında koşarken. var mı ötesi?

    not: twitterda eski attığı gollerden birini tekrar denerken gördüm. özlemişim. özlemişiz.