kayıt

geceye bir şiir bırak

  1. 776
    günleri sayarım,geceler iner,
    beklerim geceyi,yıldızlar söner,
    gizli bir yaram var,durmayıp kanar;
    neresi? bulup da silemiyorum.
  2. 777
    Maviye/Maviye çalar gözlerin,
    Yangın mavisine/Rüzgarda asi,
    Körsem/Senden gayrısına yoksam
    Bozuksam/Can benim, düş benim,
    Ellere nesi?
    Hadi gel,
    Ay karanlık...
    İtten aç/Yılandan çıplak,
    Vurgun ve bela
    Gelip durmuşsam kapına
    Var mı ki doymazlığım?
    İlle de ille/Sevmelerim,
    Sevmelerim gibisi?
    Oturmuş yazıcılar
    Fermanım yazar
    N'olur gel,
    Ay karanlık...
    Dört yanım puşt zulası,
    Dost yüzlü,
    Dost gülücüklü
    Cıgaramdan yanar.
    Alnım öperler,
    Suskun, hayın, çıyansı.
    Dört yanım puşt zulası,
    Dönerim dönerim çıkmaz.
    En leylim gecede ölesim tutmuş
    Etme gel,
    Ay karanlık...
  3. 778
    ...

    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları...
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    "O benim." diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin...
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
    olacaksın.
    Mesela turuncuya, ya da pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...
    • Çok Eyşan olmayacak diye okudum Allah belamı vermesin eshxbbxbx
  4. 779
    Dillerde gezen adım:
    Bir seciyesiz, bir it.
    Nedense olamadım,
    Sizin gibi bir yiğit...

    Ne gaye taşıyorum,
    Ne bir dağ aşıyorum;
    Delice yaşıyorum,
    Ne ihtiras, ne ümit...

    Yuh...Eğer hayat buysa,
    Bu ahmakça uykuysa...
    Bana kim sokulduysa
    Hadi dedim, hadi git! ..

    Bende çok şey var ama,
    Akıl filan arama...
    Ciddiyetle arama
    Koydum dikenli bir çit.

    Saçıma düşen aklar,
    Ne bir macera saklar;
    Çıkarmaz bu dudaklar,
    Ne bir küfür ne tevhit...

    Korkutmaz beni ölüm,
    Bir şeytan kadar hürüm.
    Süremez bende hüküm
    Ne Allah, ne de Nahit...

    -sabahattin Ali
  5. 780
    öyle yıkma kendini
    öyle mahsun, öyle garip...
    nerede olursan ol
    içerde, dışarda, derste, sırada,
    yürü üstüne üstüne
    tükür yüzüne celladın
    fırsatçının, fesatçının, hayının...
    dayan kitap ile
    dayan iş ile
    tırnak ile, diş ile
    umut ile, sevda ile, düş ile
    dayan rüsva etme beni!
  6. 781
    YAĞMUR KAÇAĞI

    elimden tut yoksa düşeceğim
    yoksa bir bir yıldızlar düşecek
    eğer şairsem beni tanırsan
    yağmurdan korktuğumu bilirsen
    gözlerim aklına gelirse
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni

    geceleri bir çarpıntı duyarsan
    telâş telâş yağmurdan kaçıyorum
    sarayburnu'ndan geçiyorum
    akşamsa eylül'se ıslanmışsam
    beni görsen belki anlayamazsın
    içlenir gizli gizli ağlarsın
    eğer ben yalnızsam yanılmışsam
    elimden tut yoksa düşeceğim
    yağmur beni götürecek yoksa beni
  7. 782
    Aşkımız sembolleşsin iğde çiçeklerinde
    Olgunlaşan meyveler dalları eğerken gel.
    Duru bir yaz sabahı Toros eteklerinde
    Akdeniz dalga dalga kıyıyı döğerken gel.

    Seher yeli çamları, çavdarları tararken
    Dağlar göller üstüne sisten perde örerken
    İlkbaharın ilk gülü kılıfını yararken
    Sonbaharda son yağmur yollara yağarken gel.

    Suların sessiz akıp, kuşların ötme vakti
    Yollar daha bitmeden düşlerin bitme vakti
    Semada yıldızların uykuya yatma vakti
    İster ay batarken gel, ister gün doğarken gel.

