kayıt

unutulmayan çocukluk anıları

  1. 1
    cipsten çıkan tasoları biriktirmek. (bkz: mıncıklayarak cips seçmek)
  2. 2
    bizim bahçeye muşmula çalmaya gelen çocuklar olurdu,
    "daha ben yemedim aq" diyip çocukları döverdim.
  3. 3
    komşunun 15 yaşındaki oğlunun beni bafilemesi.

    çok korktum sözlük. benim pamuk götüme uff yaptılar.
  4. 4
    Ay savaşçısı benim diye kavga etmek.

    Daha okumayı bile sökmeden saç saça baş başa kavga etmeme neden olmuştu sanırım.
  5. 5
    tasoların taso olduğu zamanlar,
    bütün varımı yoğumu kaybedip çocuklardan borç elcik isterdim,
    sonra o elcikle çocukların varını yoğunu alırdım.
  6. 6
    bir kısmı hala hatırlananlardır.

    efsanelerin yaşandığı, kralların tanrılarla savaştığı, kahramanların canavarlar avladığı antik dönemlerdir. zeyna'nın jeneriğindeki gibi bir giriş yapmak istedim. malum, çocukluk dönemi dendiğinde zeyna'ya selam çakmazsam olmazdı.

    valla sözlükcüğüm benim çocıkluğumu bazen ben bile düşünüp düşünüp, işin içinden çıkamıyorum. tamam her çocuk biraz hayalcidir, biraz abartır her şeyi ne bileyim, yetişkinler gibi düz düşünmez ama yani ben biraz zorlardım uç noktalardaydım.

    anılarım konusunda hafızamın kuvvetli olmasındaki iyi yanlardan biri çocuk dönemimden kalma çok fazla ayrıntıyı hala hatırlamam. mesela bak örnek vereyim; yıldırımların, şimşeklerin havada cirit attığı yağmurlu havalarda ben balkona çıkıp gökyüzüne baka baka poz veriyordum. neden? çünkü uzaylılar fotoğrafımızı çekiyordu. o bir anlık ışık patlamasının bu sebeple gerçekleştiğini iddia edebilen ve iddiamı daima savunan biriydim. işin bilimsel gerçeğini öğrendiğimdeyse çok üzülmüştüm. gözlerim dolu halde dudağım titrerken anneme "nasıl yani aslında yoklar mı?" derken hissettiğim o acının yıllar sonra "yalnızlık duygusu" diye adlandırıldığını keşfettim.

    bir başka örnekte mesela; babam kars'ta askerlik yaptığı dönemde izne gelirken saç örgüsü peynir getirmişti. ilk gördüğümde nasıl şaşırdım var ya anlatamam. babam "sence bu nasıl olmuştur? diye sorunca cevap veremedim, daha da bilendim, çünkü bana bişey sorulduğunda hayatta diğer çocuklar gibi "bilmiyorum, etmiyorum" gibi kaçamak hallerim olmazdı. mutfakta bir parçasını elime alıp onlar sofraya konmadan önce uzun uzun izlemiştim. ayakta hiç kıpırdamadan, elimdeki peynire baktım durdum heykel gibi, hani bir tanım yapmaya çalışıyordum. tamam tadı tuzu peynir, çünkü diğer elimde tuttuğum normal peynirden bir parça ısırıp tatlarını kıyasladım, orada sorun yok. e peki inekler bunun şeklini nasıl ve neden yaptı? asıl sorun bu işte! ya çocuk aklımla akşama kadar düşündüm. evin içinde resim yapıyorum, oyun oynuyorum fakat aklımda hep aynı soru, çıldırma seviyesindeyim. en son salonda yere yatmış boş boş tavana bakarken birden dank etti. "tabi!" dedim. akşam sofrada dolaptaki peyniri babamın önüne çaat diye koydum. şaşırdı, nolduğunu anlamadan "saçları! onlar ineklerin saçları!" diye bağırdım ve hala daha anlatılıp gülünen bir anıya imzamı çaktım.

    ya daha bunun gibi onlarca örnek var sözlük. hani düşünüyorum, çocuksun, mütüş enerjiksin, hayal gücü, düşünme şekli filan bambaşka boyutta, ancak en önemlisi yalnızsın. kardeşim olmadığı ve anneannem bana baktığı için o yaşlardaki oyunlarımı hep tek başıma oynadım. o türküleri çok severdi, evde bir iş yaparken sürekli türkü söylerdi, ben o türkünün neden söylendiğini, hikayesini sorduğumda uydururdu bişey. bazen duyduğu, bildiği halk efsanelerini tekrar tekrar anlatırdı. fantastik dünyaya olan ilgimin sebebi aslında anneannemdir. perili, develi masalları, efsaneleri çok kez dinledim ondan. ama en önemlisi gelişim hachette isminde bir ansiklopedi serisi vardı, işte onlar benim tek arkadaşımdı. okumayı bildiğimden değil, görselleri büyük ve renkli olduğu için bütün gün yere yatıp onların içindeki fotoğrafları anlamaya çalışırdım. anlamlandıramadığımı kucaklar götürürdüm, anneannem okurdu keyfi yerindeyse. okuma yazma bilmek hak getire, yumruk kadar çocuğum sonuçta... bazen beğendiğim kuş, balık bişey olduğunda aynısını çizmeye çalışırdım. o dönemlerdeki hayali arkadaşım hera* ile de böyle tanışmıştım. tüm gün hera ile oynar, yemek yer, uyurdum. kavga bile ettiğimiz olurdu. bazen o bana küserdi, bazen ben ona. çocukluk, ne bileyim işte...

    şimdi düşünüyorum, yaptığım ve yaşadığım onca güzel anı... hızlı büyümüşüm be sözlük. tüm o basit hayaller hızlıca uçup gitmiş.

  7. 7
    birisinden intikam almak için ona çişimi içirmiş olmam. pişman değilim. eğer isterseniz ayrıntıları daha sonra anlatabilirim.**
  8. 8
    çocukları mutlu etmenin paranın satın alamayacağı şeyler listesinde başı çektiğini tekrar gösteren, omo'nun sosyal deneyine konu olan anılardır. bize ufak gelen ayrıntıların onların dünyalarında kapladığı yeri anlamaya çalışmak bile oldukça hoş bir farkındalık, sevdim şahsen.

    www.youtube.com/...
  9. 9
    İlkokul 2. Sınıfta teneffüslerde hocamızın odasına giderdik. bir gün, kızın tekinin doğum gününü kutladı, kitap hediye etti böyle paket içinde. çocukluk işte, daha önce hiç hediye almamışım. denk geldi işte benimkine de 1 hafta var. dedim "hoca bana da alır kesin!.."

    haftaya gittik yine benim doğum günümde odasına, salı günüydü. bekliyorum benimkini de kutlasın diye ama tık yok. aklıma da gelmiyordu ki hocanın doğum günümü bilmeme ihtimali, o kızın biliyordu ama benimkini de bilmeliydi zira.
    sonra birdenbire alakasız bir zamanda "aaa bugün x ayın x. günü, benim doğum günüm!" dedim. hoca bildiğin alaycı bir edayla bana "sanki bugünü planlamış gibi konuştun." dedi.
    bildiğin hoca çakmıştı çocuk aklımı ve bunu utanmadan yüzüme vurdu. laf olsun diye kutlattırdı öğrencilerine, hediye falan da vermedi, yine de beklemiştim oysaki.

    İşte o günü hatırlarım her doğum günümde, utançla karışık çocuksu bir hüzün kaplar içimi.
  10. 10
    yıllardan 1999. 90'ların son demi. neyse;

    okuma yazma öğrenmek için çırpınıyorum. herkes kırmızı kurdelelerle dolaşıyor, benim önlük safi mavi o zamanlar. evet, en son ben öğrendim.öğrendim öğrenmesine ama öyle kolay olmadı. okuma kısmı sorunsuz ilerliyor lakin yazma olayını bir türlü beceremiyorum.olay tam olarak burada patlak veriyor.