    (bkz: Abdürrahim Karakoç)
  8. 783
    ...
    elimde üç öksüz kitap, kokluyorum
    içini açıp bir-iki satır okuyorum kapatıyorum,
    kiyamıyorum bile okumaya.
    keşke son yazdığın şiiri yırtıp atmasaydın
    anneler sinirlenip çocuklarının toplarını keser ya
    sen yazdıklarını yırtınca
    tanrı da seni burdan yırtıp, yanına alınca
    biz o çocuklar gibi ağladık.
    müjde bilir'in aklında şu son satırlar kalmış yazdığın şiirinden:
    "sylvia uyan! nicholas sütünü içmedi!"
    didem uyan! daha yazılacak şiirler bitmedi!

    (bkz: didem madak )
  9. 784
    bekleyen

    "Göğsümden havaya kattığım zehir,
    Solduracak bir gül gibi ömrünü,
    Kaçıp dolaşsan da sen, şehir şehir,
    Bana kalacaksın yine son günü.

    Ölürsün... Kapanır yollar geriye;
    Ben mezarla sırdaş olur, beklerim.
    Varılmaz hayale işaret diye,
    Toprağında bir taş olur, beklerim..."
  10. 785
    En sevdiğim şiirlerden birinin en sevdiğim kısmı:

    elbet bir gün ölürüm
    ömrüm ömrüm
    ve yanan mum
    kara bir fitil bırakır ardında
    ne kadar benzeşiyor birbirine

    zifiri karanlıktı gece
    mum bitti, yanmadı tersine
    beyaz mürekkeple yazdım
    bu şiiri karanlığın üstüne

    ben derim ki
    geçip gider zaman
    geri alınmaz bazı şeyler
    ömrüm ömrüm
    ve yanan mum biter

    soğur cehennem bile

    (bkz: Bir gün ölürüm)
  11. 786
    Ben Hayatta En Çok Babamı Sevdim

    Ben hayatta en çok babamı sevdim
    Karaçalılar gibi yerden bitme bir çocuk
    Çarpık bacaklarıyla -ha düştü ha düşecek
    Nasıl koşarsa ardından bir devin

    O çapkın babamı ben öyle sevdim
    Bilmezdi ki oturduğumuz semti
    Geldi mi de gidici - hep, hep acele işi
    Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi
    Atlastan bakardım nereye gitti
    Öyle öyle ezber ettim gurbeti

    Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
    Kırkı geçerse ateş, çağırırlar İstanbul'a
    Bi helallaşmak ister elbet , diğ'mi oğluyla!
    Tifoyken başardım bu aşk oy'nunu,
    Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu,

    En son teftişine çıkana değin
    Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
    Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
    Açıldı nefesim, fikrim, canevim
    Hayatta ben en çok babamı sevdim.
    Can yücel
  12. 787
    kadim bir dostumun emelleri için şiirleri kullanmasını öğrendikten sonra uğramayı düşünmediğim anket.
  13. 788
    Aşk bize göre derine
    Tekamül ediyor
    Kimine göre Serine
    Dön artık
    Dön hadi Evine
    Nasıl koyabilirim
    Birini
    birinin yerine
  14. 789
    Şiir değil ama bazı cümleler vardır, şiir gibidir. Bu da onlardan biri işte.

    Sende henüz karşılığını alamadığım bir mektup var.
    Sende yüreğim var, canım var, aklım fikrim var, sende her şeyim var.
  15. 790
    Hançer gibi keskin ve çiçekler gibi ince
    Çehren bana uğrunda ölüm hazzı verince
    Gönlümdeki azgın devi rüzgarlara attım;
    Gözlerle günah işlemenin zevkini tattım.
    Gözler ki birer parçasıdır sende İlahın,
    Gözler ki senin en katı zulmün ve silahın,
    Vur şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin;
    Sen öldürüyorken de vururken de güzelsin!
  16. 791
    çıplak heykeller yapmalıyım,
    çırılçıplak heykeller
    nefis rüyalarınız için
    ey önünden geçen ak sakallı kasketli,
    yırtık mıntanından adaleleri gözüken
    dilenci
    sana önce
    şiirlerin tadını
    aşkların tadını
    kitaplardan tattırmalıyım
    resimlerden duyurmalıyım. resimlerden...
  17. 792
    (bkz: o mavi gözlü bir devdi )
    • minnacik bir kadini sevdi.
  18. 793
    Hava soğuk
    Sabah oluyor
    Uyanır uyanmaz
    Yanımda aradığım hangimiz
    Sen misin
    Yoksa ben miyim
  19. 794
    Bir çiçek açtığında
    Bir eski avluda
    Diyor ki;
    Çalıda sarı bir çiğdemim ben
    Ve senin çok eski cümlen.

    Sen otursan, gitmemiş ki! olsan
    Ben sana bir eski Endülüs avlusu
    İstersen serin bir Portofino getirsem
    Ya da Yedigöllerin yedisini birden.