    öğretmene defterimi götürdüm. kadın biraz afalladı. anlamadı, bozuntuya vermiyor allah'tan. neyse; defterime yıldız atacak diye ümitlenirken sağ köşeye bir havuç, sol köşeye de bir tavşan çizdi. ''sağdan sola değil, soldan sağa yazacaksın. bak havuç hiçbir zaman tavşana gitmez.'' diyerek söze döktü sağolsun. bir hafta boyunca her sayfaya havuçla tavşan çizdim. işin kötüsü onu da karıştırıyordum. arka sayfadan bakıp çizerdim.

    garip zamanlardı.
  11. 11
    Bir keresinde arkadaşımın apartmanında oyuna dalmışız. Dört beş saat geçmiş. Kayboldum sanıp belediyeye ilan vermişler. İlandan önce gelmem yediğim dayağı hafifletmedi... Annem hiç acımadı, terliğiyle dizlerime dizlerime vurdu. Babam gelip o ıslak domates suratımı, dizlerimi ovuşturan ellerimi görünce 'sen yiyeceğin dayağı zaten yemişsin' deyip kaygısızca televizyon başına geçmişti.

    Üzücü bir anı. Anlatılacak çok şey var ama anlatmaya üşenmeyen bir yakışıklı yok. Eminim siz de çok merak etmişsinizdir.

    (bkz: bu merakla insan yaşayamaz )
  12. 12
    bir gün annem beni grand tuvalet giydirmiş misafirliğe gideceğiz. tabi ben, haylaz ben durur muyum? hemen dışarı çıktım. baktım kimse yok sokaklarda... ama bir ses geliyor uzaklardan... aygaz dırımdım... oo aygaz arabası. hiç huyum değildir. yapanları gördüm ama tehlikeli diye yapmamıştım. can sıkıntısından olsa gerek düş peşine yapış arkasından o seni gezdirsin. aynısını yaptım yapıştım peşine. neyse tamam biraz gittim atlayacağım ulan atlayamıyorum kazak takılmış. bağırdım... bağırdım... bağ.. sesim kısıldı. ağladım ağladım... günlerce aylarca ağladım. amk adam duymuyor ki. neyse yolda esnafın biri fark etti durumu koştu peşimizden durdurdu. bir azar yemişim üfff efso ki ne efso. hayır pantolonumun dizleri yırtılmasa kazak ikiye bölünmese anneme karşı kurtaracağım durumu. eve bir gittim annem üstüme başıma bakmadan nereye kayboldun nidalarıyla üzerime 5000 atlı ile akın ediyor. anlatcam anlattırmıyor. en son seni keşke cami avlusuna bıraksaydım dediydi.
  13. 13
    7-8 yaşımdayken ilkokul öğretmenime aşığım diye, trafik kazası geçirip ertesi gün okula gitmiştim. alnım şişmiş, her tarafım yara bere falan.
    aşk adına yapılan büyük bir fedakarlık.
  14. 14
    Arkalara atmama rağmen başlıkla yine gözümün önüne geldi.

    Antep 'e ilk taşındığımız sıralar daha 11 12 yaşlarındayım. Tüm komşular bize gelip kapıyı kilitleyip bilgisayardan bir şeyler izlerlerdi. Sonradan duydum ki normal doğum izliyorlarmış.

    Hadi Betül neyse de kız Songül sen zaten doğurdun neyi izliyordun acaba. Ne çirkin bir anı ya, bi insan niye izlesin bunu.

    Korkunç!
  15. 15
    Hepsi 1 grubuna hasta olduğum zamanlar 3 kuzen "cemre ben olucam" kavgasına tutuşmamız. benim ağlamam ve sonunda cemre olmamı kabul etmeleri dksdjksjd.
    (bkz: kafalar mis )
  16. 16
    İnşa ettiğimiz kulübeye inşaattan kapı çalmamız. Bi sleepers hikayesi çıkabilirdi.
  17. 17
    Kardeşim doğacağı zaman beni 3 yaşımdayken dedemlerin yanına göndermişler. Dedem de benimle çok vakit geçirirdi. İlk kaykayımı o yapmıştı. Renkli taş biriktirirdik...