    Bir çiçek açtığında
    Bir eski avluda
    Diyor ki;

    Her şey çok eksik ve neredeyse yok gibiyken
    Buldum buluşturdum kendime geldim
    Tek eksik sensin! İncecik, çilli bir dille
    sen de gelsen.

    Ben sana kırmızı kiremitli bir çatı
    Begonviller ve bir mavi kapı
    Ve illa amansız bir avlu getirsem.

    Dünya soğur, akşam serinlerken,
    Benim sensiz sevinecek bir şeyim yok.
    Kılı kırk yardım, altını üstüne getirdim,
    Ve işte en geniş cümlem:

    İçimi açtım sana.
    İçini açmak için.
  20. 795
    Özdemir Asaf'ın yazmış olduğu orta meselesi şiiri, uzun ama okuması zevkli, bence:

    Ecoute, Malrouth,
    Nous sommes au milieu de la route

    Antonin Artaud

    Dinle barbut
    Yarısındayız yolun
    Sen bunu unut
    Bilinmesin sağın solun

    Ortada kalanlar
    Ortada bıraktıklarından kaçanlar

    Ortada bırakılanlar
    Ortada kaldıranları suçlarlar

    Ortanın da dereceleri (!) var
    Başında ortasında sonundalar

    Belirsiz bir yer yoktur var
    Ortanın ortası kadar

    Ortanın başında duranlar
    Ortanın sonundakilere uzanırlar

    Sonra sıralar sıralar sıralar
    Ortanın sağındakiler, solundakiler

    Ortadan kaçma akışında sular
    Ortadan akma kaçışında sular

    Bakılınca tepelerden ovalara kadar
    Kalır karalarla göklerin ortasında havalar

    Bir birikme düzlüğüne kadar
    Doğanın ortasında süzülür yataklar

    Yaya kaldırımlarından yürüyen vatandaşlar
    Ortada Tanrı belası trafik var

    Bir roman ortasında cıvıklar
    Bir oyun ortasında alkışlar, kahkahalar

    Genç kız odasına çekilir ağlar
    Palyaço ortada halkın önünde ağlar

    Pazarlık üç aşağı beş yukarı uzar
    Ortasını bulurlarsa alır satarlar

    Cehennemi cenneti bir güzel uydurmuşlar
    Ortasına da bir durak kondurmuşlar

    Kadını ya göklere çıkarmış ya yerlere atmışlar
    Sonra cayıp ortasında bulmuşlar

    Ne içli fotoğraflar var
    Gelinle damadı ortalarına almışlar

    Ne zaman kar yağsa fırtınalar
    Tuzu kurular ortada Tanrı'yı arar

    Solun sağında, sağın solunda beyler paşalar
    Ortanın solu alındı, sağını bakalım kim kapar

    Şimdilik ortayı boşalttılar
    Sağın da solun da ortası var

    Anneannem derdi bir zamanlar
    Tanrılar ortada kalanları korusunlar

    Bir başla bir son A-B noktası var
    Aradığını ikiye böl ortası çıkar

    Bunları bana yazdıranlar
    Yazdıklarımın ortasına baksınlar
  21. 796
    Ay çok mu gecikti nerdeyse çıkar
    Sen yalnızlığıma varır varmaz
    Az sonra yağmuru durduracaklar
    Rüzgarı değiştirdim
    Ustura ağzı poyraz
    Yok canım yıldızları unutmadık
    Mutlaka yerlerinde bulunacaklar
    Kenarı yaldızlı mavi bir karanlık
    Sütlü çıplaklığını örtecek kadar
    Senin için olduğu asla bilinmeyecek
    Yapraklarını birden dökecek dutlar
    Şafak sökerken sekiz on kadar şimşek
    Balkonda işlemeli müstesna bulutlar
    Ayak bastığın an şehir de değişebilir
    Yoksa Moskova'mı
    Belki Berlin belki Dakar
    Belki 30'lardan mehtap yorgunluğu İzmir
    Körfez'de şerefine donatılmış vapurlar
    Nerede ne zaman kaç kere yaşadık
    Nasıl bir sevdaysa eskitememiş yıllar
    Bitirdiğimiz herşeye yeniden başladık
    Dudaklarımızda birbirimizden mısralar

    (bkz: Attila İlhan)
  22. 797
    Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
    Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?