    Gezmeye çıkardı beni. Gezmeden döneceğimiz zaman hareket eden vapuru gördüm. Birden koşup atladım içine nasıl olduysa. Dedem de peşimden atladı. Vapur hareket etmişti artık ama dedem çok kızmıştı ya suya düşerse diye. Yaramazlık aşırı seviyede sağı solu hiç rahat bırakmazdım. Sonra beni vapurdan düşmesin diye dizine otutturdu ve o şekilde bir hatıra fotoğrafı çektirmiştik. Köfteli çizmelerim vardı, hala hatırladığım... aradan nasıl zaman geçmiş aklımda...
  18. 18
    bir tane kırık bilyem vardı, onu yorganın üzerinde yuvarlamaya çalışırdım.
  19. 19
    bir kere kafamı ssk'nın bahçe demirlerine sıkıştırmıştım. saatlerce uğraşmıştık çıkartmak için ağlaya ağlaya ölmüştüm. en sonunda kafama boca ettikleri şampuan ve zeytinyağı karışımıyla çıkarttım.
    Ama kardeşim iki kere sıkıştırdı, üstelik onun kulakları kepçe olduğundan bir defasında itfaiye gelmek zorunda kalmıştı.
  20. 20
    abimin zorla bize maç oynatması, zor gunlerdi kac kişi topun peşinde kos sonra topu kap ustune bi de gol olmasın, aglama sebebi
  21. 21
    feci yaramazdım ben, abimle odamız ranzalıydı. yukarı çıkıp ordan avizeye zıpladım, pat. bir ay gözüm mosmor gezmiştim.
    • Geçmiş olsun
    • Küfür ettik sanki
    • Ben sen ilkokulda kafamı kalorifere vurdum 8 dikiş
    • Ben de* sen yok
  22. 22
    Bir kiracımız vardı. O zamanlar 9 yaşındaydım. Abisiyle yaşayan bir kadındı. Kendisi hastaydı. Köyde evli bir erkekle cinsel ilişkiye girmiş, köylü tarafından dışlanmıştı. Cinsel ilişkiye giren erkek de köyde hala kral gibi yaşamaya devam ediyor. Erkek yapsa milli, kadın yapsa fahişe oluyor ya, neyse. Çocukları da dışladı bunu. Psikolojik sorunları başladı. Anneannem her gün yemek yapar, ben de ona verirdim. O günden önce yine yemek götürmüşken bana 30 dakika nasihat verdi. Ne dediğini anlamıyordum, sıkılıp işim var demiştim ve evden çıkmıştım. Ertesi gün yine yemek tabağını alıp kapıya vurdum açan olmadı. Anneannem telefonla aradı bakmadı. Dedem abisini aradı. İçeri girip bakın mümkünse dedi. İçeri anneannemle yedek anahtarla girdik. Bir çığlık sesi geldi anneannemden. Kadın kendini asmıştı. Çok sarsıldım. Direkt annemin yanına doğru koştum. Titreyek eteğinin altına girdim. O günü hiç unutamam
  23. 23
    ilk ojemi aldırdığım gün komşu kızını eve çağırmıştım ojemi göstermeye. Neyse annemin meşgul bi anını yakalayıp ojeyi odama kaçırdık. Ojenin tırnağa sürüldüğünü biliyoduk ama dudağa da sürülür mü acaba dedik ve denek olarak beni kullandık. Kuruyana kadar hiçbi şeyin farkına varamadım tabi kıyamet oje kuruyunca koptu. Bi daha da öyle bi şeye cesaret edemedim kötü bi anı olarak kaldı nxksndksjd
  24. 24
    Düşündüm de yok :)
  25. 25
    Beş ya da altı yaşındayım galiba evin içinde kendi kendime dönüyorum, sonra peder "ne dönüyon lan balerin misin sen?" diye kumandayı fırlatıyor bana.

    Ondan sonra böyle oldum zaten.