    (bkz: bıraktım)
  23. 798
    aslında gece değil şu an vakit lakin ;

    semtimizin bir tanesiydi müjgan.
    saçları sırtına kadar sırma sırma dökülür
    elleri ufacık, gözleri dört defa lacivertti.
    ve de her ne hikmetse o da bana gönüllüydü.
    öyle bir sevdim ki müjganı, dünyamı şaşırdım,
    haddimi bilemedim, evleniriz gibi geldi bana.
    evimiz, yuvamız olur, ışığımız yanar,
    fakir soframız kurulur gibi geldi.
    sahil bahçesinde gazoz içerekten gizli gizli mal-ü hülya kurardık.
    sonrada çarşılara giderdik.
    eşya beğenirdik elden düşme;
    aynalı konsolumuz topuzlu karyolamız bile olacaktı.
    müjganın her an her bi daim yanında olacaktım ama olmadı gitti.
    nereye mi ? paraya gitti abicim paraya

    nasılda sevmiştim yıllarca ben seni
    her akşam bekledim yollarını
    elbet bir gün biz yuva kurarız derken
    duydum evlenmişsin sen zengin bir gençle
    zengin olsaydım sensiz kalmazdım
    her an düşünüp seni hiç ağlamazdım
    param olsaydı aşkım kalırdın
    seve seve yanımda benimle yaşardın

    nikah resimlerimizi de çektirdik.
    sonra karpuzcu raşit ağabeyinin kayınbiraderine borç ederekten nişan yüzüklerimizi de yaptırmıştık.
    ama müjgan takmadı bunu takamadı uçuverdi elimden.
    meğer gizlice altın bir kafes bulmuş kendine.
    müjganın gelinliğini hususi diktirmişler,
    benim gibi kiralık tel duvak almaya kalkışmamışlar.
    öyle sevindim ki. mesut ve bahtiyar olsun diye dualar ettim.
    müjgan gibi bende birbirimize ettiğimiz sözleri ettiğimiz yeminleri unuttum.
    bir daha mahalleye gelmedi müjgan, gelemedi.
    bizim dar ve eski sokaklara otomobili sığmıyormuş dediler.
    senede birkaç ay zaten avrupa'daymış dediler.
    zaman şifalı bir ilaçtır unutursun dediler,
    unuttum bende. hiç aklıma gelmedi.
    hatırlamıyorum bile müjgan'ı. hatırlamıyorum gözleri ne renkti.
  24. 799
    silah atılmıyor
    güvercin şakırtısıdır
    şafakta yaldızlanan
    şadırvanda su
    ıhlamurlarda ezan
    görkemli bir namaz uğultusu
    heyhat
    hamzabey cami-i şerif'inden kim kaldı
    kim kaldı eski selanik'ten
    laternalar sustu
    sürahiler tenha
    tek kibrit çakılmıyor
    kim kaldı ittihat ve terakki'den
    o jöntürkler ki - 'hariçten
    evrak-ı muzırra celbederlerdi' -
    o fedailer ki barut öksürürler
    sakal tıraşları mavi
    kırmızı bıyıkları biber
    kim kaldı
    müdafaa-i hukuk cemiyeti'nden
    avcı ceketi
    körüklu çizme
    astragan kalpak
    bazen 'ittihatçı'
    hafif 'iştirakiyun'
    öfkeli kaşları salkım saçak
    kumral bıyıkları mahzun
    hani felaket tütün içerler
    ceplerinde idam fermanları
    bellerinde Söğüt yaprağı bıçak
    ya millet meclisi'nde meb'us
    ya kuva-yi seyyarede asker
    kadehlerde rakı
    nazlı beyaz
    vaniköy korusunun 'teşrinler'deki sisi
    gramofonda incesaz
    meyhane musikisi
    o şenliklerden heyhat kim kaldı
    ezeli dalgınlığımızın ıslığıdır ney
    keman yanlış anlaşılmasından tedirgin
    utlar vahim sorular soruyor
    öldü nazım samilof sarı mustafa
    yıkılmış strasnoy ploscat'ın saat kulesi
    eski bolşeviklerden kim kaldı

    (bkz: attila ilhan)
  25. 800
    Güzel olan her günü seninle
    tekrar tekrar yaşamak
    erimek yarını olmayan zamanlarda
    durdurmak bir yerde bütün saatleri
    bütün kuralları kırıp parçalamak
    sonra varmak o yerlere
    mevsimlere dur demek
    kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
    güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
    sonra doldurmak ayışığını kadehlere
    delicesine içmek
    ve unutabilmek her şeyi ansızın
    sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
    birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
    güzel olan
    sevmek seni Tanrılar gibi
    seninle Tanrılaşmak

    stabilhanım

    (bkz: ümit yaşar oğuzcan)